09.08.2016, 19:29

Bir Darbenin Anatomisi -2 "Kumpasmı İhanetmi"

17 Mayıs 2006 tarihinde Alparslan ASLAN’IN Danıştay saldırısı ve arkasından gelişen süreçle birlikte ve dahi 12 Haziran 2007 da Ümraniye de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunması ile başlatılan soruşturma süreci adına Ergenekon Davası alarak devam etti. Bu süreç içerisinde hem askeri kanattan hem sivil kanattan hem de medyadan birçok isme operasyon yapıldı. Birçoğu tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yaşanan süreç o kadar hasmane ve acımasız işliyordu ki aylarca iddianamelerin hazırlanması beklenildi. Mayıs 2006 başlayan süreçte iddianame Mahkemece Temmuz 2008 de kabul edildi. Bu süreç sonunda hiçbir suç bulunamadan tahliye olanlar oldu. Bunlardan bir tanesi Tuncay ÖZKAN, tutuklamasından tam 5 yıl sonra kendisi hakkında isnat edilen suçların hiçbirine bir delil getirilemediği için serbest bırakıldı.

Süreç o kadar acımasız ve düşmanca ilerliyordu ki, bu yaşananların “bir kumpas” “bir oyun” “BOP kapsamında anti Amerikancı subayların tasfiyesidir” dediğimizde bu süreci CIA adına yürüten “Cemaat” şimdiki ismi ile FETÖ denilen örgütten önce, AK PARTİLİ yönetici ve arkadaşlarımızın en acımasız ithamlarına ve hışmına uğradık. Bu yaşanan süreç Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi yolunda atılan en büyük adımlardan biriydi. Zira Irak üçe bölünecek, Suriye üçe bölünecek ve Türkiye de “Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan ve Anadolu” şeklinde üçe bölünecekti. Bunun önünde ki en büyük engel Ordu içerisinde ki Vatansever ulusalcı subaylardı ve tasfiye edilmeleri gerekiyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ düzenlediği Basın toplantısında elinde ki bir Bazuka ile “Allah aşkına sizin aklınız alıyor mu nasıl olurda düşmanın üzerine giderken Allah Allah nidalarıyla giden bir ordu kendi ülkesinin Camisini bombalatıp halkını katletmek ister” demişti. Burada aslında şu mesajı veriyordu; dini duygulara atıf yaparak aslında bu işi kimin yaptığı ve bu işin sonunda silahı yapanlara er ya da geç mutlaka döneceğini söylüyordu.

Sürecin ilerleyen dönemlerinde “Ergenekon” denilen bu sözde Terör Örgütünün Lideri olarak İlker BAŞBUĞ Paşa gözaltına alınıp ve ardından 5 Ağustos 2013 de tutuklanınca işin rengi birden değişmeye başladı. İlker BAŞBUĞ savunmasında hiçbir terör faaliyeti içerisinde yer almadığını alınan kararların hepsinin “Demokratik Düzen ve Sisteme uygun” olarak alındığını ve bunun şahitlerinin de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve dönemin Başbakanı Tayyip ERDOĞAN’I göstermişti. İlker BAŞBUĞ’UN bu açıklamalarına hem Cumhurbaşkanından hem de Başbakandan cevap gecikmedi “Bu karar vicdanları yaralamıştır.” İşte bu noktadan sonra Hükümet ile Cemaat’in (FETÖ) arası açılmaya başlamış gizliden gizliye mücadeleleri ilerlemeye başlamıştı.

Süreci yöneten CIA ve Türkiye’de ki uzantısı FETÖ işin mevcut hükümet ile daha fazla gidemeyeceğini anladığı için Hükümetten kurtulmanın yollarını aradılar. Burada yapılacak iki şey vardı;

1) Ya Ak Parti içerisinde CIA ile çalışacak yumuşak, uyumlu, kafasının dikine hareket etmeyecek bir lider ve gurup çıkarılacak bu gurupla yola devam edilecek,

2) Ya da Ak Parti tamamen tasfiye edilip yerine başka bir siyasi yapı oluşturulup onlarla devam edilecek.

İşte bu süreç sistemin egemenleri tarafından Gezi olayları provakasyonu ile başladı. 27 Mayıs 2013 de başlayan Gezi Parkı Eylemi 31 Mayıs da Taksim Gezi parkı aşırı sol guruplar tarafından işgal edilmesiyle farklı bir boyut kazandı. Böylece hükümeti devirmeye yönelik bir kadife darbe süreci başlatılmış oldu. Gezi Parkının haftalarca işgal edilmesi ve tüm müdahalelere rağmen boşaltılamaması hükümetin ve Tayyip ERDOĞAN’IN “karizmasının çizildiğine” dair söylentileri de ayyuka çıkarmıştı. Bu süreç FETÖ ile Hükümet arasında arka planda yaşanan ilk savaştı ve Abdullah GÜL’ÜN “Mesaj alınmıştır” açıklaması Ak Parti içerisinde ki ilk ayrılıkları da peşinden getirmişti.

