Haberin Kapısı
2015-10-01 16:25:03

Vira Bismillah!

Ramazan Peri

perimedya@gmail.com 01 Ekim 2015, 16:25

Vira kelimesi bildiğim kadarıyla, Ceneviz ve Venediklerin kullandıkları bir lisan olan ‘’Latince’’ bir kelime olarak literatüre girmiş bir kelimedir. Yukarı, almak, çekmek, durmadan, aralıksız, ara vermeden, kesintisiz, sürekli anlamlarına gelen bir kelimedir. Genellikle denizcilerin kullandığı bir kelime olup, Türkçemize geçmiş ve birçok yerde kullanılmaktadır. Başta Almanya ve Rusya’da, bu kelimenin ne anlama geldiğini bilirler. Birçok dilde de kullanılan bu kelimenin, kendi lisanında karşılığı yoktur.

Türkler ve Araplar, Latin denizcilerin tecrübelerinden istifade etmişlerdir. Denizcilikte, bu milletlerden aldıkları kelimeleri de kendi lisanlarında kullanmışlardır. Tabiatıyla bu kelimeleri kullanırken bir nevi Müslümanlaştırmışlardır. Her hayrın başı olan besmeleyi ihmal etmemişlerdir. Örneğin demir alırken sadece “vira” ve demir atarken “funda” dememişler, “vira bismillah ve funda bismillah” emirlerini kullanmışlardır. Hatta deniz askerleri bugün bile atış yaparken sadece “salvo” emrini kullanmaz “bismillah salvo” emrini kullanırlar. Bahriye askerleri, gemi komutanının “bismillah salvo” diyerek atış emrini vermesiyle atış yaparlar. Belki de bu nedenle atışlarda çok iyi sonuçlar alırlar.

"Bismillâhirrahmanirrahim", günlük konuşmalarımızda ve evratlarımızda zikir olarak en çok kullandığımız dini ifadelerimizden biridir. Buna kısaca "Besmele" denir. Besmele, "Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adı ile (başlamak)" anlamına gelir. Besmelenin kısaltılmış şekli "Bismillah" tır. Bu cümle de "Allah'ın adıyla" anlamındadır. Bu sözcükler Allah'ı hatırlamak ve anmak demektir. Yüce Allah, Kur’an- Kerim’de birçok ayette "Besmele “de geçen "Rahman" ve "Rahim" isim sıfatlarıyla insanlara olan sevgisini ve şefkatini ifade etmektedir. Besmele, helâl bir işe başlarken, Allah'ın adını anmak ve bu adla işe başlayarak işin hayırlı ve bereketli olması için dua anlamına gelir. Müslümanın Allah’la rahmet üzerine iş yapacağına, O’nun izin verdiği şekilde davranacağına dair her seferinde sözleşme yenilemesidir. Kur'an-ı Kerim'de Tövbe Süresi hariç, her surenin başında geçen şekliyle, İslam'ın bir şiarıdır, besmele…

Besmele Neml Suresinin 30. ayetidir. Fatiha Suresinde veya diğer bütün surelerin başında geçen besmelenin ayet olup olmadığı konusunda âlimler ihtilaf etmişlerse de, yapacağı işe besmele ile başlayan Müslüman manen şunları söylemektedir;

 “İşime, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum. O’nun emriyle ve O’nun için bu işin başındayım ve O’nun adına teşebbüste bulunuyorum, O’nun emriyle yapıyorum. Çünkü bu başladığım işin tamamlanmasında gerekli olan kuvvet ve kudret O’nun tarafından bana verilmiştir ve O’ndandır. O bana bu kuvvet ve kudreti vermezse ben bu işi tamamlayamam.”

Resulullah (sav) her yaptığı hayırlı işe besmele ile başlamıştır. “Bismillah ile başlamayan her ciddi iş noksandır.” diyerek Müslümanları buna teşvik etmiştir. Yemek yerken, şu içerken bile besmele ile başlanması gerektiğini defalarca dile getirmiştir. Bir hadis-i şeriflerinde Resulullah (sav) buyurdular ki: “Su içerken besmele çekin. Bitirince de Allah'a hamd edin.” (İbnu Abbas) Başka bir hadis-i şerifte de Resulullah (sav) şöyle buyurmuşlardır:

 “Sizden kim bir şey yerse “Bismillah (Allah’ın adıyla)” desin. Bidayette söylemeyi unutmuşsa sonunda şöyle söylesin: “Bismillahi fi evvelihi ve âhirihi (başında da sonunda da Bismillah).” (Hz. Aişe)

Cenabı Allah, bütün güzel ve hayırlı işlerimizde besmele ile başlamayı nasip etsin, amin.

‘’Vira Bismillah’’ kelimelerini bu uzun tariften sonra, bizlerde istedik ki işlerimize böyle başlayalım.

‘’Haberin Kapısı’’

Yaklaşık bir seneden beri düşündüğümüz ve yaklaşık olarak 4-5 aydır üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız ‘’Haberin Kapısı haber Portali’’ projesini nihayet yürürlüğe koyabildik. Camiamız adına bu kararı vermek elbet kolay değildi. Bu sorumluğu almak ve liyakatiyle yerine getirmek her insan gibi, bizimde korkarak alacağımız bir karardı. Camiamız içerisinde, bu işte liyakat sahibi akademik sevide ister Üniversite bünyesinde, ister Medrese bünyesinde birbirinden değerli üstatlarımız bulunmaktadır. Onların destekleri ve duaları eminim doğru yoldan ayrılmadığımız müddetçe üzerimizden eksik olmayacaktır.

