Haberin Kapısı
2016-08-30 15:01:17

Biga Yarımadasında Gizemli Yolculuk

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 30 Ağustos 2016, 15:01

İslâm coğrafyasının neresine baksak ölüm çığlıkları yükseliyor. Yaşanan kıyamet görüntüleri karşısında zihnimiz dengesizleşiyor, imanımız sarsılıyor!.. 27 Nisan 1909’da tarihe 31 Mart Vak’ası olarak geçen darbe ile Sultan 2. Abdülhamid Han’ı hal’eden sırtlanlar ordusu, 15 Temmuz günü aynı senaryoyu bu sefer de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için sahneye koymak istiyor. Hesapların üstünde hesabı olan “görünmez bir el” yeşermeye duran Ümmetin Son Kalesi’nin yıkılmasına müsaade etmiyor. Millî iradenin köleleşmemesi için Sivas Meydanı, Saraçhane Meydanı, Vatan Caddesi ve tüm Türkiye bizlerle nöbete duruyor. Buhrana sürükleyen olaylar silsilesinin vuzuha ermesinin ardından, bir limana sığınmaktan başka çare kalmıyor. Ver elini şehitler diyarı Çanakkale...

***

İstanbul’dan başlayan Tekirdağ, Keşan, Gelibolu, Çanakkale, Lapseki, Ezine ve Bayramiç’e kadar devam eden 418 kilometrelik uzun bir yolculuktan sonra, sabahın ilk saatlerinde gözlerimizi açtığımızda Kazdağları'nın eteklerindeki Külcüler Köyü’ne çoktan süzülmeye başlamıştık bile.

Türkmen boylarının önemli yerleşim yerlerinden olan Bayramiç, 1308’de Osmanlı’nın egemenliği altına girmiş. Yöre halkının birlik ve beraberliğini sağlamak için dini bayramlarda kasabada “bayram için” toplanmalarından dolayı burası zaman içinde “Bayramiç”e dönüşmüş.

Ezine ve Bayramiç Ovası’na hayat veren barajın kenarından kıvrım kıvrım kıvrılarak ilerlerken oksijen vurgunu yiyen vücudumuz karıncalanmaya başlıyordu. Doğal güzellikler; gelinlik çağına gelmiş nazlı bir kızı andıran Kazdağları'nın boynuna takılmış yakut taşları gibi parıl parıl parlıyordu. Adım adım ilerledikçe, saklı güzellikler yol boyunca bütün gizeminden vazgeçip, kendini cömertçe sergiliyordu.

“Biga Yarımadası” hayalimizde canlandırdıklarımızdan çok farklı bir iklime sahip. Asırlar boyunca sayısız mitolojik ve efsanevî olaylarla iç içe yaşamış olan bölgenin; taşı, toprağı, suyu ve havası başka diyarlara benzemiyor.

Buralara “oksijen deposu” denilmesini daha iyi anlıyorsunuz; uçsuz bucaksız uzanan defne, kocayemiş, mersin, pırnal meşesi, keklik, delice, köknar, karaçam, kızılçam, meşe, kayın, kestane ve ardıç ağaçların arasından geçerken.

“Biga Yarımadası”nı hiç bilmeden, bir resme bakar gibi uzaktan bakarak, ama aynı zamanda içinde dolaşarak tanımak için, yoğun sıcağa aldırış etmeden tarihî ve doğal derinliklere inerek dolaşmaya başlıyoruz.

KÜLCÜLER MİSAFİRLERİYLE BAŞBAŞA

Burada ucube beton yığınları ve milyonlarca insan trafiğinden bir süreliğine de olsa kurtulmuş olmanın hazzını hissediyoruz. Gezi alanları, ışıklandırmalar, ağaçlar arasına kurulan hamaklar, çam ağaçlarının içine yapılan salıncaklı yemek masaları, çocukların eğlenecekleri oyun alanları buraları gezmeye gelenlerin hizmetinde. Sallanan banklara oturduğunuzda yeşilin bütün tonları alabildiğine önünüze serilirken, şırıl şırıl akan şifalı sular bambaşka bir dünyanın derinliklerine çekiyor ziyaretçilerini.

