Haberin Kapısı
2018-05-25 18:42:45

Kudüs Bildirgesi 2

Suat Gün

25 Mayıs 2018, 18:42

İsrail ve Amerikan yönetimi bundan sonraki süreçte ağır meşruiyet krizi ile karşı karşıya kalacaktır. BM’in hiçbir kararını, hazırlanan hiçbir raporu ciddiye almayan, tanımayan “kudurmuş haydut devlet“ var karşımızda…

Goldstone Raporunu hazırlayan heyetin başındaki Richard Goldstone Yahudi asıllı biri olmasına rağmen mızrak çuvala sığmadığı için İsrail hakkında ağır suçlayıcı hükümler bulunan bu rapor kabul edilmiştir. Filistin halkına yönelik önemsiz suçlamaların bir kısmı meşru müdafaa, bir kısmı da İsrail provokasyonu olduğu görülmektedir. Yani bu rapora göre İsrail tümüyle suçludur. Zaten İsrail Komisyon üyelerine çalışmaları sırasında her türlü engel çıkardı, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını önlemeye çalıştı. Rapor yayınlandıktan sonra Benjamin Netanyahu ve İsrail hükümeti basın ve lobi yolu ile komisyonun güvenilirliğini sarsmak için ellerinden geleni yaptılar.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Julie de Rivero, İsrail’in tasarıyı asıl amacından saptırılabileceği görüşünü dile getirdi.

Julie de Rivero " Goldstone raporu altı ay içerisinde güvenilir soruşturmalar yürütmedikleri takdirde bu işten bir sonuç çıkmayacağını, suçlar ve suçluların unutulup gideceğini belirtti. İsrail ve Hamas'ı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne götürmek gerektiğini söyledi. İsrail’in kasti ve provokasyon yolu ile işlediği suçlar Hamas’ın yüzlerce katı olduğu için bu işten esas zararlı çıkacak olan taraf İsrail olacaktı. Nitekim Raporda yere alan suçlar şöyle özetlenmiştir:

Sivil ölümler kadar vahim olan, sivil konutların da İsrailli askerler tarafından yaygın bir şekilde tahrip edilmiş olmasıdır. Goldstone’un tespitlerine göre, “3 bin 354 ev tamamen, 11 bin 112 ev ise kısmen” yıkılmıştır. Yıkılan binalar içinde 280’i okul ve anaokuludur.

El Maqadmah Camiine atılan füze 15 kişiyi öldürmüştür. Hastaneler ve hatta ambulans garajları bile bombalanmıştır. Rapor, delilleriyle birlikte bu örnekleri sıraladıktan sonra bu gibi eylemlerin savaş hukukuna ilişkin Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ağır ihlalini oluşturduğunu belirterek, “askeri zorunlulukla gerekçelendirilemeyen hukuk dışı ve keyfi tahribat savaş suçu sayılır” hükmünü veriyor. Rapor, “İsrail’in yalnızca askeri hedeflerin peşinde olmadığını, aynı zamanda sistematik bir şekilde sanayi ve gıda altyapısını, su tesislerini, kanalizasyon ve arıtma tesislerini de yıktığını belgeliyor”. İsrail, Gazze’de faaliyette olan tek un değirmeni olan Al Bader’deki değirmeni de hava saldırısında vurmuş, ayrıca buldozerlerle bir tavuk çiftliğinde kümesleri yerle bir edip 31 bin tavuğu telef etmiştir. Goldstone Raporu, aynı zamanda “İsrail hükümetinin bazı eylemlerinin, yetkili bir mahkeme tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar olarak kabul edilmesi gerektiği” görüşünü ifade etmiştir.

İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gabriela Şalev, raporun ''İsrail'e yönelik nefret duygularıyla'' hazırlandığını ve “terör kurbanı İsrail halkına karşı yeni bir kampanyanın parçası olduğunu” iddia etti. İsrail Ordusu’nun işkence ve bazı insanlık dışı eylemleriyle Cenevre sözleşmelerini ihlal ettiği de rapordaki İsrail'e yönelik suçlamalardan bazılarıdır.

