Şeyh Seyda (ks)

Şeyh Seyda (ks)

2007 yılında Samandıra İlim Sanat Vakfı tarafından "Ay Yüzlü Şeyh Seyda (ks)" belgesel filminin, çalışmasını yapan "Yapımcı Yöneten Ramazan Peri" ve "Perimedya Prodüksiyon" firmasının gerçekleştirdiği projenin metin çalışmasıdır.

Cizre’ye gidiyoruz, İlmin yuvasına, âlimlerin mekânına…

Evliyaların makamına Cizre’ye…

Burası Cizre…

Medeniyetin,  insanlığın ve dünyanın ilk yerleşim yeri…

Nuh Tufanından sonra dağılan topluluklar, Tufandan sonra ilk kez burayı mesken tutmuşlar. Mezopotamya’nın kalbi Cizre İlçesi…  

Kur’an-ı Kerimde adı açıkça geçen CUDİ dağının eteğinden ve Dicle nehrinin hemen kenarından geçen şehirdir. Şırnak iline bağlı Cizre ilçesi, tarihi dokusu ve misafirperver halkıyla ün yapmış bir yer …

Bu şehir nice enbiya ve evliyalara ev sahipliği yapmıştır.

Başta, Hazreti Nuh Aleyhisselam olmak üzere neredeyse İslam ulemalarının yüzde beşi Cizre’de yetişmiştir. Bu meşhur ulemalardan bazıları şunlardır. İslam tarih ilminin en büyüğü İbnul Esir,  Tecvid ilminin kurucusu Muhammed El-Cezeri, Şairlerin ve aşıkların bayraktarı Şeyh Ahmed-i Cezeri, Meşhur Eyyübi devletinin kurucusu Selahaddin-i  Eyyübi, İlahi aşkın timsali Mem-u Zin ve bu aşkın yazarı Şeyh Ahmedi Hani… Bediüzzaman Said Nursi, Allame Şeyh Abdulhakim Dirşevi, Filozof Molla Mahmud Bilge, Alim ve şair seyyid Ali Fındıki, Tasavvufun müçtehidi Allame Şeyh Muhammed Said Seyda El-Cezeri ve son altın halkaları olan, mahdumları Şeyh Muhammed Nurullah… Daha nice ulemanın, fukahanın, sülahanın çıktığı mübarek beldedir Cizre İlçesi…

Dillerin anlatmaya aciz kaldığı, bu şahıslardan bizim de anlatmamız elbette kolay değil. Ancak örnek şahsiyeti ile tüm dünyaya ün salmış ve asrının sultanı olan Şeyh Muhammed Said Seyda El-Cezeri, anlatılması neredeyse zorunlu bir âlim. Derin ilmi, güzel ahlakı ve mükemmel imanı ile son yüzyılın insanlarına örnek olacak bir şahıs. Şeyh Seyda diyorlardı ona, hem âlim hem amil olduğu için. Onun ileride büyük bir insan olacağına dair işaretler, henüz doğumundan itibaren vuku bulmuştu. Doğarken yetim kalması, karnının şişmesi bu işaretlerden sadece birkaçıydı. Peygamber Efendimize benzeyen yanı ise, yetim büyümesi ve ileride sahip olacağı güzel ahlaktı… Miladi takvimler 1889 yılını gösteriyordu. Botanın tor mıntıkasının, Erebiya aşiretinin Berkevan köyünde, Piri kureyşa ailesine mensup, zamanında ilmin okyanusu olarak bilinen Şeyh Ömer Zenganinin en küçük çocuğu olarak Cizre’de dünyaya geldi.  Muhammed Said adını verdikleri bu zat, ailesini ve çevresindekileri hayrette bırakacak şekilde davranışlarda bulunur.

