Haberin Kapısı
2022-06-29 17:14:27

'Dünyayı Kurtaran Adam' Göçtü

29 Haziran 2022, 17:14

Türk sineması denilince eskiden hemen aklımıza Yeşilçam gelirdi… Aradan uzun yıllar geçti; yeni jenerasyon çok bilmez… Biraz da tarihi filmlere düşkünlüğümden galiba, (her ne kadar gerçek tarihimizi yansıtmasa da) 70’li yıllardaki ‘bir Türk dünyaya bedel’ sahnelerinin kahramanlarından Malkoçoğlu ile Yeşilçam’ın kaybolan izini sürüp sizlerle paylaşmak üzere sıvadım kolları; tâ 2000’li yılların başında.

Aman efendim ne netameli bir serüvene talip olmuşum!.. Yılmadım; bekledim sabır ve metanetle!.. Baktım hemen olmuyor, işi soğumaya bıraktım; kim öle kim kala bâbından.

Hey gidi günler hey!..

Düşünmek kolaydı da, bir de anlı şanlı Cüneyt abime ulaşmanın çilesi vardı işin içinde. Önce kitabının yayıncısı Kabalcı Yayınları’na selam verdim. Böyleyken böyle diye… Yayıncısı Mustafa Küpüşoğlu dolambaçlı yolları tarif etmeye başlayınca, “bu beni bozar dedim” ve bu kapıyı yavaşça kapattım. Bir daha girmemek üzere.

Gel zaman git zaman!.. Oğlu Kaan Polat Cüreklibatır’un telefonu geçti elime. Artık kim tutar beni!.. Çevirdim numarayı, heyecanlı heyecanlı anlattım kendisine aklımdan geçenleri. Kaan Polat bey biraz tırsık bir vaziyette ‘abi elini ayağını öpeyim, beni babamla takıştırma’, der gibi bir ses tonu vardı. Fakat sağ olsun, ‘babama durumu ileteyim sonra ben size dönerim’ diyerek kapattı telefonu.

Aradan uzun bir süre geçmesine rağmen Kaan Polat beyden ses seda yok. İşi düşen bendim o beni niye arasındı ki!.. Nezaket kurallarını çiğneyerek aradım bir süre sonra tekrar Kaan Polat beyi. Ihhhh dedi, mııııhhhh dedi ve çareyi evlerinin telefonunu vermekte buldu sonunda.

Eyiii dedim içimden! Kaleleri bir bir fethederek, Malkoçoğlu’na ulaşmaya bir adım daha yaklaştım!.. Aradım Kaan Polat beyin verdiği (0212) 214 .. .. nolu telefonu. Karşıma yardımcıları çıktı, talebimi izah ettim ve Cüneyt beyle görüşmek istediğimi söyledim. “Cüneyt bey şu anda yok, ama hanımı Betül hanım burada” deyince: “Heyyyt len bu iş olacak” dedim içimden...

Betül hanımla merhabalaştıktan sonra rahatsız etme sebebini kısaca izah etmeye çalıştım. Kendileri çok memnun olduklarını ifade ederek, telefon numaramı bırakmamı rica ettiler... Günlerce telefonum çalacak diye bekledim ama, maalesef bir türlü o “zııııırrrr” sesini duymak nasip olmadı. Eeee kolay değildi, “Bir Türk dünyaya bedeli” iliklerimize kadar işleten “Malkoçoğlu” ile görüşmek. O ne kadar görüşmek istemiyorsa, ben de o kadar görüşmek istiyordum kendileriyle... “El mi yaman bey mi yaman” hesabı aradım da aradım. Her arayışımda kâh yardımcıları notumu Cüneyt beyin masasına iliştirdiklerini söylediler, kâh da Betül hanım nezaketle şu anda beyinin çok yoğun olduğunu fakat bu görüşmeyi sağlamak için elinden geleni yapacağını ifade ettiler.

Bir defasında aradığımda karşımdaki sesi tanıdık buldum.

-“Buyrun”, dedi.

-“Efendim ben Cüneyt beyi aramıştım”.

-“Ben onun ağabeyiyim beyefendi. Kendileri yok. Fakat ben sizin notunuzu masasına iliştireceğim” diyerek telefonu kapattı.

Yemiştim!.. Yıllarca bir savaştan diğer savaşa attığı “n’evet, n’olamaz, nayır” naralarıyla kulaklarımızı çınlatan adamın tâ kendisiydi telefonun diğer ucundaki zat-ı muhterem! Adam yıllarca kameralar karşısında rol kesmişti, deneyimliydi bu mevzularda. Ve bu mevzuda da rolünü kıvırmaya çalışıyordu. Fakat, “abi yeme bizi, sen Cüneyt abimizsin” diyemedim...

Tekrar tekrar niye diye bir sorun hele!.. Çünkü o koskoca nam-ı diğer “Malkoçoğlu”ydu. Adamı kıllandırmamak lâzımdı. Ne de olsa onunla yapacağım röportaj ses getirecekti. Teşekkür edip, saygılarımı sunarak kapattım telefonu.

Notumun kendisine iletildiğinde, “bugün müsaitim len!.. Gel de biraz laflayalım” diyeceği günleri hep bekledim, usanmadan!.. Usansam ne olacak ki!.. Adam konuşmuyor işte, zorla mı?.. Yani zorla güzellik olur mu?..

Hani yıllarca gazetecilerden çekmişti. Yine başıma bir şey gelir diye tırsıyor olabilirdi. Bu durumda yeni çareler üretmek lazımdı! Ben de öyle yaptım. Koştum faksın başına. Günlerce çalıştığım Cüneyt Arkın pardon Fahrettin Cüreklibatır dersimi (röportaj sorularımı) 5 A4 sayfası olarak faksladım, ne olur ne olmaz diye de Betül hanımdan aldım teyidimi. Ben ulaşamamıştım ama, sorularım sapasağlam ulaşmıştı hanelerine...

***

CÜNEYT ARKIN’A ÇEKİLEN FAKS

Merhabalar...

Sinema ve kültürel değer açısından önemli bir yere sahip olduğunuzu düşündüğümden, sizinle ilgili küçük bir araştırma yapma gereği duydum. Araştırdıkça ilginç anekdotlara ulaştım. Ve bunları “Millî Gazete” okuyucusuna aktarmanın güzel bir kültürel hatırat olacağı kanısına vardım. Ama size ulaşmak ne mümkün efendim. Önce bir şekilde oğlunuz Kaan Polat beye ulaştım. Israrlı arayışlarım sonucunda ev telefonunu vererek bir şekilde kurtuldu benden! Daha sonra Betül hanımla görüşerek meramımı anlatmayı denedim. Teşekkür ederim, beni nezaket dairesi içinde dinleyip, notumu size ulaştıracağını söyledi. Daha sonraki telefonla size ulaşma çabalarımda sürekli karşıma başkaları çıktı. Ama ümitsizliğe asla düşmedim. Çünkü bu aramalarım sonucunda “Kardeşim, Millî Gazete’ye konuşmak istemiyor” denilmedi. Belki de “NEZAKETSİZLİK” yaparak sizlerden olumlu sonuç almak dileğiyle, sorularımı içeren bu faksı gönderiyorum. Herkesin “Yaşanmış Bir Hikâyesi” var. Efendim, bu faks zannediyorum bir hikâyenin başlangıcı olacak.

Saygı ve selamlar....

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.