01.11.2018, 02:32

Medeniyetler Gülhane’de Geçit Merasimi Yapıyor

TÜRKİYE bu ayın tamamını Cemal Kaşıkçı cinayetini konuşarak geçirdi. “Gına geldi artık, konuyu değiştirelim” diyeceğim fakat kusura bakmayın yine “Kaşıkçı” konusuna gireceğiz.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde ziyaretçilerin en çok merak ettiği diğer şey ise 86 karatıyla dünyanın en büyük elmaslarından birisi olarak kabul edilen Kaşıkçı Elması. Hakkında o kadar çok hikâye var ki, ayrı bir yazı konusu. Fakat malûmatfuruşluğu çağrıştırsa da bu konuya dokunmak çenemizi yoralım!..

Hikâye odur ki, tarihler 1600’lerin sonunu gösterirken ekmek parası için Eğrikapı semtinde çöplüğü karıştıran “baldırıçıplak”, yuvarlak bir taş bulur. Taşı oymacı diye tabir edilen kaşıkçıya götürür, üç tahta kaşık karşılığında satar. “Altının kıymetini sarraf bilir”miş ya, kaşıkçı taşı kaptığı gibi hemen kuyumcunun yolunu tutar. 10 akçeye (Osmanlı’da kullanılan gümüş para) satar.

O kuyumcu da başka bir kuyumcuya taşı gösterince, aralarında kavga çıkar. Meseleye “kuyumcubaşı” dahil olur ve onlara birer kese altın vererek taşa el kor. Fakat bu sefer de olayı Sadrazam Köprülüzâde Fazıl Ahmet Paşa duyar, Hatt-ı Hümayun’la elması Osmanlı Devleti’nin malı haline getirir. Padişah 4. Mehmet (Avcı Mehmet), elması saray elmastıraşına vererek işlettirir. Ortaya 86 karatlık nadide bir elmas çıkar. Daha sonra ise 2. Mahmud tarafından ışık ve güzellik vermesi için elmasın etrafına 49 adet pırlanta dizdirilir.

Hulâsa-i kelâm; payitahta boşuna “İstanbul’un taşı toprağı altın” dememişler.

***

Restorasyon çalışmalarının devam ettiği Topkapı Sarayı’nı ayrıntılı bir şekilde gezememenin üzüntüsüyle tekrar Bâb-ı Hümayûn Kapısı’na yöneliyoruz. Sultanahmet’te tramvay eşliğinde Alemdar Caddesi’ni takip ederek Gülhane’ye doğru ilerliyoruz.

1. Abdülhamid Türbesi’nin bulunduğu cadde genişletilirken (1. Abdülhamid tarafından 1779’da yaptırılmış), yerinden sökülüp Zeynep Sultan Camii’nin bahçesine açılan kapının yanındaki (Gülhane Parkı Çeşmesi) “Hamidiye Sebili”nde suların akmadığını görünce içimizi serinletmek için büfeden iki küçük su alıp yolumuza devam ediyoruz.

Topkapı Sarayı’nın hasbahçelerinden olan Gülhane’nin İstanbul Kapısı’ndan girerken tarihin derinliklerine dalmanın heyecanını yaşıyoruz.

***

Fatih Sultan Mehmed döneminin sefa ve dinlenme parkı olan hasbahçe, ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Bu dönemden sonra bazı egzotik zeytin çeşitlerinin de dikildiği, bir bölümünün tarla olarak kullanıldığı ve sebzeler ekildiği bilinmektedir.

Gülhane Parkı adını eskiden burada gülbeşeker (gül çiçeği ve şeker ile yapılan macun kıvamında bir çeşit reçel) yapan imalathanelerin yeri olmasından ötürü almış. Osmanlı Devleti döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılan Gülhane Parkı, yaklaşık olarak 100.000 m2’lik alanı ve içinde barındırdığı ağaçlarla İstanbulluların nefes aldığı bir yer olma özelliğini korumaktadır.