Henüz doğar doğmaz karnının şişkinliği ve yedi yaşına kadar yürüyemeyip konuşamaması herkesi hayrete düşürür. Muhammed Said  daha bebekken onu  gören Merhum babasının talebesi Şeyh Hüseyin Basreti Hazretleri, “Vallahi bu durumun hepsi İlim ve irfana işarettir” demiş ve Muhammed Said’i  işaret ederek “bu bebek, Ciddede vefat eden Büyük Hocam şeyh Ömer zenganinin hatırasıdır. Bundan böyle bu mübarek çocuğa SEYDA demek  daha münasiptir ve biiznillah  bu çocuk ileride büyük bir âlim ve evliya olacaktır diyordu. Ne güzel keramettir ki daha sonra Şeyh Hüseyin Basreti hazretlerin tüm çocuklarını okutan Şeyh Seyda olur… 

Şeyh Seyda haberin kapısı

Alim, Amil ve Evliya olacak olan Şeyh Seyda El-Cezeri, 1889 yılında Cizre’de doğmuştu artık… Babası, Şeyh Ömer Zengani, annesi ise Halime Hatundur. Şeyh Ömer Zengani, Hac yolculuğu sırasında vefat eder ve Cidde’ye defnedilir. Şeyh Seyda, soy itibari ile Peygamber Efendimize ulaşır. Kendileri seyyidtir. Ancak Onun seyyid olduğunu kimseye söyletmemesi, yine onun mütevazı olduğundan kaynaklanır. Öyle ki kendisine seyyid olup olmadığını soranlara :”Biz seyyidliğimizi ahrete sakladık” cevabını verirdi. Neseple övünmek yerine, nesebine layık olmak için çalışırdı. Nitekim bunu başardı. Günler ayları, aylar yılları bağladı. Ve gözlerini ilim meclisinde açan Şeyh Seyda, büyürken de hep ilim meclisinde bulundu. Neredeyse bütün gününü medresede geçirir eve çok nadir gelirdi. Annesi Halime Hatun, oğlunun ayrılığına dayanamayıp ağlardı. Bunun üzerine annesini üzmemek için eve gelişini sıklaştırırdı. Şeyh Seyda Hazretleri, 17 yaşında ilmini tamamlamış ve bu yaşta ders vermeye başlamıştı. İlmine, dayısı Şeyh Abdulhakim Dirşeviden ders alarak başlamış, İlim icazetini ise abisi Şeyh Siracüddin Efendiden almıştır. Şeyh Seyda 23 yaşına geldiğinde medrese tamamen kendisine kalmıştı. Mükemmel ilmi ile emsallerini geride bırakmış ve ders aldığı âlimleri dahi şaşırmıştı. Dayısı ve Şeyhi olan Şeyh Muhammed Nuri Dirşevi, irşada çıkacağı zaman Şeyh Seyda’yı da beraberinde götürür ilmi konularda ona danışırdı. Şeyh Seyda hazretleri otuz yaşına geldiğinde dayısı ve şeyhi olan Şeyh Muhammed Nuri Dirşevi Hazretlerinin kızı ile evlendi. Doğumundan itibaren ilimle meşgul olan Şeyh Seyda, 40 yaşına gelmişti. Bu sırada şeyhi olan Şeyh Muhammed Nuri Dirşevi, İlahi bir emirle tarikat hilafetini ona devredecekti... Yine bir gün Şeyh Seyda ile irşada çıkarken Şeyh Seyda’yı işaret ederek; cemaate seslenip: Bundan sonra şeyhiniz Seyda’dır ben değilim demişti… Bu durumu, Şeyh Seyda’nın, oğlu Ömer Faruk Efendi şöyle anlatıyor…

Şeyh Seyda Hazretleri ilmini tamamlamış artık irşada başlamıştı.

Bu sırada yaşları 40 idi. Bu yaş, aynı zamanda Peygamber Efendimizin nübüvvet yaşıdır. Yalnızca Cizre’de değil çevre illerde de irşada çıkar halkı, Hakk’a ve hakikate çağırırdı. Allah’ın yardımı ile kısa zamanda birçok insanın hidayetine sebep olmuş ve ilim halkasını genişletmiştir.

