Haberin Kapısı

Hz. Peygamber (sav) Örneğinde Bir Öğretmenin Rehberlik Çalışmaları

EĞİTİM

Rehberliği, günümüz modern eğitim sisteminde sadece sınavlara hazırlama olarak değil, onu hayata hazırlama, haya­tın sıkıntılarına karşı dirençli kılma olduğunu görmekteyiz.

Peygamberimiz (sav)'in rehberlik olarak yaptığı çalışmalar kısaca şu şekilde sıralayabiliriz.

Nefis terbiyesini uygulamıştır. Hz. Peygamber (sav), sadece ilmi değil tale­belerinin (ashabın) ruhi/iç dünyasını da eğitmeye çalışıyordu. Bu amaçla çeşitli ibadetler ve ahlaki değerleri talim ediyordu. Bu davranış, bir öğretmenin aynı zamanda ahlaki ve ruhi boyutu unutmaması gerektiğini de göstermektedir. Günümüz eğitim programlarında unutulan en önemli unsur budur. Öğrenciler birer makine gibi algılanmakta ve sadece bilgi depolanmaktadır. Kur'an bu du­ruma "Kitap yüklü merkepler" sıfatını vermektedir. Yani bilgisi ile amil olmayan insan demektir. Onların ruh ve iç dünyalarını, ahlaklarını güzelleştirme gibi bir program bulunmamaktır. Bunun sonucunda öğretmenini döven, milletine kast eden okumuş suçlular yetiştiriyoruz. Hâlbuki işin bu yönü ihmal edilmese, bir asrısaadet gençliği yetişebilir.

Dua etmeyi ve Allah'a yönelmeyi ihmal etmemelerini öğretmiştir.

Öğrencilerine dua etmiştir. Bir öğretmenin öğrencilerine dua etmesi öğ­rencinin motivasyonunu artıracak, ayrıca o da başkalarına dua etmeyi öğrene­cektir.

Öğrencinin özel hayatıyla ve sorunlarıyla ilgilenmiştir. Hz. Peygamber (sav), ashabının özel hayatı ve özel sorunlarıyla bile ilgileniyor, onlara yardımcı oluyor­du. Kimini everiyor, kimine iş buluyor, kimine yol gösteriyor, eşleriyle aralarını düzeltiyor, aç kalmışlara yiyecek buluyordu... Atâ bin Yesâr (ra)'dan: "Bir adam Hz. Peygamber (sav)'e gelerek dedi ki: İçeriye girmek için annemden izin alacak miyim?' 'Evet,' 'Ben zaten her zaman onunla evde kalmaktayım. ' '(Olsun gene de) izin almalısın.' 'Ben ona (sürekli) hizmet ediyorum.' 'Peki onu çıplak görmek ister misin?' 'Hayır.' 'Öyleyse ondan izin al!' buyurdu."286

ÖĞRENCİYİ TANIMA

Öğrenciyi tanıma, bilgi, ilgi ve kabiliyetlerine göre eğitim verilmesi, eğitimin hedefi ve alıcısı olan kişilere başarılı bir şekilde intikalini sağlar. Öğretmen, ken­disini dinlemeye hazır olan kişilerin her birisinin farklı farklı kişiler olduğunu, dolayısıyla kişilik özelliklerinin de farklı olacağını görmelidir. Bu durumda her bi­reyin farklı bir anlama ve kişilik özellikleri bulunacaktır. İyi bir öğretmen, öğren­cilerinin kişilik özelliklerini bilerek onlara ona göre eğitim vermelidir. Öğrenciyi tanımanın en kısa yolu sosyo-ekonomik ve kültürel durumunu anlamada geçer. Ayrıca, sağlık ve ailesi hakkında bilgi sahibi olması tanımayı daha da derinleştir­miş olur.

Hz. Peygamber (sav), hitap ettiği insanları tanıdığından, her insan topluluk­larına onların bölgesel özelliklerine veya bölgelerine ait kelimelerle konuşmaya çalışmıştır. Hatta bazen farklı bölgelerdeki insanlara kendi lehçeleriyle konuştu­ğu gibi, Habeşlilere de onların dillerinden bildiği kelimelerle hitap etmiştir. Bu durum, karşılıklı ilgiyi ve samimiyeti artırır.

