25.08.2019, 01:22

İstanbul, Kudüs İçin Kıyamda...

Ey Kudüs’ün kardeşi müjdeli şehir İstanbul bizi teskin et!..

Acılarımızı hafiflet!..

Sen sahabilerin, salihlerin, velilerin, uluların, sultanların dua mâkâmı, mazlumların sığınağısın...

Sen Yenikapı’nda ve her zerrende ağırladığın tek yürek olmuşlarla kardeşin mazlum Kudüs için kıyama duransın...

Sen güzelliği ve endamı ile semalara yükselen; medeniyetlerin geçit merasimi yaptığı İstanbul'sun...

Biliriz ki, sen de Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme ve Harem-i Şerif gibi için için ağlamaktasın...

Ebabillerin bıraktığı taşlara benzeyen ceviz büyüklüğündeki dolu taneleriyle “Nuh Tufanı”na tutulmuş gibi sarsılmaktasın...

Kültürel çoraklaşma durdurulmalı

Sokakların kahkahaların hoyrat sessizliğinde tebessüme hasret.

Medeniyetimizin yumuşak gönüllülerinin miras bıraktığı şaheserlerin üzerini sığlaşmış beton ruhlu yapılar perdelemekte.

Selamlaşmaktan imtina eden bir nesil, “sosyal medya” üzerinden irfandan yoksun yeni bir “medeniyet” inşa etmenin telaşında.

Yerli ve millî bir iktidarın gölgesinde yürüyenlerin kıyafetleri ve vücut çalımları kültürel çoraklaşmanın derinleştiğini göstermekte.

Çağ kapatılıp, çağ açılan mekânlardan ilerlerken tabelalardan tutunda sokağa taşan fasdfoodculara kadar büyük bir yabancılaşma rüzgârı esmekte.

Ver elini Hacıosman!..

Caddelerde ilerlemekte hüzün, hayatsa keyifsiz de olsa akmaya devam ediyor...

Beyin kaynatan sıcak eşliğinde ilerleyen araba ve insan trafiği, 15 Temmuz Şehitleri Caddesi üzerindeki Şehzade Mehmed Camii ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin duvarına resmedilen şehitlerin bakışları altında Beyazıt’a doğru hücum ediyor.

Vezneciler 16 Mart Şehitleri Metro Durağı’nın bitmek bilmeyen merdivenlerinden yer kürenin merkezine doğru ilerleyip, doğal klimalı durakta ferahlıyoruz.

Ver elini Hacıosman!..

Haliç’in ihtişamlı manzarası eşliğinde İstanbul’un üstüyle vedalaşıyoruz. Trafik keşmekeşinden ari bir şekilde son durak Hacıosman’a ulaşıyoruz.

Hacıosman Bayırı’ndaki  yeşillikler arasından Çayırbaşı Caddesi’ne doğru inerken, Sarıyer’in simgesi martılar yol boyunca bizlere eşlik ediyor.

Boğaz’ın ferahlığı her şeye değer

Sarıyer’in merkezine kadar sol tarafta tarihi yapılar, sağ tarafta ise Boğaz’ın serin suları arkada bıraktığımız yoğun beton tarlasına nispeten ruhumuzu ferahlatıyor.

Sarıyer Şehir Hatları Vapur İskelesi’nin yanında otobüsten indiğimizde, bizi ağır bir koku karşılıyor. Sahili işgal eden kafelerin arasından ilerleyerek, Meşhur Sarıyer Börekçisi’nin yanındaki 3. Mustafa devri kethüdalarından 17. yüzyılda Ali Efendi tarafından yaptırılan tarihi Ali Kethüda Camii’ne ulaşıyoruz.

Önce ruhumuzu, sonra midemizi doyuruyoruz.

Semtin isminin nereden geldiğini merak edip çevredekilerden sorup soruşturuyoruz. Bir rivayete göre,  Fatih Sultan Mehmed’in “iki sarı er”inin burada medfun bulunduğu, bundan dolayı beldeye zamanla Sarıyer denilmiş.  Başka bir rivayete göre ise, bölgenin kuzeybatısındaki sırtların yarlı kısımlarının altın madeni ve kil yüzünden sarı renkte olmaları nedeniyle Sarıyar adı verilmiş.

Türkler ilk defa Baltalimanı’na yerleşmiş

Bizans döneminden beri meskun mahal olarak kullanılan bölge, kıyalardaki koylarda bulunan ayazma, kilise, eski liman, sarnıç ve kale çevresindeki çok az sayıda hanelerin yerleşim alanıymış. Burada yaşayanlar geçimlerini balıkçılıktan sağlıyorlarmış.

Türkler bölgede ilk kez Baltalimanı’na yerleşmiş. Bu bölge Boğaz’a dökülen akarsuların Baltalimanı Deresi’nden dökülmesi ve Haliç’e benzer özelliğiyle teknelerin doğal barınağı olma özelliği taşıyormuş. Buradaki büyük sarnıçtan gemilerin su ihtiyacı karşılanıyormuş.