Şeyh Seyda hazretleri ilmin yanı sıra tasavvufta da ileri boyutlara ulaşmış ve süluk ehli bir mutasavvuf olmuştur. İçinin güzelliği yüzüne yansımış, tatlılık ve heybet yüzünde bütünleşmişti. Öyle ki müritleri yüzüne bakamaz, bakmaya çalıştığında anlayamadığı bir heybetle ürperirdi. Güzel ahlaklı, mütevazı ve vakar oluşu herkesin dilinde idi. Yetimlere ve Seyyidlere daima nezaketli davranırdı. Çoğu zaman sakat ve özürlülerle yemek yer, onların gönlünü hoş tutardı. Cizreye yakın olan Serdahlı köyünde, rahat gidip gelsinler diye özürlüler  için bir yol yaptırmıştır. Bu köyde hala Şeyh Seydanın hatıralarını ve izlerini görmek mümkün. Beş vakit içine girdiği havuz, hutbe okuduğu minber ve daha nice güzel izler…Şeyh Seyda Hazretleri , ilme ve ilim ehline son derece önem verir, İlim talebeleri başımızın tacıdır derdi. İlim okumak için kendisine gelenler, en güzel ilgiyi görürdü. Elbette ki bütün insanlara ilgi gösterirdi ama ilim talebeleri onun gözünde apayrıydı. Kendisinden ilim tahsil eden oğulları ve onun talebeleri bakın Şeyh Seyda’nın ilme verdiği değeri nasıl anlatıyorlar…

Şeyh Seyda Haberin Kapısı

Şeyh Seyda Hazretleri vücut yapısı olarak hafif şişmanca biriydi.

Vücudunda sanki hiç kemik yoktu. Öyle ki yürümek istediğinde iki kişi koluna girip ona destek olurdu. Mübarek derisi pamuk gibi bembeyazdı, altında kırmızı bir renk vardı. Elleri pamuk gibi yumuşacıktı. Eline dokunanlar bırakmak istemiyor, defalarca öpmek ve dokunmak istiyorlardı. Hayatı boyunca, ne yıkanırken ne de el yıkarken hiç sabun kullanmamış, buna rağmen kendisinde ne kir, ne de bir koku asla görülmezdi. Yemekleri hep elleriyle yer, ama ellerinde ne yağ ne de kir oluşmaz, bilakis ellerinden çok güzel kokular yayılırdı. Şeyh Seyda ömründe parayı tanımamış hangi paranın ne kadar olduğunu bilmezdi. İnsanlar içinde bambaşka olan ve hiçbir insana benzemeyen biriydi. Ne demek lazım bilmiyoruz… Bildiğimiz tek şey; O Şeyh Seyda El-Cezeri’ydi…

Onu; onu tanıyan onu anlamaya çalışan insanlara sorarak anlamak lazım…

Cizre halkı, Şeyh Seyda ve onun gibi mümtaz zatların sayesinde İslami geleneklerini hala sürdürmekte, yakın zamana kadar şer’i hükümler için bunlardan bilgi almaktaydı. Şeyh Seyda Hazretleri dayısından aldığı tarikat hilafeti ile kısa zamanda tüm çevrede ün yapmış, âlimlerin dahi ziyaret sebebi olmuştur. İlmini tamamlamış âlimler bile, Şeyh Seyda’ya gelip ilmi müzakere yapmışlardır.

Şeyh Seydanın ilmi ve tasavvufi haline şahit olan insanlar kendisini övmek için adeta söyleyecek söz bulamıyorlardı. Kendisiyle aynı zamanda yaşamış olan Bedüzzaman Saidi Nursi, Şeyh Ahmed El-Haznevi ve daha nice büyük zatlar Şeyh Seydayı methederlerdi. Şeyh Seydanın halifelerinden olan Muhammed Emin Er hocaefendi Bediüzzamanı ziyaret etmiş ve Bediüzzamanın, Şeyh Seyda hakkındaki methine bizzat şahit olmuştur… (M.Emin Er Hoca Röportaj)

Şeyh Seyda hazretleri tarikat olarak Nakşibendî tarikatından idi. Nakşibendî tarikatının yanı sıra Kadiri ve Rufai tarikatının derslerini de verirdi. Şeyh Seyda’nın bağlı olduğu Nakşibendî tarikatı silsilesi şöyledir.

        Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a)

              Selman-ı-Farisi (r.a.)

              Ca’feri-Sadık (r.a.)

