Haberin Kapısı
2021-05-29 12:01:37

İstanbul'un fethi sıradan bir olay değil

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 29 Mayıs 2021, 12:01

“Konstantiniyye elbette fetholunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesine nail olunan fethin 568. seneidevriyesine eriştik.

Bir taraftan Fatih Sultan Mehmed’in emaneti Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin, bir taraftan ise dikenli bahçeye dikilen gül misali Taksim Camii’nin ibadete açılışının sevincini yaşıyoruz.

Diğer taraftan ise esaret altında inim inim inleyen Filistinli, Gazzeli, Kudüslü, Suriyeli, Iraklı, Libyalı, Doğu Türkistanlı, Myanmarlı mazlumların sesleri arşı âlâya yükseliyor. Harîm-i ismetimiz, dârüsselam Kudüs, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa katil İsrail’in kuşatması altında inim inim inlerken; yeni bir fetih, yeni bir Fatih bekleniyor.

*

İstanbul’un fethi sırasında “Kostantinopolis’te kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederim” diyerek adaletin gölgesine sığınanların yaşadığı dönemin üzerinden tam 568 yıl geçmiş. Fakat bugün o dönemden kalma fikri kılıç artıkları “zulüm 1453’te başladı” sloganı ile Bizans’ın uşaklığını yapmaya teşne olduklarını her fırsatta dile getirmeye devam ediyor.

Mescid-i Aksa siyonist kuşatması altında inim inim inlerken, Gazze bombalar altında mahşeri yaşarken, müjdeli şehir İstanbul’da “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imâr eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 18) emri mucibince fethin arifesinde Taksim’de açılan mâbedin sevinci yaşanıyor.

*

1453’te kaybedilen mevzileri tekrar kazanmak için politik, demografik, ekonomik olmak üzere bütün kirli oyunları devreye sokanların planları birer birer bozuluyor.

Fethin sembolü Ayasofya-i Kebîr Cami-i Şerîfi’ne sürülen 87 yıllık “kara leke”ye 24 Temmuz 2020 Cuma günü itibariyle son verildi.

“Zulüm 1453’te başladı” suflesiyle Bizans’ı filizlendirmeye çalışan güruhun hoyrat hayalleri ilelebed yerle yeksan edildi. Bir kez daha Hakkın bâtıla galebe çaldığı dünya âleme gösterildi. Ayasofya bizimdi, yeniden bizim oldu.

Öyle bir vuslat ki; sanki İstanbul yeniden İslâm beldesi kılınmış, sanki Ayasofya şükür secdesi için mescide dönüştürülmüş, sanki Kur’an ayet ayet okundukça kalpler titreyip misakını yenilemiş, sanki Hazreti Peygamber davetine ve okunan Bilalvâri ezanlarına yeniden kavuşulmuş.

İşte bu yüzden “fetih ruhu”nu diri tutmalıyız. Fethi Anadolu’nun anahtarı, tapusu bilmeliyiz. “Kuruluş ve Fetih Destanı”nı yeniden yazmalıyız. Tıpkı “Le tuftehanne’l-kustantîniyyetu. Fe le niğme’l-emîru emîruhâ, vele niğme’l-ceyşu zalike’l-ceyş” müjdesine nail olmak için sefere çıkan Fatih Sultan Mehmed gibi bize bu eşsiz beldeyi yurt kılan Allah’a şükretmeliyiz.

*

Fetih Destanı’nı yazan Fatih Sultan Mehmed’in amacı kaleleri zapt etmek değil, kendisine teslim edilen adalet kılıcının hakkını verebilmekti. İstanbul’un fethi, kökü İslâm’a dayanan varoluş mücadelesinin başlangıç noktasıdır. Fatih’i ve fethi anlayabilmek, İstanbul’u hakkıyla sevebilmek için önümüze sereceğimiz yol haritasını en ince ayrıntısına kadar incelememiz gerekir. O İstanbul ki, “Fatih’in ilk göz ağrısı, gonca gülü Sinan’ın...”

“Konstantiniyye elbette fetholunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” mealindeki hadisi şerife nail olma sevdasına düşen Hudâ’nın askerleri ve Peygamber gülleri asırlar boyunca bu kutlu şehre seferler düzenlemiş, defalarca İstanbul surlarına dayanmışlar.

Müslümanların İstanbul’a ilk seferi Hz. Osman’ın(r.a) hilafeti döneminde(655), ilk kuşatması ise Muaviye’nin Emevi Halifesi olduğu (668) dönemde gerçekleşir. 669’un baharına kadar süren kuşatmada, salgınlar nedeniyle büyük kayıplar verilir. Bu kuşatma esnasında, ilerlemiş yaşına karşı sefere katılan Peygamber Efendimizin bayraktarı Hz. Ebu Eyyüb el-Ensari(r.a.) şehid düşer. Ve burada surların dibinde toprağa verilir. İstanbul, Müslümanlar tarafından defalarca kuşatılmasına, yıllarca muhasara altına alınmasına rağmen bir türlü zafere ulaşılamaz.

