Haberin Kapısı

Deneme Nedir ve Nasıl Yazılır?

EĞİTİM

Deneme, belli ve kesin kuralları olmayan, fikir ağırlıklı bir edebî türdür. Kesin düşünceler ileri sürülmez, iddiacı bir havası yoktur. ispata zorlanılmaz. Bilgi ile sanat iç içedir. Denemeci ilimden de faydalanır, ama ilim gibi değişmez kaideler koymaya yanaşmaz. Müşahede, his ve fikir birbirine karışır.

Denemelerde, bir itiraf ve iç kontrol havası vardır. Yazar, herhangi bir konudaki kanaatlerini son şekliyle vermeyi kâfi görmez, fikrin kafasında geçirmiş olduğu safhalarını da aktarır. Kısacası deneme, hudut tayin edilmesi zor bir türdür.

Yazarın bakış açısı özgündür. Başkalarının daha önce verdikleri hükümlere itibar etmez. Yazıda bir arayış hâkimdir. Olaylar, insanlar ve durumlar karşısında heyecanlanan yazar, meselelere yeni çözümler aramakla meşgûldür. Gözlem, düşünce ve çözümleme safhalarında biricik ölçü kendisidir. Hadiseler, insanlar ve problemler denemecinin ruhuna aksedince, yeni boyutlar, şekiller ve renkler kazanır. Denemeci bunun farkındadır, anlamaya ve anlatmaya çabalar. “Ben” daima ön plândadır.

Deneme yazarının gereken fikrî olgunluğa, yeterli tecrübeye ve olayları yorumlayabilecek kapasiteye sahip olması gerekir. Denemecinin, arka plânda da olsa, durmadan gelişen, serpilen, biçimlenen bir “dünya görüşü” ve “hayat anlayışı” vardır.

Yazar, konu seçiminde serbesttir. Hemen her konuda deneme yazmak mümkündür, fakat bu türün en önemli konusunun "insan" olduğu da bir gerçektir. Yazar, konuyu isteyerek seçer, bu konuda duygularını tanımaya, fikirlerini düzenlemeye çalışır. Kanaatler, yorumlar, hükümler hep şahsidir.

Deneme yazıları için söylenebilecek kesin bir plân yoktur. Yazar, konuya dilediği noktadan, istediği şekilde yaklaşır; sezgisiyle yönlendirir, düzenler, işler, bitirir. Her yazı için ayrı bir plân örneği geliştirilir, dense yeridir.

Dil temiz, lekesiz, duru ve yalındır. Üslûp sade, akıcı, samimi, kıvrak ve biraz da pervasızdır. Yazar, bazan şairdir; cümlelerle şiir söyler. Bundan maksadı, hissî, samimi bir atmosfer meydana getirerek okuyucuyu sıcak bir duygu iklimine sokmaktır. Yazarla okuyucu diyaloğu için buna ihtiyaç vardır. Çünkü yazar, denemesinde, kendi kendine konuşur ve sesli düşünür gibi içini dökecek, en gizli duygularını aktaracak, nesi var nesi yoksa ortaya koyacaktır.

Denemeci, şahsî fikirlerini kuvvetlendirmek, konusunu daha iyi anlatabilmek için bazı unsurlardan istifade eder: Başkalarının düşüncelerini aktarır, mısralar iktibas eder, hatıralar anlatır, meçhûl kişileri tanıtır, olaylar sergiler... Bunları öyle ustaca yapar ki, okuyucuda, yine de “tarafsız, iddiasız adam” intibaını devam ettirir. Bu yönleriyle sohbet türüne yaklaşır. Fakat sohbetle deneme arasında çok önemli bir fark vardır: Sohbet yazarı bir toplulukta konuşan tatlı dilli, her şeyi bilen, tecrübeli bir “mahalle büyüğüdür.” Denemeci ise, bir kararda kalmayan, durmadan araştıran, soran, kendisiyle tezada düşmek pahasına da olsa, eski fikriyle yetinmeyip yeni ufuklar arayan kişidir.

