Haberin Kapısı

Muharrem Ayı ve Aşure Günü

TARİH

Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.

Muharrem Ayı ve Aşure Günü “Şehrullahi’l-Muharrem” olarak meşhur olan, yani “Allah’ın ayı Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.
Âşura Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir. Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.


Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. “Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” denildiğinde Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.(5) Bugüne “Âşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:


1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Buradan şu mesajları çıkarmalıyız: İnanan tevhit ehli, canlarını verircesine fedakâr olabildikleri ve firavun ordularını karşılarına alabildikleri zaman Allah onlara nasıl yardım ediyor buna büyük bir örnektir. Her aşure gününde bu olayı anımsayın ve firavunlardan değil ancak benden korkun demektedir adeta Hz Allah. İsrail Oğulları köleler iken Allah lütfu ile onları firavunun zulmünden korumak için onlara Hz Musa’yı göndermişti. O halde köle olmaya devam etmek isteyenlere kölelik, durumunu düzeltmek isteyenlere Allahın yardımı ve efendilik. O zaman imanı tam oturmamış olanlardan bir grup ey Musa önümüzde deniz arkamızda firavun ve askerleri şimdi bizi perişan ettin demişlerdi. Ancak Allahın yardımı o noktada geldi ve deniz yarıldı. Zalim firavun hala insanlığa bir belge olsun diye İngiltere’de bir müzede beklemektedir.


2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir. İsyan içinde olanlar Hz Nuh ile alay ediyorlardı. Bu karada bu gemi de nereden çıkıyor şimdi diye gülüyorlardı. Bize bu devirde bu ne iştir faiz dünya gerçeğidir, sizin dediğiniz güçlünün yanında yer almama fikri eskidi, şimdi güçlü olanlara tabi olmadıkça kurtulamayız diyerek gidip torunlarını sevsinler diye dalga geçenlere sanki bir cevap olsun diye aşure günü yeniden geliyor. Onların güle durdukları başlarına gelmiş ve vaat gerçekleşmişti. Allahın vaadi haktır ve mutlaka ahiret gelecektir. Hz Nuh ise sabırla Allahın yüzdüreceği gemiyi inşa ediyordu. Su yok demiyordu. Vaktine yetiştirmek için çalışıyor ve gülenlere bakıp geçiyordu. Gülen grubu ise asla Hz Nuh’u ve onun taraftarlarını anlamadılar. Arkalarını verdikleri güçlünün onları kurtarmayacaklarını bilemediler. Günümüzün gülenleri de gülmeye devam ederken biz gemimizi yapmaya devam etmeli ve onları da sürekli olarak uyarmaya devam etmeliyiz. Gülen atalarının sonlarını onlara hatırlatarak işimizi gemimizi yapmaya devam etmeliyiz.


3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur. İhmal ettiğimiz görevlerimizi en iyi şekilde tekrar üstlenmeliyiz. Hz Yunus önümüzde en büyük örnektir. Rabbi innii zalemtu nefsii diyordu. İhmal ettiğimiz cihat görevlerimizi bi harfin yerine getirmeye yeninden karar verme günüdür bugün. O zaman Allah bizi affeder ve kapılar açar da büyük başarılar kazanabiliriz.


4. Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesi Âşura Günü kabul edilmiştir. Bugün yapmamız gerektiği halde yapmadığımız şeyleri düşünme ve yapmamız gerekenleri yapmadığımız için pişman olma günüdür. Bugün kendimizi hesaba çekme günüdür. Bugün Iraktaki Müslümanların durumunun kötülüğünde benimde rolüm var diyerek hesabı düşünerek daha çok ıslah hareketinde çalışacağım deme günüdür.


5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır. En ıssız kuyuların bile bir sahibi olduğunu yeniden idrak günüdür bugün. Allah her şeyin sahibi ve haberdar olanıdır. O sizi her yerde mutlaka görmektedir. O yüzden terkedilmiş olamazsınız. Yeter ki siz ona koşun ve onun uğrunda çalışın. Mağarada Hz peygamberi yalnız bırakmayan Allah sizi de asla yalnız bırakmayacaktır.


6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir. Zalim roma imparatorluğunun bozuk inançlarını yıkıp yerine hak din İseviliği getiren Hz İsa’nın doğumudur. Kim var diyordu o, Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir dediği zaman peygamber biz senin Allah yolunda yardımcılarınızız diyorlardı. Allah dilerse bir insanı babasız olarak da dünyaya getiriyor ve Allahın her şeye güç yetirmesini bize gösteriyordu. O halde en güçlü Allah’tır ve ancak ondan sakınıp çekinmek gerekiyor.