Öğretmen, talebelerinin özelliklerini bilip ona göre onlara görevler yükler. Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) buyurdular ki: "Ümmetim(in fertleri ara­sında) ümmetime karşı en çok merhametli olan kimse Ebu Bekr'dir. Onlar içinde Allah'ın emri hususunda en çok titiz olanı Ömer'dir. Hayâ cihetiyle en şiddetli olanı Osman'dır. (Davalarda) en isabetli hüküm vereni Ali'dir. Helal ve haramı en iyi bi­leni Muaz İbnu Cebeldir. Ferâizi en iyi bilen Zeyd İbnu Sabittir. Kur'ân okumasını en iyi bileni Übey İbnu Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh'dır. Ebu Zerr'den daha doğru sözlü olan birini ne gök göl­geledi, ne de yer taşıdı. O, verada Hz. İsa aleyhisselam gibiydi." Hz. Ömer (ra) (ha­set etmişçesine): "Yani biz bu hasletin onda olduğunu kabul edecek miyiz?" dedi. Rasûlullah (sav): "Evet. Bu hasletler onda var bilin!" buyurdu. "287

Öğrencilerin İlgi-Kabiliyet ve Psikolojik Durumlarına Göre Eğitim

Eğitimin çocuğun fizyolojik yapısı, kabiliyet, yetenek ve psikolojik durumu­na göre verilmesi ilkesi benimsenmiştir. Bu eğitim sistemi öğrenci merkezlidir. Çocuktan hareket metodu pedagogların benimsediği yeni bir modeldir. Klasik eğitim sisteminde öğretmen merkezli bir model seçilirken modern tekniklerde bu değişmiştir. Eğitimde öğretmenlerin sık sık düştükleri yanılgı, çocukları bir yetişkin gibi düşünerek yaklaşma veya yetişkinlerin küçük bir modeli gibi dü­şünmeleridir. Hâlbuki onların seviye ve kişilik özellikleri farklıdır.

Öğretimin bireyselleştirilmesi ilkesi de denilen bu uygulama ile öğrenici- nin kabiliyet, ilgi ve zekâlarına göre bir yaklaşım geliştirilmektedir. Burada her yaş grubu öğreniciye aynı eğitimin verilmemesine de dikkat edilmesi gerekir. Çünkü aynı yaşta olmaları onların aynı kabiliyet, ilgi ve zekâya sahip olduklarını göstermez. Ayrıca, günümüz eğitim sisteminde ortaya çıkan çoklu zekâ teorile­rine göre matematiksel zekâsı iyi olmayan bir öğrencinin sözel zekâsı veya işitsel zekâsı çok gelişmiş olabilir. Yani herkes mühendis olamaz ama herkes sanatçı da olamaz şeklinde ifade edebiliriz. Öğretimin bireyselleştirilmesi, onların tek tek fert olarak ilgilenilmesine ve farklılıklarının avantaja dönüştürülmesine yol açar.

Peygamberimiz (sav), eğitim tekniğinde bu yönteme çok dikkat etmiş, in­sanların seviyelerine, ihtiyaçlarına ve psikolojik durumlarına göre bir eğitim ver­miştir. Öğrencilerin veya daha genel bir deyişle sahabelerin kabiliyetlerine ve anlayış durumuna göre bir yöntem izlemiştir. Hz. Peygamber (sav), kendisine soru soran kişilerin ihtiyaçları ve kişisel özelliklerine göre farklı cevaplar verirdi. Bazen, aynı soruya birçok farklı cevaplar verdiği de olurdu. Bu durum, onun soru soran kişinin durumuna ve ihtiyacına göre bir cevap verdiğini göstermektedir. Örneğin iman nedir? Sorusuna verdiği cevaba baktığımızda bunu daha net görürüz. Cibril hadisinde Cibril'e yaptığı iman tarifi: "İman; Allah'a, meleklerine, Kitaplar'ına, peygamberlerine, Ahiret gününe inanman, kadere iyisiyle kötüsüyle iman etmendir."[1]

İbni Abbas şöyle buyurur: Hz. Peygamber (sav) şöyle dedi: "İman, cennete, cehenneme, hesaba, mizana ve iyisiyle kötüsüyle kadere iman etmendir."[2] [3] [4] [5] [6]

Rabia kabilesi temsilcilerine şöyle demiştir: "İman nedir bilir misiniz?" "Allah ve onun Rasûlü en iyi bilir" "Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de onun kulu ve Rasûlü olduğuna şahadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ra­mazan orucunu tutmak ve elde ettiğiniz ganimetin beşte birini vermenizdir." 290