Denemeler, esasen eğitici, öğretici, yönlendirici, tenkitçi değildir. Fakat öyle bir üslûp kullanılır ki, neticede bu fonksiyonları da yerine getirir. Okuyucu, yazarı sevip, benimserse onunla özdeşleşir; duygularını kendi duygusu, fikirlerini kendi fikriymiş gibi kabul eder. Verilen hükümler ispatlanmasa bile, onları bir ilmî prensip gibi uygulamaktan kaçınmaz.

Deneme yazarının muhatabı, kendisidir. Nasihatı, tenkidi, tahkiri, taşlaması nefsinedir. Bu durum okuyucuda olumlu tesir bırakır. insanların nasihat dinlemekten hoşlanmadıkları bilinen bir gerçektir. Denemeci, okuyucusunu karşısına değil, yanına alan, onunla bir dostmuş gibi samimi olup, birlikte düşünen kişidir.

Denememin bünyesinde bazı alt türler vardır. Şimdi de bunları kısaca görelim:

“Klasik deneme”de üslûp ön plândadır. Tatlı bir sohbet havası yazı boyunca devam eder. Fikirler, en sade şekilde aktarılır. Yazar, iç dünyasını büyük bir samimiyetle gözler önüne sererken vecizelerden, beyitlerden ve tecrübelerden bol bol faydalanır.

Edebî bir konuyu ele alan, onu yeni bir bakış açısıyla enine boyuna irdeleyen denemelere “edebî deneme” denir. Maksat, alışılagelmişin dışında bir görüş ortaya koymaktır.

“Felsefî denemelerde” fikir ön plândadır. Bu tür, diğer denemelerden, konularının felsefî oluşu, bir de fikrî yoğunluğun fazlalığıyla ayrılır.

Bazan denemeci, bir olayı, bir eseri veya kişiyi tenkit eder. Bunun sonucunda ortaya çıkan yazı “tenkitçi deneme”dir. Tenkit yazılarından farkı şudur: Bunlarda, tenkit yazılarındaki kesinlik yoktur. Delil ve ispat için gayret gözterilmez.

“Tahlilci deneme,” yazarın bir konuyu, kilişeleşmiş kaidelere riayet etmeden, sırf kendi duyuş ve düşünüşüne göre incelemesiyle ortaya çıkar. Bakış açısı, üslûbu ve esnekliğiyle diğer incelemelerden ayrılır.

“Deneme hikâye” türü, bir karışımdır, bir sentezdir. Yazar, bu tür eserlerde, hikâyede olduğu gibi olaylar anlatır, şahıslar tanıtır, kişileri konuşturur, tasvirler yapar, fakat bu unsurlara yer verirken, kendi fikirlerinden ve duygularından öyle çok bahseder ki, yazı ister istemez bir deneme üslûbu kazanır. Bir bakıma yazar, hikâyeye has kısımları fikirlerini söylemekte vasıta olarak kullanır. Vakanın bir sıra dahilinde aktarılması gerekmeyebilir. Keza, şahıslar da yeterince tanıtılmaz; en sivri noktaları alınır. Bazan karakter ön plâna çıkar; yazar bir tip çizer. Bu türün, diğer fikir yazılarına oranla daha çok sevildiği bilinmektedir. Bunun en önemli sebebi, yazıda deneme unsurlarının; o samimiyetin, o pervasızlığın, orijinalliğin yanında, hikâyeye de yer verilmesidir, diyebiliriz. Fikirleri mücerret olarak kavramak zor olduğundan böyle yazılar genellikle yorucudur. Fakat deneme-hikâyelerde, soyut fikirler, olaylar ve karakterlerin yardımıyla müşahhaslaşmakta, daha anlaşılır hale gelmektedir.

Görüldüğü gibi, deneme, hemen hemen bütün türleri bünyesinde barındırabilecek kadar geniş bir edebi türdür.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.