Haberin Kapısı
2016-10-06 15:11:39

Bir şehrin düşündürdükleri: Ezex’ten idil’e

06 Ekim 2016, 15:11

Şehir, insan demektir. Onun da bir kalbi, damarları, aldığı nefesi ve nihayet ömrü vardır. Bu nedenle olsa gerek bizim edebiyatımızda şehir anlamına gelen “şâr” kelimesi, insanın gönlü anlamında da kullanılmıştır. Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin “Bugün ben bir şâra vardım” diye bilinen şiirindeki şehir, aslında insan ve insanın gönlüdür.  Bu yönüyle şehirler ait oldukları medeniyetlerin sütunlarıdır. Bir şehrin varlığı ve gelişmişliği, ait olduğu medeniyetin göstergesidir.

Kadim Süryani yerleşim bölgesi olan Tor veya Turabdin’in doğu sınırı günümüzdeki ismiyle İdil’dir. Süryaniler bu şehre Ezex,  Kürtler Hezex ismini vermişler. 1950 yılına kadar ilçe merkezinin tamamen Süryani vatandaşlarımızdan oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda doğrusunun Ezex olması lazım. Zaten aslen bu şehirden olan Yusuf el-Kas  “Ezex” isminda Arapça bir eser kaleme alarak, şehrin tarihini detaylı şekilde anlatmıştır. Eserin sonunda haritalar da bulunmaktadır.

Üzerinde durmak istediğimiz konu, bu şehrin geçmişi ile günümüzdeki halinden istikbale bir köprü kurmaktır.  Şöyle ki, burasının Ezex olduğu günlerde, ilçenin batısında bulunan doğal göletten şehrin dört yanını oval şekilde çevreleyen su kanalları yapılmıştı. Süryani ustalarının taş işçiliği malumdur. Dahası bu kanallar şehrin içerisini de ağ gibi örmüş durumda idi. Su yani hayat, şehrin çevresinde ve içerisinde idi. Bu nedenle şehir, içerisinden şırıl şırıl suların aktığı, suların can sunduğu ağaçların yeşilin her tonunda boy gösterdiği, sıcağın pişirdiği lezzetli nar ve üzümün göz kamaştırdığı bir şehirdi. Daha önemlisi, şehre yaklaşıldığı andan itibaren ağaçların sıklığından dolayı şehir gözükmüyor, yürüyenler uzun süre ağaç gölgeleri altında yolculuk yapıyordu.

Şimdi ise bir ağaç bile yok, kanallar kırık ve kaybolmuş, üzerine çağın kusmuğu betondan bloklar dikilmiş durumda. Bu durumda, isterseniz şehrin güneyindeki, şükran festivallerinin yapıldığı Alem Dağına çıkıp, iki veli kabrinin yanında bir yandan bu hale ağlayabilir, isterseniz bir iki zata ve şehre Fatiha okuyup inebilirsiniz.

Şehirlerin bu hale gelmesinin arkasında birçok sebep var. Önce, üretmeyi değil, tüketmeyi hayat ilkesi getirdi insanlar. İnsani olanı değil, rantı olanı tercih ettiler. Kıyametin kopacağını bilseler dahi ağaç dikmenin nebevî bir medeniyet tohumu olduğu anlayamadılar.

Peki şimdi ne yapmalı. Ezex-İdil gibi, doğuda birçok şehrin yeniden imarı söz konusu. İlgililere ısrarla seslenmek istiyorum. Şehirleri kominist kültürün ruhsuz, fiziken birbirine yaklaştırırken ruhen birbirinden uzaklaştıran beton bloklar ile doldurmayınız. Kare ve dikdörtgen değil, daha oval, parkları, çeşmeleri, aşevleri, ibadet yerleri, hamamları merkezde olan yaşayan şehirler kurulmalı. Çünkü ancak bu şehrin çocukları yarına taşınacak medeniyetin işçileri olabilir.

Şehirde yaşayan insanların zihinleri de şehirli olur. Dikkatinize sunmak isterim ki Hâricîlik, Karmatîlik, İsmailîlik, Dürzîlik ve Bâtınîlik gibi heteredoks oluşumlar şehirden uzak yerlerde doğmuştur.

Bugün yaşanan sosyal, ahlaki ve siyasi birçok sorunun arkasında kötü kurgulanmış ve şehir olamamış kentler bulunmaktadır. Kent kelimesi Kürtçede köy anlamına gelen Gund kelimesi ile aynı kelimedir.

Kentlerimiz yaşayan ve yaşatan şehir olmalıdır.   

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.