Haberin Kapısı
2020-07-01 22:03:20

Cemaat Huzursuz

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 01 Temmuz 2020, 22:03

Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir salgın olarak ilan edilen Koronavirüs’ün (Kovid-19) ülkemizde yayılmasına engel olmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 16 Mart 2020 tarihinden itibaren ülke genelindeki bütün cami ve mescidlerde cemaatle vakit ve Cuma namazlarının kılınmasına ara verilmişti.

18 Mayıs 2020 Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan cumhurbaşkanlığı kabinesinde yapılan değerlendirmeler sonucu, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu’nun önerileri, ilgili Bakanlıklar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nca belirlenecek kurallar çerçevesinde öğle, ikindi ve Cuma namazlarının camilerde 29 Mayıs 2020 Cuma gününden itibaren cemaatle kılınabileceğine ilişkin karar alındı.

Koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında 15 Mart 2020’de toplu ibadete kapatılan camiler, 29 Mayıs’ta Cuma namazıyla yeniden cemaatine kavuşturuldu. Bu kapsamda, cemaatle birlikte öğle, ikindi ve cuma namazları kılınmasına, ancak diğer vakitlerde münferiden namaz kılmak isteyenler için camilerin açık tutulmasına karar verildi.

Pandemi nedeniyle oluşan özel durum gereği abdesthane, şadırvan ve tuvaletlerin kapalı tutulmasına, cemaatle veya bireysel namaz kılacak herkesin tıbbi/bez maske takması zorunlu tutuldu.

Bu süreçte sadece öğle ve ikindi namazlarına topluca kılma izni verilen camiler, 24 Haziran 2020 sabah namazıyla birlikte 5 vakit cemaatle ibadete açıldı. TemizlikMaske ve Sosyal Mesafe kurallarına uyularak mâbedlere akın eden vatandaşlar büyük bir sevinç yaşadı.

Kontrollü Sosyal Hayat” kapsamında genelgelerle adım adım hayata geçirilen bu gelişmeler manevi sıkıntı çekenlere nefes aldırdı.

Fakat camilerin 5 vakit cemaatle namaza açılmasıyla birlikte, özellikle büyük şehirlerdeki şadırvanların bir kısmının, tuvaletlerin tamamının kapalı tutulması insanları zor durumda bıraktı.

Pandemi nedeniyle sık sık tekrarlanan “Temizlik+Maske+Sosyal Mesafe” üçlemesi herkesin hayatının merkezine yerleşti. Namazın şartı olarak tekrarladığımız abdest ritüeli de tamı tamına “Temizlik” şıkkına tekabül ediyor. Maddi anlamıyla abdest; hadest ve necaset mikroplarına hayat hakkı tanımayan muntazam bir eylem.

 Amma velakin Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu’ndan AVM’ye, parka, çay bahçesine, restorana, pastaneye, kıraathaneye, kafeye, kahveye, pikniğe, tatile, denize, sinemaya, tiyatroya, düğün salonuna, gösteri merkezine vs. izin çıkmasına rağmen şu ana kadar camilerin müştemilâtlarında abdeste izin çıkmadı.

Diyanet İşleri Başkanlığı 89 bin 259 caminin 5 vakit ibadete açılması için gayret sarf ederken, ibadetin sıhhati için şadırvan ve tuvaletler meselesini çözmekten neden geri durur?.. Hadi diyelim ki diyanet çözüm üretmekte zorlanıyor, şu sağlık bilim kurulunda abdeste vukufiyeti olan bir şahıs yok mu yahu?!.. Özellikle de büyük şehirlerde yaşayan cemaat sıka sıka hemoroidini, prostatını azdıracak. Bu da bir sağlık problemi değil mi?..

Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin...” düsturunun hatırlanıp, hayata geçirilmesine şu zor günlerde daha çok ihtiyaç var.

***

Namazın şartı ve farzı olan abdest almak için mekân bulamayanlar, “Bu uygulama yüzünden, uzak bölgelerden ziyaretine geldiğimiz camilerde mağduriyet yaşıyoruz. Eksikliğin bir an önce gözden geçirilerek, önlemler çerçevesinde çözüm üretilmesini bekliyoruz...” diyerek cami görevlilerine her vakit dert yanıyor.

Başta Sayın Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere herkesi göreve davet eden cami cemaati, bu problemin bir an önce çözülmesini istiyor.

Arz olunur.

****

SIKINTI BÜYÜK!..

Sıcakların artmasıyla birlikte âdeta İstanbul’un doğal kliması konumundaki Boğaz, serinlemek isteyenlerle dolup taşıyor.

Boğaz’ın serin suları eşliğinde Bebek’ten Aşiyan’a ilerleyenler Kayalar Mescidi’ne uğradığında, Diyanet’in genelgesi, şadırvanın emniyet şeridi ve tuvaletin kilitli kapısı ile karşılaşıyor.

Bir ümit Rumelihisarı’nı geçtikten sonra Hacı Kemalettin Camii’ne yönelenler ikinci hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü bu tarihi cami ve müştemilâtı restorasyona alındığından hizmet veremiyor. Son şans olarak minaresinden ezan sesi yükselen Ali Pertek Camii’ne gidenleri bahçe kapısındaki asma kilit karşılıyor.

İnsanlar camilere giremediğine mi, abdest alamadığına mı, namazlarını edâ edemediğine mi, içkili mekanların tuvaletini kullanmak zorunda kaldıklarına mı yansın!?..

Sıkıntı büyük!..

İstanbul’un kalbi Fatih’te de durum farklı değil.

****

AYASOFYA İÇİN KARAR VAKTİ

Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrildiği günden beri ilk defa bu yıl uzunca bir süre gündem oldu. Dahili ve harici fikirde olan herkes eteğindeki taşları ortaya döktü. Siyasilerden birkaç çatlak ses hariç, ilk defa herkes Ayasofya’nın ibadete açılması konusunda ortak irade sergiledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Ayasofya’da namaz da kılınır, Fetih Sûresi de okunur. Buna ancak ve ancak aziz milletimiz karar verir” ifadeleri üzerine “hassas bir çalışma” yapıldı.

Yıllardır her fetih kutlamasında atılan “Zincirler Kırılsın, Ayasofya Açılsın” sloganın ötesine geçildi. Ayasofya konusunda üzeri örtülen tozlu gerçekler kamuoyunun önünde en ince ayrıntısına kadar tartışıldı. İçeride bu gelişmeler yaşanırken vandalizmin suflörlüğünü yapan Yunanistan yine mesnetsiz ve hadsiz bir çok eylemde bulundu. ABD, Uluslararası Dinî Özgürlükler Raporu’nda Kariye Camii ile ilgili yargı kararına dikkat çekerek aba altından sopa gösterdi.

Kamuoyu yoklandı... Analizler yapıldı...  Nefesler tutuldu...  Şimdi bütün gözler yarın Danıştay 10. Dairesi’nin vereceği tarihi kararda.

Ve tabii ki hem iktidar, hem de muktedir olan Cumhur İttifakı’nda.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.