Haberin Kapısı
2017-01-04 15:11:54

Amerika İle Savaş "Dünya’nın Beklentileri"

Suat Gün

04 Ocak 2017, 15:11

Şu anda dünyanın gidişatında sistem krizi var. BM, dünyanın sorunlarına çözüm üretecek bir yapıda değil. Birçok uluslararası organizasyonun varlık sebebi tartışılıyor. İnsani sorunlara çare üretemiyor. Görünürde 5 büyük devletin uygulamada ABD ve kısmen İngiltere’nin liderliğinde işler yürüyor. Bu devletlere hâkim olan derin yapılar meselelere tamamen çıkar ekseninden bakıyorlar, insanlığın manevi değerlerine saygı duymuyorlar, acımasız bir sömürü planı takip ediyorlar. Sn. Cumhurbaşkanımızın ifade buyurdukları dünya 5 den büyüktür sözü bu acımasızlığı ve ilkesizliği hedef alıyor.

Dünya insanlık tarihinin en önemli barış projesi olarak takdim edilen AB’nin kimlik krizi yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu projenin geleceği belirsizdir, kuvvetle muhtemeldir ki AB dağılacaktır. Batı merkezli hiçbir projenin başarılı olma şansı gözükmüyor.  Batının tek başarılı olduğu alan “oyun kurma” “fesat çıkarma” ve insanları birbirine düşürerek savaştırmak. Bu durumun pratik dökümü ortada: Suriye, Irak gibi ülkelerde çok fazla şiddete ve zulme sebep olarak insanları yerinden yurdundan ediyor. Dünyadaki sistem krizi çözülemez, yeni bir düzene doğru gidilemez ise şiddet ortamı ve belirsizlik devam eder gider. Bundan da en çok sistem kurucu devletler itibar kaybına uğrayarak zarar görür. Clinton, “sistemi temsil eden bir isim” olduğu için kötü gidişe ‘dur’ diyebilecek bir simge olarak görülmedi.[1] Trump, bu sistemin dışında ve o sistemin çalışmadığını gören, bir şeyleri yeniden değerlendirmeye açık olan biri olarak ortaya çıktı. Seçildi.

Trump algısını etkileyen iki dinamik var: Sistemin dışında ve sisteme muhalefet edip etmeyeceği belirsizliği, İkinci yönü ise sistemi elinde tutanların meydana getirdiği algı[2]; Dünyanın en güçlü ekonomisi, siyasi ve askeri gücünün başına böyle bir isimin gelmesi sistemi elinde tutanlarda endişe ve korku meydana getirdi.  Trump’ın seçim kampanyasında bazı hatalı söylemleri oldu. Bazıları için özür diledi, bazıları soru işareti olarak kaldı. İşin detayı incelendiğinde, adaylığını neden koyduğu, kimlere danışarak yürüdüğü,  devlet içinde hangi kurumların desteklediği, genel vizyonun ne olduğu, ekibinin neyi temsil ettiği bilindiğinde iş yapılabilir biri olduğu anlaşılacaktır.

- Rusya, İsrail Trump’ın seçilmesinden mutlu. Meksika, İran gibi ülkeler ise rahatsız. Trump İran’da rejim değişikliğini öngörüyor. Bu hedef mezhep çatışması temelini zayıflatacağı için Türkiye’nin işine gelir. Trump Meksika sınır güvenliği ve güney eyaletlere göç meselesini de pragmatik açıdan değerlendirecek, iktisadi büyümeye paralel olarak ucuz iş gücüne ihtiyaç sebebiyle belki de duvar yapmak gereğini duymayacaktır.

Obama/Clinton projesi olarak ileri sürülen BDT’nin( Bağımsız Devletler Topluluğu) işlevinin zayıflatılması, Ukrayna’nın RF (Rusya Federasyonu) yörüngesinden çıkartılması ve RF’nin dağıtılması planı Trump’un ajandasından çıkartılmış görünüyor.

Boston Globe'de, köşe yazısı yazan Jeffrey D. Sachs son zamanlarda yapılmış iki araştırmayı yayınladı: Amerikan ordusunun askeri yatırım ve silah harcamalarının giderek ekonomik çöküntüye sebep olacağı, Keza 2008 yılında Joseph Stiglitz ve Harvard Linda Bilmes tarafından yapılan araştırmalarda, ABD'nin savaş maliyeti 3 trilyon dolar olarak gösterilmiştir. Brown Üniversitesi'nin Savaş Projesi Maliyeti Araştırmaları tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre, bu maliyet 2016 yılı itibariyle 4,7 trilyon doları buldu. Uzmanlara göre, ABD'nin savaş için yaptığı askeri harcamalar, eğitim, sağlık, işçilik, bilim ve çevre korumaya ayırdığı harcamaların toplamından fersah fersah ileride.