Bir adam sordu: "Ey Allah'ın Rasûlü, iman nedir?" "Yaptığın iyilikten haz duyar­san, yaptığın kötülükten üzülürsen sen Mü'minsin" 291

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İman; kalp ile bilmek, dil ile söylemek, erkânları ile amel etmektir." 292Amr b. Abese (ra) "iman nedir" diye sorunca şöyle demiştir: "sabır ve hoşgörü"

Peygamberimiz (sav) insanların anlamayacağı ve sıkıntı yaratacağı şeylerin gizli kalmasını istemiştir. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav)'den iki kap ilim ezberledim. Bunlardan birini aranızda neşrettim. Ama diğerini söyleyecek olsam şu gırtlağımı kesersiniz."293 Peygamberimiz (sav), anlattığı bazı bilgilerin anlamayan kişiler tarafından yanlış anlaşılacağı endişesiyle gizli kalmasını söy­lemiştir. Bu durum, ilmi herkese değil, ancak onu anlama kabiliyetine ulaşanlara verilebileceğini göstermektedir. Ayrıca, her kesin anlama kapasitesinin aynı ol­madığını gösterdiği gibi, insanlara kaldıramayacakları bilginin verilemeyeceğini de göstermektedir.

Hz. Peygamber (sav), oruçlu iken eşini öpüp öpemeyeceğini soran yaşlı bir kimseye öpebileceğini söylerken, aynı soruyu soran genç birisine bunu yasak­lamıştır. Çünkü yaşlı bir insanın nefsanî arzuları zayıf iken genç birisinin nefsine hâkim olamayacağını görmüştür.

Her insanın bir kaldırma ve algılama kapasitesi vardır. Hz. Peygamber (sav), bu konuya çok iyi uyduğu gibi bunu talebelerine de tavsiye etmiştir. "Bir kavme akıllarının almadığı bir şey anlatma ki bu, bazıları için fitneye sebep olmasın."[7] Hz. Ali (ra) demiştir ki: "İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve Rasûlü (sav)'nün tekzip edilmelerini ister misiniz?"[8] İbnu Mes'ud (ra) diyor ki: "Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen mutlaka bu bir kısmına fitne olur"[9] Hz. Ali ve Abdullah b. Mesud (ra) gelen bir hadiste "İnsanlara bildikle­ri ölçüler içinde söz söyleyiniz, (akıllarının kavrayamayacağı sözü söylemekle) Allah'ın ve Rasûlü (sav)'nün inkâr edilmesini ister misiniz?[10]

Bütün bu hadislerden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber (sav) belli bir kalıp içinde düşünmediği gibi, insanların ihtiyaçlarına göre cevap verme metodunu da kullanmıştır. İşte günümüz öğretmenlerinin de uygulayabilecekleri güzel bir metot. Talebenin ihtiyacına göre cevap vermektir. Veya talebenin sorduğu soru­daki maksadı anlayarak onun eksik yönlerini ona göstermektir.

ETKİN DİNLEME METODU

Öğrenci ile ilişkilerde kullanılacak güzel bir yöntem de etkin dinleme meto­dudur. Burada kısaca etkin dinleme yönteminin nasıl uygulanacağını anlatalım. Etkin dinleme yönteminin iki boyutu bulunmaktadır.

Öğrencinin dile getirdiği duygu ve düşünceler kabul edilmez dahi olsa he­men tepki göstermemeli, nasihat etmeye yönlendirmeye heves etmemelidir. Onu dinlemeli, sorunun yanlışlığını bizzat onun tarafından görülmesini ve hat­ta çözümün de bizzat onun tarafından verilmesini sağlamalıdır. Hz. Peygamber (sav)'in zina isteyen Kureyşli gençle yaptığı diyaloga bakabiliriz.

Konuşma esnasında öğrencinin daldan dala atlamasını hoş görmelidir. Bir nevi duygu boşalmasını beklemeli ve müdahale etmemelidir. Yani, onu boş ver bizim konuya gelelim diyerek daraltmamalıdır. Çünkü belki öğrenci aslında ko­nuya gelmek için mücadele etmektedir. Bu sözle öğrencinin içe kapanmasına neden olabiliriz.

