08.01.2020, 17:45

Hükümet Deviren Dolandırıcı

Dün Ortadoğu’da gerilim dolu olayların yaşandığı, insanların bitmeyen savaşlarda yerinden yurdundan, canından edildiği olaylar sarmalından bahsedip; geçen hafta İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani ve Haşti Şabi’nin Genel Kurmay Başkanı El Mühendis’in (Kerbelâ Katliamı’ndan sonra) fitnenin hiç hız kesmediği Irak’ta ABD tarafından öldürülmesinden sonra dünyanın yeni bir savaş safhasına geçtiğinden bahsetmiştik. Tabi bu olaylardan bahsederken “hafıza-i beşer nisyân ile malûl” gerçeğini “Büyük Olayların Kısa Tarihi, 1-2” (Yeditepe Yayınevi) eserleriyle bizlere hatırlatarak tarihi sevdiren Prof. Dr. Tufan Gündüz’ün bilgisine başvurmuştuk. Bugün de bu bilgiler ışığında Türkiye’de cereyan eden, unutulmaya yüz tutmuş bazı olayları hatırlatmaya gayret edeceğiz.

***

Türkiye’de dolandırıcılık denildiğinde ilk akla taşradan İstanbul’a gelenlere kamu malını satan veya kiralayan Sülün Osman (Osman Ziya Sülün) gelir. Yasadışı işler yapanları çarpan Raki (Güney Zobu), banker furyasının yıldızı Banker Kastelli (Abidin Cevher Özden), papatyalı Banker Bako (Baki Cengiz Aygün), kumar çetesinin kraliçesi Ayşe Benli, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i bile söğüşleyen Selçuk Parsadan, on binlerce kişiye Titan Saadet Zinciriyle hayatı zehir eden Kenan Şeranoğlu, kurduğu Çiftlik Bank’la insanları inek gibi sağan Tosuncuk Mehmet Aydın dolandırıcılığın efsane isimlerinden birkaçı.

Bu isimlerin eline su dökemeyeceği bir isim daha var. Hem de dünyayı dolandıran, bakan istifa ettirip, hükümet deviren uluslararası bir dolandırıcı.

***

1936 yılında İspanya’da Cumhuriyetçilerle Frankistler (Jacob Frank’ın kurduğu bir mezhep) arasında başlayan iç savaş 1938 yılında hiç ilgisi olmadığı halde Türkiye’yi de içine alan uluslar arası bir krize sebep olmuştu. Türk Hükümeti olayın içine nasıl sürüklendiğini çözebilecek sadece bir kişiyi arıyordu. Bu Ekrem Hamdi Bakan’dı; nam-ı diğer Ekrem König.

Kirli ilişkilerin “kralı” Ekrem König

Ekrem Hamdi Bakan, Türkiye ve Almanya’da eğitim almıştı. Özellikle Alman Genelkurmayı ile iyi ilişkiler içindeydi ve ona kral anlamına gelen “König” diye hitap ediliyordu. Herkes onun bazı istihbarat işlerine de bulaştığını düşünüyordu. Ama onun daha önemli özelliği uluslararası şirketlerle iyi ilişkiler kurabilmesiydi.  Öyle ki, bazı Alman uçak şirketlerinin Türkiye temsilciliğini almayı bile başarmıştı.

Ekrem König’in ilişkiler ağının genişliği uluslar arası silah kaçakçıları için biçilmiş bir kaftandı. Onlar İspanya iç savaşında kullanılmak üzere Kanada’ya uçak sipariş vermek istiyorlardı. Ancak bunu açıktan İspanya adına yapamıyorlardı. Dikkatleri çekmeyecek bir ülkeye ihtiyaç vardı. Ekrem König siparişi Türkiye adına gerçekleştirebilirdi. Bu amaçla onunla hemen irtibat kurdular.

Türkiye adına uçak siparişi verdi

Ekrem König siparişten kazanacağı büyük komisyonun iştahıyla çalışmalara başladı. Kanada uçak şirketi ile yazışmalara başlayan König, 1937 yılının Ağustos’unda Türkiye adına 40 adet uçak (bazı kaynaklarda 44) siparişi verdi ve doğrulama sürecini de başarıyla sonuçlandırdı. Savunma Bakanlığı’nın ve Dışişleri Bakanlığı’nın mühürlerinin sahtesini yapmış, evraklarda imzası bulunması gereken kişilerin imzalarını da taklit etmişti. Geriye sadece uçakların teslimi ve İspanya limanlarına ulaştırılması işi kalmıştı.

