Haberin Kapısı
2016-10-30 19:53:17

Kaysısı ve Tarihi Süreci

Ramazan Peri

perimedya@gmail.com 30 Ekim 2016, 19:53

Türkiye ve Dünya kayısı üretiminde Malatya ismiyle adeta özdeşleşmiş nadide kentlerden birisidir. Yaşadığımız Dünyada ve Anavatanımız Türkiye’de de İllerimiz ürünleri ile ünlenmiştir. ‘’Rize denilince Çay’’, ‘’Aydın denilince İncir’’, ‘’Gemlik denilince ‘’Zeytin’’, Anamur denilince  ‘’Muz’’, Amasya denilince ‘’Elma’’, Diyarbakır denilince ‘’Karpuz’’, Malatya denilince de “Kayısı” akla gelmektedir.

Meyvecilikte, Malatya'nın sembolü haline gelen "Kayısı" yöremizin ekonomisinde, çok önemli bir yer tutar. 7 milyon üzerinde Kayısı ağacının olduğu tahmin edilen ilimizde ortalama 500 bin ton yaş kayısı ile Dünya yaş kayısı üretiminin %20’sini, Türkiye kayısı üretiminin % 60'ını gerçekleştiren ilimiz, üretilen yaş kayısıdan son yıllarda ortalama 120 bin ton kuru kayısı elde etmektedir. Türkiye’nin, toplam kuru kayısı üretiminin %90'ını, ihracata yönelik kuru kayısı üretimin de ise, nerdeyse tamamını karşılamakta olan İlimiz, Dünya kuru kayısı üretiminin %80’nini Malatya tek başına yetiştirmektedir. Malatya’nın iklimi, toprağı ve suyu kaysıya farklı bir lezzet katmaktadır. Kayısı, coğrafik olarak dünyanın belli kesimlerinde Avrupa, Orta Asya, Amerika ve Afrika kıtalarına yayılmış ve burada yetişme alanları bulmuştur. Dünya yaş ve kuru kayısı üretiminde Türkiye birinci sıradadır. Türkiye’yi İspanya, İtalya, İran Fransa, Yunanistan ve ABD izlemektedir. Fas, Pakistan, Suriye, Çin, Güney Afrika, Macaristan, eski Yugoslavya, Romanya, Avustralya’da üretim yapılsa da çok düşük seviyededir. Kuru kayısıda ise, İran ve Pakistan önemli üretici ülkeler olup ileride dünya kayısı ticaretinde rakibimiz olabilecek potansiyel ülkeler konumundadır.

Dünya yaş kayısı üretiminin yaklaşık % 20’inin üretildiği Ülkemizde, başta Malatya olmak üzere, Elazığ, Erzincan, Iğdır, Mut, Antakya Nevşehir ve Niğde bölgelerinde yetişmektedir. Akdeniz ve Ege bölgesindeki üretim genelde erkenci kayısı yetiştiriciliği için son derece uygun ekolojik yapıya sahiptir. Öyle ki Mayıs başlarında sofralık Kayısı manavlarda, pazarlarda satılmaya başlar. Türkiye’de kayısı üreten illerden Malatya, Elazığ, Nevşehir ve Niğde kurutmalık, diğer iller ise sofralık amacına yönelik üretim yapmaktadırlar. Son yıllarda Malatya’ya iklimi ve ekonomisiyle kendisini yakın bulan Kahramanmaraş’ın Elbistan, Elazığ’ın Baskil, Sivas’ın Gürün ve Adıyaman’ın Gölbaşı ilçelerinde kuru kayısı üretimine yönelik çok sayıda “kapama kayısı bahçesi” kurulmaya başlanmıştır. Malatya İlimiz Kayısı üretiminde ekolojik ve toprak özellikleri nedeni ile kayısı yetiştiriciliğine son derece müsaittir. Kayısı üretimi, İlimizin tamamında yapılmakla birlikte özellikle Darende, Akçadağ, Merkez ilçe, Hekimhan, Battalgazi, Doğanşehir, Kuluncak ilçe ve köylerinde ön plana çıkmaktadır. Malatya’da yetiştirilen kayısılar tat ve aroma açısından diğer bölgelerde yetiştirilen kayısılara göre üstün kalite özelliği göstermektedir.