İbnu Ömer (ra) anlatıyor: "Çölde yaşayan bedevilerden biri Rasûlullah (sav)'a geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü! Karım, benim yatağımda siyah bir çocuk doğurdu.

Biz, asla aramızda siyah bulunmayan bir aileyiz dedi. Aleyhissalatu vesselam. "Se­nin develerin var mı?"diye sordu. Adam "Evet, var!" deyince: "Renkleri nedir?"diye sordu. Adam "Kızıl!" diye cevap verdi. Aleyhissalatu vesselam "Aralarında siyah da var mı?" dedi. Adam "Hayır!" deyince: "Peki boz deve var mı?"diye sordu. Adam "Evet var!" deyince: "Peki bu nereden oldu?" diye sordu. Adam "Belki bir damara çekmiştir!" deyince: "Senin o oğlun da bir damara çekmiş olabilir!" buyurdu."

Peygamberimiz (sav)'de etkin dinleme yöntemini uygulamış, ashaba yazarak çalışmalarını da emretmiştir. Tirmizi, Ebu Hureyre'den rivayet eder: "Ensar'dan bir adam Rasûlullah (sav)'ın yanına oturup kendisinden hadis dinliyor, bundan hoşlanıyor fakat belleyemiyordu. Bu durumu Rasûllah (sav)'a şikâyette bulundu. Rasûllah (sav) da eliyle yazıyı işaret ederek "Sağ elinden yardım iste." buyurdu."[11]

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) (bir gün, halka) hitabetti, -(Ebu Hüreyre, hadisin vürudu ile ilgili) bir kıssa anlattı- (hadiste şu ibare de vardı:)"Ebu Şah dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! (bu hutbeyi) bana yazıverin!" Bu talep üzerine Aleyhissalatu vesselam:"Evet Ebu Şah'a yazıverin!" emir buyurdular."[12]Görüldüğü gibi, etkin dinleme yöntemini bizzat Hz. Peygamber (sav) de uygulamıştır. Çün­kü iyi dinlenmediği zaman öğrenme gerçekleşmez. Sadece zaman israfı sağlan­mış olunur.

İKNA METOTLARI

Bir öğretmenin en çok dikkat edeceği özelliklerden birisi de öğrencileri ikna edebilmesidir. Öğrencileri ikna edemeyen bir öğretmen, öğrenciler üzerinde güvenilirliğini kaybettiği gibi, aktardığı bilgilerin dikkate alınmasınını da engel­lemiş olur.

Akli ve Mantıki Deliller Kullanması

İşte Hz. Peygamber (sav)'in en önemli özelliklerden birisi ikna etmesi, akli ve mantıki delilleri güzel kullanabilmesidir. Kureyş'ten bir delikanlı Hz. Peygam­ber (sav)'e gelerek "Ey Allah'ın Rasûlü! Bana zina yapmam için izin verir misin?" Cemaat hemen onun başına üşüşüp azarladılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onu bana yaklaştırın!" Hemen yaklaştırdılar; şöyle buyurdu: "Sen bunu annen için ister misin?" "Hayır, vallahi, Allah beni sana feda eylesin!" dedi. "İşte senin gibi diğer insanlar da bunu anneleri için istemezler" buyurdu. Sonra kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi hakkında da aynısını söyledi. Her seferinde "Sen onlar için bunu ister misin?" diye sordu. O da her seferinde; "Hayır! Vallahi, Allah beni sana feda eylesin!" diye cevap verdi. Allah Rasûlü (sav)'de her seferinde: "işte insanlar da bunu istemez." Hadisin ravisi Ebu Umame (ra) diyor ki: "Bu genç bundan sonra böyle bir şeye hiç yönelmedi."[13] Bu da getirilen delilin ikna ediciliğini göster­mektedir. Hâlbuki Hz. Peygamber (sav) böyle bir isteğe aşırı tepki gösterseydi veya günah ile cehennem ile korkutsaydı belki o genç fırsatını bulduğunda böy­le bir fiili işlemiş olacaktı.

Akli ve mantıki deliller kullanması, muhataplarının muhakeme güçlerini de artırdığı gibi, onların gerçeği bizzat kendi mantıklarıyla kavramasını sağlar. Öğ­retmen, öğrenciyi akli ve mantıki delillerle ikna etmediği ve salt öğrencilerden bilgiyi ezberlemelerini istediği zaman, gerçek bir öğrenme sağlanmadığı gibi, bilginin kalıcı olması ve uygulanabilirliğini de ortadan kaldırmış olur.

