Haberin Kapısı
2020-08-18 10:45:48

Coronadaki Kul Hakkı!

Emanullah Seyda

emanseyda@outlook.com 18 Ağustos 2020, 10:45

Dünya yaratıldığından beri tutulan en asil oruç kul hakkı yememek için tutulan oruçtur.


Corona virüsün (diğer adıyla Covid 19) ortaya çıkmasından beri maddi kayıplarımızdan çok manevi kayıplarımız bir o kadar bizi yaralıyor. Özellikle kimliğinde, çevresinde ve kendince Müslüman geçinip tüm uyarılara rağmen tedbir almayı bırakın başkasının hayatına kast edecek faaliyetler yapan kişileri gördükçe insan olunmadan İslam olunmaz sözünün ne kadar gerçek olduğunu tekrar tekrar hatırlıyoruz. Klişe söz olan ‘’Elhamdülillah bizde müslümanız’’ lakırdısı herkesin ağzında ama Enfal suresi 22.ayet ( Allah yanında canlıların en rezili ve aşağılık olanı doğruları ve uyarıları duymalarına rağmen duymazlıktan gelip keyfine bakan) kimsenin beyninde değil. Ayetsiz Müslümanlık olmaz. İşte Nisa suresi 136.ayetteki müthiş uyarı burada tekrar devreye giriyor, Ey iman edenler iman edin!. Demek ki kuru bir imanla kimse kurtulamıyor. Her zaman savunduğum mümin ve Müslüman terimlerinin farkı yine kendini gösteriyor. Mümin iman eden demek ama Müslüman teslim olan demektir. İslam, teslim, müslim hepsi aynı manadan gelir. Eskiler bir ecnebi Müslüman olduğunda Müslüman oldu demez, İslam oldu derlerdi. Yani tam anlamıyla teslim oldu. Daha öncede bahsettiğimiz üç T kuralını hatırlayalım. Tedbir, Tevekkül, Teslimiyet. Mümin her olumsuz durumda önce tedbirini alır, sonra yaradanına en hayırlısını vermesi için tevekkülü eder ve şair Sezai Karakoç’un dediği gibi göklerden gelecek karara teslim olur. İşte hepsi bu. Fakat görüyoruz ki İslam gibi resmen akıl kaynayan bir dinin mensubuyuz diyenler aklıda, vicdanı da terk etmiş ve gürül gürül kul hakkına giriyorlar. Şuan Türkiyedeki entübe hasta sayısının bir türlü inememesin sebebi, içine ateş düşen ocaklar, bir dünya savaşı misali her gün 20 kişinin vefat etmesi bu tedbirsiz hovarda insanların sebep olmasından değilmidir? Kul hakkı yemek sadece başkasının malını yemekmi oluyor? Başkasının canını, hayatını, hayallerini, umutlarını yemek daha büyük kul hakkı değilmidir? Nisa suresi 30.ayette böyle hak yiyenler karınlarını ateşle dolduranlardır, zaten sönmeyen bir ateşe doğru gidiyorlar demiyormu? Hakka suresi 36.ayette o tip insanlar cehennemde aşırı susuzluk çekecek ve kendilerine Ğislin adında bir içecek verilecek.  Ğislin sıvısını doktorlar çok iyi bilir. Sizde bilin diye söylüyorum, o içecek enfeksiyon kapmasındaki iltihaplı kokuşmuş irin cerahatıdır. Cerahat suyunu görmek isteyenler internette ufak bir aramayla görebilirler. Bu işkenceye sebep kul hakkıdır. Ve dahi herkesin sorumluluğu başkasının üstüne atmasıdır. Ben yapmasam ne olacak ki, herkes yapmıyor zaten mantığıdır. Şu hikaye meselemize ayna tutuyor gibi. Bir zamanlar bir sultanın çocuğu olmuyormuş. Öldükten sonra yerine geçmesi için halktan birini seçmeye karar vermiş. Şöyle bir ferman yayınlamış ‘’Bu gece her evden bir kova süt getirilip sarayın havuzuna boşaltılacak. Sabaha kadar havuz sütle dolmalı’’. Gece vakti olduğundan herkes süt yerine su doldurup nasıl olsa benim suyum o kadar süt arasında farkedilmez diyerek havuza boşaltılmış. Sabah bir bakmışlar ki havuz su dolu. İşte herkes kendi ayıbını görseydi ayıp zaten ayıp olmazdı. Bazen söylerim, Kuran inmeseydi sadece İsra suresindeki 12 emir inseydi bile tüm insanlığa yeterdi. Ama kaç kiçinin bu emirlerden haberi var acaba? O emirler ki adına İslam deniliyor. Üzerinde kul