Git gide Tayyip ERDOĞAN ve Ak Partiye karşı oluşan “Gayri Memnunlar” ittifakı genişliyor Tayyip ERDOĞAN hızla yalnızlaştırılıyordu. Bununla beraber Ak Parti içerisinde ne zaman yuvalandığı bilinemeyen ve başını kimin çektiği henüz tespit edilememiş bir “Pelikancı” gurup Parti içerisinde etkinliğini artırıyordu. Bu duruma Millici Derin Devlet müdahale etti ve Tayyip ERDOĞAN’IN Cumhurbaşkanı olmasıyla Ak Parti Genel Başkanlığına Ahmet DAVUTOĞLU’NUN gelmesini sağladılar. Bu “Pelikancı” gurubun Genel Başkan adayı (geçici bir süreliğine) Binali YILDIRIM’DI… Süreç normalleştikten ve cemaat denilen (FETÖ) yapı tamamen temizlendikten sonra Genel Başkanlığa Berat ALBAYRAK getirilecekti. Ahmet DAVUTOĞLU’NUN Genel Başkan olması hem ABD, hem İsrail, hem AB hem de içeride ki “Pelikancı” guruba karşı bir ters köşeydi. Zira Davutoğlu, Tayyip ERDOĞAN’IN sistematik bir şekilde yalnızlaştırılmaya çalışıldığının farkındaydı.

Ahmet DAVUTOĞLU’NUN görevden alınıp yerine Binali YILDIRIM’IN getirilmesiyle süreç yeniden hızlanmaya başladı. Zira Tayyip ERDOĞAN’I yalnızlaştırmak isteyen mecraya gün doğmuştu ve Ahmet DAVUTOĞLU’NUN görevden alınması Tayyip ERDOĞAN’A karşı seslerin yükseleceğini umut ediyorlardı. Öylede oldu… Ak Parti içerisinde ki önemli birkaç ismin aleni bir şekilde Tayyip ERDOĞAN’I eleştirmesi, Öncesinde 2015 Ekim ayında İstanbul’da düzenlenen G-20 Ülkeleri Zirvesinde Liderlerin ısrarla ERDOĞAN’A uzak durması… Barack OBAMA’NIN adeta ev sahibi gibi hareket etmesi, ABD’DE düzenlenen Nükleer Güvenlik Zirvesinde Tayyip ERDOĞAN’I kimsenin karşılamaması ve ardından Muhammed ALİ’NİN cenazesinde yaşanan skandallar birilerinin harekete geçme iştahını kabarttı. Çünkü gayri memnunlar ittifakı genişlemiş Tayyip ERDOĞAN yalnızlaştırılmış ve Uluslar arası meşruiyet de sağlanmıştı… Küresel Güçlerin mesajı netti “Tayyip ERDOĞAN ile artık çalışmak istemiyoruz!”

Yani askeri bir darbenin önünde hiçbir engel kalmamıştı, halk ikiye bölünmüş, Ergenekon sürecinden dolayı Tayyip ERDOĞAN ve Ak Partiye karşı diş bileyen ulusalcı kanat, sözde dindar bir kesime karşı yoğun bir baskı ve zulüm almış başını gidiyor, yolsuzluk ve hırsızlık söylentileri ayyuka çıkmış Belediyelerden pis kokular geliyor ve Küresel Güçler artık Tayyip ERDOĞAN ile çalışmak istemiyor… İşte Ordu içerisinde ki Amerikancı derin kanat eline geçen bu fırsatı kaçırmak istemedi. Muhtemel bir Darbe girişiminde bu gayri memnunlar ittifakının Tayyip ERDOĞAN’I yalnız bırakacağını düşünmüş olacaklar ki tereddütsüz Darbe girişiminde bulundular. Ve kanaatim o yöndedir ki; Ulusalcı kanat “Ortak düşmanımız Hükümettir siz Darbeyi yapın bizde size gerekli kolaylığı sağlayalım” tarzında yaklaşmış ve Amerikancı kanada (gaz) yol vermiş olabilir.

Peki, ulusalcılar neden böyle bir şey yapsınlar?

Hani bir söz vardır ya “Yılanın başını düşmanın eliyle ez, yılan ölürse yılandan kurtulmuş olursun ardından düşmanın icabına bakarsın, yok eğer yılan düşmanını öldürürse düşmanından kurtulmuş olursun.” İşte Ulusalcılar tamda bunu yaptılar…

Ordu içerisinde ki Anti- Amerikancı gurup, aylardır FETÖ gurubunun faaliyetlerinden haberdar olmalarına rağmen buna herhangi bir tedbir almamışlar adeta FETÖ’CÜ guruba yol vermişlerdi. Çünkü FETÖ’CÜ LERİN intikam için fırsat kolladıklarını biliyorlardı. Darbe gecesi ise hem Darbecilere destek vermediler hem de mevcut iktidarın yanında yer alıp 1. Orduyu Darbeyi engellemek için sahaya sürmediler. Bunun kanıtı 1. Yazımda maddeler halinde belirttiğim hususlardır. Kısmen başarısız kısmen de başarılı olan bu darbe girişimi ordudaki FETÖ’CÜ gurubun tasfiyesini hızlandıracak “ERGENEKON ve BALYOZ” davaları nedeniyle ordudan ilişiği kesilen subayların tekrar görevlerine dönmelerini sağlayacaktı. Öyle de oldu, YAŞ toplantısının hemen öncesinde acil koduyla bu subayların hepsi göreve çağrıldı.

