Haberin Kapısı
2017-01-20 16:11:24

Üçkâğıt Ekonomisi Nasıl Kuruluyor?

Suat Gün

20 Ocak 2017, 16:11

Borsa, Faiz, Döviz üçgeni daha doğrusu Üçkâğıt Ekonomisi Nasıl Kuruluyor?

  1. Merkez Bankasının (MB) bağımsızlığı ve mülkiyet yapısı
  2. Para politikasının dışarıdan idaresi
  3. Ticari viyabilite sorunu-Dünya Ticaret Örgütü
  4. Kredi değerlendirme kuruluşları
  5. Krize ve dışa açık finansal yapı

Türkiye’de uzun yıllar Batı kontrolündeki medya üzerinden Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerine ahkâm kestiler. Merkez bankası bağımsız olmalıdır. Politik etkilerden arındırılmalıdır. Bağımsız para politikası takip edilmelidir. Siyasi merciler MB karar vericilerine karışmamalı, yol göstermemelidir.[1] MB bağımsız, dünya ile koordine bir para politikası takip etmelidir.

Bütün bu söylemlerden sonra MB devlet içinde devlet haline geldi ve bağımsız oldu. Siyasiler kapısından içeri giremez oldu.

Bunu savunanlara şunu sormak lazımdır; ekonomi politikası iktisat için iktisat politikası mıdır? Bir matematik teorisi midir? Başkalarının (dışarının) çıkarlarına göre piyasaları tanzim etmek işi midir? Merkez Bankası’nın amacı kime hizmet etmektir? Eğer MB’sı kendi halkının çıkarlarını gözeten bir zihniyet taşımayacaksa neden vardır?

Şimdi şunu söylüyorlar: MB para politikasının amacı enflasyon hedeflemesidir. İktisadi gelişme ile ilgili değildir.

ABD’de Trump iktidara geldi. Amerikan Merkez Bankası (FED) denen Yahudi özel bankası üst üste kararlar alıyor. Faizi yükseltiyor. Küresel para ABD’de toplanıyor. Diyorlar ki her yerde faizler yükselecek buna bağlı olarak da küresel enflasyon artacak! Bunu neden yapıyorsunuz diye sorduğunuzda; ABD yeniden iktisadi gelişme ve yatırım politikalarına dönüyor. Yani ne yapmak istiyorsunuz? Enflasyon hedeflemesinden vazgeçtik, İKTİSADİ BÜYÜME HEDEFİNE geçiyoruz.

Hani MB’sı bağımsız karar almalıydı? Hani MB’sı iktisadi gelişme ile ilgili değildi?

ABD merkez bankası bir devlet bankası olmadığı halde bunu yapıyor da neden Türkiye MB’sı bunu yapmakta ayak diretiyor?

Mesela para politikası denince Türkiye Cumhuriyet(!) MB’sı dışarıdan ne kadar döviz girerse bunun karşılığında para basıyor, döviz çıkışı olursa da TL’yi çekiyor, yerine döviz veriyor. Yani piyasadan çıkan döviz kadar da TL çekiyor.  Bu durum piyasaların iki misli sıkışmasına, daralmasına, KOBİ’lerin, esnafın kan ağlamasına sebep olarak reel ekonomiyi felç ediyor.

Mesela: Adamlar dışarıdan düğmeye bastılar mı, 5 milyar $ kadar bir para ile 10 milyar $ çekmiş oluyorlar. Çarpan etkisi faraza 5 ise 50 milyar $ çekmiş gibi bir tesir bırakarak (Bu gün için $ 3,5 lira olduğuna göre 175 milyar TL para piyasadan çekilmiş gibi) ekonomiyi yakarak yıkarak çekip gidiyorlar. Yani Türk ekonomisini çökertmek için fazla para gerekmiyor. Tezgâhı ona göre kurmuşlar. Zaten parayı elinde tutan İstanbul Sermayesi onların organik sermayesidir, onlar ne derse onu yapıyor. Bizim eski MB Başkanlarımızdan Durmuş Yılmaz’da “Döviz bürosuna koşmakla ekonomi kurtulmaz”. Diyerek ekonomi fetvası veriyor.

Türkiye Cumhuriyet(!) MB’nın sermaye yapısına baktığımız zaman ilginç bir yapı ile karşılaşıyoruz!

MB’nın kendi sitesindeki izahata baktığınızda aşağıdaki ifadeleri okuyorsunuz!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.'nin sermayesi 25.000 TL olup 250.000 adet hisseye ayrılmıştır.