Haberin Kapısı ile ilgili çok teknik bilgilere girerek canınızı sıkmayacağım. Basın, yayın ve iletişim kelimelerinin yerini, artık ''Medya’’ kelimesi almıştır. Bununla beraber teknolojinin sürekli geliştiği ortamdan, ilk etkilenenlerden biride medyadır. Biz camiamız adına başta dergi ve türü yayınları düşünmedik değil. Bu tür yayınların külfeti ve zahmeti de cabası. Günümüzdeki ortam artık E-Kitap, E-Bülten ve Haber siteleri ve türleridir. Dijital ortamda hazırladığımız herhangi bir medya ürününüzü, an itibari ile okuyucuya ulaştırılabilmekte, zaman ve bilgi sınırı olmadan, herhangi bir yerden takip edilebilmektedir. Evimizde ve işyerimizde PC ortamlarında, yanımızda taşıdığımız akıllı telefon ve tabletlerde. Yeter ki Network ortamı olsun. Uydu ve baz istasyonlarının yoğun olduğu günümüzde, sanal bir dünya mevcut. Basılı ve yazılı yayınların yerini, sanal ortam tutmaz derlerse de, artık her türlü medyamızı akıllı telefonlar sayesinde cebimizde bile taşıyabilmekteyiz.

Bilinmektedir ki, fertlerin bir araya gelmesiyle toplum değil topluluk meydana gelir. Toplum; aralarında daimi ilişkiler bulunan insanlar topluluğudur. Bundan dolayı bir topluluğun toplum olabilmesi için ortak dine, kültüre, ahlaka ve fikri nizama ihtiyaç vardır.  Bir topluluğu ümmet yapan dinamiklerdir. İslam dini, Kur’an’ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (sav) önderliğinde, Ayet, Hadis ve sünnetleri ile birlikte, icma-kıyasla iktifa eder.

Toplum; Dini, ahlaki ve fikri nizamların değişmesiyle değişir. Yani toplumdaki gayri İslami yaşam şeklinin değişmesi ile o toplum İslami bir topluma dönüşür. İktisadi, siyasi istikrarın olduğu, insanların yaşam standartlarının yüksek olduğu ve zulmün olmadığı zamanlarda o toplumda değişim için insanlarda bir ihsas, bir hareket ortaya çıkmaz. Ancak iktisadi ve siyasi krizlerin yaşandığı, insanların en önemli kıymetlerini yitirdiği, yaşam standartlarının çok düşük olduğu, zulmün zirveye ulaştığı dönemlerde toplumda değişim için keskin ihsasa sahip insanlar ortaya çıkar ve onların öncülüğü ve liderliğinde toplumda köklü bir değişim için hareketler başlar. Dünyanın en büyük düşmanı materyalistler, kapitalistler ve siyonistler değildir. En büyük düşman ahlaksızlıktır. İslam'ın dışında hayat arayanlar ahlaksızlık denilen haslete yakalanacak, her şeyleriyle perişan olacaktır.

Rabbimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir. Müslümanlar bir bütündür. Dil, renk, kavim ayırımının yapılmadığı, bu bütünlüğe ümmet denir. Ümmeti oluşturan bireye İnsan denir. İnsanın yetişmesi doğuştan başlar. İzzet-i nefis doğuştan gelen bir haldir. Sonraki yıllarda çocuğa öyle bir eğitim verilmeli ki izzet-i nefis yerine izzet-i iman geçmeli ve İnsan-ı Kamil olmanın yolunu aramalıdır.

İnsan-ı kâmil, Allah dostlarının da ifade ettiği gibi, mutlak anlamda Nebiler Server-i Peygamber Efendimiz (sav)’dır. Sonra da diğer enbiya, gavs, kutup ve derecelerine göre evliya, asfiya, ebrar ve mukarrebin gelmektedir Genel manada insan, potansiyel olarak yeryüzünde Allah’ın halifesidir.

İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifet-Name’sinde insan-ı kâmili, “Alemin özü, Allah’ın latif sırlarının bir mecmuası ve sonsuz hikmetlerinin fihristi” diye tarif eder. İşte bu sebepledir ki, ‘emanet’ insan-ı kâmile tevdi edilmiş, ‘hilafet’ vazifesi de yine onun omuzlarına bırakılmıştır.

İnsan-ı kâmil, diğer bir ifadeyle ‘yetkin insan’ olma/olabilme herkes için açık bir yoldur. Aslında konunun bize bakan en önemli yönü de işte bu noktadır. Evet, her mümin kul için, Allah’ın izni ve inayetiyle, Rable münasebetlerdeki ciddiyet ve devamlılık, dünyevî-uhrevî konulardaki denge, ilim ve hakikat aşkı, güzel ahlâk ve istikamet gibi yüce hasletlerle insan-ı kâmil olabilme kapısı her zaman açık bulunmaktadır.

İşte bu minvalde, İslam coğrafyasında şiddetli sarsıntıların yaşandığı bu asırda, Müslümanlar; hayatlarını derinden etkileyen, topraklarını paramparça eden, toplumları fırkalara ayıran, akideleri bozulan, mezhep taassuplarının yaşandığı, ırk, dil ve kavmiyetçiliğin hat safhaya ulaştığı günlerde terör belasıyla ve çeşitli işgallerle insanların katledildiği günleri yaşamaktayız. Toplum Ahlak erozyona uğratılmaktadır.

‘’Gerçeğe Açılan Kapı’’

İnsan-ı Kamil olma yolunda, gerçek hakikate açılan kapıyı bulmak için, Önce Ahlak ve Maneviyata önem vermeli ve bu minval üzere yolumuzu çizmeliyiz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.