Haberin Kapısı
2015-11-16 14:35:28

İslam'da İnsan ve Medya

Ramazan Peri

perimedya@gmail.com 16 Kasım 2015, 14:35

Allah (cc); Hz. Âdem'i yarattıktan sonra, dünyaya yerleşip kendilerinden faydalanabilmeleri için ona, eşyanın isimlerini ve özelliklerini öğretti. İsimlerin dalâlet ettiği varlıkları anlama kabiliyeti verdi.

"Hani Rabbin bir vakit meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde (emirlerimi tebliğ etmeye ve uygulamaya koyacak) bir halife (bir insan) yaratacağım' demişti. (Melekler de): 'Biz seni hamdinle tesbih ve seni ayıplardan, sana ortak koşmaktan ve eksikliklerden tenzih edip dururken orada (yerde) bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse(ler) mi yaratacaksın?' demişlerdi. Allah: 'Sizin bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim.' demişti. Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretmişti. Sonra onları (onların dalâlet ettikleri âlemleri ve eşyayı) meleklere gösterip 'doğrucular iseniz (her şeyin içyüzünü biliyorsanız) bunları isimleriyle beraber bana haber verin' demişti. (Melekler) de: "Seni tenzih ederiz, senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Çünkü her şeyi hakkıyla bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan şüphesiz ki sensin, sen demişlerdi." (el-Bakara, 2/30-32)

Allah-u Teâlâ’nın Meleklerle ve İlk insan olan Hz. Âdem (a.s) ile konuşması bir iletişimdir.

İnsanlar; kendi fikirlerini, inançlarını, niyet ve düşünce yapılarını başkalarına ulaştırmak istemişlerdir.  Onların da aynı fikirleri taşımalarını ve düşünmelerini sağlamak için hep mücadele etmişlerdir. Böylece kendi gücünü ya da taraftarlarının sayısını artırarak toplum içinde güçlü olmak istemişlerdir. Yaratılış ve imtihan bunun üzerine bina edilmiştir. Zira ilk insan Hz. Âdem (a.s) bir Peygamberdir ve Allah’ın emir ve yasaklarını önce kendi çocukları, sonra onların çocukları ve diğer kuşaklara iletmekle mükelleftirler.

Hz. Âdem’in çocukları Habil ve Kabildir. Habil, babasının yolu olan hak yolda yürümeye çalışırken; Kabil,  ise nefsani ve şeytani duygularının esiri olarak, Batıl (yanlış yolun) temsilcisi durumuna düşmüştür. Habil ve Kabil ile başlayan Hak ve Batıl mücadelesi, İnsanlığın yaratılışı ile başlayan ve kıyamete kadar da bu süreç işleyerek devam edecektir.

Hak tarafındaki insanlar; Allah-u Teâlâ’nın emir ve yasakları yanı sıra Peygamberlerin Sünnetlerini ve hadislerini fiiliyata sokarak yaşam şeklini bina ederler. Batıl tarafındaki insanlar ise; Şeytan ve nefsin emir ve vesveselerini fiiliyata sokarak yaşam şeklini bina ederler. Birde Tağut-i rejimler ve Tuğyancılar vardır. Tağut kelimesi aslında çoğul manası taşımaktadır. Çünkü Allah (c.c)'ı inkâr eden, bir yerine birçok tuğyancının kulu olur. Bunlardan bir tanesi insanı çeşitli günahlara yönelten şeytandır. Diğeri ise, İnsanı; ihtiras ve arzularının esiri kılan kendi nefsidir. Keza karısı, çocukları, hısım ve akrabaları, ailesi, arkadaşları, milleti, siyasî ve dini liderleri, ülke yöneticileri gibi diğerleri de bulunmaktadır. Bütün bunlar o kimse için birer tağut olur ve o kişiyi kendi arzu ve ihtiraslarına esir etmek isterler. Bu pek çok efendilerin kulu olan kimse, tatminine bir türlü imkân olmayan bu tağutlardan her birini ayrı ayrı memnun etmek hayaliyle ömrünü boşa tüketir. (Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'an, Terc. Heyet, İstanbul 1986, I, 176)

Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de:

"Andolsun ki biz her kavme, "Allah'a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kaçının " diye (tebliğ yapması için) bir Peygamber göndermişizdir." (En-Nahl, 16/36),

"İman edenler Allah yolunda cihad ederler, kâfirler ise tağut yolunda savaşırlar" (En-Nisa, 4/76)

Ayetleriyle Müminlere tağut hakkında bilgi vermekte ve tağuta karşı takınmaları gereken tavrı açıklamaktadır. Âlimler de tağut hakkında, ayet ve hadislerden çıkardıkları deliller çerçevesinde yaptıkları yorumlarla bu kavramı tefsir etmektedirler.

Hak yol üzere yürüyen ve yaşam şeklini bina eden insanoğlu; Aklın ve mantığın kabul edeceği delillerle insanlara hakkı kabul ettirmek için uğraşır. Fakat Batıl üzerine yaşam şeklini belirleyenler, kendilerine ve yaptıkları yanlışlara taraftar kazanmak için onlara ulaşabilmeleri lazımdır. Ellerine geçirdikleri her türlü imkânı, kendi fikirlerini yaymak ve toplumu narkoz altın alarak (uyuşturarak), kendi hegemonyası altına çekmeye çalışmaktadırlar. İnsanları kendi yanlarına çekebilmek için onların takip ettikleri yol “şartlandırma yolu” dur. (Bilinçaltı telkinleri ve subliminal mesajlar ilerde yazacağımız makaleler arasındadır.)