Kayısı ağacı, 2 ila 10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz, yaprakları uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekleri beyaz veya pembe renkli olup, yapraklarından daha önce meydana gelirler. Meyvelerinin üzeri hafif tüylü olup, sarımsı ve açık turuncu renkte ve eriksidir. Eti sulu, güzel kokulu, tek ve sert çekirdekli, tatlı meyvesine, Malatya çevresinde halk arasında Arapçadan gelen ‘’Mışmış’’ Türkiye genelinde ‘’Kayısı’’ Dünya piyasalarında ise ‘’Apricot’’ adıyla anılan Kaysının yabanisine ise ‘’zerdali’’ adı verilir. Zerdali ve Kayısı, erken olgunlaşan bir meyve olduğu için Latince erken gelişmiş anlamında Abrikosas sözcüğüyle tanımlanır.  Apricot, Zerdali veya Kayısı, bilimsel adlarının aksine Türkistan, Orta Asya, Kuzey Batı, Çin Setti’nin bulunduğu Kuzey ve Kuzeydoğu Çin’in dağlık alanları ile Mançurya’da çok geniş bir bölgenin anavatanı olduğu sanılan bir meyvedir. Kayısı Çin’de M.Ö. 3000 sene öncesine kadar bilinmekteydi. Hinjiang Otonom Bölgesindeki Tyan-Şan Dağları, Orta Asya’da Cungar ve Zailiy Dağlarında ise yabani kayısılar doğal olarak yetişmekte ve kayısı ağaçları yabani olarak ormanlık halinde bulunmaktadır. Bu bölge Papurius Armeniaca Lam’ mın ikinci vatanı olarak kabul edilmektedir. Büyük İskender’in (M.Ö. 330-323) Asya seferleri sırasında İran ve Trans Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya getirildiği söylense de yaptığımız araştırmalarda İskender’in Asya Seferleri’nden çok daha uzun yıllar önce kayısının Anadolu’da yetiştirildiğini göstermektedir. “Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu’sunun Florası” adlı kitabın yazarı ‘’Prof. Dr. Hayri Ertem’e göre’’, Yozgat’a bağlı Boğaz köyde bulunan M.Ö.1650-1200 yıllarında Hititlere ait bir arazi vakıf tabletin de Tiuatapara adındaki bir şahsın 42 adet ‘’Hashur Kurra’’ ismiyle anılan kayısı ağacının olduğundan bahsedilmektedir. Yine diğer bir tablette ise üzüm, incir, elma ve kayısı ağaçlarının tahrip edilmesini önlemek için Hitit ekonomisindeki öneminden dolayı kanun çıkarılmasından bahsedilmektedir. Her iki tarihi bilgiye göre de kayısının Anadolu’da yaklaşık 3000 yıldan fazla bir geçmişinin olduğunu göstermektedir. M.Ö. 3000-1000 yılları arasında konuşulup yazılan Sümer dilinin yerini alan Mezopotamya’daki Akadça çivi yazı tabletlerinde ise kayısının adı ‘’Armannu’’ olarak geçmektedir. Asurca ‘’Yukarı ülke, yukarı Canip’’anlamlarına gelen mana taşımaktadır. Bu da Anadolu’da kayısının varlığını belgelemektedir. Kayısı’nın Anadolu’dan Batı ülkelerine yayılışı ise M.Ö. I.yüzyılda, Romalıların Anadolu’yu istilası sırasında, Ermeni tüccarları tarafından, önce İtalya’ya, sonra Yunanistan’a götürülmüş ve oradan da Avrupa’nın bazı ülkelerine ulaştırmışlardır.

