Haberin Kapısı

Avamın Takvası

TASAVVUF

Her uzvun takvası vardır. Kalbin takvası, onun duygularını Allaha tahsis etmek, harimine başkalarının girmesine izin vermemek, derununu idollerle doldurmamak, masivayı Allah namına sevmeyi belletmektir.

Namazın takvası, şuur ile kılmak, itidali gözetmek, namaz harici parazitlere engel olmak, huşu ile gereklerini yerine getirerek edaya müdavemet etmektir.

Aklın takvası, hayrı tefekkür etmek, helal olanı düşünmek, dünyadaki eserlerden istidllal tarikiyle müessiri tanımak, malayaniyi terketmektir...

Takvayı zahiri bazı sembollere hapsetmek, aldanmak ve aldatmaktan başka netice vermez, bazen de kişiyi gurura, kibire sevkeder.

En önemlisi kalbin takvasıdır ki, o da tahkiki iman, marifetullah ve muhabbetullah ile gerçekleşir. Kesintisiz bir çaba gerektirir. Öbür takva unsurlarının da temelidir. Çünkü, kalb rehberdir, öbürleri onun peşisıra gider, rehber yanılırsa hepsi yanılır.

Avamda takva şeklîdir. Erkekse sakal uzatmak, cübbe giymek, takke takmak, sarık bağlamak, tesbih taşımak takva zennedilir. Kadın ise, örtüsüyle burnunu da kapatmak, pardesü yerine çarşaf giymek, çarşı pazar gezmekle birlikte erkekle konuşurken mahçup davranmak hatıra gelir. Biraz nafile namaz kılmak, belirli günlerde nafile oruç tutmak ve saire müttaki müslüman olmak demektir onlara göre.

iman taklitten tahkike yükselmemiş, farzın edasında noksanlar varmış, insanlarla münasebette nezaket lazımmış... bunlardan haberleri bile yoktur ekseriyetin. Kendileri gibi görünmeyene burun kıvırmaları, yüksekten bakmaları, kötüzan etmeleri de ayrı bir nakise. Kabuk, özün yerini almış bir kere, anlat anlatabilirsen.

O kendini en iyi müslüman biliyor, sen de kim oluyorsun, baksana sakalın bile yok, seninle konuşulması bile mahzurlu! Kabuk öyle kalın ki, öze yer kalmamış. Öz küçülmüş, temel çürümüş artık. Bunu göz görmüyor belki, ama akıl görüyor, kalb seziyor. Nasıl küp içindekini sızdırırsa, insan da özünü sızdırır dışarıya, bakmasını bilen için emareler yeterlidir ötesini anlamak için.

Oturup iki kelam edemezsin onlarla, ne dinlerler, ne anlarlar, ne de anlatırlar. Akılları birilerinin cebindedir, düşünemez, sadece ezberlediklerini tekrar ederler. Yargıcıdırlar, mahkum etmeyi severler, damga vururlar.

Lütfedip konuşurlarsa yanlış veya eksik şeyler anlatırlar, ya yanlış bellemişlerdir büyük bildiklerinden, ya da bir kısmını unutmuşlardır, yarım yamalaktır bilgileri .

Sahte mürşitler... Arabesk kültürün kutupları... Kimlik bunalımıyla malul, dünya nimetlerinden mahrum, cehalet gayyasında mahkum kitlelerin mıknatısları. Acıseverler, çileciler, tutunacak dal arayanlar, mihverinden fırlamış birer demir bilye gibi iki mıknatıstan birine yakalanıyorlar.

Onlara kızamıyorum bile. Cahil bırakanlaradır nefretim, istismar edenlere, bu biçareleri merdiven yapıp yükselen fırsatçılaradır hiddetim!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.