“Kırk gün bir insana deli denilse, o insan deli olur (deli olduğuna inanır)” şeklindeki atasözümüz, batıl fikirlerin insan topluluklarına ulaştırılmasında kullandıkları metotlar arasındadır.

İlk insan Hz. Âdem ile başlayan ve kıyamete kadar geçecek süreç içerisinde, fikir ve inançları telkin olarak sadece batıl kullanmamaktadır. Hakkı ve gerçek yolu, Peygamberler de taşıdıkları misyonları ve Cenab-ı Hakkın kendilerine verdiği emirler doğrultusunda kullanmışlardır. İnsanlara ve olaylara kabiliyetleri sayesinde insanlara yön vermiş ve bulunduğu zamanlarda toplulukları yönlendirmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) de, insanlara fikirleri ulaştırabilmek, onları aynı pota içinde yoğurmak ve Batıl zihniyetler üzerine galebe gelmek için yine telkin ve tebliğ metotlarından yararlanmıştır.

Tağuti rejimler ve tuğyancılar tarafından genelde fikri anlamda; şartlanma yolu, telkin metodu ve algı yönetimi 17. Yüzyıl sonlarına kadar kullanıldı ise de; 18. Yüz yıl itibari ile sanayi devrimlerinin, kapitalizm ve sömürü düzenin ciddi anlamda sanayileşerek rant halini dönüşmesi ile, planlı bir şekilde ivme kazanmıştır. Günümüzde ise bu metod modern hale dönüşmüştür.

20 ve 21. Asırda medyayı, parayı ve bunlara bağlı olarak insan gücünü eline geçiren “ırkçı emperyalizm, diğer adıyla Siyonizm” sahip olduğu bu güçlerle dünya yüzeyinde eline geçirmediği ülke kalmamış gibidir. Önce Avrupa’da daha sonra ABD’de varlığını ve hegemonyasını güçlendiren bu güçler, ABD yönetiminde işbirlikçi adamlarıyla ABD’ye sahip olmuş, sonra bu gücüde kullanarak bütün dünya üzerinde söz sahibi olmuştur.

Bu güç nedir?

Bu güç medyadır…

Medya Nedir?

Medya, Latincede ortam, araç anlamına gelen ‘’medium, media” kelimesinin türemesinden gelen bir kavramdır. Türkçemize kazandırılan bu kelime Basın-Yayın kelimelerini de içine alarak ‘’Medya’’ olarak oturmuştur. Türkçemizdeki karşılığı tam olmasa da;

‘’Kitle iletişim araçlarının tamamına…’’ Medya denir.

Her türlü bilgiyi, eylemi, bireye veya bireyleri oluşturan topluluklara aktarma, algı yönetimi oluşturma, kitleleri yönlendirme, maniple etme, gerçekleri ifşa veya gizleme, bilgilendirme, eğitme, eğlendirme, gibi vasıflardan oluşur.

Hitap ve veriş şekli 2 ana organ olan göze ve kulağa hitap eder. Bu iki organı da kullanarak 3. asıl ve tehlikeli bir boyut olan subliminal teknolojisini de kullanarak bilinçaltına çalışır. Asıl tehlike ve silah gibi kullanılan da budur. (ilerleyen zamanda makalelerimiz de bu konular işlenecektir.)

Medya halkın sesi, gözü, kulağı mıdır? Yoksa toplumdaki güçlü ve baskın grupların sesini duyuran, deyim yerinde ise onların borusunu çalan, bu güçlerin eli-kolu olarak faaliyet gösteren güdümlü araçlar mıdır? Halkın sesini siyasi elitlere ve karar verme sürecini kontrol altında bulunduran güçlere duyurma işlevini mi yerine getirir? Yoksa toplumdaki etkin güçlerin vazgeçilmez ve çok güçlü silahları olarak, toplumun sosyal-ekonomik problemlerini maniple edip, geniş halk kitlelerinin ilgi, dikkat ve enerjilerini başka alanlara kanalize etme görevlerini mi icra ederler? Kuşkusuz bütün bu türden sorulara farklı insanlar, farklı cevaplar vereceklerdir. Fakat şurası çok açık bir gerçektir ki, medya çok önemli bir toplumsal güçtür. Bunun içindir ki bu gücü kimi zaman iktidarlar kendi lehlerine kullanmak istemiş kimi zaman da kendilerine karşı gördüklerini engellemek istemişlerdir.

Bu da sansür sorununu ve halkın bilgi alma özgürlüğüne müdahaleyi beraberinde getirmiştir. Bu bütün ülkelerde karşılaşılan bir sorundur. İktidarlar çeşitli yasalarla bunu yasallaştırma yoluna gitmişlerdir. Yasalara rağmen ne kadar uygulanabilmiştir. Bu da garip bir durumdur.

Bir sonraki yazımızda ‘’Medya Nedir’’ konusuna detaylı bir şekilde devam edeceğiz.

Selam ve dua ile...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.