Haberin Kapısı
2017-01-08 18:35:40

Gönül Ehlinden İnciler

Cüneyt Varol

08 Ocak 2017, 18:35

Şeyh-ul İslam (Abdullah Ensârî) (k.s.):

- Hiç bir şey günahı küçük görmekten daha fena olamaz. Zira bu hal kimin hükmüne ve emrine sövüp saydığını bilmemektir.

- İtaat etmek, hürmet etmekten üstündür.

- Kendi amellerini gören kişinin gönlü Hak Teâlâ'dan perdelidir. Amelinin karşılığını bekleyen ve nîmeti verene değil de nîmete nazar eden kimselerin de gönülleri perdelidir.

- Kişiye önce ilim icap eder ki, onu doğru ve güzele ulaştırsın. İkinci olarak ise, zikir icap eder ki, ona tenhada arkadaşlık etsin de yalnızlık çekmesin. Üçüncü olarak, zühd ve verâ icap eder ki, onu münasip olmayan şeylere sevk etmesin. Dördüncü olarak yakîn icap eder ki ona binek olup, gideceği yere götürsün.

- Mü'minin kalbinde Allah’tan başkasının erişemeyeceği, sâde O'na mahsus bir makam vardır. Mü'min tefrikadan uzak olduğu zaman o makama rücû eder de rahat bulur.

- Hak Teâlâ kula yardım etmezse, Hakk'a giden yol uzaktır.

-Hak ile sohbet etmek, sabretmek, günleri güzel geçirmek, Hak Teâlâ sana yakınlık göstermezse zordur.

- Hak Teâlâ övülecek elbiseleri zenginlere, aşağı elbiseleri dervişlere verdi. Temiz yemekleri zenginlere, lezzetini de dervişlere verdi.

- Hak Teâlâ'nın zâtı hakkında söz söylemek cehalettir. Çünkü, kimsenin Zat-ı İlâhî hakkında söyleyecek sözü yoktur. Olması da doğru değildir. Ancak Hak Teâlâ, kendi hakkında buyurmuş ve Resûlu haber vermiştir. Onun hakîkatini bilmek mümkün değildir. Onu tasdik ve ona teslimiyetten başka çare yoktur.

-Hak Teâlâ’nın hakikatini kendinden başkası bilmez. Bütün yaratılmışlar bundan aciz ve hayret içindedir. Kulun bundaki aczini kabul etmesi, Zât-ı Îlâhî’yi bilmek sayılmıştır. Fahr-i Âlem Efendimiz, Allahu Teâlâ'yı senâ ve duâ ederken: "Seni daha fazla methedemem. Sen kendini nasıl övmüşsen, öylesin"... demiştir.

-Hak Teâlâ: "Onların ilmi ise bunu kavrayamaz" buyurdu. Allahu Teâlâ'yı işaretlerle işaret etmek şirk-i hafîdir. Çünkü işarette bir işaret edilen olması icap eder. O Hak Teâlâ ise câiz olmaz. O hakikatte ilk mevcuttur. Diğer varlıklar ise bir bahâne... Cenâb-ı Hak varlık ve zuhûrunda tek ve eşsizdir. Dikkat edin! Hak'dan başka her şey bâtıl, yok olucudur.

- Kim gösteriş için ilm-i tasavvuftan söz ederse müşriktir. Ve her kim söylemeye gücü yettiği zaman söz söylemek istese riyâ (sofiyâne bir gösteriş)tir. Zira sözü Hak'dan geldiği zaman söylemek icap eder.

- Edep: Hak Teâlâ ile muamelede dünya hallerini ve nefsin kibrini ortadan kaldırmak ve "Ben... Benim..." demeyip ancak "Hakk'ın tevfik ve hidayeti var", demektir.

- İnsanlar, diri iken, ölüden miras yerler. Ancak bu taife öldüklerinde, diriden (Mevlâ'nın rahmetinden) miras yerler.