Bu olağanüstü bir alımdı. Üstelik dünya silah trafiğini takip eden Amerikan istihbaratı açısından bu siparişler şüpheli görünüyordu. 10 Haziran 1938’de durum hemen Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ne soruldu. Washington Büyükelçisi Ahmet Münir Ertegün çok şaşırmıştı. Sadece kendisinin değil, Türkiye’de hiç kimsenin böyle siparişten haberi yoktu.

Siparişlerin İspanya iç savaşında kullanılmak üzere yola çıkarıldığı belli olmuştu. Ancak bunların Cumhuriyetçilere mi yoksa Frankistlere mi teslim edileceği hususu açık görünmüyordu.

Önce bakan, sonra da hükümeti istifa etti

Olay, The New York Times dahil birçok gazetenin gündem oldu. Gazi Mustafa Kemal’in ağırlaşan hastalığı nedeniyle bu meselenin Türkiye’de basına yansıması engellendi. Fakat Celal Bayar başbakanlığındaki hükümetin bakanları zan altında kaldı. Üstelik bunlardan birisi de Kâzım Özalp gibi Millî Mücadele’nin kahraman neferlerinden biriydi.

Olay Türkiye’de duyulur duyulmaz Ekrem König Türkiye’ye terk edip sahte pasaportla (“Avrupa’ya git notunu” ulaştıran ve sahne pasaportu veren kim hâlâ muamma) Romanya üzerinden Fransa’ya kaçtı. Celal Bayar hükümeti hem uluslararası bir kriz hem de büyük bir yolsuzluk olayı ile karşı karşıya kalmıştı.

İsmet İnönü soruşturmanın selameti açısından Millî Savunma Bakanı Kâzım Özalp’ın istifasını istedi. Ağır suçlamalara dayanamayan Millî Savunma Bakanı Kâzım Özalp 15 Ocak 1939’da istifa etmek zorunda kaldı. Fakat krizin önüne geçilemedi. 10 gün sonra da Celal Bayar hükümeti topluca görevi bıraktı.

İnönü, Özalp’in masum olduğunu itiraf etti

Mahkemede sadece Savunma Bakanlığı’ndan Ruha Bozcalı adlı bir bürokrat suçlandı ve cezalandırıldı. Olayın soğumaya ve unutulmaya yüz tuttuğu sırada beklenmedik bir gelişme yaşandı. Ekrem König, 1941 yılında Almanlar tarafından Fransa’da yakalanıp Türkiye’ye iade edildi. König, yargılandığı esnada bazı bakan ve bürokratların isimlerinin yolsuzluğa karıştığını söylediyse de sadece kendisi dört yıl hapis cezası aldı.

Ekrem Köng davası herkesin asıl konuyu bildiği ama kimsenin bir şey söylemediği olay olarak anıldı. Öyle ki, olay patlak verdiğinde istifa ettirilen Savunma Bakanı Kâzım Özalp’ın masum olduğu bilgisi bile dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından olaydan 35 yıl sonra itiraf edilebildi.

Bütün araştırmalara rağmen tarihe  “König Olayı” olarak geçen hadise tam olarak nedir bugün hâlâ belirsizliğini koruyor...

***

2. ABDÜLHAMİD’E SUİKAST

Paris’te yayınlanan Pro Armenian gazetesinin 15 Şubat ve 30 Mart 1904 tarihli nüshalarında İstanbul’da bir dizi eylem yapılacağını, Sultan’ın öldürüleceğini yazdı. Fakat bu tür tehditler Osmanlı Sultanı için neredeyse rutin haline geldiğinden Osmanlı idaresi tarafından ciddiye alınmadı. Oysa 1904’te Sofya’da toplanan Ermeni Taşnak Komitesi, Sultan’a suikast yapılması kararını çoktan almıştı. 21 Temmuz 1905’te Yıldız Camisi’nin önünde büyük bir gürültüyle patlayan bombanın hedefinde Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid vardı. Sis, toz ve duman kaybolurken 2. Abdülhamid’in gür sesi duyuldu: “Korkmayın!..”

