Haberin Kapısı
2017-11-08 16:18:33

Pan Cermenistler Pan İslamizm, Pan Türkizm ve Türkçülük

Suat Gün

08 Kasım 2017, 16:18

Pantürkizm ve Panislamizmi Almanlar tahrik ediyorlardı. Pancermenist Prof. Weit ” PanTürkizm Rusya’nın Panislamizm batı ve Amerika’nın katlidir.’’ Diyordu.

Alman weltpolitiğinin II. Wilhemin, Türkiye versiyonu Pantürkizm ve Panislamizm olarak Enver Paşa’nın şahsında teşekkül ettirilmiştir. Alman weltpolitiği Almanya’da kuvvetli kara ve deniz gücünün kurulması Türkiye’nin himaye altına alınması esasına dayanıyordu. Almanya ve Alman istihbaratının propaganda birimleri Türkiye’yi gücünün ötesindeki işlere kışkırtarak imha edilmek yoluna itiyordu.

Enver Paşa Berlin’de askeri ateşe iken Kayzer kabullerinde onu hep en yakınına oturtuyordu. Enver’i kıskanan diğer ataşelere şunu söylüyordu:” Sizin rütbeniz Enver’inkinden daha büyük olabilir, fakat yakında büyük bir imparatorluğun başına geçeceği için ona baş yeri verdim”. Yani Alman istihbaratının vizyonu ve suikast politikasının hedefleri daha başlangıçtan itibaren belirlenmişti. Enver’in Harbiye Nazırı olması kendi belirledikleri adamların iktidara gelmesi,yönetimin Alman taraftarlarınca tutulması… Enver’in darbe ile Harbiye Nazırı olması Kayzer için bir zafer olmuştur.

Osmanlı ordusunun askerlik ve harp gücü hakkında Alman karargâhlarının değerlendirmesi şöyledir: Osmanlı ordusu 1-2 yıl önceki Balkan Savaşlarında perişan olmuştur. Kısa zamanda toparlanamaz. “Türkiye askeri kıymet bakımından sıfırdır.” Peki, ordusunun harp gücü sıfır olan bir devletin ittifakı Almanya’ya ne gibi bir yarar sağlayabilirdi? Başkomutanlığa getirmeyi düşündükleri Enver Paşa’nın strateji bilgisi ve yönetim kabiliyeti bu açığı kapatabilir miydi? Onun cevabını Abdülhamid şöyle veriyordu; 1917’de Beylerbeyi Sarayı’nda kendisini ziyaret eden Enver Paşa’nın orta halli bir kumandan olacağını ancak bir livayı (Tugayı) idare edebileceğini değerlendirmiştir.

Pan Cermenistler harp gücü sıfır olan Osmanlının kendilerinin arkasına gelince 1’i sıfır nasıl 10 yapıyorsa Almanya’yı da çok güçlendirecektir değerlendirmesini yapıyorlardı.

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’ndaki yenilginin etkisi ile ordu ve donanmasını ıslah etme gayretindeyken bir yandan da iki bloğa ayrılmış Avrupa’da yalnızlıktan kurtulmak için ittifak arayışlarına girmiştir. İngiltere’ye yapılan ilk teşebbüs, şimdilik yeni siyasal bağlar altına giremeyiz, cevabı ile reddedilmiştir. İkinci teşebbüs Fransa nezdinde olmuştur. Fransa Hükümeti, Rusya razı olmadıkça bu ittifakın gerçekleşmeyeceğini belirmiştir. Böylece iki ittifak teklifi de reddedilmiş ve Osmanlı Devleti Almanya’nın kucağına atılmıştır. [1] Mayıs 1914’te İçişleri Bakanı Talat Bey tarafından Rusya’ya yapılan ittifak teklifi de Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri nedeniyle gerçekleşmemiştir[2]. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın, 22 Temmuz 1914’te ittifak teklifine Almanya da pek sıcak bakmamıştır. Fakat batıdaki cephelerinin yükünü hafifletmek için fikrini değiştirip gizli muhaberelerden sonra görüşmeler başlatılmış ve 2 Ağustos 1914’te Türk-Alman ittifakı imzalanmıştır[3].

