Haberin Kapısı
2016-04-10 18:08:47

Necmettin Erbakan ‘’Kıbrıs Barış Harekatı"

Ramazan Peri

perimedya@gmail.com 10 Nisan 2016, 18:08

15 Temmuz 1974’tarihinde, Kıbrıs’ta sürpriz bir gelişme olmaya başlar. Yunanistan’daki Amerikancı faşist albaylar cuntasından cesaret alan EOKA’cı Samson bir darbe yapmış ve ENOSİS’e doğru ilk adımı atmıştı. Hedefleri ise Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktı. Her gün birçok soydaşımız Rumlar tarafından öldürülüyordu. Dönemin Genel Kurmay başkanı Semih Sancar sürekli hükümetle görüşmeler yapıyor ve askeri istihbarattan gelen bilgilere göre Kıbrıs’ta yaşanan Rum vahşetine dur demek için bir an önce müdahale yapılması gerekiyordu.

            Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Başkanlığında Toplanan Milli Güvenlik Kurulu’na, MSP’den Başbakan Yrd. Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk’te katılır. Değerlendirme yapılırken Oğuzhan Asiltürk;

            ‘’-Adaya derhal çıkartma yapılarak, yeşil hat tutulmalı.’’ der. Korutürk ve Ecevit şaşkındır. Erbakan’da çıkartma konusunda ısrar eder. Ecevit ise, diğer garantör devlet olan İngiltere ile birlikte hareket edilmesinden yanadır. Bu görüşünde ısrar eden Ecevit;          

            ‘’-Bu ziyaretten zarar gelmez, üstelik batılı Devletlere çıkartma yapmayacağımız konusunda kanaat gelir.’’ Sözleri güvenlik kurulundaki heyete makul gelir. Ve Londra’ya gitmesine karar verilir.  O sıkıntılı günlerde Amerika, İngiltere başta olmak üzere, birçok ülke Türkiye’nin böyle bir harekât yapmasına karşıdır. Ancak barış harekâtına, Ecevit’te karşıdır. Ecevit yanlış bir şey yapmasın diye, Oğuzhan Asiltürk de Ecevit’in yanında gönderilir. Dönemin Genelkurmay başkanı Semih Sancar da bu uğurlama törenindedir. Törenden hemen sonra, Erbakan’a özel bir görüşme yapalım der. Esenboğa hava limanında Genelkurmay başkanı Semih Sancar paşa ve uğurlamaya gelen komutanlarla, bir odada görüşmeye başlanır. Semih Sancar paşa Erbakan’a;

            ‘’ -Sayın Erbakan, sizler şuandan itibaren Başbakan vekilisiniz. Kıbrıs’ta büyük katliamlar yaşanıyor. Sayın Ecevit’in Londra’dan dönmesi uzun zaman alacaktır.   Başbakan vekili sıfatı ile bizlere hareket emrini verirseniz biz çıkarma için hazırlık yapabiliriz, harekât emrini verebilir misiniz’’ diye sorar. Erbakan ise zaten böyle bir şey bekliyordu;

            ‘’-Evet,  harekât emrini verebilirim. Nasılsa İngilizler harekât talebimizi reddedecekler, biz beyhude vakit kaybetmeyelim, Cuma sabahı mübarek sabahtır.’’ der. Tekrar söz alan Sancar paşa;

            ‘’-Allah sizden razı olsun. 13 senedir haysiyeti, Makaryos tarafından rencide edilen bir ordunun kumandanıyım. Bu günleri de Allah bize gösterdi…’’der ve devam eder;

            ‘’Ama Sayın Hocam, şimdi ben çıkartma gemilerimize hareket emri versem onlar ancak cumartesi sabahına adaya erişebilirler. Çünkü eski tank motorları monte ettik. Saatte beş altı milden fazla sürat yapamazlar.’’ Der. Erbakan Cumartesi sabahına da razı olur. Semih Sancar paşanın bir korkusu vardır. Erbakan’a;

             ‘’- Efendim daha öncede bu tür harekât emirleri verildi ancak harekât yapılmadan geri alındı. Bu kez geri alınmamalı, Geri almamak ve kesinlikle çıkarma yapmak üzere verilmeli. Bir kez daha geri alınırsa askerlerin morali bozulur, Kıbrıs tümü ile elimizden gider .” der. Daha önce 1963 ve 1967 de bir kaç kez Kıbrıs’a çıkarma emri verilmiş ve dış baskılarla bu karar geri alınmıştı. Sancar Paşa bunları biliyordu. Kıbrıs harekâtı hava, kara ve deniz olmak üzere birçok harekât unsurunu içinde barındırıyordu. Erbakan, Semih Sancar’a harekâtın teknik açıdan rahat yapılabilir mi diye sorar. Toplantı da yer alan Komutanlardan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan söz alarak;

