Haberin Kapısı
2020-03-02 18:15:12

Türkiye’nin Sabır Taşı Çatladı!..

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 02 Mart 2020, 18:15

Batı dünyası 1990’da Birinci Körfez Harbi ile başlayan ve 2010 yılında Arap Baharı ile devam eden Afrika ve Ortadoğu’daki kaosu durdurmak bir yana körükledi de körükledi.

Vekâlet Savaşları”nın ete kemiğe büründüğü bölgede “mezhep çatışmaları” üzerinden milyonların canına ve malına kast edildi. Ölüm, kan ve gözyaşı İslâm coğrafyasının her zerresine yayıldı. İç savaşlarda canını kurtarabilenler ise cehenneme dönen vatanlarını terk ederek başka ülkelere sığınmaya başladı.

TÜRKİYE, KÜRESEL GÜÇLERİN HEDEFİNDE

Savaş, iç çatışma ve yoksulluk nedeniyle ülkelerinden kaçıp başka bir ülkeye gitmek isteyen 5 milyon göçmen mitili Türkiye’ye attı. Nijerya, Senegal, Afganistan, Irak, Suriye, Somali ve Filistin’den gelen göçmenler Avrupa yerine Türkiye’de kalmayı tercih etti.

Ve özellikle de Suriye’yi bölmek, zengin kaynaklarına çökmek için demografik yapıyı kan ve gözyaşları arasında değiştiren “Küresel Haydutlar” hedefe Türkiye’yi koydu.

Suriye’deki iç savaş sebebiyle göçe zorlanan 4 milyona yakın insan ülkemizi mesken tuttu. Göç dalgası Gaziantep’ten Şanlıurfa’ya, Hatay’dan Adana’ya, Mersin’den Kilis’e, Bursa’dan İzmir’e, Kahramanmaraş’tan Mardin’e öyle bir büyüdü ki, tsunamiye dönüştü. Bugün Kilis’te seçim olsa ve Suriyeliler aday çıkarsa, kesinlikle Suriyeli aday kazanır. O kadar yani!..

Bütün bunlar yaşanırken Türkiye hem masada, hem de sahada boğulmaya çalışıldı.

2011’den beri Suriye’den akın akın devam ettirilen bu “büyük göç” dalgası ve dram karşısında Türkiye Devleti ve Milleti büyük bir hamiyetperverlik gösterdi. Dört milyona yakın “muhacir”le bir “ensar” vakarıyla evini, işini ve aşını paylaştı. Ekonomik krize rağmen 50 milyar dolara yakın para harcandı. (AB mülteciler için vaad ettiği 6 milyar Euroluk taahhüdünü yerine getirmedi.)

BÜYÜK GÖÇ VE TERÖRÜ TETİKLEDİLER

Türkiye ağırlaşan insanlık dramını hafifletmek için hem masada Astana ve Soçi Mutabakatları’yla hem de sahada  Fırat KalkanıZeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları ile çözüm üretmeye çalıştı.

Bu süreç devam ederken ne Avrupa, ne Amerika, ne İran, ne Rusya sözünü tutmadığı gibi Türkiye’yi dört koldan kuşattı. Bir taraftan ekonomik, diğer taraftan “büyük göç” dalgalarıyla sosyal olarak abluka altına aldı. Bir taraftan bölgeye DEAŞ’ı ihraç eden Avrupa ülkeleri, diğer taraftan Amerika PKK/ YPG’yi silahla donatarak üzerimize saldı.

Bardağı taşıran son damla ise insanlık krizinin zirve yaptığı İdlib oldu. Karadeniz’i gölü haline getiren Rusya, ipini eline geçirdiği eli kanlı Esed’in arkasına sığınarak İdlib üzerinden Akdeniz’e uzanan koridora sahip olmak açmak için kirli senaryolarını devreye soktu.

Rusya altına imza attığı imzalara rağmen Esed ile elele vererek İdlib’i bombalamaya başladı. 2 milyonu bulan göç dalgası Hatay sınırına dayandı. Türkiye oluşturduğu güvenli bölgede yeni bir insanlık dramı yaşanmaması için bütün imkânları seferber etti.

