Haberin Kapısı

Hz. Peygamber (sav)'in Çocuk Eğitimi

EĞİTİM

Hz. Peygamber (sav)'in çocuk eğitiminin temel ilkesi sevgi ve merhamettir. Çocuk eğitiminde İslam, Hıristiyanlığa nazaran iyimserdir. Hıristiyanlara göre doğan her çocuk günahkâr doğarken, İslam'da doğan her çocuk İslam fıtratı üze­rine doğar.

Çocukların eğitimi özellikle ana-babaya düşmektedir. Bu konudaki birinci sorumlu ebeveynlerdir. "Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısı­nız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz."164 Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: ‘Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır."165

İslâm nazarında çocuk Allah'ın insanlardan dilediğine (Şura, 49, 50) bahşetti­ği bir lütuf, insan için dünyada imtihan vesilesi, (Enfal, 28) dünya hayatının tatlı bir süsü (Kehf, 46) ve Allah'ın insana bir emanetidir. Kur'an, çocukların birer ema­net olduğu gerçeğinden hareketle, onları ateşin azabından korumayı telkin et­mektedir. (Tahrim, 6) Çocuklarımızı ateşten korumanın yolu ise onlara dini terbi­ye vermektir. Bu konuda Hz. Ömer'in Peygamberimiz (sav)'e, "Kendimizi ateşten koruruz ama çocuklarımızı nasıl koruyacağız?" sorusuna Peygamberimiz (sav)'in, "Allah'ın sizi yasakladığı şeylerden onları engellersiniz. Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. Böylece onları korumuş olursunuz."[1] [2] [3] şeklindeki ce­vabı, bu korumanın nasıl olacağı hususunda bize bir yol göstermektedir.

Çocuk eğitiminde İslam, Hıristiyanlığa nazaran iyimserdir. Hıristiyanlara göre doğan her çocuk günahkâr doğarken, İslam'da doğan her çocuk İslam fıtratı üze­rine doğar. Yani, masum olarak doğar. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor; Hz. Peygam­ber (sav): "Her çocuk fıtrat üzerine doğar." buyurdu ve sonra da "Şu ayeti okuyun." dedi: "Allah'ın yaratılışta verdiği fıtrat..." (Rum; 30). Sonra Rasûlullah (sav) sözünü şöyle tamamladı: "Çocuğu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir. Tıpkı hayvanın doğurunca, azaları tam olarak yavru doğurması gibi. Siz kesmezden önce, kulağı kesik olarak doğmuş hayvana rastlar mısınız?" Dinle­yenler: "Ey Allah'ın Rasûlü, küçükken ölenler hakkında ne dersiniz (cennetlik mi, cehennemlik mi?) diye sordular. Hz. Peygamber (sav) şu cevabı verdi: "(Yaşasa­lardı) nasıl bir amel işleyeceklerdi Allah daha iyi bilir."[4]

Bu hadiste de görüldüğü gibi, çocukların temelde masum olduğu kabul edildiği gibi, çocukların sorumluluklarının ebeveynlerine düştüğü de anlaşıl­maktadır. Ayrıca, çocuklar, ebeveynlerin dünya görüşüne göre şekilleneceği de vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber (sav)'in çocuk eğitiminin temel ilkesi sevgi ve merhamettir. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) (bir gün), Hasan İbnu Ali (ra)'yi öp­müş idi. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu Habis, (sanki bunu tuhaf karşı­ladı ve:) 'Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim' dedi. Rasûlullah (sav) ona bakıp: 'Merhamet etmeyene merhamet edilmez' buyurdu"[5] Rezin ilâve etti: "Rasûlullah (sav) şunu da söyledi:"Allah siz(in kalbiniz)den merha­meti çıkardı ise ben ne yapabilirim?" Ebeveyn, çocuğa karşı şefkatli davranmalıdır! "Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz yükselir"[6] "Çocuk kokusu Cennet kokusudur"[7]