              Ebu Yezidi- Bistami

              Ebu Hasan el-Harkani

              Ebu Ali el-Farmedi

              Şeyh Yusuf el-Hemedani

              Şeyh Abdulhalık Gücdüvani

              Şeyh Arif Ruyukri

              Şeyh Mahmud Encir el-Fağnevi

              Şeyh Aziz Ali el-Ramitani

              Şeyh Muhammed Baba Semmasi

              Şeyhü’s-Sad Emir Külal

              Şah-ı Nakşîbend Muhammed Bahaüddin

              Şeyh Alâaddin Attar

              Hoca Yakup el-Cerhi el-Husari

              Şeyh Abdullah Ahrar  Semerkandi

              Şeyh Muhammed Zahid Pedahşi

              Mevlana Şeyh Muhammed derviş

              Mevlana Şeyh Muhammed Emkeneki

              Şeyh Muhammed Baki       

              İmam Rabbani Şeyh Ahmed Faruki Serhendi

              Şeyh Seyfeddin

              Seyyid Muhammed Nurül Bedvani

              Şeyh Şemseddin Can-ı Canan Mazhar

              Şeyh Abdullah ed-Dehlevi

              Mevlana Şeyh Halid-i Zülcenaheyn

              Şeyh Halid el Cezeri

              Şeyh Salih Supiki El-Cezeri

              Şeyh Muhammed Ayni

              Şeyh Halid Zibari

              Şeyh Ömer ez-Zengani

              Şeyh Abdulhakim ed-Dırşevi

              Şeyh Muhyiddin Zengani  

              Şeyh Muhammed Nuri ed-Dirşevi

              Şeyh Muhammed Said Seyda el-Cezeri

              SIRLARI MUKADDES OLSUN!

Şeyh Seyda Haberin Kapısı Artık âlim ve şeyh olan Muhammed Said Efendi, Şeyh Seyda lakabıyla ün yapmıştır. Tasavvufta yüksek mertebelere ulaştığı için Şeyh, ilimde zirveye ulaştığı içinse Seyda denilmiştir. Bunların her ikisi bir arada zikredildiği için de ŞEYH SEYDA denilmiştir… Kendisinden ilim icazeti alan yüz elliye yakın talebeleri, elliyi aşkın halifeleri  ve sayıları bilinmeyecek kadar da mezunları vardır. Şeyh Seyda gerek halife seçiminde ve gerekse ilmi icazette daima ilmi ön plana almıştır. Bu yüzden  sadece bir tanesi hariç ki oda Batıni ilimlerle mücehhez  idi, bütün halifeleri ilimde zirveye ulaşmıştır. Şeyh Seyda’nın yetiştirdiği halifelerden bazıları şunlardır;

       1- Seyyid Şeyh Muhammed Beşîr Alâkamşî  

       2- Seyyid Şeyh Fahreddîn el-Arnâsî

       3- Seyyid Şeyh Hasen Şeyh-hasenî

       4- Seyyid Şeyh Halîl es-Serdefî

       5- Seyyid Şeyh Yûsuf Verzıki

       6- Şeyh Abdussamed el-Diyarbekrî

       7- Şeyh Ma’rûf el-Batmani

       8- Şeyh Muhammed Beşîr Halîlî

       9- Şeyh Mûsâ Gundıkî

     10- Şeyh Mustafa Derêcî

     11- Seyyid Şeyh Kutbeddîn el-Batmanî                                                                                             

     12- Şeyh Cemîl el-Dânışmânî                                                                                                               

     13- Şeyh Cemîl el-Antâkî

     14- Şeyh Muhammed Ali el-Antâkî

     15- Şeyh Seyyid Ali Findikî                                                                                                  

     16- Şeyh Abdülhamîd Urfevî

     17- Şeyh Muhammed Emin Diyarbekri

     18- Şeyh Fahreddîn Diyarbekri

     19- Şeyh Muhammed Mehdî Diyarbekri

     20- Şeyh Ali Bâkıstanî

     21- Şeyh Abdullah Fırfeli

     22- Seyyid Şeyh İbrâhîm el-Karsi

     23- Şeyh Süleyman Bespinî

     25- Şeyh Abdurrahîm Bismilî

     26- Seyyid Şeyh İhsân Melekendî

     27- Şeyh Muhammed Üveys  el-Mardînî                                                                                     

     28- Şeyh Muhammed Şerîf Urfevî

     29- Şeyh Tâhir el- Karsî

     30- Şeyh Mustafa Doğubâyezîdî

     31- Şeyh Muhammed Nûrî  Doğubâyezîdî

Şeyh Muhammed Said seyda El- cezeri hazretlerinin, sadece medrese ilmindeki bazı  önemli talebe ve mucazlarının isimleri şunlardır:

  1. Molla Ramazan el- Buti

        2- Molla Süleyman Hoseri

        3-Şeyh Salih el-Hüseyni

        4-Şeyh Muhammed Salih El-cevvadi

        5-Seyyid molla Abdulvahhab dêrizbini

       6- Molla Abdulhakim Halili

       7 -Molla Abbas Şuri

       8-Molla Abdurrahman Ciziri

       9- Molla Abdurrahman Gundıki

     10-Seyyid Molla Masum Batmani 

     11-Molla Ahmed Hazruyi

     12-Seyyi Molla Abdulaziz Gundıki

     13-Molla Sadullah Ciziri

     14-Molla Abdurrahman Pervari

     15-Molla Ali Zerceli

     16- Molla Yusuf  Zınarıhi

     17- Molla Tahir el-İdili

Şeyh Seyda Hazretleri tarikat hayatına başladıktan sonra sık sık cezbeye kapılırdı. Bazen bu odada inzivaya çekilir ve günlerce dışarı çıkmaz, bazen de bu mihrapta ibadet eder kimseyle konuşmazdı.

O, ömrünü Allah uğrunda harcadı... Allah için, insanlara faydalı olabilmek adına… Kendisi Meczub-i Salikinden idi. Seyda, bu dönem içerisinde sık sık Dicle nehrine inerdi. Nehrin suları kışın çok soğuk günlerde buz tutardı, Seyda hazretleri, sabahları erken saatlerde nehre iner buzları kırarak nehrin içine girip saatlerce suda kalırdı. Yazları ise kavurucu sıcaklarda üşür ve soba yaktırırdı. Onun bu durumunu halifelerinden merhum Şeyh İbrahim Karsi şöyle anlatıyordu;

İbrahim Karsi Haberin Kapısı

‘’Şeyh Seyda Hazretleri soğuk bir kış günü, kucağımıza odun alıp kendisiyle gelmemizi emrettiler. Hava çok soğuk ve geceydi. Üşümemek için yanımıza yorganlarımızı da almıştık. Seyda hazretleri bize; ‘’Allah’ı zikredin ki üşümeyesiniz.’’ dediler. Sonra, Dicle’nin buzlarını kırarak kendisini nehrin içine bıraktı. Biz de odunları yakarak ısınmaya çalışıyorduk. Yorganlarımızı sırtımıza ve başımıza çekmiştik çünkü hava çok soğuktu. Şeyh Seyda Hazretlerinin de tavsiyesini unutmayarak Zikrullaha başlamıştık. Vallahi Şeyh Seyda Sabah Namazına kadar o dondurucu soğukta buzların arasında saatlerce kalmıştı.’’

Seyda Hazretlerinin ilim çalışmaları, her zaman tarikat çalışmalarının önünde olmuştur. Büyük Mutasavvıf oluşunun yanında ilimde de zirveye ulaşmış bir zattı. Her zaman ilme önem vermiş, tasavvufun, ilim ve bilgi ile daha müessir olacağına inanmıştı. Eserlerinde, manzumelerinde hep bu fikri savunmaya çalışmıştı. Şeyh Seyda Hazretlerinin bu yönünü yarenleri bakın nasıl anlatıyor…(Röportaj)

Bu özverili çalışmalar Şeyhlerin ferman yılı olan 1926 ya kadar sürer.  Bu büyük âlimin dergâhı ve mensupları da bu fermandan nasibini alırlar. Şeyh Seyda El-Cezeri ve ailesi bu olaydan dolayı memleketlerini terk etmek zorunda kalarak, Cizre’nin doğusunda, İngilizlerin işgalinde olan topraklara geçerler. Tek aile ve tek medrese olarak sayılan Şeyh Hüseyin Basreti ve Şeyh Reşit Dirşevi hazretlerin evlatları ile birlikte, Çiftik denilen Cizre’ye yakın bir köyde kalırlar. Daha sonra Musul’a giderek oraya yerleşirler.