7. Hz. Davut’un (a.s.) tövbesi o gün kabul edilmiştir. Caluta karşı verilen mücadeleyi bize hatırlatıyor Hz Davut. Lidere sadakati gösteriyor bize. Calutun ordusunda bir nefer oluyordu. Dönemin zalim hükümdarını deviriyorlardı.


8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. Hz İbrahim bize kurbanı öğretiyor. En sevdiğini Allah yolunda feda etmenin yüceliğini bize öğretiyor. İsmail ise teslimiyeti gösteriyor bize. Allah emrediyorsa hiçbir şey diyemem diyen annemiz örnek oluyordu. Nemruta karşı verilen mücadele ile bize cihadı öğretiyordu. Ateşe atılma pahasına cihadından vazgeçmiyordu. Ona Allahın bereket verdiği gibi muhammed a.s ‘ada bereket ver diyor inananlar.


9. Hz. Yakup’un (a.s.), oğlu Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. Bir gün gelir Allah güzellikleri inananlara da yaşatır. Izdırap çekerim sıkıntıya düşerim dememeli. Allah için düşülen sıkıntılardan sonra bir gün gelir Allah inananlara genişlik ve ferahlık verir. Hz Yakup bize sabrı öğretiyordu.


10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. Yanında kimse kalmamıştı onun. En sadık eşi kalmıştı. Hastalıktan kurtlar kaplamıştı her tarafını. Ama o sabırla rabbine hamd ediyor ve insanlara tebliğ ediyordu. Bir gün bile Allah’ım bunun bana neden verdin demedi. Kadir olanın takdirine boyun eğiyordu. Müslümanlar olarak Hz Eyüp ten daha mı hastasında cihadı terk ediyorsun

Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem’ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ’da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi Ubeydullah İbni Ziyad, ünlü sahabi İslam orduları komutanı sad bin ebi vakasın oğlu, Ömer bin sad ve Ömer bin sad a bağlı hür ibni Yezid in 1000 kişilik süvari birliği vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin’i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Olay da bizim için büyük ibretler vardır. Bu olay dönek insan profilini ortaya koymuştur. Hiçbir şeylerini feda edemeyen insanların nasıl insanı sattıklarını ve yarı yolda koyduklarını öğretiyor. Makam hırsının bir insanı ne hale getirdiğini gösteriyor. Basra valisi Ubeydullah İbni Ziyad’ı kufe valisi yapan Yezid, Hz Hüseyin’i kendisine getirmesini ister. Bu esnada kufede valilik yapan Ömer bin sad’ı ise merv valiliğine atamıştır Yezid. Ubeydullah İbni Ziyad bu durumu kullanarak Ömer bin sad’a bu valiliği istiyorsan Hz Hüseyin’i sen öldüreceksin yoksa evini yıkar seni öldürür ve vali olmana mani olurum der. Bir tarafta merv valiliği bir tarafta Hz Hüseyin’i şehit etmek vardır. Bir türlü vicdanı onu rahat bırakmamaktadır. Ama sonunda nefsi kazanır. Komutasındaki hür İbni yezidi suya giden yolu tutması için gönderir. Yaklaşık 1000 kişi ile Hz Hüseyin ve beraberindekilerin yolunu kesen hür İbni Yezid kerbela bölgesine sürüklemiştir ve beklemektedir. Ömer bin sad bir türlü saldıramaz. Zalim Übeydullah -ben seni onun hamisi ve kayırıcısı olarak oraya göndermedim. Onu öldür… Der. Hür İbni yezid pişman olmuş ve Hz hüseynin tarafına geçmiştir. Buradan görüleceği üzere son pişmanlığın fayda etmediği ortadadır. Bir şeyi zamanında yapmalıdır. Zamanı geçince alasını yapsan önemi kalmaz. Ancak kendisi onları susuz bırakarak kuvvetlerini yok etmiştir. Ölümü göze alamayanlar ise Ömer bin sadın tarafına geçmiştir. Hz Hüseyin bütün bu olanlardan sonra kan dökülmesini istememiş ve iki Müslüman grubun birbirine karşı savaşmasını istememiştir. Yezid ile görüşmek istediğini geri Medine’ye dönebileceğini beyat etmeden orada isyan çıkarmadan kalacağını ya da sınır boylarında düşmanla çarpışarak hayatını devam ettirmek istediğini iletti isede bu bilgi yezide ulaşmadan Ubeydullah, Ömer bin sadın harekete geçmesini emretmiştir. Makam hırsı için arada kalan Ömer bin sad şeytanın galibiyeti ile aşure günü saldırır ve Hz Hüseyin ve ailesinden 72 kişiyi katleder. 88 kişide ömer bin sadın ordusundan ölen vardır. Her şeye rağmen ilayı kelimetullahın galibiyeti için Hz hüseynin yanında yer alan örnek insanların şehitlerin ise cennetteki makamı yücelmiştir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.