Gülhane, 1912 yılından itibaren İstanbul Valisi Topuzlu Cemil Topuzlu (Paşa) tarafından düzenlenip halka açık bir parka dönüştürülmüş. Tarihi ve coğrafi konumu itibariyle Cumhuriyet döneminde de önemini koruyan park, İstanbul’un en önemli dinlenme ve rekreasyon yerlerinden biri olmuş.

***

Tarihsel süreçte pek çok olayın geçtiği parkta, Sultan Abdülmecid Gülhane Hatt-ı Şerifi olarak bilinen Islahat Fermanı’nı burada okutturmuş.

Parkın tarihi geçmişi göz önünde bulundurulduğunda buradaki bitkilerin zaman içerisinde büyük değişimlere uğradığını söyleyebiliriz.

Gülhane, ağaç çeşitleri ve canlı türleri bakımından oldukça zengin bir yapıdadır. 90’ın üzerinde çeşitlilik gösteren bu ağaç türlerinden bazıları şunlardır; at kestanesi, karayemiş, gülibrişim, kelebek çalısı, defne, şeftali, kiraz, ahin çanı, şimşir, papaz külahı, acuba, alaca taflan, porsuk, kartopu, Japon ayvası, yalancı akasya, çınar, hanımeli, abelya, zakkum, kırmızı yapraklı erik, sedir, dişbudak, ladin, Çin mabed ağacı, erguvan, lavantini, kokar ağaç, dut, manolya, ispir, ıhlamur, mor salkım.

***

Topkapı Sarayı'nın dış bahçesi olan Gülhane Parkı'na tramvay yolundan yani İstanbul Kapısı’ndan girip kale kapısı gibi heybetli burçların altından geçtiğinizde sol tarafta Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi gösterişli merdivenleriyle dikkat çekiyor.

Burası Osmanlı döneminde, padişahların geçit yapan alayları izlemeleri amacıyla kullandıkları ve Topkapı Sarayı'nın pencereleri İstanbul sokaklarına bakan tek yapısı olan Alay Köşkü'ymüş. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 12 Kasım 2011 yılında hizmete açılan kütüphanenin müze kısmında 33 farklı yazara ait 100’ün üzerinde kişisel eşya sergileniyor. Parktan gelen kuş sesleri ve çiçek kokusunun tarihle buluştuğu bu kütüphanede 9000’den fazla kitap bulunuyor.

Fakat mekâna zahmet edip uğrayan var mı, ondan çok emin değilim!..

Bir taraftan sıcak havadan bulanlar küçük de olsa havuz başında sefa yaparken, diğer taraftan ise insanlar karınca misali durmaksızın ana yoldan yeşili bol tali yollara doğru dağılıyor.

***

Ziyaretçileri sağ tarafta Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün 100. doğum yılı için Hürriyet gazetesi tarafından armağan edilen heykeli karşılarken, biraz ileride Âşık Veysel, “Dileğin varsa iste Allah'tan / Almak için uzak gitme topraktan / Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan / Benim sâdık yârim kara topraktır” dizeleriyle gönülleri çoraklaşanlara/betonlaşanlara ilham olmaya devam ediyor.

Sol tarafta BELTUR (Büyük İstanbul Eğitim Turizm ve Sağlık Yatırımları İşletme ve Tic. A.Ş.) tarafından işletilen Gülhane Kandil Cafe hizmet veriyor. Park, son 47 yılın en sıcak yazının ardından asırlık ağaçları, rengarenk çiçekleri, geniş yürüme yolları, sessizliği, sakinliği, kuş cıvıltılarıyla şehrin dışında bir yerlerdeymişsiniz hissi uyandırıyor.

***

Betonların arasında nefes almakta zorlanırken, bu yazıyla birlikte yeşillikten ciğerimiz şişti!.. O yüzden biraz nostaljiyle rahatlama faslına başlayalım.

90’lı yıllarda çoğumuzun nefeslenmek için sığındığı limandır Gülhane Parkı.

