Haberin Kapısı
2021-11-11 09:35:14

Farzet ki tek başınasın

Mahmut Toptaş

11 Kasım 2021, 09:35

1960, 70, 80 ve doksanlı yıllarda memur, maaşından kısarak,

Öğrenci, evden verilen harçlıklarından vererek,

Esnaf, dükkânındaki malzemeye ihtiyaç olduğunda parasız sunarak… İslam için yaptıklarını anlatırken, bugün iç çekiyor ve “aaah” derken küllenmiş yüreğinin görünmeyen dumanını savuruyor havaya.

Durumu, o günleri yaşayanlardan, değerli dostum Mehmet Salkım beyefendi özetlemiş:

“Elma Şekeri

O yıllarda yaşlarımız,

Onbeşindeyken henüz,

İslam devletine müştak,

Soylu bir sevdamız vardı.

Ellerimizde Seyyid Kutub,

Hasan el Bennalar ile

Öz vatanında parya,

Çile’keş üstadımız vardı.

Tekbiiir dese bir mücahit,

Allaaaaahüekber derdik.

Sokaklarda yankılanan,

Ezgi ve marşlarımız vardı.

Muhammed'in ordusu,

Kâfirlerin korkusuyduk.

Çağdaş tağutlara kalkan,

Sıkılmış yumruklarımız vardı.

Gün oldu meydanlarda,

Cop yedik tekme yedik,

Küfür sistemlerine inat,

Dal veren umutlarımız vardı.

Sabra ve Şatilla’da,

Akan kanlar bizimdi.

İntikam gününe hazır,

Kutsal hayallerimiz vardı.

Açe, Patani, Eritre, Kudüs,

Hepsi farklı hikâye,

Duvarlarımızda tutsak,

Mescid-i Aksa’mız vardı.

Siyah bandaj asil duruş,

El tetikte çapraz tutuş,

Marcos’la hesaplaşan,

Moro savaşçılarımız vardı.

İran İslam Devrimi’yle,

Şaha kalktı umudumuz.

Şehadet özlemiyle çarpan,

Kuşanmış yüreklerimiz vardı.

Hindukuş’ta çobanlarla,

Yol gösterdik mazlumlara.

Kamplarda Meral Maruf,

Dağlarda Hikmetyar’ımız vardı.

Bilal ölmüş dediler,

Şehitler ölmez dedik.

Rus tanklarına karşı,

Kardan duvarlarımız vardı.

Drina'da mavi şafak,

Neretva'da kızıl güneş,

Zambaklar ülkesinde şehit,

Selami Yurdan’ımız vardı.

Kurt yavrularken gece,

Bir nefes düştü toprağa.

Kartal kanatlı Dudayev’e,

Minnet ve dualarımız vardı.

Onbeş yaş soylu sevda,

Son Peygamber mirası,

Umut ve kahırla geçen,

Seneler altmışa vardı.

Biz bu yolun sonunu,

Tahminde yaya kaldık.

Mekke niyetiyle çıktık,

Yolumuz Ankara’ya vardı.

Kör dünyanın göbeğine,

Hak yol İslam yazacaktık.

Dönerken ellerimizde,

Elma şekerleri vardı.”

***

Çanakkale Savaşı bitmiş, gaziler evlerine dönmüş. 215 kiloluk mermiyi topun namlusuna süren, Balıkesir-Havranlı Seyit Ali onbaşı (1889-1939) da Çamlık (Manastır) köyüne dönmüş.

Askerde birlikte cenk ederken, köyünde tek başına kalıvermiş ve evini geçindirmek için dağlarda odun yakıp kömür satarak dünya ömrünü tamamlamış.

Kabrini ziyaret ettiğimde hatırladım, şu anda 1960, 70, 80 ve doksanlarda mücahitlik yaparken şimdilerde yapayalnız kalanları.

Birçoğu, yine kendi gücü oranında, kendi planladığı hizmetleri, kendi imkânlarıyla devam ettiriyorlar. Allah, onların hepsinden razı olsun.

Bu hafta bir salonda verdiğim bir konferansta şunu söyledim:

Umutsuzluk yok. Hepimiz, Rabbimiz tarafından bize verilen güçten sorumluyuz. Akıl gücü, beden gücü, bilgi gücü, şöhret gücü, makam gücü, servet gücü, kabiliyet gücü gibi güçlerin hepsinden sorumluyuz.

Karatecinin, eğitim sonunda bütün gücünü topladığı anda tuğlayı kırabildiği gibi, her bir Müslüman da bu güçlerin hepsini birleştirerek kâfirlik merkezlerinin tam belinden yakalayabilirse galip gelir ve sorumluluktan kurtulur.

Bunu yapamaz da karatecinin gücünü toplama yerine aklını seyircilerin alkışına takarsa başarılı olamadığı gibi güç dağılımından dolayı başarısız kalırız ve sorumluluktan kurtulamayız.

Kendinizi bir dünyada yaşamak zorunda kaldığınızı ve sizden başka Müslüman olmadığını düşünün. Ne yaparsınız?

Sevgili Peygamberimiz, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa peygamber olarak görevlendirilmiş, âlemlere rahmet olduğu kendisine söylenmiş ama tek başına.

Nuh aleyhisselam da, İbrahim aleyhisselam da, Musa aleyhisselam da, İsa aleyhisselam da tek başınalar.

Dünyanın batı tarafında en güçlü devlet Bizans, doğusunda Pers imparatorluğu ve tek başına yürüyen Peygamberimize ilk katılan Hazreti Hatice anamız ve şimdi o Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemin adı anıldığında salâvat getiren iki milyar insan.

Yalnızlık adasında tek başına göreve devam.

“Adadakiler hapse atarlarsa”,

Mahpuslara ve gardiyanlara anlatırsın.

“Döverlerse”, günahlarını çırpıverirler.

“Öldürürlerse”,

Ecelin gelmişse evde, sokakta, hastanede ölmektense şehit olarak ölmek, trilyon ton altınla alınamayacak bir kazançla dönersin anayurdumuz cennete.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.