1211 sayılı Bankamız Kanunu uyarınca, Bankamız hisse senetleri (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört sınıfa ayrılmış olup (A) sınıfı hisse senetleri münhasıran Hazineye, (B) sınıfı hisse senetleri Türkiye'de faaliyette bulunan milli bankalara, (C) sınıfı hisse senetleri 15.000 hisseyi geçmemek üzere milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlere, (D) sınıfı hisse senetleri ise Türk ticaret müesseselerine ve Türk vatandaşlığını haiz tüzel ve gerçek kişilere tahsis edilmiştir.

Bu sermayenin yüzde 55.12′si A sınıfı, yüzde 25.74′ü B sınıfı, yüzde 0.02′si C sınıfı, yüzde 19.12′si de D sınıfı hisselerden oluşuyor.[2]

Oysa TC Merkez Bankası özel bir yasa ile kurulmuş bir şirketten ibarettir. Diğer şirketler gibi ticari faaliyetlerinden dolayı kâr eder, tıpkı diğer şirketler gibi ortakları vardır.

Merkez Bankası’nın 2013 yılı kârının 5 milyar TL civarında olduğu tahmin ediliyor.

Şimdi bu ortaklık yapısı ve bankaya monte edilmiş mevzuat yapısından hareket edildiğinde Merkez Bankası’na “milli” denmesi mümkün mü ve de bankanın döviz ve altın rezervlerinin “garantide” olduğu söylenebilir mi?

Şunu da sormak lazım; MB’sı rezervler nerede tutuluyor? Kimin nezdinde bulunuyor. Sıkışık durumda dışarıdan el koyabilirler mi?

Kemal Derwish’in MB kanununa koyduğu;  “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler…” ifadesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir kurum haline getirilmelidir.

Sonuç: MB’nın  %19 D sınıfı hisseleri TİKA, Yunus Emre Enstitüleri, Maarif Vakfı, Vakıflar Bankası, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi kamu yararına çalışan kurumlara tahsis edilerek kamulaştırılmalı, bankanın hedefleri iktisadi gelişme (büyüme), refah ve fiyat istikrarı olarak belirlenmelidir.

 

[1] Siyasetçiler halkın düşmanı mı? Siyasetçiler devleti idare etmek bilgisinden yoksun mu? Siyasetçiler ekonomi bilmiyorlar mı?  Burada söylenmeyen temel düşünce nedir? Siyasetçiler halkın lehine kararlar alır, dışarıya yüksek kârlar transfer edemeyiz, faizleri yüksek tutamayız mı demek istiyorlar?

[2] A sınıfı hisselerin tamamı Hazine’ye ait.

B sınıfı hisseler ise şöyle dağılıyor:

Ziraat Bankası  %19,23, Garanti Bankası %2,48, İş Bankası. %2,33, Halkbank %1,11, Yapı ve Kredi Bankası %0,55, Akbank %0,03, Türk Ekonomi Bankası %0,01 (Başka kaynaklarda SGK %2, Kızılay Derneği %1 gösterilmektedir.)

MİLLİ BANKALAR DIŞINDAKİ ORTAKLARI

Milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla, imtiyazlı şirketlere tahsis edilen, 15.000 adet hisse senedi ile sınırlandırılan ve toplam hisselerin yüzde 0,02 si olan 54 adet C sınıfı hisse senetlerinin tamamı ING Bank’a aittir

Şimdi gelelim muammalı hisselere: Bunlar Merkez Bankası’nın yüzde 19.12′lik sermayesini oluşturan ve bazı gerçek ve tüzel kişilere ait olduğu belirtilen D sınıfı hisseler. Bahar Menkul Kıymetler ’in sahibi olan Adnan Behar, Merkez Bankası’nın büyük miktarda kâr etmesine rağmen, bu karın ortaklara dağıtılmadığını belirterek şikâyetçi olmuştu. Devletin Ana damarı olan Merkez Bankasında 1931 den 1970 kadar Devletin % 15, Devlet dışındakilerin  % 85 hissesi vardı. 1970 de Devletin hissesi % 51 e çıkarıldı. 2002 de de Ak Parti bu hisseyi %55 e çıkardı. Bankanın D sınıfı hisseleri piyasalarda satılmıyor. Bu yüzden Türk vatandaşları hisse satın alarak bankayı millileştiremiyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.