Hz. Peygamber (sav)'in çocuk eğitiminde takip ettiği bir diğer yol ise onlarla oyun oynamasıdır. Yani, çocuklara oyun ile eğitim verilmesidir. Bu prensip, gü­nümüz bütün okul öncesi eğitimin temel ilkesi haline gelmiştir. Ayrıca, tüm pe­dagogların ortak kanaati de çocuklar aslında oyun oynayarak öğrenirler. Câbir (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) ile beraberdik. Derken bir yemeğe davet edildik. Giderken Hüseyin'in çocuklarla birlikte yolda oynadığını gördük. Hz. Peygamber (sav) hemen insanların önüne geçti. Sonra (Hüseyin'i kucaklamak için) kollarını açtı. Çocuk ise yakalanmamak için şuraya buraya kaçmaya başladı. O esnada Rasûlullah (sav) çocukla gülüşüyordu. Nihayet onu yakaladı ve bir elini çocuğun çenesinin altına diğer elini de ensesine koydu. Çocuğa sarılarak öptü ve şöyle dedi:"Hüseyin bendendir, ben de ondanım. Kim onu severse Allah da onu sevsin. Hasan ile Hüseyin torunlardan iki torundur"[8]

Abdullah İbnu Şeddat, babasından naklediyor: Der ki: "Rasûlullah (sav) iki akşam namazının (yani akşam ve yatsının) birinde yanımıza geldi. Hasan veya Hüseyin'den birini taşıyordu. Rasûlullah (sav) öne geçip çocuğu yere bıraktı. Sonra tekbir getirip namaza durdu. Sonra namaz sırasında uzunca bir secde yaptı." Babam devamla dedi ki: "(Secde çok uzadığı için) başımı kaldırıp baktım. Bir de ne göreyim! Secdede olan Rasûlullah (sav)'ın sırtına çocuk binmiş duru­yor. Ben hemen secdeme döndüm. Namaz bitince, Rasûlullah (sav)'a cemaatten: "Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz sırasında öyle uzun bir secde yaptınız ki, bir hadise meydana geldi zannettik veya sana vahiy indi zannettik!" diye soranlar oldu. "Hayır!" dedi, "Bunlardan hiçbiri olmadı. Velâkin, oğlum sırtıma bindi. Ben, acele edip hevesi geçmeden sırtımdan indirmeyi uygun bulmadım (kendisi ininceye ka­dar bekledim)." 172

Bu rivayetlerde Hz. Peygamber (sav)'in (sav), torunları Hasan ile Hüseyin başta olmak üzere çocuklarla çeşitli oyunlar oynadığı görülmektedir. Böyle yap­makla Rasûlullah (sav) oyunun çeşitliliği düşüncesini göstermiş oluyordu. Ayrıca Rasûlullah (sav)'ın, daha canlı ve istekli oynamaları için oyuna katılan çocukları övdüğü, takdir ve tebrik ettiği de görülmektedir. Böylelikle onlar, bıkmadan ve usanmadan severek oyunu sürdürecekler, aynı anda hem beden ve hem de ruhî gıdalarını almış olacaklardır.

Spor yarışmaları düzenlemek, çocuğun bedensel yapısının oluşturulmasında ve geliştirilmesinde oldukça etkili bir yoldur. Bu yol, çocuğun kendi fizik yapısı­na, oyun ve spora gereken ihtimamı göstermesine destek verir. Hz. Peygamber (sav) amcası Abbas, oğullarının çocukları arasında koşu yarışı düzenlemiş ve ya­rışı kazanan çocuğa kucağını açmıştı. Abdullah b. Haris (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) Abbas'ın çocuklara Abdullah, Ubeydullah'ı ve Kesir'i yan yana getirir ve şöyle derdi: Kim önce koşup bana gelirse ona şu kadar ödül var!" Çocuklar da ko­şarak gelirler; kimi Rasûlullah (sav)'ın sırtına, kimi göğsüne çıkmaya çalışırdı. O da onları öper ve kucaklardı." Görüldüğü üzere Rasûlullah (sav), aralarında bir kıskançlık olmasın diye yarışmaya katılan çocukların hepsine sevgi ve alâka gös­teriyor, onları mükâfatlandırıyordu.