Biryandan bunu yaptılar diğer yandan ise FETÖ’DEN kurtulduktan sonra hesaplaşacakları hükümet için de zemin oluşturmaya başladılar. Zira Genelkurmay Eski Başkanı İlker BAŞBUĞ katıldığı bir TV programında kendilerine “2002 yılına kadar ordudan atılacak FETÖ’CÜ subayların istihbaratını MİT’İN getirdiğini ancak bu tarihten 2010 yılına kadar ki sürece kadar MİT’DEN hiçbir istihbaratın gelmediğini” özellikle vurguladı. Yine İlker BAŞBUĞ daha önceki katıldığı TV programlarında “Operasyonları cemaatin tek başına yapmadığı hükümetinde buna bilerek ve isteyerek ortak olduğu hatta hükümetin onayıyla bu operasyonların yapıldığını ve Cemaatin tek başına sorumlu olmadığını hesap verilecekse AK PARTİ’NİN DE hesap vermesi gerektiğini” ısrarla söylüyordu. Doğu PERİNÇEK, cezaevinden çıkar çıkmaz ayağının tozu ile yapmış olduğu açıklama da “ilk önce tüm cemaatlerin kökünü kazıyacaklarını ardından da Ak Partiden bu yapılanların hesabını soracaklarını” korkmadan çekinmeden dile getiriyordu…

Hatırlayacak olursanız Cumhurbaşkanı Darbe gecesinden sonra ilk yaptığı açıklamada “Bir istihbarat zafiyeti olduğunu Darbeyi eniştesinden öğrendiğini” söylemişti. Daha sonra ise Başbakan Binali YILDIRIM, “darbeyi eşten dosttan öğrendiğini kendilerine bir istihbarat gelmediğini” söylüyordu. Devletin tepe noktasında ki en önemli iki şahsiyet bu açıklamaları yapıyorsa yapılacak iki şey var demektir.

1) Darbe istihbaratını Genelkurmay Başkanına bizzat götürüp bu konuda sorumlu olduğu Başbakan’a bilgi vermeyen MİT Müsteşarı ve kendisine bu bilgi geldikten sonra hayati tehlikeleri bulunan Başbakan ve Başkomutan yani Cumhurbaşkanını alelacele bilgilendirmeyen Genelkurmay Başkanı YAŞ toplantısından önce istifa etmeliydi.

2) MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı istifa etmiyorlarsa MİT Müsteşarı hemen görevden alınmalı Genelkurmay Başkanı da YAŞ toplantısında emekliye sevk edilmeliydi.

Ama bunların her ikisi de gerçekleşmedi. Peki, Başbakan da Cumhurbaşkanı da neden böyle bir açıklama yapma gereği duymuşlardı? Yapılan açıklamaların her ikisinde de “İstihbarat” kavramına atıf yapılarak MİT hedef olarak gösterilmişti. Verilmek istenen mesaj şuydu; “Biz size karşı yaptığımız hatanın farkındayız Terfilerde de atılacak olan subaylarda da Genelkurmay’ın istihbaratını baz alacağız” demek istediler. Ve Darbenin akabinde gelebilecek ikinci bir şok dalgasına karşı ve ilerleyen süreçlerde Ulusalcıların desteğinin devamı sağlamış oldular.

Ulusalcılar böylece hem FETÖ’DEN intikamlarını aldılar hem de Ordu da yeniden hâkimiyeti sağladılar. Hem de mevcut hükümeti avuçlarının içine aldılar. Yani düşmanın eliyle yılanın başını ezdiler ve ezmeye devam edecekler sırada ise Ak Parti Hükümeti ve Tayyip ERDOĞAN var. İşin garip tarafı hem hükümet hem de Tayyip ERDOĞAN çetin bir hesaplaşmanın kendilerini beklediğinin farkında. TRT de yapmış olduğu açıklama da “Milletime ve Rabbime hesap vereceğimi biliyorum” demesi ise bir yerlere verilen mesajdı. Sayın Cumhurbaşkanının en son yapmış olduğu açıklama da ise “Bu örgüte bir tek Erbakan Hoca mesafeli durdu” demesi ise hem Milli Görüşçülere bir mesaj hem de bir “imdat” çağrısıydı. Milli Görüş kanadından bu açıklamaya nasıl bir cevap gelecek hep beraber göreceğiz.

Belki de cevap geldi “kim bilir?”

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:27
Güneş 06:03
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:01
Yatsı 21:31
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14
Günün Karikatürü Tümü