Nâzım Hikmet Ran’ın dizelerinde, Cem Karaca’nın gitarında hayat bulan “ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda” tınıları Topkapı Sarayı’nın duvarlarından masmavi Marmara’nın yakamozları arasında Boğaz’a kadar yayılırdı bir zamanlar.

Ve bir zamanlar insanlar çocuklarının elinden tuttuğu gibi soluğu Gülhane’de alırdı. Çünkü her daim şendi Gülhane, şenliklere ev sahipliği yapardı.

Eskiden kız ve oğlanlar edeplice gezerdi burada. Aynı zamanda şenliklerin yapıldığı, konserlerin verildiği, işporta tezgâhlarının ve kalabalığın her yeri kapladığı bir alandı.

Fedi Tayfur, Barış Manço, Cem Karaca, Nuri Sesigüzel, İzzet Altınmeşe, Müslüm Gürses, Ahmet Özhan, Kayahan, Nükhet Duru, Sezen Aksu, Muazzez Abacı, Nilüfer, İbrahim Tatlıses, Hakan Peker gibi şöhretler gelir burada konser verir, coştururdu insanları.

Şimdiki gibi neşesiz değildi, o zamanlar Gülhane.

Bir de hayvanat bahçesi vardı içinde. Belgesel kanalları yaygın olmadığından çocuklar ilk defa hayvanları burada tanırdı.

O çocuklar ki, deve, leopar, yaban keçisi, geyik, sansar, Kamerun koyunu, porsuk, kızıl maymun, ayı, tilki, sırtlan, yaban domuzu, tavşan, sincap, ceylan, at, aslan, akbaba, leylek, atmaca ve Kangal köpeklerini canlı canlı görmenin hikâyesini günlerce anlatıp, anı olarak bir kenara saklardı. 1955’ten 2001’e kadar...

Gençler birbirine edeplice aşk-ı ilân etmek için deniz manzaralı çay bahçesinin yolunu tutardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna güzellik(!) olsun diye İstanbullulara öyle bir kazık attı ki sormayın; bütün hayalleri Gülhane Parkı’ndan sildi süpürdü. Şimdi yerinden yeller esiyor!..

Aman bizde çok fazla oluyoruz!.. Bu canım payitahtın hem kültürel hem de tarihi dokusunun canına okuyan bu seçilmiş zevat her şeyi kafasına göre yapmamış ki; 1. Derece Doğal SİT alanı olan, 163 bin metrekarelik parkın yenileme çalışmalarının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararları doğrultusunda ve Arkeoloji Müzeleri'nin arkeologları denetiminde yapmış!..

Bizimkisi de düpedüz hadsizlik!

Sen kimsin ya Greenpeace misin, yoksa gezici mi?!

Haddini aşma, herkesin bir branşı var!..

İstanbul beton tarlasına evrilmiş veya çevrilmiş!..

Yolgeçen hanına dönmüş!..

Sen milletin teveccühüyle yüksek makamlara erişmişlerden daha mı iyi bileceksin?!..

Sus, konuşma, otur oturduğun yerde!..

***

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her seslenişinde gönüllere yol yapın diyor; bu çağrıya sağır bazıları habire yollara taş döşüyor. Böyle giderse mart karına tutulacaksınız, bizden söylemesi!..

NOKTA.

***

BELTUR’u geçince bizi yine sol tarafta yeni bir mêkan ‘hoş geldiniz’ edasıyla karşılıyor. Burası İslâmiyet’le bilimin yanyana gelemeyeceğini düşünenlerin önyargılarını çürüten bir mekân; İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi. Giriş ücreti 10 Türk Lirası. Ayrıca müzekart da geçiyor. Müzede İslâm coğrafyasının farklı şehir ve dönemlerinde yapılmış icatlar bulunuyor. Dokuzuncu yüzyıldan 16’ncı yüzyıla kadar İslâm âlimleri tarafından yapılmış icatlar tüm detaylara sadık kalınarak hazırlanmış. Astrolojiden fiziğe, matematikten optiğe kadar pek çok alanda icat bulunuyor. Eserler arasında dolaştığınızda bugün kullandığımız teknolojinin aslında yüzyıllar önce İslâm coğrafyasında temellerinin atıldığına şahit oluyorsunuz.