İttihatçıların Almanlarla ittifak yapmasından sonra 17 Ağustos’ta İngiltere, Fransa ve Rusya büyük elçileri Osmanlı Sadrazamını ziyaret ederek, eğer Osmanlı Hükümeti savaşın sonuna kadar tarafsız kalırsa, bunun karşılığında toprak bütünlüğünü taahhüt edeceklerini söylerler. Said Halim Paşa, İtilaf Devletlerinin bu teşebbüsü üzerine Maliye Nazırı Cavid Beyi bu devletlerin büyük elçileri ile görüşmeye memur eder. Aynı zamanda Cemal Paşa da İtilaf Devletleri’nin büyük elçileri ile temasa geçer. Osmanlı Hükümeti, devletin toprak bütünlüğünü, kapitülasyonların ilgası, Yunanlıların işgal ettiği adaların iadesi ve Mısır meselesinin hallini ister. Yani harbe giriş kararı geciktirilse, Hindenburg’un Tanenberg’de Rusları yendiği haberinden sonra İhtilaf devletleriyle diplomatik ilişkiler hızlandırılsa muhtemelen Balkan Harbi kayıplarını geri alma ihtimali de ortaya çıkmıştı.

Pancermenist Becker, “…Bizim hayat alanımız Türkiye’dir. Rohrbach’a göre bir savaşta İngiltere’yi anavatanında yenmek mümkün değildir, Onu Mısır’da vurmak gerekir. Türkiye ne kadar güçlenirse İngiltere o kadar zayıflar”.

Pancermenist Paul Rohrbach; “Bağdat Demiryolu ihtiyacımız olan hububatı Anadolu ve Irak’tan temin etmemizi sağlayacaktır. Mısır’ın Türklerin eline geçmesi Hindistan’daki 60 milyon Müslüman’ın İngiltere’yi tehdit etmesini sağlayacaktır”.

Neticede Pancermenistler başardı Pan hastalığını İttihatçılara da bulaştırdılar, Osmanlıyı alal acele harbe soktular. İttihatçılar bir ara Pan İslamist, sonra da Pan Türkist oldular.

İttihatçılar harbe girmek için Almanya ile Ekim ayı sonunda anlaştılar. 2 Kasımda harbe girdiler.

Türk-Alman ittifakı yapıldıktan sonra Almanya Büyükelçisi Wangerheim 10 Eylül 1914 tarihinde Osmanlının kapitülasyonları kaldırma kararına şiddetle karşı çıktığı görülmektedir.

İttihatçılar ittifak anlaşmasına rağmen, Alman Büyükelçisinin bu tavrı karşısında seferberliği ve harbe girişi geciktirmeleri gerekirken kış başında harbe girmek gibi bir vahim hata yaparak, yanlış üzerine yanlış yapmanın şampiyonluğunu yapmışlardır. Kaldı ki Türkiye’nin harbe girdiği tarihten bir buçuk ay önce; Almanya, Marn Muharebelerini kaybetmiş harbin kaderi daha işin başında belli olmuştur.

İttihatçılar yenilecek tarafla ittifak yapmak gibi bir akılsızlığın kurbanı olmuşlardır.

 

[1] (Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1414-1995, 19. Basım, İstanbul, 2014, s.101-102; Çelik, a.g.t., s.28; Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım Birinci Cihan Harbi, İstanbul, 1890, s.64-72. )

[2] (Turgay Akkuş, Mustafa Kemal’in 1917-1918 Yılında Suriye-Filistin Cephesi’ndeki Faaliyetleri, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 1999, s.93. . )

[3] (Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C. II, Kısım IV, 3. Baskı, Ankara, 1991, s.629-632; Anlaşma metni için bkz. Sabis, a.g.e., s.106-107.)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.