Çocukların eğitimi daha doğar doğmaz başlardı. Doğan her çocuğun kula­ğına ezan okunur, böylece çocuklara ilk bilgi verilmiş olunurdu. Bu ilk söz, Allah kelamıdır. Ebu Râfi (ra) anlatıyor: "Hz. Fatıma (ra) oğlu Hasan (ra)'ı doğurduğu zaman, Rasûlullah (sav)'ı kulağına ezan okurken gördüm."173 Tirmizî hadisin sa­hih olduğunu söylemiştir. Rezîn şu ziyadeyi kaydeder: "Kulağına İhlâs suresini okudu, hurma ile tahnik etti ve ismini koydu." [9] [10]

Hz. Peygamber (sav), çocuklara hediye verilmesini ve hediye ile sevindiril- mesini de tavsiye etmiştir. Böylece çocuklara ilgi gösterilmiş olunacaktır. Bu ilgi, çocukların ihtiyaç duydukları sevgidir. Ayrıca O, çocukları arasında ayrım gözetil­mesine karşı çıkmış, ebeveynlerin tüm çocuklarına eşit davranmasını istemiştir.

Kız çocuklarını hor görme veya onları diğerlerinden daha aşağı görmeye de son derece tepki göstermiştir. Hz. Muhammed (sav) o dönemlerde insanları kendi evladını diri diri toprağa gömecek kadar canavarlaştıran kız-erkek ayrımı­nı ortadan kaldırmıştır. Hz. Peygamber (sav) buyuruyor. "Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirip giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur. Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girme­sine vesile olur"174 Başka bir hadiste şöyle buyuruyor: "İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer."[11] [12] [13] [14] [15] [16] [17] [18]

Çocukları arasında eşit muamele edilmesini Hz. Peygamber (sav) emretmek­tedir. Numan İbnu Bişr anlatıyor: "Babası onu (Numan'ı) Rasûlullah (sav)'a getir­miş ve: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben bu oğluma bir köle bağışladım! (Sen bu bağışı­ma) şahit ol!' demiştir. Aleyhissalâtu vesselâm: 'Her çocuğuna böyle bir bağışta bulundun mu?' diye sormuş, babası 'Hayır!' deyince: 'Öyleyse bağışından dön!'176 emretmiştir"177 Rasûlullah (sav)'ın: "Allah, öpücüğe varıncaya kadar her hususta, çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever"178

Çocuğunu iyi yetiştirmiş olan bir ebeveyn bunun mükâfatını öldükten son­ra da alırlar: Hz. Peygamber (sav) buyuruyor: "İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan."179 "Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır."180

Ebeveynlere düşen bir diğer önemli görev de çocuklarına güzel isim ver­mektir. Ebu'd-Derdâ (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"181 İbnu Ömer (ra) anlatıyor: Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır"[19] Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyruldu ki: "Çocuğu güzel terbiye, evladın babasın­daki haklarındandır."’83

İbrahim Halil Er - Hz Muhammed (sav)'in Eğitim Metodu

------------------------------------

[1] Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davut, İ.Ahmet, Taberani

[2] Tirmizi, Rad 11, (1162); Ebu Davut, Sünnet 16, (4682).

[3] Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 7/426

[4] Buhârî, Cenâiz 80, 93; Müslim, Kader 22, (2658); Muvatta, Cenâiz. 52, (1, 241); Tirmizî, Kader 5, (2139); Ebu Dâvud, Sünnet 18, (4714).

[5] Buhâri, Edeb 18, Müslim, Fedâil 65, (2318); Tirmizi, Birr 12, (1912); Ebü Dâvud, Edeb 156, (5218).

[6] Buhari

[7] Taberani

[8] Ahmed b. Hanbel, III, 288.

[9] Nesai, İftitah 83, (2, 229, 230).

[10] Ebu Dâvud, Edeb 116, (5105); Tirmizî, Edâhî 17, (1514).

[11] Taberani

[12] İbni Mace

[13] Buhâri, Hibe 2, 11, Şehâdât 9; Müslim, Hibât 9, (1623); Muvatta, Akdiye 39, (2, 751); Ebu Davud, Büyü’ 85, (3542, 3543, 3544, 3545); Tirmizî, Ahkâm 30, (1367); Nesâî, Nahl 1, (6, 558­261).

[14] Canan, İbrahim, Kutubu Site Şerhi bölümünden derlenmiştir.

[15] Câmiu’s-Sağîr, 2, 297

[16] Buhari

[17] Müslim

[18] Ebu Dâvud, Edeb 69, (4948).

[19] Müslim, Âdâb, 2, (2132); Ebu Dâvud Edeb 69, (4949); Tirmizî, Edeb 64, (2835).

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.