Haberin Kapısı
2017-03-12 15:00:53

Hace Alâuddin Attâr'dan Nasihat (ks)

Cüneyt Varol

12 Mart 2017, 15:00

Sordular:

- "Sizin kalbinize hiç yabancı his düşmez mi?" Cevap:

- Düştüğü olur. Lâkin kalmaz. Havâtıra kökünden mânî olmak mümkün değil... Yirmi yıl kovduğum bir fikir, bunca çalışma ve gayretten sonra birdenbire geldi, fakat kalmadı, gitti. Havâtırı karşılamak zor iştir. Hattâ bazıları havâtıra hiç itibar gösterilmeyeceği kanaatındalar. Şu var ki, havâtırın kalbe yerleşmesine göz yumulmaz, def etmeye çalışmak lâzım.

Buyurdu:

- Sâlikin mürşitten feyiz alması, onun emirlerine uymasına bağlı; çalışması lâzım. Çalışmadan elde edilen mânâların devâmı olmaz. Mürşidin müride teveccühü, mürid tarafından çalışılıp derinleştirilmelidir. Alâkasız müride mürşid ne verebilir! Nakşibendî Hz.lerinin sohbetlerinde vakitler çalışma ile geçerdi.

- Bâzen teveccüh ve çalışma sırasında bir hal zuhûr eder ve mürit bu hâli görür. Amma gördüğü nedir bilemez. Kendisine nazar eder; kendini göremez, hayrete düşer... O hal gider ve tekrar gelmesi nefsin arzuladığı bir şey olur. Bu halde mürîde lâzım olan, yalnız kendi kusuruna bakmak ve o halin gizlenmesinden üzülmemektir. Zîrâ mürid kendi muradını Mevlâ'nın rızasına fedâ etmeli ve nefsi hesabına çalışmamalı; o hal tekrar zuhur ederse, ciddî çalışmalarla muhafazaya gayret etmelidir. Her şey bir kaç günlük çalışmadan ibârettir. Ondan sonra çalışmalardan öyle bir meleke hasıl olur ki, sâlik kendi irâdesiyle "Fenâ" ve "Fenânın Fenâsı" makamlarına ulaşır.

- Mürid, ilim tarafını tutup kendi halini gizlemeli; tarîkat ehlinden biriyle görüşürken kendi hallerine göre söyleşmeli, gönüllere riâyet etmeyi ihmal etmeyip kimseyi incitmemeli... Bu tâifenin iç yüzünü bilip ona göre hareket etmek müşküldür. Zira, onların ruh halleri son derece incedir. Onlarla ünsiyet ve dostluk etmek, insanda hâlin gelişmesine sebep olur. Bu bakımdan onlarla sohbeti günden güne ilerletip devâm etmeli...

- Mânâda Allah ile, zâhirde Allah'ın emirleriyle olmak lâzım.. Bu iki sıfatı toplayabilmek kemâldir. Bâtında Allah ile olmak odur ki, tâlip gönül gözünü Allah'ın Zâtına bağlayıp, oradan ayırmayacak, iki cihanda Hak'dan gayrı muradı olmayacaktır. Hallâc-ı Mansûr'a "Kimin mezhebindensin?" denilince, "Rabbimin mezhebindenim" cevabını vermiş. Tâlibin işi mezhep sahibi iledir, mezheple değil.

Zâhirde Allah ile olmak, Kitap ve Sünnet'le amel etmek, şeriata uymayan halde bulunmaktan sakınmaktır.

- Tâlip, büyüklerin kabirlerini ziyaret edip, orada yatan azîzin mânevî varlığından ne anlamış ve o makâma ne maksatla gitmişse o nispette feyiz alır. Her ne kadar teveccühte zâhirî yakınlığın tesiri büyükse de, hakîkatte, mukaddes ruhlara yönelmek için (rabıta yapmakta) zâhirî uzaklık mânî değildir. Asıl itîbar onlara dönüp (bağlanıp) mânevî rütbesini anlamaktadır. Nakşıbendî Hz.leri: "Halka yakın olmaktansa Hakk'a yakın olup büyüklerin yaptığını yapmak lâzım" Buyurdu.

- Allah dostlarının kabirlerini ziyaretten maksat: Cenâb-ı Hakk'a yönelmektir. Oradaki Veliyullah'ın ruhaniyeti, istekleri elde etmeye vesîledir. "Yâ Rabbî! Burada yatan sevgili kulun hürmetine benim duâmı kabul buyur, dileğimi ihsan et", demektir...

- Rabıta yolu , nefy ve isbat (Tevhid kelimesindeki mânâlar) üzerinde çalışmaktan daha verimlidir.

Rabıta yoluyla en yüksek dereceye, melekler âlemine tasarruf mertebesine erişilir. Hatıra gelenleri def etmek (ruha ânî olarak inen menfî düşüncelere dikkat etmek) âleme lütuf ve merhametle bakmak ve letâifini nurlandırmak, râbıtaya devam etmekle elde edilir.

- Râbıtaya devam ettikçe insana meleke gelir, ruh topluluğu ve kalb uysallığı hasıl olur.

- Susmak üç şey için lâzımdır: Ya kalbdeki düşünceleri gözetmek, ya kalbin zikrini dinlemek, yâ da gönülden geçen halleri kontrol etmek...

Hatıra gelen şeyleri önlemek zordur. Bazılarına göre onların hiç bir kıymeti ve itibarı yoktur; herhangi bir zararları da düşünülemez. Şu şartla ki, kalbe nüfuz edip orada yuva kurmasın. Aksi halde feyiz yollarını kapar. Bu itibarla dâima düşünceleri kontrol etmek lâzımdır.

- Sadık tâlip, cismiyle şerîatte, ruhuyla tarikatta, sırrıyla vuslatta olandır.

Hastalığı esnasında yakınlarına vasiyyeti:

Merâsim ve âdetleri bir kenara bırakınız. Halkın âdeti ne ise aksini yapınız. Birbirinize uyunuz. Resûlullah'ın gelişi insanların merâsim ve âdetlerini bıraktırmak içindi. Birbirinize sığının ve her biriniz kendini bırakıp başkasını doğrulasın.

Her işte yolunuz ölçülere uymak olsun. Ölçüleri yerine getirmek azminden dönmeyiniz. Sohbet, en büyük sünnetlerdendir. Bu sünnete riâyet edip umûmî ve hususî şekilde devam ediniz. Eğer bu yolda istikamet gösterirseniz, tek nefeste kazancınız, benim bir ömür boyu kazancım kadar olur.

Hâliniz dâimâ yükseliş yolunda olsun. Vasiyetlerimi çiğneyecek olursanız perişan olursunuz. Size ne lâzımsa içinizde bırakıyorum.

Son demlerinde Buyurdu:

- Dostlar ve azizler hep gitti. Bâzıları da arkalarından gidiyor. Elbette o âlem, bu âlemden üstündür.

KAYNAK

Reşahat

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.