Musuldaki hicretlerinde yabancılardan sadece iki talebeyi yanında gütürür.  Musulda asrın en büyük mücevvidi sayılan Şeyh Muhammed Salih el-Cevvadi ile tanışır ve ona medrese ilimlerinden ders verir. Şeyh Seyda kendisine medrese ilim icazetini verir. Şeyh Seyda Hazretleri de şeyh Muhammed Salih el- Cevvadiden kıraat derslerini ve icazetini alır. 1928 yılında memleketleri sükûnete kavuşunca Şeyh Seyda Hazretleri aile efradıyla birlikte tekrar Cizre’ye geri döner. Bu hengâmeden sonra gerek Medresenin gerekse Dergâhın namı iyice yayılır. Bu arada Şeyh Seyda, Şeyh Hüseyin Basretinin torunu olan Tayyibet Hatunla evlenir. Bu evlilikten Tayyibet Hatunun ilk erkek çocuğu olan Muhammed Nurullah, 1948 yılında dünyaya gelir. Ardından Ömer Faruk, Muhammed Baki ve Abdullah Veli isimli çocukları dünyaya gelirler. Şeyh Seyda Hazretleri, bütün çocuklarını kendisi gibi medrese ortamında büyütmüş ve hepsini ilme yöneltmiştir. Büyük oğlu Muhammed Nurullah Efendi, daha çocuk denilen yaşta ilmini tamamlamıştır. Diğer kardeşleri ise tahsilini bırakmamış onlar da ağabeyleri gibi ilmini bitirmiştir. İlimde ve tasavvufta derya olan Şeyh Seyda, kendisi gibi bütün aile fertlerini Allah yolunda ilim öğrenmeye çağırmış ve muvaffakiyete ermiştir. Şeyh Seyda El-Cezeri Hazretlerimedrese ve tasavvuf ilminin bir kısmını kitaba aktarıp bu yöntemle de irşadına devam etmiştir… Halen yayınlanmamış olan bazı eserleri ise şunlardır;

1-Kitabu Ahkami’l-Envat

Bu eser, M.1949 yılında Şam’da Kameriye matbaasında basılmış olup, 2. baskısı 1967 yılında İstanbul’da Ahmed Sait matbaasında basılmıştır. Dört Mezhebe göre 40 hadis toplamış ve Zekât konusunda meselenin tam derinliğine inerek cevap vermiştir.

2-Ed-Dabıta Fi’r-Rabıta

Bu eser, M. 1957 yılında Darü’ş Şarkki’l-Arabî matbaasında basılmıştır. Ulema ile Mutasavvıflar arasında tartışma konusu olan Rabıta ve Zikir konusu ile ilgili meşruluğu ispat eden bir risale olmuştur.

3-Et-Te’lif  Fi’tte’lif

Bu eser, M. 1957 yılında Darü’ş Şarkki’l-Arabî matbaasında basılmıştır. Şeyh Seyda Hazretlerinin yüzlerce talebelerine tavsiyelerini taşıyan çok önemli bir eserdir.

4-Et-Tasavvuf

Bu eserde Tasavvufun bazı kurallarını zikreden Şeyh Seyda Hazretleri, Kat’i delillerle Şeriattan başka yol olmadığını güzel bir uslupla izah etmiştir.

5-Manzumeler

Bu eser şiir şeklinde yazılmış olup 460 beyitten ibarettir.

6-Tenbihü’l-Müsterşidin

Bu eserinde ise Tasavvufun, ilm-i batın’ın talim edilmesi gerektiği üzerinde durmuş, bu mevzuda Kitap, Sünnet ve muteber deliller getirerek manevi hastalıkların tedavisinden bahsetmiştir.

7-El-Mecmeu’s-Sağir

M.1963 yılında Şam’da basılmıştır. Şafi Mezhebinin bazı fıkıh meselelerine muteber fıkıh kitaplarından delillerle açıklık getirmiştir.

ŞEYH SEYDA’NIN KERAMETLERİ:

Keramet, Allah’ın Salih kullarına bir lütfudur.

Peygamberlerin tebliğ amacıyla inanmayan insanlara gösterdiği mucizeleri gibi.  Peygamberlerde mucize, evliyalarda keramet vardır. Kulun, olağanüstü, harikalar göstermesi için Peygamber olması gerekmez. Allah, Peygamberlere mucize verdiği gibi veli kullarına keramet verebilir.