Kıyas ve Mukayese Yöntemi

Eğitimde uygulanan en önemli yöntemdir. İnsan, bilmediğini bildiği ile kı­yaslayarak, az bir bilgi ile çok şeye ulaşmış olur. Öğretmen, yeri geldiğinde öğ­rencilerine bu yöntemleri uygulamalı olarak anlatmalıdır. Aslında biz bu yönte­mi hayatımızın birçok aşamasında uygulamaktayız. Fakat bunu sistemli kullan­madığımız için, kendimizi geliştirmede yararlanamıyoruz. Bu yönteme ihtiyaç duyduğumuzda nasıl başvuracağımızı ancak eğitimle elde edebiliriz.

Örneğin Kur'an "tüm sarhoşluk veren şeylerin haram olduğunu belirtir." Biz, Hz. Peygamber (sav) döneminde olmayan eroin, şampanya gibi maddelerin haram olup olmadığını diğerleriyle kıyaslarız. Yani, eğer sarhoşluk veriyorsa ha­ramdır. Değilse haram değildir. Ölçü burada sarhoşluktur.

Hz. Peygamber (sav)'de bazen anlattıklarının daha iyi anlaşılması için bili­nenle kıyaslamaktadır. İbni Abbas anlatıyor. Bir kadın Hz. Peygamber (sav)'in ya­nına gelerek "Kız kardeşim haccetmeyi adamıştı ancak, haccetmeden vefat etti. Onun yerine haccedeyim mi?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) ona; "evet, onun yerine haccet. Söyle bana, Kız kardeşinin borcu olsa bunu ödemeyecek miydin?" bu­yurdu. Kadın "evet" dedi. Hz. Peygamber (sav) de "Allah'a hakkını ödeyin. Çünkü Allah kendisine verilen söze vefa gösterilmeye daha layıktır."[14]

MOTİVASYON

Hz. Peygamber (sav) iyi bir eğitimciydi. Eğitim konusunda motivasyonun öneminin farkındaydı. Bu nedenle sahabeleri çok iyi motive ediyordu. Tam bir motivasyon gerçekleştirmek için onlara, ibadetlerinin karşılığında elde edecek­leri cennet nimetlerinden veya fetihlerden bahsediyor, yasaklanan işleri yapma­ları durumunda karşılaşacakları cehennem azabıyla onları korkutuyordu. Bunlar, aynı zamanda birer motivasyon teknikleridir.

Bir Fransız atasözü şöyle der: "Bir atı suya götürebilirsiniz. Fakat zorla su içire- mezsiniz." Bu sözde de belirttiği gibi suyu içirebilmemiz için atın susamış olması gerekir. Yani insanlara bilgi öğretebilmemiz için onların bu bilgiye susamış ol­maları gerekir. Motivasyonun temel kuralı ihtiyaç duymadır. İnsanlara öğretilen bilgiye ne kadar çok ihtiyaç duydukları anlatılırsa o derece motivasyon gerçek­leşmiş olur. Yani insanların güdülenmesi veya tam bir güdünün olması gerekir.

Motivasyon Yöntemleri

Genelde öğretmenlerin en büyük şikâyeti öğrencilerin "canım ders çalışmak istemiyor" tepkisidir. Bu sözü söyleyen öğrenci aslında tam motive olmamış de­mektir. Tam bir motivasyon olması için şunlar gerçekleştirilmelidir.

İlgi ve Merak:

Merak ve ilgi olmadığı zaman öğrenmede olmaz. Bu ne­denle eğitimde öğrencinin ilgisini uyandırmak gerekmektedir. Yapılan eğitimin faydaları anlatıldığı gibi, meraklı veya ilginç konular anlatılarak da öğrencinin ilgisi toplanabilir. Hz. Peygamber (sav), ilgiyi veya merakı artırmak için hikâye ve kıssalar anlatmaktadır.

Doğru davranışı pekiştirme:

Güdülenmeyi sağlayan en önemli faktör pekiştirmedir. İstenilen bir davranışın kazandırılması veya istenmeyen bir dav­ranışın söndürülmesi için kullanılan bir müdahaledir. Pekiştirmeyi sağlamak için ödül veya ceza metodu da kullanılabilir. Bu konuyu ödül ve ceza bölümünde anlatacağız. Fakat biz burada motivasyon anlamında bir pekiştirmeden ziyade, anlatılan dersin daha iyi anlaşılması amacıyla yapılan pekiştirme, tekrar veya vurgulara değinmekteyiz.

