Haberin Kapısı
2021-09-04 10:38:54

Uzaktan veya Çevrimiçi Eğitim

Doç. Dr. Süleyman Doğan

dogansuleyman1@hotmail.com 04 Eylül 2021, 10:38

Uzaktan öğretim öğrenen merkezlidir. Yüz yüze ilişkinin sağladığı öğretici otoritesi büyük oranda ortadan kalkar. Bu otorite ile yüzleşmek istemeyen öğrenciler senkron yayınlarda kameralarını açmak istemezler. Uzaktan öğrenenler, genel olarak üzerinde bir öğretici gözetimini daha az kabullenme eğilimindedir. Yüz yüze öğretimde de bazı öğrenciler arka sıralara yerleşirler ama baskın hissiyat gözden uzak olmak değildir. Uzaktan öğretimde öğrenen öğreticiyle arasına daha fazla mesafe koyar.

Uzaktan öğretimde tüm öğretim materyali bilgisayarlara yüklendiği için öğrenen doğrudan bir insandan değil daha çok asenkron sistemlerde birebir makineden, senkron sistemlerde de makine aracılığı ile öğrenmektedir. Bu makineler, birer aracı olmanın ötesinde eğitimde temel öğrenme kaynağı haline gelmektedir. Beden dili, duygusal etkileşim, örtük öğrenme büyük oranda yok olmaktadır. İnsanoğlu bu tür bir değişimi ilk olarak kitaplardan öğrenmeye başladığında yaşamış, zamanla ona alışmış, hatta kitaplarla arasında bir ünsiyet oluşturmuşken uzaktan eğitimle birlikte makinelerin hem insan hem de kitapların yerini almaya başladığı yeni bir evreye geçilmiştir. Kuşkusuz buna da uyum sağlanacaktır.

Uzaktan öğretimin öğrenme becerileri iyi gelişmiş, zaman yönetimini iyi yapan, kendi kendisini iyi motive eden öğrenenler lehine imkânlar sunduğunu, bu özelliklere sahip bireylerin her toplumda çoğunluğu oluşturmadığını, bu nedenle de geri kalanlar için tedbir alınmaması durumunda her bir kademe için ortalama öğrenmenin hem kapsam hem de derinlik olarak gerileme riskinin daha yüksek olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Eğitim ortamının karşı karşıya kaldığı bu yeni meydan okumaların hem yüz yüze hem de uzaktan öğretimde yeni bir pedagojiye ihtiyaç hissettirdiği söylenebilir.

Tost Yiyen Test Çözen Gençlik!

Türk eğitim sistemi içinde başarının şartı sınav ile ölçülür. Tost yiyen test çözen gençliğinin kimliğini ve kişiliğini adeta 2T (Tost ve Test) belirler. Günümüz eğitimi belki fertteki gücü işlenebilir kılıyor, verimi arttırıyor, ama onları daha insanı yapmıyor. Bugün dünyada batı merkezli uygulanan eğitimin amacı daha erdemli, daha insancıl ve daha yardımsever insanlar yetiştirmeye değil, daha çok verim almaya, sanayinin çarklarının daha hızlı dönmesine göre ayarlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında eğitim felsefemiz yeniden gözden geçirilerek sorgulanmalıdır.

Nasıl bir eğitim!

Eğitim, her insan için ömür boyu devam eden bir ihtiyaçtır. Evet, ama nasıl bir eğitim? Böyle bir sorunun hâlâ zihinlerimizi meşgul ediyor olması, eğitim sistemi veya modeliyle ilgili arayışların sürdüğü anlamına gelir. Ülkemizde uzunca bir süredir yamalı bohça misali sürekli değiştirilerek sürdürülen mevcut eğitim sistemi nesil yetiştirme anlamında yetersiz kalmaktadır. Nitekim mevcut eğitim sistemiyle yetişen nesillerin bir kısmı bırakınız ülke ve milletine bağlılığı; onlara karşı ihanet içinde dahi olabilmektedir. Milli eğitim; bakış, duyuş, düşünüş, algılayış, yaşayış millî bağların bütününü kazandırmak demektir. Bu yapılmazsa öğretim kişiliksiz, kimliksiz ve köksüz bireylerin yetişmesine hizmet eder.  İdea ve idealimizdeki yerli ve milli eğitimin temel mantığı açık ve net olmalıdır.

Devşirme eğitim modelleri!

Özü itibariyle yerli ve milli ihtiyaçlar göz önünde tutularak hazırlanan bu eğitim modeli, Yeni Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlarından birisine cevap verebilecek kıvamdadır. Bugüne kadar sağdan soldan, o ülkeden bu ülkeden devşirilen eğitim modelleri, ülkemizin eğitim sistemine çare olamadığı gibi, nesiller arasında uçurumlar da oluşturmuştur. Yeni modelimiz teknik ve yöntem açısından evrensel uygulamalara açık olmakla birlikte ruh ve felsefe bakımından bize ait olacaktır. Milletimizin en başta inanç değerleri olmak üzere kültür ve medeniyetimiz gerçek referanslarımızdır. Köklerine bağlı, her türlü yeniliğe açık nesiller yetiştirmek en büyük hayalimizdir. Kökleri mazide, gözleri atide olan nesiller ise, ülkemizin en gerçek ve en güçlü potansiyelidir.

Üniversiteye Giriş Sınavı

Sınavdan sınava koşan gençlik düşünce melekesini bir nevi devre dışı bırakarak ailelerine mutlu etmek için kazanmaya odaklanıyor. Aileler ise çocuklarının iyi para getiren meslek sahibi olmaları için her türlü maddi ve manevi yardımı çocuklarından esirgemiyorlar. Ancak bu koşuşturmaca ve hırs ileride çocuk ve ebeveynlere psikolojik bir takım rahatsızlıkları da beraberinde getirebiliyor.

Başarının ölçüsünü sadece test sınavlarıyla belirlendiği ve meslek edinildiği ülkemizde eğitimle ilgili sıkıntımız hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençler tost yemeye ve test çözmeye devam edecekler. Dileğimiz ve istediğimiz odur ki insanın geleceği birkaç saatlik test sınavına kurban edilmesin. Yepyeni sınavsız yeni bir eğitim modeline geçilerek öğrenci ve ebeveynler bu stresli ortamdan kurtarılsın. Bugün Almanya test sınavı yapmadan gençlerine nasıl gelecek hazırlıyorsa Türkiye’de bunu yapabilsin!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.