Müzeden çıktıktan sonra Sarayburnu yönüne ilerlerken bu kez de bizi başka mekân ve zamanlara yolculuk yaptıran müzenin kurulmasına vesile olan (24 Ekim 1924'te Bitlis’te dünyaya gelen ve (94 yaşında) 30 Haziran 2018’de dar-ı bekaya göçen) İslâm Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin’in ebedi istirahatgâhı önümüzü kesiyor.

Yitik medeniyetimizin izinde bir gezgin misali ömür adayan adam; ahde vefa adına bir Fatiha istiyor, bir dua. Ebu Zer el-Gıfârî misali tek başına haşredileceği günü bekliyor.

Her başarının muhakkak yürek burkan bir hikâyesi vardır. Fazla detaya dalmadan sadece dokunup geçelim.

***

Kaderin cilvesine bakın ki, 1960 cuntacılarınca “Zararlı Profesör” yaftasıyla üniversiteden atılan Fuat hocaya Almanya Frankfurt Üniversitesi kapılarını açar. Fuat hocaya yapılan kötülükten hayr doğar.

Hoca, bilim alanında tüm dünyayı fethe kalkan bir akıncı gibidir. O kütüphaneden bu kütüphaneye durmaksızın koşar. Başka hiçbir şeye vakit ayırmaksızın on yıllarca sadece bilimsel çalışmalarla uğraşır. Kendi ifadesi ile öğle yemeği çoğu kez, ekmek arası bir parça peynir ya da reçeldir.

Fuat hoca hayatını adadığı çalışmalarla, doğa bilimlerine ve pek çok teknolojik gelişmelere Müslüman âlimlerin katkısını çok net bir biçimde ortaya koyar. Müslüman âlimlerin özgün katkılarının yanısıra, eski Yunan’daki bilim ve felsefenin de yine Müslüman âlimler sayesinde modern çağlara aktarıldığını kanıtlar.

Yaptığı çalışmalarla İslâm bilim tarihi alanında dünyanın en saygın bilim insanı olur.

1978 senesinde “Kral Faysal Ödülü”nü kazanır. 1982 senesinde, J. W. Goethe Üniversitesi'ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü'nü ve 1983'de de buranın müzesini kurar. Müzede, Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin, yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı örneklerini sergilemektedir.

***

Almanya’da tamamen kendi imkânları ile oluşturduğu kütüphanesini Türkiye’ye taşıma kararı verdikten sonra hakkında “kitapları zimmete geçirdiği” ithamıyla dava açılır. Oradaki kütüphanesinin kapısına kilit vurularak, ahir ömründe Fuat hocanın kütüphanesine girişi yasaklanır.

İstanbul Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar (Osmanlı döneminde Has Ahırlar Binası padişahın ve yakın hizmetinde bulunan kimselerin atlarının bulunduğu ahırlar) Binası'nda açılan “İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”yle, Türk insanı onu çok daha yakından tanıma fırsatı bulur. Müslüman bilim adamlarının buluşları, şuan Gülhane Parkı'ndaki “İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”nde sergilenmektedir.

Ömrünü ilme ve bilme adayan ve bildikleriyle amel etmeye çalışan Bilimler Tarihi alanında dünyanın sayılı otoritelerinden birisi olan Üstad Profesör Fuat Sezgin Hoca; Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca da dahil, 27 dili çok iyi derecede biliyordu.

Mekânın Cennet, makamın âli, ruhun şâd olsun hocaların hocası.

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 20 Nisan 2024
İmsak 04:36
Güneş 06:10
Öğle 13:08
İkindi 16:54
Akşam 19:56
Yatsı 21:23
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 33 51
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Manisa FK 31 36
12. Keçiörengücü 30 36
13. Şanlıurfaspor 30 34
14. Ümraniye 30 34
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 31 14
Günün Karikatürü Tümü