Malatya İlimizde kayısının tarihi süreci fazla bilinmemekle birlikte yazılı kayıtlarda, 1655 yılının ilkbahar aylarında Malatya’ya gelen ünlü seyyah Evliya Çelebi, Malatya’dan bahsederken şehirde, 53 bin kişinin yaşadığını 7.800 meyve bahçesinin bulunduğunu ve bu bahçelerde yedi kayısı çeşidinden bahsetmektedir. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde “Kırmızı, Sarı, Mışmış, Beyaz, Bey, Sulu ve Etli’’ adlarında yedi çeşit sulu kayısısı olur ki, bağdan şehre seleler ile güçlükle getirilir. Biraz incinse suyu kalmaz. Her bir kayısı kırk-elli dirhem gelir. Zerdalisinin hesabını Allah bilir. Çokluğundan ‘’Pekmez ve Pestil’’ yapılıp diyar diyar yüklerle taşınır.” diye bahseder. Diğer taraftan 1617-1693 yılları arasında yaşamış olan Malatyalı Niyazi Mısri, şiirlerinde meyve ağaçları ile donanmış Asbuzu’nun “Cennete benzeyen çok güzel bir doğa parçası” olduğundan bahseder. Alman Genelkurmay Başkanlığı da yapmış olan Helmuth Von Moltke, Osmanlı Ordusu’na çağdaş eğitim yöntemlerini öğretmek üzere 1838 yılında Nizip Savaşına da katılmak için geldiği Malatya’da; kayısı, ceviz, erik, armut, elma ve dut ağaçlarıyla dolu Asbuzu’nun görülmemiş güzellikte bir yer olduğundan söz etmektedir. Meyveciliğin ve kayısının Malatya için önem kazanması Cumhuriyetin ilanı ile başlamaktadır. Malatya’nın yerli tüccarlarından “Hacı Sadi Oğullarından Mahmut Nedim” 1923 yılında kayısıyı uzun süre bozulmadan bekletmenin yollarını arayarak deneylere girişir. Sonunda kükürtleyerek kurutmanın yolunu bulur. Kayısının uzun süre dayanması parlak rengini koruyarak albenisinin artmasıyla ilgi çeker ve bunu çevresindekilere de öğretmeye başlar.

Ülkemizi bir ağ gibi sarmaya başlayan demiryolunun 1933’de Malatya’ya gelmesiyle birlikte kayısının ekonomik önemi de artmaya başlar. Malatya’da haftalık Yeni Malatya gazetesinin 3 Temmuz 1930 tarihli sayısında kayısı ile ilgili önemli bir bilgi bulunmaktadır. Gazetenin bir sütununda Osmanlının son ve yeni Malatya’nın ilk Belediye Başkanı olan Hasan Derinkök’ün bahçesinde yaptığı aşıyla halk tarafından Hasanbey adı verilen kayısının bir tanesinin 23 dirhem, 16 tanesinin ise bir okka geldiğinden bahsedilmektedir.

1937 yılında Türk-Alman İşbirliği ile bugün ki Meyvecilik Araştırma Enstitüsünün yerinde “Kayısı Üretme İstasyonu” kurulur. Bu istasyon bölgedeki meyve tür ve çeşitlerinin ıslahı ile birlikte ucuz ve kaliteli fidan dağıtımı yaparak Malatya’da meyveciliğin gelişmesinde önemli bir görev üstlenir. Fakat 1937, 1941, 1944 ve 1951 yıllarında meydana gelen şiddetli kış ve ilkbahar donları kayısı ağaçlarına önemli zararlar verir ve Malatya kayısıcılığını olumsuz yönde etkiler. Kayısı ağaçlarının dondan zarar görmesi ve kuru kayısının para etmemesi üzerine kayısı üreticileri 1960'lı yılların başında kayısı ağaçlarını sökerek yerine elma fidanı dikmeye, sebze yetiştiriciliğine önem vermeye başlarlar. Ancak 1970’li yılların ortalarında kuru kayısı ihracatının artması ve ekonomik önem kazanması ile birlikte yeniden kayısı tarımına dönülmeye başlanır. Malatya'da kayısı ağacı sayısı, yaş ve kuru kayısı üretimi 1980'li yıllardan sonra büyük bir artış gösterir. 1934 Yılında 552 bin olan kayısı ağacı sayısı 1998 yılında yaklaşık 12 kat artarak 6,5 milyona, kuru kayısı üretimi ise 900 tondan 77 bin tona yükselir.

Devam Edecek;

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.