16. ve 17. Yüzyıllarda bölgenin gelişmeye başlamasıyla birlikte Sarıyer, Yeniköy ve Rumeli Hisarı birer köye dönüşmüş. Padişahın izniyle bazı gayrimüslim aileler bu köylere yerleşmiş. İstanbul’daki büyükelçilikler 19. yüzyılda yazlık olarak kullanmak üzere kıyı boyunca büyük araziler elde etmişler.

Bu gelişmelere paralel olarak, Boğaz kıyısında yaşayan aileler geçimlerini balıkçılıkla sürdürmeye devam etmiş.

Dikkat, Sarıyer’i de kaybediyoruz!..

1930 yılında  yapılan bir düzenleme ile bugünkü Sarıyer ilçesi kurulmuş. 1960'lara kadar Boğaz kıyısındaki semtler, daha çok yazın kalabalıklaşan sayfiye yeri olarak kullanılıyormuş. Vapur seferlerinin sıklaştırılması zamanla sahil bölgelerinin gelişmesine sebep olmuş. Kıyı kesiminde daha çok üst gelir gruplarına ait konutlar ve köşkler, sırt biçiminde uzanan yüksek alanın yamaçlarında da gecekondu mahalleleri ortaya çıkmış.

1980'lerin sonundan itibaren hem İstanbul’un merkezine hem de doğaya yakın olmak isteyen üst gelir grubunun hücumuna uğrayan Sarıyer, demografik özellikleri ile birlikte doğal güzelliklerini de kaybetmiş.

Kaybetmeye de devam ediyor...

Ohhh be hayat varmış!..

Boğazın mavi sularının karşısında yemyeşil gelinliğini giymiş Beykoz’a bağlı Anadolu Kavağı davetkâr endamıyla bizi çağırıyor.

Saat 15.05’te hareket edecek Şehir Hatları Vapuru iskeleye martı sesleri eşliğinde yanaşıyor. Sahildeki boğucu sıcaklık Boğaz’ın ortasında birdenbire serinliğe dönüşüyor. Ohhh be hayat varmış!..

Herkes Boğaz’ı fotoğraf karesine hapsetme; dekorluk yapan Yavuz Sultan Köprüsü’nü, Yoros Kalesi’ni, Rumeli ve Anadolu Kavağı’nı martıların kanatları altında ölümsüzleştirme telaşında.

Eminönü istikametinden hareket eden Şehir Hatları Vapuru Anadolu Kavağı İskelesi’ne yanaşıyor. 20 dakikada Rumeli’den Anadolu’ya geçiyoruz.

Yazın sıcağı ile birlikte balık kokusu sarıyor etrafımızı.

Çatal, martı ve insan sesleri birbirine karışıyor.

Seyehatnâme’de anlatılan Anadolu Kavağı

Kalesi, balığı, balık lokantaları, siyah incirleri, günümüzde hemen hemen hiç kalmamış olan kirazı, armudu, diğer meyveleri ve yumuşak içimli suyu ile ünlü olan Anadolu Kavağı’nda ilk göze çarpanlar arasında İskele (Cevriye Hatun) Çeşmesi bulunuyor. Minyatür çarşının ortasındaki dev çınarın ilerisinde ise Midilli Ali Reis Camii hâlâ  zamana direniyor. Karşısındaki tarihi hamam ise çoktan sırra kadem basmış.

Evliya Çelebi, Anadolu Kavağı ile ilgili olarak Seyehatnâmesi’nde şu ifadelere yer veriyor: “Deniz kıyısında büyük bir liman ve bu limana bağlı 200-250 kadar gemi, 800 kadar hanesi bulunan bir Müslüman beldesidir. Camii, yedi mescidi, hamamı, 200 kadar dükkânı, bekar evleri, sıbyan mektebi, bir çeşmesi ve âb-ı hayat suları olan bir kasabacıktır. Halkı tamamen gemici, bağcı ve marangozdur. Hepsi Anadoluludur. Limanında kış ve yaz aylarında 200-300 adet gemi mutlaka vardır…”

“Balık kavağa çıkınca...”

Kavak, eski dilde “gümrük” anlamına geldiğinden, “balık kavağa çıkınca” deyimi ilk defa bu beldede kullanılmaya başlamış. Eylül aylarında Karadeniz’den sıcak denizlere inen balıkların “kavak”tan çıktıkları bu şekilde ifade ediliyormuş.

Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticaret yolunun kilit noktasında kurulan  Anadolu Kavağı, stratejik konumu bakımından her zaman büyük bir öneme sahip olmuş. Zaman içinde Bizanslılar, Osmanlılar ve Cenevizliler arasında el değiştirmiş. Cenevizlilerin bölgedeki hakimiyeti 1391 yılında son bulmuş. Osmanlı Devleti bu bölgeyi Yıldırım Beyazıt  döneminde büyük kuşatma ve mücadele sonucunda ele geçirmiş.

Anadolu Kavağı’nın çehresi 1980’lerde bölgenin askeri yasak bölge olmaktan çıkarılmasıyla değişmeye başlamış. Böylece Anadolu Kavağı ve çevresinin Beykoz, Riva, Şile üzerinden karayolu bağlantısı sivil araçlara açılmış.