*

Çeşitli milletler tarafından bir çok kez kuşatmaya tabi tutulan “müjdeli şehir”i kuşatma sırası artık Osmanlı’ya gelmiştir. Yıldırım Bayezid tarafından 1391 yılında gerçekleştirilen 25. kuşatma 6 ay sürer ve 1396 yılında 26. kuşatmayla büyük bir başarı sağlanır. Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog, Osmanlı’nın bazı taleplerini kabul etmek zorunda kalır. Bu talepler 3 ana maddeye bağlanarak; sur içinde Müslüman mahallesi kurulması, kurulan camide Cuma Hutbeleri’nin Yıldırım Bayezid adına okunması ve Bizans İmparatorluğu’nun 10.000 filorin vergi ödenmesi sağlanır.

27. kuşatma, 28 Temmuz 1402’de Osmanlı ve Timurlenk arasında Ankara’da çıkan karışıklıklar sebebiyle, Osmanlı İstanbul kuşatmasından geri çekilmek zorunda kalır. Bunu fırsat bilen Bizanslılar İstanbul’daki Müslüman mahalle ve camisini yıkar bir çok Müslümanı katleder.

28. kuşatma 1422 senesinde 2. Murad tarafından gerçekleştirilir. Mustafa Çelebi’nin Anadolu ayaklanmasından dolayı kuşatma kaldırılır.

29. ve son kuşatma Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında 2. Mehmed tarafından yapılır. 29 Mayıs 1453’ün Salı sabahında Hoca Akşemseddin’in duaları, kumandan Fatih Sultan Mehmed’in vecd içinde fethe susamışlığıyla; askerler karadan ve denizden tekbir nidalarıyla surlarda gedikler açmaya başlar. Belgradkapı’dan Yeniçeriler, Edirnekapı’dan Ulubatlı Hasan’ın burçlara bayrağı dikmesiyle artık Konstaniyye’nin fethine müyesser olunur. Fatih Sultan Mehmed, Topkapı’dan askerleriyle birlikte şehre girer ve Son Peygamber’in müjdesine nail olunur.

Fetihle birlikte Osmanlılar, Anadolu’da kurulmuş bulunan çok sayıdaki Türk Beyliğine karşı üstünlüğünü pekiştirir. Bu nedenle İstanbul’un fethi, Anadolu’daki Türk birliğinin sağlanmasında önemli bir etkendir. Osmanlıların sadece Anadolu’daki Türklerin değil, aynı zamanda bütün İslâm Ümmeti’nin lideri olması süreci de fetihten sonra başlar. Böylece Osmanlı Beyliği bir dünya devleti haline gelir. İstanbul’un fethinin Türk, İslâm ve dünya açısından önemli ve tarihin akışına yön verecek olan sonuçları vardır. Bu tarihsel süreçten dolayı bir çok tarihçi İstanbul’un fethiyle Orta Çağ’ın sona erdiğini kabul eder.

*

Fatih Sultan Mehmed, dünya çapında bir devlet kurma fikrine yürekten inanmıştı. Bu idealin gerçekleşmesi için ömrünü fetihlerde geçirdi. 31 yıl süren saltanatı boyunca 2’si imparatorluk, 6’sı prenslik, 5’i dukalık olmak üzere irili ufaklı 17 devletin topraklarını fethetti. Karadeniz’i bir Türk denizi haline soktu, bütün Balkan Yarımadası’nı elegeçirdi ve Ege’de bazı adaları aldı. Babası Sultan 2. Murad’dan devraldığı Osmanlı Devleti’nin topraklarını 2,5 katına çıkardı.

Fatih Sultan Mehmed, Fatih Camii’nin çevresinde kurduğu sekiz medrese, İslâm ilimleri alanında yüz yıl boyunca Cihan Devleti Osmanlı’nın en önemli öğretim kurumu oldu.

Osmanlı Devleti, Fatih’in hükümdarlığı zamanında matematik, astronomi ve ilahiyat alanında en yüksek düzeye erişti.

1432-1481 yılları arasında yaşayan, 1444 ve 1451 yıllarında 2 kez tahta çıkıp ve toplam 31 yıl tahta kalan Osmanlı’nın 7. Padişahı Fatih Sultan Mehmed, 1481 ilkbaharında yeni bir sefere çıkarken Gebze yakınlarında vefat etti. Bazı araştırmacılara göre ise zehirlenerek şehid edildi.

Tarihin altın sayfalarına not düşülen bu süreç sıradan bir süreç değildir. Binlerce canın uğruna feda edildiği fethin sıradanlaştırılmış bir hadise olarak algılattırılmaya çalışılması insanlık tarihine ihanettir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.