***

24 NİSAN 1915’TE NE OLDU?

Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Osmanlı Devleti ciddi bir cephe gerisi krizi ile karşı karşıyaydı. Osmanlı, bir yandan başta Çanakkale Cephesi olmak üzere birçok cephede İtilaf Devletleriyle savaşırken, diğer yandan Bitlis, Muş, Zeytun ve Erzurum’da meydana gelen ayaklanmalarla baş etmek zorunda kalmıştı. Anadolu’da Ermeniler ciddi bir ayaklanma hazırlığı içindeydiler ve hükümetin çok hızlı kararlar alması gerekiyordu. Bu çerçevede Ermeni Taşnak, Hınçak ve Ramgavar komitelerinde liderlik ve aktif görev yapan 2345 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında Rus, Bulgar veya İran vatandaşı Ermeniler de bulunuyordu. Tutuklananların çoğu Deyr-i Zor, Diyarbakır, Elazığ, Bursa ve Konya’ya sürüldü. 27 Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu çıktı. 24 Nisan’da tutuklananlar da tehcire tâbi tutuldu…

***

BÂB-I ÂLİ BASKINI

23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki Partisi üyesi bir grup Bâb-ı Âli’ye yani hükümet binasına baskın düzenlediler. Ancak içerde beklenmedik şekilde silahlı çatışma meydana geldi. Sadrazam Yaveri Nafiz Bey ile Harbiye Nazırı Nâzım Paşa ve Yaveri Kıbrıslı Tevfik Bey öldürüldü. Artık İttihatçılar her şeye hâkim olmuşlardı.  Bundan sonra 1. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürecek olan İttihat ve Terakki Partisi dönemi başladı…

***

SEÇİLEMEYEN CUMHURBAŞKANI

1980 yılı Türkiye için anarşi ve terör olaylarının zirveye çıktığı bir dönem olarak başlamıştı.  Süleyman Demirel hükümeti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Millî Selamet Partisi’nin dışarıdan desteği ile yürüdüğünden, radikal çözümler üretecek durumda değildi. Anarşi, terör ve ekonomik kriz günden güne derinleşiyordu.

1980 yılının ekonomik buhranları ve siyasi krizleri arasında Türkiye’nin gündemini yeni bir problem işgal ediyordu. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün görev süresi 6 Nisan 1980’de doluyordu ve partiler yeni cumhurbaşkanının kim olacağı konusunda hiçbir uzlaşmaya varamıyorlardı. Çözüm arayışları, bazı gazetelerin kamuoyu yoklamaları ve anketleri, anayasa değişikliği teklifleri, Cumhurbaşkanlığı seçim krizini bir türlü çözemedi.

11 Eylül 1980 günü yapılan 115. oturum çoğunluğun sağlanamaması üzerine bir gün sonraya ertelendi. Ne var ki, bir daha toplanamadı. Ertesi sabah askeri darbenin en önemli gerekçelerinden biri Cumhurbaşkanının seçilememesi olmuştu…

***

CEMAL GÜRSEL’İN SAĞLIK RAPORU

Amerika’daki tedavisinde iyileşme umudu kalmayan Cemal Gürsel, Türkiye’ye getirilerek Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne yatırıldı.  26 Mart 1966 günü Gülhane Askeri Hastanesi’nde toplanan kurul “Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Devlet Başkanlığı görevini ifaya devam buyurmalarına tıbben imkân bulunmadığı”na karar verdi. Sağlık kurulu raporuna dayanarak Anayasa’nın 100. Maddesi uyarınca Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanlığı sonlandırıldı. Yerine 28 Mart 1966’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Cevdet Sunay’ı 5. Cumhurbaşkanı olarak seçti…

***

D-8 (DEVELOPED 8 COUNTRY)

Başbakan Necmeddin Erbakan’ın 54. Hükümet’i kurduğu günlerde elendeki küçük altın bir para göstererek ortak Ortak İslâm Dinarı’ndan söz etmesi sadece siyasî bir propaganda değildi.

Türkiye soğuk savaş sonrası İslâm dünyasında gözlenen toparlanma eğilimini siyasî ve ekonomik birlikteliğe dönüştürmek istiyordu. 15 Haziran 1997’de İstanbul Çırağan Sarayı’nda bir araya gelen Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya devlet ve hükümet başkanları yeni bir perspektif arayışı amacıyla bir araya geldiklerini ve gelişmekte olan 8 ülke (D-8) adıyla bir forum oluşturduklarını tüm dünyaya ilan ettiler.