 Keramet gerçekten var mıdır, diye soranlara geçmişte yaşamış veli insanlar örnek verilebilir. Örneğin Kur’an-ı Kerimde Meryem kıssası anlatılırken şöyle buyurulur. Esteizübillah;

 ‘…sakın mahzun olma; Rabbin senin altında bir su arkı vücuda getirdi. Hurmanın dallarını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş taze hurmalar dökülsün…’’

Hâlbuki Hz. Meryem, Peygamber değildi ve bu harikulade haller kendisinde vuku bulmuştu. Yine neml süresinin 38 ve 40. ayetlerinde bahsi geçen Hz. Süleyman ile Belkıs vak’ası, kerametin varlığına en güzel delildir. Belkısın sarayını göz açıp kapayıncaya kadar Hz. Süleymanın (a.s.)’ın yanına getiren Asaf İbni Berhiya isimli zat peygamber değildi. Ayrıca Hz. Ömer (r.a) Medinede hutbe okurken Nihavend’de savaşan İslam Ordusunun arkasından çevrildiğini ve çembere alındığını görünce; ordu komutanına

‘’Ey sâriye, dağa bak, dağa bak’’ diyerek bağırdığını ve bu sesi duyan Sariye’nin dağa yanaşarak ordusunu kurtardığını tarih kitapları yazar.

Görüldüğü gibi kerametler haktır, ancak irşat maksadıyla keramet gösterilebilir. Muteber olan ise gizliliktir.

Dedik ya Allah’ın Salih kullarına birer lütfudur kerametler.

Şeyh Seydanın da Salih bir kul olduğunu ve kendisinde nice kerametler bulunduğunu onu tanıyan herkes bilir.

Şeyh Seyda Hazretlerini bizler görmedik, fakat onu gören ve kerametlerine şahit olan insanlar bakın nasıl anlatıyor …(Röportaj)

Şeyh Seyda Hazretleri yaşları kemale erdiğinden beri hayatını İslam’ın ve ilmin hizmetinde geçirmişti. Artık çevresinde ona tabi ilim ve irfan sahibi binlerce insan vardı. Bu nezih cemaatin çoğu âlimlerden oluşuyordu. Bunların çoğu da ilmini ve icazetini Şeyh Seyda’dan almış idi. Yaratılmışlar için her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi bir de sonu vardır.

Ve bu mutlak olan son zamanı gelince herkesi bulacaktır.

Yıl Miladi 1967, aylardan Aralık…

Ramazan Bayramı idrak ediliyordu. Şeyh Seyda Hazretleri de Bayram namazını idrak ediyor ve ziyaretine gelen binlerce insanın bayramını tebrik ediyordu. Kendisine yürekten bağlanan ve muhabbet besleyen insanlara sevinçle ve tazimle mukabelede bulunuyorlardı. Bayramın birinci ve ikinci gününü camide geçirmiş, normal namazları kıldırmış ve gelen toplulukların ziyaretlerini kabul etmişti. Bayramın ikinci günü, ikindi namazını kıldırdıktan sonra evine döndü. Hava çok soğumuş, yağmur yağmaya başlamıştı. Bundan dolayı evinden hiç çıkmamıştı. Ancak müsaade alanlar kendisini evinde ziyaret edebiliyorlardı. Yedi gün sonra bir Pazar gecesiydi. Şeyh Seyda’nın yanında kendilerine hizmet eden Hacı Muhammed Buzi ve Hacı Kasım gecenin altıncı saat’ine kadar kaldılar. Şeyh Seyda o gece evlerine gidip geliyor hem de evlatlarına vasiyette bulunuyordu. Gayet sıhhatli olduğu için bu vasiyetlerin, ölüm vasiyeti olduğunu kimse anlamıyordu. Daha sonra gece Hacı Mahmut Buzi’ye de izin verilir. Şeyh Seyda daha sonra kendisine ait havuza gider ve abdest alır. Kendisinin yanında sadece Kendilerine hizmet eden Hacı Kasım vardır. Şeyh Seyda Kıbleye karşı ve sanki oturarak namaz kılıyormuş gibi ayakları üzerine oturdu. Her canlı için mutla olan ecel onu da bulacaktı. Fakat kendisinde hiç ölüm alameti yoktu. Ağzını birden bire açarak yumdu ve sustu. Hacı Kasım ona dokunduğunda bir de baktı ki, Şeyh Seyda Hazretleri vefat etmiş.

