Haberin Kapısı
2021-12-06 15:54:09

Adım adım İslam’a

Mahmut Toptaş

06 Aralık 2021, 15:54

6-8 Eylül 2000 yılında Birleşmiş Milletler Milenyum Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Bey’in de katılımıyla devlet başkanları toplantısında altı çizilen tekliflerden biri de, “Ülkelerin herhangi birinde herhangi bir gruba yönelik baskı ve işkenceleri önlemek için “Birleşmiş Milletler”in o ülkeye karşı harp dâhil bütün girişimleri yapması teklifiydi.

Biz, sekiz milyar insan, bir tek aile olan Adem ile Havva’nın çocuklarıyız.

“Birleşmiş Milletler”in adında bile ayrılık kokusu vardır. “Adem’in çocukları” ifadesi daha birleştiricidir.

“Adem’in çocukları” ifadesinde siyah, beyaz, sarı, Kızılderili ırkın kardeşliği vurgulanmış olur.

Bunlardan biri çıkar, diğerinin aklına, canına, malına, namusuna saldırı olduğunda diğerleri onu engellemesi istenir.

Maide Sûresi’nin 32’nci ayetinde,

“… Kim, adam öldürmeyen, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir adamı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibidir…” (Maide 5/32)

Bu durumda “Adem’in Çocukları” zarara uğradığında halkla, emir kulu askerlerle değil, emri vereni cezalandırmamızı ister Rabbimiz:

Tevbe Sûresi’nin 12’nci ayetinde açıklandığı gibi,

“… küfrün önderleriyle savaşın. Çünkü onların yeminleri yoktur. Belki vazgeçerler.” (Enfal Sûresi, ayet 8/12) buyurmuş Rabbimiz.

Sözleşmeye attığı imzanın ardından yemin bile etse sözünde durmayan liderler bunlar.

Rabbimizin bin dört yüz sene önce Peygamber’ine: “Fitne (zulüm, küfür, şirk, insanları köleleştirmek) kalmayıncaya ve (yaşanan) dinin tamamı Allah’ın oluncaya kadar onlarla harp edin. Şayet (kâfirliğe) son verirlerse şüphesiz Allah onların yaptıklarını görür.” (diye emretmiştir. (Enfal Sûresi, ayet 8/39)

Aradan bin dört yüz yıl geçtikten sonra Allah’ın ayetine, deneme yanılma yoluyla da olsa gelmiş olmaları önemlidir.

Biz bir tek aile olan Adem ile Havva’nın çocuklarıyız.

“Birleşmiş Milletler”in adında bile ayrılık kokusu vardır. “Adem’in çocukları” ifadesi daha birleştiricidir.

Teknoloji ilerledikçe sun’i/yapay yiyecek, içecek ve giyeceklerden kaçınma, uzaklaşma başladığı ve tabii olanlara dönüldüğü gibi, insani ilişkilerde ve milletler arası münasebetlerde de ulusa, iklime, örfe dayalı kurallar yerine fıtrata uygun evrensel kurallara dönüş başladı.

Evrensel kuralı da ölümlü insanlar koyamaz.

Evreni kim yarattı ise evrensel kanunu da o koyar. Bir aile reisi ailesinden birine işkence etme hakkına sahip olmadığı, işkence ettiği takdirde devletin müdahale ettiği gibi, bir devlet de vatandaşına zulmederse, diğer devletlerin müdahalesi gerekir.

İnsanlar kendilerine zarar veren bit, pire, sivrisinek, tahtakurusu, mikrop, virüs... ve diğer haşeratla mücadele ettiği gibi insanlık ailesine zarar verenlerle de mücadele etmelidir.

Kendini yakmaya çalışan insanı, kurtarmak için tatlı dil döktüğümüz gibi zorlama yoluyla da intiharını engelleriz ve engelleyen polis veya itfaiye erini kahraman ilan ederiz.

Zehir içerek intihar edeni kucaklayıp hastaneye götüreni, onun midesini yıkayan doktoru takdir ederiz.

Zehri içen, gitmemekte diretirse zorla götürürüz.

Ancak iman gönül işi olduğundan Rabbimiz Bakara Sûresi’nin 256’ncı ayetinde “Dinde zorlama yoktur.” buyurmuş.

Bazı sapıklar hem öldürüyor hem yakıyor. Basın bunları sapık olarak tanıtıyor ve hâkimler gerekli cezayı veriyor.

İnsanları yaratan Allah ile insanlar arasına girerek, onları kâfir yaparak cehennem ateşine sevk eden küfrün önderleri, insanlık suçu işlediklerinden kesinlikle engellenmelidir. Rabbimiz de baştaki ayetle onu emretmektedir.

Müslüman, bütün insanlık ailesinin cehennemde yanmaması, erkeklerin gay, kadınların lezbiyen, olmaması, hırsızlığın, soygunun, tecavüzün, köşe dönücülüğün kalkması, uyuşturucunun, haksız yere adam öldürmenin kalmaması için Bakara Sûresi’nde:

“O (kâfir) işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanı sevmez.” (Bakara Sûresi, ayet 2/205 ifade edildiği gibi neslin ve tabiatın korunması için zorla da olsa kâfirin zulmüne, işkencesine son verilmesine inanır.

Mevlana,

“Zincirlerle cennete giren toplumdan Allah’ın hoşuna gitmiştir/ razı olmuştur” (Buhari, Sahih, K. Cihad, bab 144) hadisini şerh ederken “Çocuk ilmin kıymetini öğreninceye kadar okula, anne-babasının zoruyla gider.” der. (Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi terc. 12235)

Ateşte yananları zorla kurtarmalı (T.M.12208)

“Nefsinin esiri olup kendi kendine zincir vuranları kurtarmalı.” der (Tahirü’l-Mevlevi terc. 12188)

İslâm nurunun yayılmasını engellemeye çalışanlar, harpte esir alınmışlar. Daha sonra bu esirler gönül rızasıyla Müslüman olmuşlar. Onun için Sevgili Peygamberimiz bu hadisini söylemiş.

Günümüzde Yvonne Ritley isimli savaş muhabiri hanımefendi Afganistan’da kaçırılmış, bir mağarada birkaç gün içinde onlardan etkilenmiş ve İngiltere’ye dönünce Müslüman olmuş.

Mali’de kaçırılan Fransız Sophie Petronin Hanımefendi dört yıl rehin olarak tutulduğu sırada Müslüman olmuş, Meryem adını almış ve Fransa havaalanında onu karşılayan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un elini sıkmadığı gibi “Ben Müslüman oldum, adım Meryem” demiştir.

Kasım 2018’de Kenya’da kaçırılan Silvia Constanzo Romano isimli İtalyan hanımefendi 18 ay el Şebab himayesinde kalırken Müslüman olmuş ve tesettürlü olarak İtalya’ya dönmüştür.

Mevlana Fussilet Sûresi’nin 11’inci ayetini:

“Sonra duman halindeki semaya yöneldi, gökyüzüne ve yeryüzüne: “İsteyerek veya isteme¬yerek gelin” dedi. Onlar: “İsteyerek itaate geldik” dediler.” (Fussılet Sûresi, ayet 41/11) ayetinden iktibas yaparak, “Akılların yuları ‘zorla gelin’ emridir. Âşıkların baharı ise ‘hür iradenizle dileyerek gelin’ emridir” der. (T.M. 12122) Biz hem aklımızı hem gönlümüzü kullanalım ve her gün yatmadan önce okuduğumuz Amenerresülü’de, “Semi’na ve eta’na/Rabbimiz, biz kelamını işittik ve gönülden itaat ettik” der ve yatağımıza öyle gireriz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.