            ‘’- Sayın Erbakan hiç merak etmeyin ben Karadenizliyim,  denizi ve denizcilik tarihini çok iyi bilirim. Sadece Türk Deniz Kuvvetlerinin Kıbrıs’ı alma imkânı var. Biz takalarla, kayıklarla bile adaya çıkarız. Ama yeter ki eskiden olduğu gibi yan yoldan geri çağrılmayalım’’ der.  Erbakan bunun üzerine rahatlar ve hemen gereken talimatları verir ve Türk Silahlı Kuvvetleri hemen hazırlıkları yapmaya başlar. Ecevit Londra’da İngilizlerle birlikte Kıbrıs’a çıkarma yapalım diye görüşmeler yaparken, Türk Silahlı Kuvvetleri çoktan çıkarma hazırlığına başlamıştır.

            Sayın Bülent Ecevit büyük umutla gittiği İngiltere’den 19 Temmuz 1974 Cuma günü eli boş dönüyordu. İngilizler, Türkiye ile birlikte çıkarma yapmayacaklarını söylemiş, Ecevit büyük umutla gittiği Londra’dan, hayal kırıklığı içinde Türkiye’ye dönmüştü. Ecevit’i Türkiye’ye döndükten sonra hava limanında karşılayan, Erbakan harekât emrini verdiğini söyleyince Ecevit şok olmuştu. Şaşırmış ve paniğe kapılmıştı.

            ”-Dünya ne der? Bu çıkarmayı dünyaya nasıl anlatırız.” Diye titreyerek endişesini dile getirir. Ecevit’e cevaben Erbakan;

            ‘’-Sayın Başbakan her şey kontrolümüz altında hiç endişe etmeyin’’  der.

            Aynı gün toplanan Bakanlar Kurulu’nda konuşan başbakan Ecevit;

            ‘’-Çıkartma yapmaktan başka çare kalmadı, İngilizlerin Cevabı menfi.’’ der ve çıkartma kararı, bakanların tamamı tarafından imzalanır.

            20 Temmuz 1974’te, Türk Silahlı Kuvvetleri Kıbrıs Barış Harekâtı’na ‘’Atilla Harekâtı’’ kod adıyla 06.15’de yaptığı hava indirme ve Girne sahilinden yapmış olduğu çıkartma ile başlar. Operasyonun devam ettiği sürecte, ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Türkiye’yi çok zor durumda bırakan askeri ambargo kararları alırken, başta İran olmak üzere Pakistan, Afganistan ve Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye yardım sözleri gelmeye başlar. O günlerde zor şartlar altında olan Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ise, Türkiye’ye jet yakıtlarının tükenmesinden dolayı jet yakıtı ve cephane yardımı yapar. Günün ilerleyen saatlerinde BM Güvenlik Konseyi toplanmış 353 sayılı kararla ‘’Müdahaleye derhal son verilmeli’’ şeklinde Türkiye’yi uyarırken, Ecevit gece yarısı bakanları acil toplantıya çağırır. Ecevit, Semih Sancar’la görüştüğünü ve adeta Erbakan’a yalvararak;

             ‘’derhal ateşkes kararı alalım.’’ der. Erbakan celallenerek;

            ‘’-Ateşkes de ne demek? Biz bundan çok daha büyük işler başarmış bir Milletin mensuplarıyız. Hem siz nasıl olur da benimle istişare etmeden, Sancar Paşa’ya ateşi keseceğimizi söylersiniz? Bu Hükümet ortak hükümettir. Anayasa’da iki adet başbakanlık makamı olmadığı için, siz başbakansınız. Ama benden ve bizim arkadaşlarımızdan izin almadan ateş keseceğiz diyemezsiniz.’’ der. Ecevit ise BM Güvenlik konseyi, harekâtla ilgili ateşkes kararı aldı. Üye sıfatı ile buna uymamız gerekir demesine rağmen, Erbakan;

