Haberin Kapısı

Mezar Taşlarına Yansıyan Hayatlar

TARİH

Ölüm denilince ölüden geriye kalan dikilitaşlar/mezar taşları akla gelir. Bu taşlar dikildikleri dönemlerdeki toplumun inanç dünyasını ve sosyal yapısını yansıttıkları için birer tarihî vesika mesabesindedirler.

adı soyadı
açılır parantez
doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
kapanır, parantez.

parantezin içindeki çizgi
ne varsa orda
ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
ne varsa orda.

Behçet Necatigil

Serpuş ölünün cinsiyetini ve mesleğini gösteriyor

Tarihî mezar taşlarının her biri, altında yatan kişinin cinsiyetini, mesleğini ve hikâyesini anlatır bize. Mezar taşının başında bir serpuş (başlık) varsa, bu mezar bir erkeğe ait demektir. Bu serpuştan yola çıkarak ölünün mesleğini bile tespit edebilirsiniz. Mesela büyük fetihler gerçekleştirmiş bir vezirin büyük kavuklu, ilmiye sınıfından önde gelen birinin sarıklı bir mezar taşı vardır.

Çiçek motifleri kadın hakkında çok şey anlatır

Bayanların mezar taşlarında ise serpuş yoktur. Bunun yerine örtüyü temsil eden işlemeli çiçek motifleri vardır. Bu taşlarda erkeklerde olduğu gibi değişik meslek gruplarını tespit etmek mümkün değildir ama mezar taşına işlenen çiçek motifleriyle, bayanın öldüğü zamanı ve ölüm nedenini anlayabilirsiniz. Örneğin, evlenmeden önce ölen bayanların mezar taşları, duvak şeklinde yapılmış ve bu mezarların ayak taşına kırılmış bir gül goncası motifi işlenmiştir. Doğum anında ölen bayanın mezar taşında da servi içinde servi motifi kullanılmıştır.

Mezar taşı kitabeleri, geçmişten günümüze gelen edebiyat sayfalarıdır

Mezar taşları kitabe metinleriyle birer hazinedirler. Geçmişten günümüze gelen edebiyat sayfalarıdırlar. Bu kitabelerde ayetler, hadisler, şiirler, özlü sözler, ilginç anekdotlar, taşın altında yatanın ölümüne neden olan olaylar,  kişiliği, yaşarken yaptığı işler yazılıdır. O kadar ki; sıla hasretiyle yanmış bir garibin mezar taşında, onun bu özlemini ifade eden duygu yüklü dizeleri bulmak bile mümkündür.

Mezar taşları kitabelerinde neler yok ki? Burada örnek olarak birkaç mezar taşına bakalım. Çengelköy Mezarlığı’nda gömülü 17 yaşında ölen genç bir kızın mezar taşında bakın neler yazılıdır: “Murat ettin gelip kabrimi ziyaret/İhmal etme kabrim için kıl tilâvet/Bu dünyadan murad alıp doymadım/Yarım kalan gelinliğimi giymedim/Yuva kurup halı kilim sermedim/Beyaz kefenden başkası vefasızmış bana.”

Bu mezarlıkta aynı takım taraftarlarının bir arkadaşlarının mezar taşına yazdıkları ibareler de şöyledir: “Fenerbahçe Spor Kulübü Hasan Özaydın/Değerli varlığımız/Sonsuz sevgimiz ve/Dualarımızla biz yine seninleyiz/Nurlar içinde yat...”

Çamlıca Mezarlığı’nda bir mezar taşında da ölünün ölüm sebebi şöyle açıklamıştır: “Bir yuva kuramadan/Gençliğine doyamadan/Trafik anarşistlerine/Kurban Giden/Artvinli Mali müşavir muhasebeci Ali İnal...”

Sözün özü, karşılaştığınız her mezar taşı kitabesinde, paranteze alınmış bir hayatın bütün izlerini sürebilirsiniz.

Her alanda modernleşme yaşanır da mezar taşlarında yaşanmaz mı?

Modern zamanlarda hayatın her alanında olduğu gibi, mezar taşlarının muhtevasında da bir değişim yaşanmıştır. Günümüzde, bırakın mezar taşında yeni meslek gruplarının vurgulanmasını, bir kurumda uzun süre çalışmış bir insanın mezar taşında, çalıştığı kurumun amblemine rastlamak bile mümkün. Hatta son zamanlarda bazı taşlarda ölenin fotoğrafı dahi bulunmaktadır.

Mezarda bile bitmeyen sıla özlemi

Büyükşehirlerin, özellikle semt kabristanlarındaki mezar taşlarında, bir memleket vurgusu vardır. Belli ki buralarda kırdan kente göçün beraberinde getirdiği birçok değişiklik, mezar taşlarına da yansımıştır. Her yönüyle mezar taşları buram buram hasret kokmaktadır. Hele ölüm onların kapısını gurbette çalmışsa, geride kalan yakınları mezar taşına memleketinin ismini yazmayı görev addetmişlerdir. Ölenin sıla özlemini ise, daha uzak bir gurbet olan ölüm unutturmuştur artık. Örnek olarak, Çamlıca Mezarlığı’nda karşılaştığım mezar taşlarından iki örnek üzerinde durayım.

Birinde şu yazılı: “Hüvelbaki/Gurbet ellerde çok çektim cefa/Emekli oldum sürmedim sefa/Fatiha okusun ahbaplar dostlar/Rize Güneysu Nahiyesi Adacami Köyünde Recepoğlu Bayram Usta/Ruhuna Fatiha...”

Diğerinde “Geçimini temin için gittiği gurbet ellerde/Kimsesiz sevenlerden uzak/Garip garip genç yaşta yakınlarını hüzün/Ve eleme gözyaşlarına gark ederek/Hakkın vasi rahmetine kavuşup/İnsanlık dürüstlük tevazu örneği/İskeçeli Hüseyin Yolug’un Ruhuna Fatiha...”

Sonuç olarak, mezar taşı kitabelerinde sadece acı dolu ibareler bulunmaz. Bazen de hayatın bir ironisi vardır bu mezar taşlarında. İskender Pala’nın ve İlber Ortaylı’nın değişik vesilelerle söyledikleri Merkezefendi ve Eyüp Mezarlığı’nda “Karı dırıltısından ölen....efendi...” ibaresini taşıyan mezar taşları buna güzel bir örnektir. Kanımca halk arasında anlatılan Temel’in şu fıkrası da bu anlamda çok manidardır.

Rivayete göre Temel bir gün aniden rahatsızlanır. Durumu hiç iç açıcı değildir. Arkadaşlarına, "Ula arkadaşlar hastayım, öleceğum!” deyip dururmuş. Onlar da, “Bişeyin yok daa. Sen eski topraksın sana bir şey olmaz" diye onu avuturlarmış. Ama kader bu ya Temel bir gün gerçekten ölmüş. Arkadaşları tarafından da mezar taşına, “Hastayım dedum inanmadunuz, öleceğum dedum inanmadunuz. Şimdi ne oldi?” ibaresi yazılmış.

Yrd. Doç. Dr. Şerif Esendemir

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.