Goldstone ve ekibi, İsrail ile Hamas'tan savaş suçu işlendiklerine dair iddialarla ilgili 3 ay içinde kendi iç soruşturmalarını açmalarını talep ediyor. Bunun yapılmaması durumunda BM Güvenlik Konseyi'nin devreye girmesi isteniyordu.

İsrail’in eylemleri gerçek manada “savaş suçu” ve bazı durumlarda “insanlığa karşı işlenmiş suç”=SOYKIRIM kategorisindedir.

Eski İsrail Başbakanı İzhak Şamir şöyle diyordu: “Terörün bir savaş yöntemi olarak kullanılması engellenemez… Bizim için terör, bugünkü koşullarda siyasi bir savaşın bir parçasıdır.” Siyonistler, Filistin’de terör estirmeye 1920 yılında başladılar, sırasıyla üç terör örgütü kurdular: Haganah Çetesi (1920-1948), İrgun Çetesi (!931-1948) ve Stern Çetesi (1937-1948). Siyonistler, 1948’den günümüze kadar da terör eylemlerini hiç durdurmadılar.

İsrail’in Cenin Mülteci Kampı Katliamı -3 Nisan 2002

Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin mülteci kampına saldırdı. İşledikleri cinayetin görülmemesi ve insani yardımın yapılmasını engellemek için bölgeye doktorların ve ambulansların bile girmesine izin vermediler.

Bundan önce Lübnan’da gerçekleştirilen 16 Eylül 1982'de Sabra ve Şatilla kamplarına yapılan saldırılar: "Yabancı gözlemciler cumartesi günü Şatilla'ya geldiklerinde, gerçek bir kâbusla karşılaştılar. Kadınlar şişmeye başlamış cesetlerin başında ağlıyordu, bütün sokaklar mermi kovanlarıyla doluydu. İçlerinde insanlar bulunan evler buldozerlerle yıkılmış, yerle bir edilmişti. Delik deşik duvarların diplerinde, kurşuna dizildikleri belli olan cesetler gruplar halinde yığılıydı. Sokaklar ise görünüşe göre kaçmaya çalışırken vurulan insanların cesetleriyle doluydu".

Yine ikisi de Amerikalı gazeteciler olan Ralph Schoenman ve Mya Shone, katliam hakkında araştırma komisyonuna verdikleri ifadede şöyle diyorlardı:

"18 Eylül 1982 cumartesi, yani katliamın son günü Sabra ve Şatilla'ya geldiğimizde, her yerde vücutlar gördük. Balta ve bıçaklarla parça parça edilmiş kurbanların fotoğraflarını çektik. Bu insanların sadece pek azı silahlıydı. Kiminin kafaları parçalanmış, gözleri oyulmuş, boğazları kesilmiş, derileri yüzülmüştü. Bazılarının iç organları dışarı çıkartılmıştı. Katiller Filistinlilerin evlerini yağmalamaya bile vakit bulmuşlardı." (Bununla ilgili resimler)

               

Sabra ve Şatilla Katliamından bir manzara ---   

İsrail’in yakma/yıkma-bombalama ve çoluk çocuk demeden katletme hakkından manzaralar

Eski İsrail Başkanlarından Moşe Şaret buna “İsrail’in kutsal terörü” adını veriyor. Livia Rokach’ın “İsrail’in Kutsal Terörü “ adlı kitabı bunun delilidir. Keza Yahudi asıllı Ralph Schoenman’ın “Siyonizmin Gizli Tarihi” adlı kitabı İsrail’in en iğrenç cinayet ve işkencelerini anlatan kitaplardır. Daha bir hafta önce duruşmaya götürülen 12-13 yaşlarındaki bir Filistinli çocuğun hali böyledir.

“Asırlardır hür yaşadım hür yaşarım diyen bir millet bunu kabul eder mi?”

İsrail bütün dünyanın gözleri önünde bu katliamları sistematik bir şekilde yapmakta ve yaptırmaktadır. Peki, kimden cesaret almaktadır. Bunun cevabını Amerikalı Eski Senatör Paul Findley vermektedir: “Amerika’nın izni ve desteği olmadan bunlar yapılamaz.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.