            ‘’-Neden uymak zorunda olalım, şu beğenmediğimiz İsrail, Birleşmiş Milletlerin 100’e yakın kararına rest çekti de ne oldu? Biz o kadar yok muyuz? Kesinlikle böyle şey olmaz. Hareket devam edecektir.’’ der. Erbakan, aslında Ecevit’i oyalamakta, aslında Kıbrıs’ın tamamını almak istemektedir. Fakat Ecevit’in bunu bilmesine rağmen dış dünyadan çekinceleri vardır. Genelkurmay ile temasa geçilir. Bu arada CHP’li bakanlarda destek verir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar G5 hattına yaklaştıklarını, BM Güvenlik Konseyinin kararına uyacağını ve akşam saat 17.00’de açıklayabileceğini belirtir. Bu konuşmaya rağmen Ecevit, Mecliste sabah saat 10.00’da ateşkes kararı aldıklarını açıklasa da, Genelkurmay harekâtı 17.00’ye kadar sürdürür. Çünkü hükümette arkasında güvenebileceği bir devlet adamı ve Milli Görüş partisi vardır.

            Harekâtın kararlaştırılmasında, başlatılmasında ve başarılmasında başrolü tüm kamuoyunun, Ecevit’e mal etmesine rağmen Prof. Dr. Necmettin Erbakan oynamıştı. Kıbrıs Çıkarması, hareket planında G5 çizgisine 5 günde ulaşılması hedeflenmişken, bu planı Kahraman Askerlerimiz tarafından 3 günde gerçekleştirmişti. Askerimizin, çıkartma sonrası hazırlık yapması ve harekâtın Dünya ülkeleri açısından tepkisini ölçmek için, geçici olarak ateş kes kararı aldırılmıştı. Çünkü hedef belliydi.

            20 Temmuz’da başlayan 1. Harekât, 22 Temmuz’da ateşkes kararı ile sona erdirilirken, 25 Temmuz 1974’de, Cenevre’de başlayan taraflar arasında barış görüşmeleri, 30 Temmuz’da imzalanan ve daha çok Türk tarafının isteklerinin öne çıktığı bir protokolle sona ermişti. Yunan tarafı Protokole bağlı kalmak niyetinde değildi.

            Türkiye’nin, Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Konferansta özetle Kıbrıs’ın %38’ini kapsayacak federasyonu savunuyordu. İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanları ise, bunu kabule yanaşmayıp zaman kazanmak için, çeşitli oyunlara başvurdular. Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros ile Rum Yönetimi Temsilcisi Klerides, öneriyi hükümetleri ile temas edebileceklerini belirterek 32 saat süre isterler. Rum tarafı 1. Cenevre Konferansı sonunda imzalanan Protokole uymadıkları gibi yeni katliamlara da girişmişlerdi. 2. Cenevre Konferansı başlarken Rum ve Yunan ikilisi uzlaşmaz bir tutum sergilemiş, çeşitli oyunlarla zaman kazanmak istiyorlardı. Yunan ve Rumların istediği bu sürenin askeri hazırlıklar için vakit kazanmayı öngördüğünü anlayan Turan Güneş, 13 Ağustos akşamı, Konferansı terk ederek,  Ankara’ya “Ayşe’nin tatile çıkabileceğini” bildirir. Bu bir şifredir. Bu durum karşısında Türkiye’nin müdahaleden başka bir seçeneği kalmamıştır.14 Ağustos 1974 tarihinde geç saatlerde 2. Barış harekâtına başlanır.

            Türk Silahlı Kuvvetleri, 16 Ağustos’ta biten Üç günlük harekât sonucunda, Türk Silahlı Kuvvetleri önceden hazırlanan plan çerçevesinde Magosa, Lefkoşa Omorfo hattını tutmayı başarmıştı. 1. Barış Harekâtında ele geçirilen 130 km2’lik alan 2. Barış Harekâtıyla 4000 km2’yi bulmuştu. Yunanistan’ın acil toplanma çağrısı üzerine toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ateş-kes çağrısına taraflar 16 Ağustos saat 16.00’da uyarak harekâtı durdururlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin emniyetine ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek sahayı içine alan bugünkü hudutları çizilir. Her iki harekâtta da 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs halkından insan şehit olmuştur. Bu harekâtla Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın amacı, Kıbrıs’ı tamamen almak veya en azından Peygamber Efendimizin Halası, Hala sultanı kendi sınırlarımız içinde tutmaktı. Ecevit’e rağmen bunu gerçekleştiremez.  Her şeye rağmen Kıbrıs Türk barış harekâtıyla adadaki varlığımızı ve ulusal çıkarlarımızı korumuştu.  Rum ve Yunan ikilisinin baskı ve tehditlerine dur denmiş ve kendi vatan toprağımıza, hak iddia edebileceğimiz bir sınıra kavuşmuştuk.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.