Haberin Kapısı
2016-08-19 14:51:21

Mezarlık Manzaralı Dünya

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 19 Ağustos 2016, 14:51

Önce minicik bedeni karaya vuran Aylan, şimdi de Halep’te bombaların hedefi olan Umran’ın fotoğrafı dağladı ciğerlerimizi.  Hüzün sardı benliğimizi.

Dualarımıza hüzün değdi. Tesbihlerimizde dizili kehribar taneleri saçıldı ortalığa. Hûhûlarla beslenen nefesler de, kendinden geçmiş nefisler de hüzne boğuldu. Hüzün konuşur, bunalıp kaçarken bile hüzünle buluşur olduk.

***

Tek millet olan küfür; Allah'ın ipine sarılmışları barbarca imha ediyor.

Fitne bataklığına düşen Zenciler, Araplar, Türkler, Kürtler, Farisîler, Şiîler, Nusayrîler, Sünnîler birbirini boğazlıyor.

Hayatta kalabilmek ne mucize; kalanlarsa kinle, nefretle, kahırla bîtâb düşmüş umutların üzerinde tepiniyor.

İslâm coğrafyası Kerbelâ'ya döndü; kan gövdeyi götürüyor.

Dünya her geçen gün mezarlık manzaralı eve dönüşüyor.

Sanki ruhların ber-heva olduğu küçük kıyamet yaşanıyor.

Medet!..

İmdat!..

Havar!..

Help!..

Yetişin insanlık öldürülüyor!..

***

Bütün bunlar olurken...

Belki değil, kesinkes kışın sonu da gelecek... Yağmurlar yağacak; şimşekler de çakacak... Lodoslar esecek; denizlerin ortasından önüne kattığı her şeyi, martıları da kovalayacak... Sonra semadan rahmeti sırtlanan nûr taneleri inecek; dağları, ovaları, kirlenmiş beldeleri de sarmalayacak...

Güneş uzun uzun ışıtan ve ısıtan yüzünü tekrar gösterecek; nevruz ateşleri yanacak, böcekler emekleyecek, çiçekler açacak, ağaçlar dal sürecek, Kırlangıç Fırtınası da geçecek...

Anadan üryan nebâtat, “kün” emrini duyunca; davetkâr elbiselerini giyinecek, bizlere “aşk makamı”nda dirilişi anlatacak...

Yine bütün bunlar olurken...

Hayat güzellik ve çirkinlikleriyle devam edecek; kimileri sevinecek, kimileri üzülecek...

An gelecek...

Mukadder ayrılıklar yaşanacak... Kimileri kaybettiği Yusuf'unu ararken, kimileri Züleyha'nın peşine düşecek...

Kimileri âhir için evveldeki kıssalarla tevekkül edecek; kimileri kaoslardan beslenerek mazlumların ahlarını alacak...

Kimileri “Hak geldi bâtıl zâil oldu”ya iman edecek; kimileri dermansız fermanlarla gününü gün eyleyecek...

Kimileri davasının çilesini çekmeye devam edecek; kimileri “ben haklıyım devrimi”ne yeltenecek...

An gelecek...

Bir rüzgâr esecek...

Vakarını koruyanlar bir başak tarlası gibi; rüzgârlara direnecek, bire bilmem kaç verecek. Birbirine Hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi unutanlar; hüsrana düşecek. Yanacak, kavrulacak, varlıkta yok olacak...

***

Hidayet, feraset, dirayet dolaşıyor kuşatmak için benlikleri; fakat pervasızca direniyor benlik hastalığının iflah olmaz esirleri...

Gözyaşları akıyor“elbet bir gün güleceğiz” ümidiyle; “ok yemiş ceylan” gibi...

Bir çığlığın sessizliğinde...

Benliğin yürekleri kavuran gölgesinde...

Dikenlerin sardığı gül bahçesinde...

Gevşemeden, tasalanmadan, yılmadan yürüyoruz; rotamız belli, lâkin “Nuh Tufanı”na tutulmuş gibi...

***

İman etmişiz; nefisler tekrar terbiye olacak, pişmanlıklar aslolana rucû edecek ve elbette bugünler de geçecek.

Zaaflarına yenik düşenler; vicdan mihrabına kapanıp lâl olmuş, hâl olmuş günahlarına mâtem tutacak.

Vakarını kaybetmeyenler, ümitsizlik iklimine inat; “bu da geçer ya hû” diyecek.

An gelecek...

Zamanlar tükenecek, hüzünler bitecek, tûrab bile sevinecek. Yeni bir yolculuk başlayacak, içinde hüzün de bulunmayacak...

Bütün bunlar oluyorken ve hâlâ nefes alabiliyorken; bizler İbrahim'in, oğul İsmail'i kesme kıssasını bir daha, bir daha gönlümüze nakşedeceğiz. Başka çaresi yok; ancak sevdiğimiz İsmailleri kurban ederek saadete ereceğiz.

***

Vuslatı anlatmak zordur. Vuslat hikâyelerini âşıklara, dizeleri ise şairlere teslim gerekir. Fakat yürekler acıyı tattı mı; herkes âşık, herkes şairdir o dem. Dökülür yollara cümleler Karanice, cenk eder Alice, adalete teslim olur Ömerce, toprağı okşar Veyselce, “ölüm de var ey fâni” der Ruhsatice...

Sonra susar, sessizce...

Zaman zamanı çelmelerken; birileri sert rüzgârların ana gövdeden ayırdığı yapraklara değil, dalların çaresizce kopuşuna seyirci kalır... Gövdeden parçalar kopar; beden susar, ruh feryad-ı figan eder... İhtirassızca “hayatın cilvesi bu” der; hayatın cilvesi bu.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.