Molla Beşir Malkaç Haberin kapısı

Ruhtan hiçbir eser kalmamıştı. Derhal Hacı Muhammed Buzi’ye haber vermek için evine gider. Hacı Muhammed Buzi gelerek Şeyh Seyda Hazretlerinin nabzını kontrol eder. Bu gürültüye ve hareketliliğe uyanan oğlu Seyda Nurullah hazretleri avluya çıkar o sırada avluda olan Hacı Muhammed Buzi’nin oğlu Molla Beşire derhal doktor çağırmasını emreder. Bu acı veren hadisenin müşahidi olanlar vefat anını şöyle anlatıyor… (Röportaj)

Babalarının vefatını böyle anlatıyordu Şeyh Seydanın evlatları..

Anlatırken de elbette ki gözyaşlarını tutmak mümkün değildi..

Şeyh Seyda hakkında kiminle konuştuysak, bütün konuşmaların özü şu olmuştur. Biz Şeyh Seydayı hakkıyla anlatamadık, onu anlamak için onunla olmak gerek diyorlardı. Halini, ahvalini ve  kerametlerini sorduğumuzda ise, konuya nerden başlasam, hangisini anlatsam diye önce kendilerine sorarlardı.  Ay gibi cemalinden mi, benzersiz halinden mi, yoksa, bütün yönleriyle göz kamaştıran güzelliğinden mi..Çünkü, dille anlatılacak bir zat değildi Şeyh Seyda.

Babası Şeyh Seyda Hazretlerini, iki kelimeyle özetliyordu Ömer Faruk Efendi…“İLİM ve TAKVA”

Her Müslüman’da olması gereken fakat çoğu zaman, Müslümanların göz ardı ettiği iki önemli haslet. İşte, Muhammed Said Efendiyi “ŞEYH SEYDA” yapan İlim ve takva güzelliği... İlme tutundu Seyda oldu, takvaya sarıldı, Şeyh oldu, Şeyh Seyda olarak yaşadı, Şeyh Seyda olarak gözlerini yumdu. Allah şefaatlerine nail eylesin…

Ertesi gün Molla Süleyman, Gasil ve tekfin işleriyle ilgileniyordu. Daha sonra Şeyh Seyda Hazretlerinin Hakkın Rahmetine kavuştuğunu duyan binlerce insan, bölük bölük Cizre’ye akın etmeye başladı. Cenazeleri muhteşem bir kalabalığın iştirakiyle kılınarak dedesi ve Şeyhinin Metfun bulunduğu yere defnedilir. Taziyelerine, yakın ve uzak yerlerden, kar, tipi, şiddetli soğuğa rağmen halifelerinden, müritlerinden, muasıblarından on binlerce insan akın akın geliyordu. Bu eşsiz insanın kaybından dolayı gözyaşlarını tutamıyorlardı. Çünkü “Âlimin ölümü âlemin ölümü” demekti. Şimdi o, bu dünyadan ayrıldı ama onun hatırası bir bir hayatta… Şeyh Seyda Hazretlerinin bıraktığı güzel emanetlerden bir kaçı… İşte Şeyh Seyda Hazretlerinin, irşada çıktığı zaman beraberinde götürdüğü çadırı. Şeyh Seyda Hazretlerinin camlarını dahi açmadığı ve Rab’bine ibadet ettiği süluk odası. Şeyh Seydanın, hırkası, şalı ve mütevazı çilehanesi…

Şeyh Seyda Haberin kapısı

O, bedenen bu dünyadan ayrıldı, ama biz inananlar elbette biliriz ki sadece bedenen ayrıldı. Allah’ın İzni ve Keremiyle onlar daima hayattadır. Mübarek bedenleri yok ama temiz ruhları yaşıyor. Çünkü mürid ne zaman dara düşse Şeyh Seyda der! Allah’ın izni ile Şeyh Seyda da hazır olur. Tıpkı çocuklarını koruyan babalar gibi, Tıpkı yavrusunu kollayan arslanlar gibi sağ ve selamet… Allah sırlarını mukaddes eylesin Ve Bizi onlardan ayırmasın...

Ruhları şad olsun! Amin...

15
açık
Namaz Vakti 29 Mart 2024
İmsak 05:18
Güneş 06:45
Öğle 13:14
İkindi 16:45
Akşam 19:32
Yatsı 20:54
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13