DÜNYANIN GÖZÜ İKİ NOKTAYA ÇEVRİLDİ

Esed katili Rusya’dan aldığı destek ve koordinatlarla 27 Şubat 2020’nin Regaib Gecesi’nde huzur operasyonunu icra eden Mehmetçiğimize kahpece tasallut etti. Mehmetçiğimizin İdlib’deki karargahını havadan bombalayarak 34 canımıza kıydı. Birlik, gözlem noktası ve mevzilerimize yönelik bu hunhar saldırılar sonucu Türkiye’nin sabır taşı çatladı!.. Türk Silahlı Kuvvetleri, Bahar Kalkanı Harekâtı ile yeni bir safhaya geçti. Bölgede F-16, SİHA ve topçu birlikleriyle 200’den fazla hedef,  2 bin 300’ün üzerinde rejim unsurunun imha edildi.

Dünyanın gözü insanlık dramının yaşandığı iki noktaya çevrildi. Bir tarafta dramın merkezi İdlib, diğer tarafta ise Türkiye’deki mültecilerin umuda yolculuğa çıktığı Edirne/ Pazarkule Sınır Kapısı’nı jiletli tel, gaz, ses ve sis bombalarıyla kapatan Yunanistan.

Suriye’deki iç savaşı ve krizi durdurmak için her adım attığımızda tepki gösteren Avrupa’yı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her defasında, “Ey Avrupa Birliği kendinize gelin. Bizim operasyonumuzu bir işgal hareketi diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay. Kapıları açarız 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz...” uyarısını hayata geçirdi.

Esed’in zulmünde kaçıp Türkiye’ye sığınan canından başka hemen hemen her şeyini kaybetmiş insanlara gitmek için can attıkları Batıya açılan kapıları açtı.

Artık hamiyetperverlik sırası Avrupa’ya geldi.

DEMOGRAFİMİZ BOZULURSA, DEMOKRASİMİZ BOZULUR!..

Kapısı çalınan Avrupa ülkesi Yunanistan daha önce sergilediği iğrenç görüntülerle mültecilere ilk günden “hoşt geldiniz” muamelesi yaptı.

İşte batının hamiyetperverliği bu!..

Avrupa Birliği’nin yasalarında yer alan ve 1951 yılında imza altına alınan Cenevre Sözleşme’nin 33. Maddesi (ülkeye gelen mültecilerin kabul edilmemesi ve geri gönderilmemesi) Edirne/ Kapıkule ve Pazarkule Sınır Kapısı’nda ilga edildi.

Avrupa’yı “Demografimiz bozulursa, demokrasimiz bozulur” korkusu sardı.

BU BÜYÜK GÖÇÜN ÖNÜNDE HİÇ KİMSE DURUMAZ!..

Umuda yolculuğa çıkanların önüne Yunanistan ve Bulgaristan ve İtalya güvenlik kuvvetleriyle etten duvar örüyor. Mülteciler bir taraftan jiletli teller ve duvarların önünde

sis, ses ve gaz bombalarıyla insanlık dışı muameleye maruz kalırken, diğer taraftan da Meriç Nehri’nin soğuk sularında umuda kulaç atıyor. Ege Denizi’nden Midilli’ye ulaşanlar kötü muameleye maruz kalıyor. Türkiye’ye uluslararası hukuk dersi verenler, dünyanın gözünün içine baka baka hukuksuzluğun daniskasını işliyor!..

Sınır boyları 2015 ve 2016 yıllarında olduğu gibi önümüzdeki günlerde de yeni “Aylan Bebek” dramlarına gebe gözüküyor.

Fakat bu “büyük göç”ün önünde kimse duramaz!..

Şimdiden sınırı geçenlerin sayısı 100 bini aştı!..

Ey Avrupa!.. Sömürdüğünüz milyonlarca insan sizden haklarını almaya geliyor!..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.