- Velilerden biri ile dürüst bir surette arkadaşlık ve sohbet etmeden vefat eden onun velilik hallerinden miras yiyemez.

- Dosta hizmeti kendine vâcip bilmelisin. Lâkin hizmetten kastın Hak Teâlâ olmalı, hizmet ettiğin kimse değil...

- Sen zannedersin ki, ibadet sade oruç ve namazdır. Allâhu Teâlâ'nın hükümlerine sabretmek, namaz ve oruçdan daha faziletlidir.

- Kimseye hakaretle bakma! Çünkü Hakk'ın dostları gizlidir. Sende basiret(kalp gözü) olmadıkça mahlukatı anlayamazsın ve kendine zulmetmiş olursun.

- Hak Teâlâ'nın azameti ile örttüğü kimseyi görmek mümkün değildir. Zira bütün âlem onun örtüsü olur. O da kendi dostlarına örtü olur. Kıyamet gününde bu taifeyi görseler bilemezler. Burada gördükleri halde bilmedikleri gibi.

- Eğer bin yıl hayatta olsan, bundan daha iyi bir söz işitemezsin! Cenab-ı Hak, gökleri, yeri ve bütün sıfatlarını âşikâr gösterdi. O kendi dostlarının gözünde âşikâr olduğu kadar hiç bir şeyde âşikâr değildir. Dostlarının isteği, arzusu ve ziyaretleri bundan dolayıdır. Ve hiçbir yamalı örtü revâ değildir ki, gündüzü gece olsun. Yâni bir gün hayatta olsun da bunu bilmesin. Onun dîdârı ile senin canında can olur. Yani öyle bir can ki, sana can verir.

- Allâhu Teâlâ'nın şu kuluna Azrail (A.S.) gelib de: "Korkma, merhametlilerin en merhametlisine gidiyorsun. Asıl vatana kavuşuyorsun. Büyük bayrama ulaşıyorsun. Bu cihan bir konaktır, bu konak mü'minin zindanıdır. Emânet olarak sana verilen bu varlık bir bahânedir. Bu bahâne bir gün gider ve uzaklaşır da, hakikat meydana çıkar ve kişi dâimî olan Allâhu Teâlâ'ya kavuşur" dediğinde, aslâ dünyada ondan daha şerefli, daha hoş ve daha rahat bir gün olamaz.

- Bu dünya hakikat değil, bahâne sarayıdır ve karanlık zindandır. Müddet tamam olduğunda rızkın biter, hakikatler ve gayblar kapısı açılır.

- Hiç bir diri, nefsini islah etmedikçe, (Allah'la hayat bulup) hayatta olduğunu iddia edemez.

- Hak Teâlâ'nın kulundan yüz çevirdiğine alâmet, o kulu kendine fayda vermeyen şeylerle meşgul etmesidir.

- Mâlâyânî ile meşgul olan bilsin ki, Allah kendisinden yüz çevirmiştir.

- Gönül uyanık olduğu zaman kişi muallakta olur.(Yani hiç bir şeye bağlanmaz.)

- Arif, kalbini Allah için, cesedini halk için tutandır.

- Sofî , makam ve hallerden geçmiştir ki, onlar sofinin ayağı altındadır. Ve onun halinde hepsi bir araya gelmiştir.

- Allahu Teâlâ'nın lütuf ve inayeti olmadan, bizim gayret ve isteğimizden bir şey çıkmaz ve hiç bir şeye erişilmez.

- Bir kişi hoş bir vakitte kendi meleğini gördü, ona: "Sizi görebilmek için ne yapmalı?" diye sordu.

-Melek: "Canlı incitmemek lâzım" dedi. O zat hiç bir şey incitmezdi. Bir gün ayağını karınca ısırdı, onu vurup düşürdü. Ondan sonra da hiç bir zaman melek göremedi.

KAYNAK

NEFEHÂT'UL UNS

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.