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine 22 kilometre uzaklıkta olan “Koç Termal Tesisleri”, Külcüler ve Evciler köylerinin tam ortasına kurulmuş. Kazdağları'ndan süzülerek inen şifalı su ve oksijen üreten ağaçların buluştuğu mekân tam kartpostallık.

Her ne kadar deniz kıyısında beyhude ömür tüketenlerin haberi olmasa da, Kazdağları'ndan doğan akarsular; kanyonlardan geçerek, şelalerden akarak, rastladığı her canlıya hayat vererek menziline doğru ilerliyor. Vadiler, kanyonlar, şelaleler, asırlık çınarlar mazi ve atiye dair kulağımıza yeni yeni sırlar fısıldıyor.

ASLAN BAŞLI KURNALARDAN ŞİFA AKIYOR

Buradaki ziyaretçiler, keşfedecekleri güzelliklerin sırlarını çözmek için kendilerini hayal girdabına bırakıyor. İnsanlar yörüklerin izlerini sürerek, patika yollardan yürüyerek, rengarenk ağaç yapraklarının altından geçerek, bâkir mekânlara doğru ilerlerken; Kazdağları'nın uçsuz bucaksız yeşil ormanları ve Külcüler’in uçsuz bucaksız elma bahçeleri de onlara eşlik ediyor.

Bir taraftan geçit merasimi yapan efsanelerle hemhal olurken, diğer taraftan Külcüler Koç Termal’in bulunduğu mekânın stres attıran ortamına bırakıyoruz kendimizi. 32 oda ve 70 yatak kapasiteli tesiste, alkollü içecekler yasak.

Bay ve bayanlara ayrı ayrı havuzlarda hizmet veren kaplıca; masmavi suları ve aslan başlı kurnalarıyla mutluluk seremonisi sunuyor.

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Dalı’nın tıbbi balneolojik değerlendirmeleri sonucu elde edilen veriler ve uzman değerlendirmelerine göre “strese iyi gelen termal su” niteliğine haiz olan kaplıca, şifa bulmak isteyen ziyaretçilerin akınına uğruyor.

34,5 derece (kışın ise 37,5 derece) sıcaklıktaki su; sodyum potasyum, amonyum, magnezyum, kalsiyum, mangan, demir gibi katyonlar; flörür, klorür, bromür, iyodür, nitrit, nitrat, sülfat, bikarbonat, sülfür, fosfat, sülfat gibi anyonlar gibi değerleri içinde barındırıyor.

Külcüler Koç Termal suları sindirim sistemi, safra kesesi, karaciğer, mide ve bağırsak, diş çürüğü, cilt, egzama, sedef, ak- ne, romatizma, kilo ve stres rahatsızlıklarından muzdarip olanların akınına uğruyor. Kazdağları'nın eteğinde bulunan tesis Halil Koç tarafından işletiliyor.

7’DEN 70’E HERKESİN UĞRAK YERİ

Tesislerde günlük konaklama ücreti; 2 kişilik odalarda (2 kişi) geceliği oda ve kahvaltı 200 Türk Lirası olarak uygulanıyor. 0-7 yaş arası ücretsiz, 7-12 yaş arasından ise yüzde 40 Türk Lirası ücret alınıyor. Havuzlarda günün 20 saati hizmet veriliyor. Günübirlik gelenler ise, saatliğine 15 Türk Lirası ödeyerek kaplıca sularından istifade edebiliyor.

Yaz döneminde tesislerin seyir tepesinde hizmet veren restaurant bölümü ise, zil çalan midelerin hakkını vermek üzere her daim hazır bekletiliyor. Kapıdan içeri adım atar atmaz reyonlarda ”ye beni” diye bağıran Türk Mutfağı’nın zengin menü çeşitleriyle karşılaşıyoruz.

