Haberin Kapısı

Hazreti Ali Efendimizi sevenlere "Şia" deniyor

İSLAM VE KÜLTÜR

islâmın ilk dönemlerinde Hazreti Ali Efendimizi sevenlere "Şia" deniyor.

Şialar iki kısım. Bir kısmı, menfaat icabı veya siyasî sebeplerle Hazreti Aliyi sever görünenler. Niyetleri istismar ve nifak. Gayeleri olumsuz, ama vasıtaları olumlu.

ikinci kısım ise, Hazreti Ali radıyallahu anhı, Allah ve Peygamber namına seven samimî müslümanlar. Sebep, Hazreti Alinin büyük bir sahabe ve Peygamber neslinin temsilcisi olması. Bu manada Hazreti Aliyi sevmek, Allahı ve Peygamberi sevmektir. Zaten islâmın emridir.

Sahte Şiaların en tehlikelileri, müslüman görünen, fakat gerçekte azgın birer din düşmanı olan Yahudiler. Bunlar, Peygamber Efendimizin zamanında da vardı. islâmın hızla yayıldığını görüyor, önlemeye çalışıyor, fakat muvaffak olamıyorlardı. ilk iki halife zamanında çalıştılar, müslümanları yine birbirine düşüremediler. Ne yapsalar kâr etmiyordu. Sonunda ustaca bir plân yaptılar. Bu plân tutarsa, Müslümanlar parça parça olacaktı. Dine nice hurafeler girecekti. Müminler kıyâmete kadar tam bir birlik kuramayacaktı. Aslında daha önce denenmiş ve netice alınmış bir tuzaktı bu. Hıristiyanlık bu yolla bozulmuştu. Önce bu hâdiseyi görelim:

Bir zamanlar Hırıstiyanlık da saf bir din idi. Yahudiler, o zaman da kendilerininkinden başka bir dinin yayılmasından rahatsız olmuşlardı. Menfaatleri zedeleniyordu çünkü. Sonunda, Saul isimli bir Yahudiyi devreye soktular. Saul, görünüşte Hıristiyan oldu, kiliseye kapandı. Herkesten çok ibadet eder görünüyordu. inananların itimadını ve sevgisini kazandı. Pavlos adını almıştı. Saul yoktu artık, koyun postuna bürünmüş bir kurt vardı ortada. Bir havari gibi hürmet görüyordu. Zamanı gelince kendinden bekleneni yaptı. Hırıstiyanlığa din dışı fikirler sokmaya başladı. Görünüşte Hazreti isayı yüceltiyordu. Gün geldi, "isa tanrıdır" dedi. Zeminini bulunca, "Meryem de tanrıdır" deyiverdi. Hırıstiyanların tanrıları günden güne artıyordu. ibadetlerin bazısını bozdu, bazısını tamamen kaldırdı. Duru suyu bulandırdı. Din, din olmaktan çıkıncaya kadar uğraştı, durdu. Sonunda inananlar parça parça olmuş, birbirini yer hâle gelmişti.

Son din için de bir Saul gerekiyordu. islâmın gücü karşısında bir Saul yetmezdi, Sauller lâzımdı. Birçok Yahudi, Müslüman göründü. Bir casusluk teşkilâtı kurdular. Sözü sihir gibi tesir eden adamları vardı. Korkunç bir propaganda başlattılar. istismar ettikleri en önemli konu halifelik meselesiydi. Sözde Hazreti Ali taraftarıydılar. "Halifelik Peygamberden sonra Alinin hakkıydı" diyorlardı. Güya ilk üç halife bu hakkı zorla gasbetmişti. Onu sevenler ayaklanmalı, hakkı sahibine iade etmeliydiler.

Oysa, Hazreti Alinin böyle bir iddiası yoktu. O, her üç halifeye de tâbi olmuştu. Her hususta onlara yardımcı oluyordu. Fakat dinleyen kim, fitne yayılmıştı artık. Münafıkların bazıları, sonunda, Hazreti Alinin yanına vardılar, "Sen tanrısın" demek cüretini gösterdiler. Hazreti Ali hiddetlendi, ama fitnenin büyümesinden çekindiği için onları öldürmedi, ancak sürgün ettirdi. Münafıklar, gittikleri yerde de boş durmadılar. islâmiyete hurafeler sokmaya devam ettiler. Nice batıl mezhebin tohumunu attılar. ileri sürdükleri safsataların bir kısmını ileriki sayfalarda göreceğiz.

Bu iki olaydan çıkaracağımız nice dersler var. Çünkü, günümüzde de aynı oyunlar oynanıyor. Çağdaş Saullar boş durmuyorlar. isimler farklı, fakat tuzaklar aynı. Eski şair ve hatiplerin yerini, şimdi dergiler, gazeteler, radyolar ve televizyonlar aldı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.