Jeffrey Sachs yazısında; "ABD'nin askeri harcamaları yıllık 900 milyar dolar ile 1 trilyon dolar arasında görülüyor. Bu ülkenin milli gelirinin yüzde 5'i demek. Siber ve nükleer güvenlik, Savunma Bakanlığı harcamaları, Enerji ve ülke güvenliği yatırımları ve bir kısım istihbarat harcamaları bu rakamları çok ileri seviyelere çıkartıyor, diyor.

Jeffrey D. Sachs ayrıca ABD’nin içte ve dışarıda bulunan askeri üsleri hakkında da şunları söylüyor: "ABD bir kıta imparatorluğu olmasına ve yakın komşularından bir tehdit görmemesine” rağmen askeri yatırımlar ve silah harcamaların devasa boyuta dikkat çekiyor. Örneğin, ABD ordusunun 4999 askeri tesisinden sadece 4 bin 249 tanesi ABD içerisinde bulunuyor. Bunların 662 tanesi 36 farklı ülkede bulunuyor. Ve bu rakamlara askeri istihbarat daireleri ve tesisleri dâhil değildir."

Bu araştırma sonuçlarına göre ABD bu yükü taşıyamaz, sonucuna varıyor.

Keza aynı araştırmada; “DİĞER ÜLKELERDE REJİM DEĞİŞİKLİĞİ AMERİKAN GÜVENLİĞİNE ZARARLI OLUYOR” sonucuna varılıyor.

Jeffrey D. Sachs, ABD'nin Ortadoğu'da veya başka yerlerde diktatör rejimleri devirmek için girdiği her savaş, küresel güvenliğe çok zarar verdiği görüşünde. ABD işgaline uğrayan hiçbir ülkeye demokrasi gelmediği gibi başta Irak, Libya ve Afganistan çok daha kötü bir duruma düştü. Ülkedeki hükümetler istikrarı kaybederken, iç savaşlarda milyonlarca insan hayatını kaybetti."

"ABD’nin, Ortadoğu savaşlarına müdahil olmaya devam etmesi halinde, ekonomik sorunları artacak, bütçesi ülke içindeki sorunların çözümünü bile karşılayamayacak hale gelecektir”…

Trump yönetimi; NATO’dan samimiyet bekliyor. Bazıları NAFTA[3]’ya, NATO’ya karşı diyorlar. Aslında Trump ekibi hiçbir şeye karşı değil! Mesela NATO ile ilgili, ‘NATO, mafyanın yaptığı gibi güvenlik karşılığı haraç toplama operasyonu olmamalı’ gibi enterasan bir ifadede bulunuyor.  Demek istediği şey; AB kendi güvenliğini sağlamak için, ABD’ye yük oluyor. Bu doğru bir şey değil’ diyor. ‘NAFTA için de, ‘ bu teşkilat benim ülkeme hizmet etmiyor, buna dogmatik bakmamalıyız. Ya yeniden müzakere edelim ya da NAFTA’dan çıkalım, diyor.

Sanata değil köprüye, yola yatırım yapacak, kısaca eskiyen altyapı ve ekonomiyi yenileyecek üretim alt yapısını geliştirecek…

Dünyanın en büyük mal alıcısı ABD’dir. ABD güçlendikçe diğer ülkeler de güçlenebilir.  2008 krizini en hızlı atlatan ekonomi ABD ekonomisi oldu. Bu nedenle dünyadaki sermaye çevreleri, ABD’ye hali hazırda en güvenilir yatırım pazarı olarak bakıyorlar. ABD büyürse herkes büyür. ABD batarsa herkese zararı olur[4]. Büyüyen ABD’ye Türkiye ve diğer ülkeler daha çok mal satabilecek, daha fazla karşılıklı yarar üretebilecektir.

-----------

[1] ABD zayıflayacak veya küresel ekonomik sistemin liderliğinden çekilecekse bu tedrici olarak gerçekleşmelidir. Ani yıkımlar daima tehlikelidir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.