Masamız sabah kahvaltılarında ”kapitalist besin” markalarından arındırılmış organik ürünlerle donatırken, hem gözümüzü hem de midemizi şenlendiriyoruz. Öğle ve akşam yemeklerinde ise tatlılar, zeytinyağlılar, salatalar ve etin yemek sanatına dönüştüğü reyonda bulgur, pirinç ve et üçlemesi damak çatlatmak için sipariş edilmeyi bekliyor. Tavada alabalık, fırında köfte, fırında tavuk, kuru fasulye, taze fasulye, musakka, orman kebabı, dolma, zeytinyağlı salata, sütlaç, revani ile başlayan liste uzayıp gidiyor.

Zengin mutfak ve lezzetiyle konukların gönlünde taht kuran Koç Termal Tesisleri’nin aşçıbaşı teşekkürü fazlasıyla hak ediyor. Güleryüzlü garsonlar ise hazırlanan bu leziz yemekleri, gün boyunca koşuşturarak ziyaretçilere en iyi şekilde servis etmeye çabalıyor.

AYAZMA KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR

Yemek ve kaplıca suyunun verdiği zindelikten sonra, Kazdağları’nın eteğindeki Ayazma Tesisleri’nin bulunduğu ormanın derinliklerinde yürümek ayrı bir güzellik. Kaplıcaya 12 kilometre uzaklıktaki “kutsal su” anlamına gelen bu mevkii kendini saklamayı becermiş doğa harikası bir yer. Ziyaretçilerin buz gibi akan suların kenarlarında piknik yapmaları ve iyi vakit geçirmeleri için her şey düşünülmüş.

Çağlayan sularla birlikte derelerden aşağı doğru kendinizi salmak istediğinizde, geçitler bir noktaya kadar müsaade ediyor. Kazdağları Millî Parkı’na sadece Balıkesir’in Edremit ilçesi Zeytinli köyünün üst tarafında bulunan güney kapısından girilebiliyor. Zirveye bir bağırımlık mesafede bulunmalarına rağmen kuzeyde giriş bulunmadığı için bu zevki tadamayan ziyaretçiler, “Bin Pınarlı İda”nın mitolojik efsanelerini birbirine anlatmakla yetiniyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının düzenlendiği bu mekânda “seçilen güzel”lerin pörsüyüp gitmesine rağmen, doğal güzellikler her dem birinci seçiliyor.

Göremediğiniz güzellikler ise Kazdağları'nın koynunda gizli kalmaya devam ediyor. Çeşmeden buz gibi soğuk ve sıcak su yanyana akıyor. Mayıs ayında Kazdağları’nın kar sularıyla coşan su kuyuları, şimdilerde eski çağlardan kalma antik bir mağarayı andırıyor. Eşine rastlanmayacak mucizelerle bezenmiş bölge, konuklarına adeta tabiat dersi veriyor.

YÖRÜKLEARİN HİKÂYELERİ HUZUR DAĞITIYOR

Yol arkadaşlarımızın, “bu güzelliklere doyum olmaz” ikazıyla birlikte, tekrar başka bir güzelliği ziyaret etmek üzere kıvrım kıvrım kıvrılan yollardan, yağmur suyu gibi süzülerek başka bir mekâna yöneliyoruz.

Vadilerden, çaylardan, şelalerden, çeşit çeşit ağaçların arasından ve elması, beyaz nektarini, üzümü, şeftalisi, kirazıyla meşhur Evciler köyünden geçerek tekrar konaklama mekânımıza ulaşıyoruz.

Kazdağları’nın orman manzaralı, deli rüzgârlı ve çam kokulu tepelerin arasından süzülerek akan suları; yükseklerden gürül gürül çağlarken, termal tesislerde stresini mağlup edenler; güzelliklerin resmini nakşediyor göklere yükselen ağaçların yapraklarına. Biga Yarımadası; Kazdağları'nın gözyaşlarından hayat bulan sularıyla, yemyeşil vadilerde oluşan kanyonlarıyla, çağlayan ve yabancılara mahrem kıldığı güzellikleriyle tartışmasız bir şâheser.

Modernizm ışıklarının geceyi örtmediği Külcüler; şifalı sularıyla, oksijen zengini havasıyla, misafirperver insanlarıyla, dağlarda yankılanan yörük hikâyeleriyle hâlâ huzur dağıtıyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.