hakkıyla cennet hayalleri kuranlar dünyayı cehenneme çeviriyor. Kaldık ki Nesai ve Tirmizide rivayet edilen efendimiz’in (a.s.) kul hakkıyla ölen adamın cenazesini kılmayı red edip geri döndüğünü  ısrarlar üzerine ben kılmam ama ailesinden biri kılsın dediğini, Medine mescidinde otururken Taiften bin türlü zahmetle kendisine biat etmek için gelen adamın salgın hastalık taşıdığını duyduğunda biatını kabul edip onu bırakın mescide Medineye bile sokmadığını unutmayalım. Hele veda hutbesinde Ukkaşe ile olan meselesini hiç unutmayalım. Veda hutbesinde efendimiz bende hakkı olan varsa gelsin dilediği gibi alsın der, ama kimse ses etmez. Sahabe utanır sıkılır. Ama efendimiz iki üç kere daha tekrar edince Ukkaşe adlı bir delikanlı ayağa kalkar ve derki ‘’ Ey Allah’ın elçisi, bir gün sizinle birlikte savaştaydık. Develerimizin üzerinde son sürat düşmana doğru giderken benim devem sizin devenize çarptı. Bende sizden özür dilemek devemi yanınıza yaklaştırırken o anda siz devenize bir kamçı vurunca kamçı sırtımda şakladı. Belki savaş anında fark etmediniz ama kastenmi yaptınız yoksa devenize vuracakken kazaramı bana çarptı? Bunun üzerine peygamberimiz ‘’ Ey Ukkaşe, peygamberin sana nasıl kasten vurur? Asla! Diye özür diledi ve Bilal’e kızı Fatima’nın evine gidip o kamçıyı getirmesini istedi. Bilal kamçıyı getirince peygamber kamçıyı Ukkaşeye verdi. Ukkaşe kamçıya bakıyor, ve ne yapacağını bilemiyordu. O sırada bir yandan sahabede homurtular başlamışken hz.Ali, hz.Ebubekir gibi peygamberin kurmayları diyebileceğimiz sabaheler ayağa kalkıp cezayı üstlenmek istediler. Ukkaşe ‘’ Ey Allah’ın resulü siz bana vurduğunuzda ben yarı çıplaktım’’ deyince peygamber hemen gömleğini çıkarır ve ‘’ buyur, dilediğin kadar vur’’ der ve Ukkaşe ağlayarak efendimizin omzundaki mührü öperek ‘’ ey Efendim, maksadım senin mührünü öpmekti. Hakkım sana helak olsun, der. Efendimiz Ukkaşenin elini kaldırıp kalabalığa ‘’ İşte, cennetlik görmek isteyen Ukkaşeye baksın’’ der. İşte asrı saadet dedikleri ülke buydu. Sıradan bir insanın savaş anında istemen olan bir ufacık bir kaza bile bir saat konuşulurken şimdi yoğun bakımlarda yaşam savaşı veren onlarca hastanın hakkına giren vicdansız güruh hangi hakla ben Muhammediyim diyebiliyor. Unutmayalım, asrı saadet hz.Muhammed’in vefatıyla bitmedi.  Hz.Muhammed asrı saadetin ilk taşını koydu, onu kıyamete kadar devam ettirmek biz Müslümanların elinde. Bunlardan en önemliside kul hakkıdır. Yazımısı Müslim rivayetinde geçen bir hadisi şerifle bitirelim ‘’ Peygamber bir gün sahabelere müflis (israf eden) kimdir bilirimisiniz? Diye sorar. Sahabe, biz müflisi parayı pulu har vurup harman savuran diye biliriz, derler. Efendimiz hafiften acı acı tebessüm eder ve şöyle der ‘’ Hayır kardeşler, müflis mahşer günü hesap alanına namaz, oruç, zekat sevaplarıyla gelen fakat şuna buna sövmüş, iftira etmiş, şunun bunun malını yemiş ve şunun bunun hakkıyla ölüp cehenneme atılan kimsedir’’. Vay be, demek ki namaz, oruç, zekat sevaplarıda cehenneme atılmaktan kurtarmayacak o kişiyi.  Ey Allah’ım, bizi (tam anlamıyla eksiksiz) Müslümanlar olarak canımızı al (Araf 126) . Amin  

Yorumlar (2)

Suphi bayram 4 Yıl Önce

Amin Seydam Allah cc razı olsun Şeyh Baki seydam “ kurallara uymayan ya Katil ya Maktul olur” diyor. Ben de acizane ekleyin tedbirsizlik yapıp kendi hasta olup ölen de Allah cc muhafaza etsin “intihar” etmiş gibi olmaz mı?

Yazar 4 Yıl Önce

Evet oda bir intihar çeşididir

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.