Behz İbnu Hakîm babası aracılığıyla dedesi Mu'aviye İbnu Hayde el-Kuşeyrî (ra)'den naklediyor. Hz. Peygamber (sav)'e: "Ey Allah'ın Rasûlü, kime iyilik yapa­yım? diye sordum. Bana: "Annene" dedi."Sonra kime?" diye tekrar ettim. "Annene" dedi. "Sonra kime?" dedim. "Annene"dedi. "Sonra kime?" dedim, bu dördüncüde "Babana, sonra da diğer yakınlarına " diye cevap verdi."302

Öğrenme üzerine çalışan bütün bilim adamları motivasyonun gerekliliği üzerinde hem fikir olmuşlardır. Çünkü öğrenme, çok yoğun bir çaba gerektir­mektedir.

Öğretmen Öğrenciden çalışması konusunda söz alabilir:

Hz. Peygam­ber (sav), bazen ashaptan sözler alırdı. Bu söz alımları bize eğitimde öğretmenin öğrencilerine bir konudaki eksikliğini gidermesi ve derse daha sıkı çalışması için söz alabileceğini de göstermektedir.

Avf b. Malik el-Eşca'i (ra)'dan: Dokuz yahut sekiz ya da yedi kişiden oluşan bir grup, Allah Rasûlü (sav)'ın yanındaydık. Bize şöyle buyurdu: "Allah Rasûlü (sav)'ne biat etmeyecek misiniz?" Biz yeni biat etmiştik. Bu nedenle dedik ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz sana biat ettik." Ellerimizi uzatıp: "Ey Allah'ın Rasûlü! Sana biat ettik, şimdi ne üzerine sana yine biat edeceğiz" şöyle buyurdu: "Allah'a ibadet edip O'na hiçbir şey ortak koşmamaya, beş vakit namaz kılmaya, dinleyip itaat etmeye..."[15]

Bu hadis bize, onun bazı konulara uyulması ve yapılması için özel sözler aldı­ğını göstermektedir. İşte, öğretmen de bazen çalışmayan talebelerini veya daha çok çalışmasını istediği talebelerini çağırıp ders çalışmaları konusunda söz ala­bilir.

Hz. Peygamber (sav)'in motivasyonda uyguladığı teknikler şöyle özetlenebilir.

  • Söz alma.
  • Cennetle müjdeleme.
  • Cehennem ile korkutma.
  • Dünya başarısını müjdeleme.
  • Birlik ve beraberlik vaat etme.
  • İyilik ve güzellikle yönlendirme.
  • Barış ve dostluğun önemini vurgulama.
  • Mükâfat ve ödül verme.
  • Dualar etme.
  • Güzel ve hoş işleri/davranışları övme.
  • Sahabeleri övme, teşvik etme.
  • Kızma.
  • Gülümseme, tebessüm etme, dokunma.
  • Hediye verme.
  • Görev ve sorumluluk yükleme.
  • Uygulamalı eğitim verme.
  • Sahabeleri derse katma.

Halil İbrahim ER

Hz. Muhemmed (s.a.v.)'in Eğitim Metodu

-----------------------------------------------

[1] Müslim. Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce

[2] Taberânî el-Mu’cemu’l-Kebir’inde. Ebû Ya’lâ’nin du benzer lafızla bir rivayeti bulunmaktadır.

[3] Buhârî ve Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî’nin de benzer rivayetleri bulunmaktadır. Tirmizî’de ise rivayetin sadece bir kısmı bulunmaktadır.

[4] Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr

[5] îbn Mâce

[6] Buhari, İlm 42.

[7] Müslim

[8] Buhari, İlim 49.

[9] Müslim, Mukaddime 5.

[10] Buhari İlm 49

[11] Tirmizi, Rudani 318

[12] Tirmizi, İlim 12, (2669); Buhari, İlm 39, Lukata 7, Diyat 8; Ebu Davud, İlm 3, (3649).

[13] Camiul Fevaid 241, Ahmed ve Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’de

[14] Camiul Fevaid 3615, Buhârî, Müslim ve Nesâî

[15] Cami’ul Fevaid, 91, Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.