D-8’in kurulmasını izleyen aylarda imza sahibi olan devlet ve hükümet başkanları birbirine benzer şekilde ve antidemokratik yollarla iktidardan uzaklaştırıldılar…

***

SOVYETLER’İN TÜRKİYE’Yİ TEHDİDİ

19 Mart 1945’te Sovyetler’in, Türkiye ile 1925’te imzaladıkları saldırmazlık antlaşmasını feshedeceklerini açıklamaları Türkiye’de şok tesiri uyandırmıştı. 13 Ağustos 1945’te Türkiye’ye verdikleri notada, Montrö Sözleşmesi’yle düzenlenen geçiş haklarının yeniden ele alınmasını, Türkiye ile Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin geçiş şartlarını yeniden belirlemesini ve nihayetinde Boğazların savunmasının Sovyetler ile Türkiye’nin birlikte yapmasını istediler.

20 Aralık 1945’te İstanbul Milletvekili Kâzım Karabekir, “Boğazlar milletimizin hakikaten boğazıdır, oraya el uzattırmayız; fakat şu da bilinmelidir ki, Kars yaylası da millî belkemiğimizdir. Kırdırırsak yine mahvoluruz” açıklamasını yaptığında Türkiye ciddi bir dış tehdit ile karşı karşı karşıyaydı…

1946 yılına kadar Sovyet talepleri devam etti.  Sovyetler’in Kars ve Ardahan’ın yanı sıra Boğazlar’da üst talepleri Türkiye’yi hızla Batı Bloku’na kaydırıp NATO üyeliğine kadar gidecek olan süreci başlattı. Tartışmanın merkezinde yer alan Mantrö Sözleşmesi ise hukukî geçerliliğini günümüze kadar sürdürdü…

***

INDEPENDENTA FACİASI

15 Kasım 1979 günü İstanbullular sabah saat 05.20’de şiddetli bir patlama ile uyandılar. Boğaz’da büyük bir yangın başlamış, patlamanın şiddetinden binlerce ev ve işyerinin camları paramparça olmuştu. Bir ay aralıksız devam eden yangında gemiden dökülen 640000 ton ham petrol Marmara Denizi’ne yayıldı. Bu felaket sonucu Marmara Denizi’nde sadece 9 canlı tür kalabildi. Yangın söndükten sonra İndependenta’nın enkazı 1986 yılına kadar Boğaziçi’nde kaldı. İndependenta dünyadaki on büyük gemi kazasından biriydi. Fakat sebep olduğu büyük çevre felaketine rağmen uluslar arası kamuoyu tarafından ciddiye alınmadı. Türkiye’nin Boğazlardan geçişin düzenlenmesi hususundaki girişimleri ise hiçbir cevap bulmadı…

***

24 OCAK KARARLARI

Türkiye tam bir ithalat bağımlısı haline gelmişti. Bulgaristan’dan alınan elektrik kesilmeye, Irak’tan alınan petrol gelmemeye, ülke 70 cente muhtaç hale geliyor, sokaklar yavaş yavaş terörize olmaya başlıyordu. 24 Ocak 1980’de Başbakan Süleyman Demirel ekonomide bir dizi kararların uygulamaya konulacağını açıkladı. Türkiye, IMF’den aldığı destekle gergin siyasî ortamın gölgesinde ekonomide yapısal değişikliklere gidiyordu. Demirel’in, bu kararları 12 Eylül Askerî Darbesi nedeniyle uygulamaya siyasi ömrü yetmedi. 24 Ocak Kararları’nı uygulamak, onun mimarlarından Turgut Özal’a nasip oldu.

***

ÖZAL SUİKASTI

Türkiye bir yandan ABD Kongresi’ndeki Ermeni Tasarısı ile meşgul olurken, diğer yandan Bulgaristan’dan ve Irak’tan Türkiye’ye yönelen mülteci akını ile baş etmek durumundaydı. Özal faktörü hem iç, hem de dış politikada ağırlığını hissettirmeye başlamıştı. 18 Haziran 1988’de Anavatan Partisi’nin olağan genel kurul toplantısında parti lideri ve başbakan Turgut Özal’a suikast teşebbüsünde bulunuldu. Özal başparmağından yaralandı. Yeniden kürsüye geçen Özal, “Bilhassa belirtmek istiyorum; Allah’ın verdiği ömrü, O’nun istediğinden başka alacak yoktur, biz de O’na teslim olmuşuzdur” diyerek konuşmasına devam etti. Suikastçı Kartal Demirağ yakalandı. Turgut Özal suikast suçundan yirmi yıla mahkûm olan Kartal Demirağ’ı, cumhurbaşkanı seçildikten sonra affetti…

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:27
Güneş 06:03
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:01
Yatsı 21:31
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14
Günün Karikatürü Tümü