Bölge konumu itibarıyla hâlâ askeri kışlayı andırıyor.

Yoros Kalesi, Boğaz’ın bekçisi gibi

Yoros Kalesi’ne tırmanırken şırıl şırıl terliyoruz. Ağaç gölgeleri hararetimize kâr etmiyor. 25 dakika sonra zirveye yaklaştığımızda bizleri yeşilliğin uyumunu bozan  kafeteryalar karşılıyor.

Zirvedeyiz.

Muhteşem...

Sırtımızdan ter akarken, göğsümüzü Boğaz’ın serin rüzgârlarına yaslıyoruz.

Sağ tarafta Boğaz’ın 3. gerdanlığı Yavuz Selim Köprüsü, Poyrazköy, Rumeli Feneri ve Karadeniz.

Ortada Anadolu ve Rumeli arasında çarşaf gibi serilmiş Boğaz suları üzerinden menzile varmak isteyen minnacık tekne ve devasa gemiler...

Sol tarafta ise Yoros Kalesi ve Yuşâ Tepesi.

Anadolu yakasında bulunan ve Boğaz’ın Karadeniz girişinin doğu tarafında bulunan kale, Rumeli Kavağı üzerinde bulunan İmros Kalesi’yle birlikte Boğaz’ın girişini kontrol etmek amacıyla kurulmuş.

Yoros isminin “kutsal yer” ve “dağ” gibi anlamlar içerdiği, Seyahatnâme’de ise Yoros adlı bir rahibin manastırı olduğundan dolayı kaleye Yoros denildiği yazılıdır.

Osmanlı kaleyi üs gibi kullandı

Kale Bizanslılar tarafından inşa edilir, 1305’te Türklerin eline geçer, 1348’de Cenevizlilerin kontrolüne girer. Fakat 14. yüzyılın sonlarında, Boğaz’ın Anadolu yakasına tamamen hâkim olan Osmanlılar tarafından tekrar fethedilir. Burasının zaptı sırasında şehit olanlara ormanlık olanda bir şehitlik yaptırılır. Yıldırım Beyazıt kaleyi bir üs gibi kullanarak, Konstantinopolis'in fethedilmesi yolunda büyük hazırlıklara öncülük eder. Osmanlılar burayı tamir etmekle birlikte yeniden imar ederek, mescid, hamam ve çeşmeden oluşan yapılarla zenginleştirir.

Bazı kaynaklarda ise 19. yüzyılın başlarında kalede, 25 evlik bir Türk mahallesi bulunduğu, ayrıca muhafız olarak bir dizdar idaresinde 20 kişilik bir müfrezenin de burada kaldığını ifade edilir.

Yoros Kalesi’nde İstanbul Üniversitesi ve Kültür Bakanlığı tarafından 2010 yılında başlatılan kazı ve restorasyon çalışmalarının adı var kendi yok. Her yer çöp ve bakımsızlıktan yıkılıyor.

Herkes Boğaz’a boşuna sevdalı değil!..

Güneş yavaş yavaş İstanbul’un üzerinden gurub ediyor. Artık ayak izlerimizi takip ederek İstanbul’a dönme vakti. Saat 18.00’da hareket edecek Şehir Hatları Vapuru’na doğru yürüyoruz. Vapur, Eminönün’e gidecekleri 15 Türk Lirası karşılığında misafir edip İstanbul’a doğru yöneliyor. 18.05’te yanaşan tekne ise bizleri Rumeli Kavağı iskelesine uğrayarak, Sarıyer’e bırakmak üzere yanaşıyor.

Bütün milletlerin Boğaz’a sevdası boşuna değil!..

Hava ve manzara muhteşem!..

Rumeli Kavağı sakinleri tepelerle gölgelenmiş vaziyette, ferahlığın tadını çıkartıyor.

Osmanlı döneminde Karadeniz’den İstanbul’a giriş-çıkış yapan gemilerin mecburi uğrak yeri olan belde, deniz gümrüğü (kavak) işlevini üstlendiğinden Rumeli Kavağı olarak anılmaya başlanmış.

Bölge, Sultan 4. Murad devrinde, Rus Kazaklarının saldırılarını durdurmak üzere inşa edilen hisarla önem kazanmış. Evliya Çelebi, Seyhatnâme’sine kale içinde muhafızlara ait 60 evin bulunduğunu not düşmüş. Kale günümüze ulaşmamış.

Balığı, midyesi, inciri ile meşhur Rumeli Kavağı’nın yerli halkı Rumlarken, 1877 yılında yaşanan Rus Harbi sonucunda büyük bir göç hareketiyle Türkler yerleşmiş.

Bölgede genellikle Karadeniz göçmeni ailelerin yaşadığı ifade ediliyor.

İstanbul anlatmakla bitmez, vesselam...

Kaynakça:

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 18 Nisan 2024
İmsak 04:40
Güneş 06:13
Öğle 13:08
İkindi 16:53
Akşam 19:54
Yatsı 21:20
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14
Günün Karikatürü Tümü