Haberin Kapısı

Şeyh Seydâ (KS) El-Cezerî'nin, "Mürşide Teslimiyet" Konusunu İzahı

TASAVVUF

Şeyh Seydâ, nasıl ki İslam dinine giren bir Müslümanın Allah’a teslimiyeti gereklilik arzediyor ve dinin bir gereği olarak kabul ediliyor ise; tarîkat yoluna giren, bir şeyhe intisap eden müridin de bu yoldan istifade edebilmesi için şeyhine teslimiyetinin şart olduğunu belirtmiştir.

Teslîmiyet, Arapça’da “teslim olmak, boyun eğmek” anlamlarına gelir. Terim olarak “bir kimsenin Allah’ın emirlerine boyun eğmesi, hoşuna gitmeyen işler için itiraz etmemesi, kazâyı rızâ ile karşılaması” demektir. [1] İslâm ve selâm ile aynı köktendir.

Bazı mutasavvıf ve sûfîler tasavvufun tanımını bile teslimiyet kavramıyla yapmışlardır. Bu tanımlardan bazıları şunlardır:

Ruveym (ö. 303/915): “Tasavvuf nefsi murâd-ı İlâhîye teslim etmektir Ebu’l-Hüseyn Müzeyyin (ö. 328/939) “Tasavvuf Hakk’a boyun eğmektir.”

İbn Hafif (ö. 331/942) “Tasavvuf Takdîr-i ilâhîye sabır. Allah ’tan gelen rızâ ile çöller ve yollar aşmaktır.” [2]

Şeyh ile mürid arasındaki irtibatı sağlayan ilkelerden biri de teslîmiyetdir. Bu teslîmiyeti açıklayan en önemli tâbirlerden biri “gassal önünde meyyit gibi olmak” tâbiridir. [3-1-2] 

Şeyh Seydâ gerek kendi yaşadığı zaman da gerekse bütün zamanlarda en sağlıklı ve selâmetli yolun Allah’a sığınmak ve teslim olmaktan geçtiğini belirtmiştir. Dinî ve dünyevî işleri Allah’a ısmarlamak gerektiğini ifade etmiştir. [3-4]

Şeyh Fahreddin Arnâsî’ye yazmış olduğu bir mektupta; “açlık, nafaka ve rızık endişesi yasaklanan bir endişedir. Bu konu ancak ölünün kendisini gassalin eline teslim ettiği gibi kendisini Allah ’a teslim eden kişilerce anlaşılmaktadır. Ancak bunu yapan kişiler de çok azdır." diyerek teslimiyeti açıklamıştır. [5]

Tevekkül kavramı da teslimiyeti içine alan daha geniş ve kapsayıcı bir terimdir. Gerek âyet-i kerimelerde gerekse hadis-i şeriflerde tevekkül ve teslimiyet kavramları çokça tavsiye edilmiş ve hatırlatılmıştır. Mektuplarında da bu ayet ve hadislere yer veren Şeyh Seydâ: “takva, rızık sebeplerinin en kuvvetlisi, akıl edip tevekkül edenler için, en geniş kapısıdır diye belirtmiştir. Yine o; “Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” âyetini hatırlatmıştır. Hazreti Peygamber (s.a.v.)’in belirttiği gibi hakiki mânâda tevekkül edilseydi, kuşların rızıklandırıldığı gibi rızıklandırılacağımızı da belirtmiştir. [6]

Halifesi Şeyh Muhammed Beşir’e yazmış olduğu bir mektupta; teslimiyet konusunda terakkî etmeyi Allah’tan niyaz etmiş. Bunun derecesini de ölüm derecesi olarak belirtmiştir. Yıkayıcının elindeki meyyit gibi olmalı, itiraz edilmemelidir demiştir. Ancak bu derece teslimiyet ehlinin çok az olduğunu hatta yok denilse yanlış sayılmayacağını ifade etmiştir. Bu düşüncesine en kuvvetli delil olarak da bazı kişilerin iyilik ve takva üzere yardımlaşmaktan sakınmalarını dilenciliğe meyletmelerini göstermiştir. [7]

Şeyh Seydâ, nasıl ki İslam dinine giren bir Müslümanın Allah’a teslimiyeti gereklilik arzediyor ve dinin bir gereği olarak kabul ediliyor ise; tarîkat yoluna giren, bir şeyhe intisap eden müridin de bu yoldan istifade edebilmesi için şeyhine teslimiyetinin şart olduğunu belirtmiştir.

Fatih Musa ELMALI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ 2019

----------------------------

[1] Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 654.

[2] Yılmaz, Tasavvuf Mes’eleleri, s. 157, 158.

[3] Yılmaz, Tasavvuf Mes’eleleri, s. 160.

[4] Farkınî, Mektubat, s. 133.

[5] Farkınî, a.g.e. s. 145.

[6] Farkınî, a.g.e. s. 146.

[7] Farkınî, a.g.e. s. 188.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.