Haberin Kapısı
2020-06-06 15:34:55

Hz. Ömer (ra) Yaşayışını Anlatan Mektup

Cüneyt Varol

06 Haziran 2020, 15:34

"Müminlerin emîri Ömer bin Abdulazîz'den, Sâlim bin Abdullah'a! Sana selâm ederim. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'u teâlâya hamd ederim. İsteklisi olmadığım halde, bu ümmetin halîfeliği bana verildi (halîfe oldum). Allah'u teâlâ böyle takdir etmiş. 

Yüklendiğim bu vazifede beni muvaffak kılmasını, insanları söz dinler ve itâatkâr eylemesini, yardımcı kılmasını, benim onlara karşı merhamet ve adâletle muamele etmemi nasîb eylemesini, Allah'u teâlâdan dilerim. 
Bu mektûbum sana ulaşınca, bana Ömer bin Hattâb'ın R.a çeşitli kimselere gönderdiği mektublarını, onun hayâtı ve yaşayışı ile alâkalı bilgileri, vermiş olduğu hükümleri hemen gönder. 
Çünkü ben onun izindeyim. Onun hayâtını ve yaşayışını kendime örnek alıyorum. Allah'u teâlâ bu yolda bizi muvaffak eylesin. Vesselâm."

Sâlim bin Abdullah dedesi hazret-i Ömer'in hâlini anlatırken, Resûlullah Efendimizden Sallallahu Aleyhi Vesellem ve Asr-ı saâdetten de kıymetli haberler vermektedir: 

"Hazret-i Ömer devlet başkanı seçildiğinde, hazret-i Ebû Bekir'e tâyin edilen maaş kadar ücret almaya başladı. Bu şekilde devam ederken, bir defâsında sıkıntıya düştü. 

Muhâcirlerden bir grup, toplanıp bu mevzuyu görüştüler. Zübeyr bin Avvam, hazret-i Ömer'e söylesek de maaşını biraz artırsak, buyurdu. Hazret-i Ali, ümid ederiz ki kabûl eder deyip, haydi gidelim buyurunca kalktılar. 

Hazret-i Osman; "Hazret-i Ömer'in hak ve adâlette ne kadar sert olduğunu biliyorsunuz. Bu isteğimizi kendisini kırmayacağı birisine söyletelim. 
Kızı Hafsa'ya (r. Anhâ) gidip, bu meseleyi anlatalım. Bizim ismimizi vermeden, arzumuzu ona bildirsin" buyurdu. Kabul ettiler ve doğru Hazret-i Hafsa'nın yanına gittiler. Ona durumu anlattılar ve bunu kabul etmeden Hazret-i Ömer'e kimsenin ismini söylememesini de tenbih ettiler. Sonra da dışarı çıktılar. 
Bunun üzerine Hafsa (r. Anhâ), Hazret-i Ömer'in yanına gitti. Durumu anlattı. Hazret-i Ömer celâllenip, "Kimdi onlar? " diye suâl etti. Hazret-i Hafsa, "Fikrini öğrenmeden kim olduklarını söylemem" dedi. Hazret-i Ömer; "Eğer kim olduklarını bilseydim, iyice döverdim. Ama, duâ etsinler ki, arada sen varsın. Peki Hafsa, Allah aşkına söyle, Resûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem senin evinde kalırken giydiği en kıymetli elbise neydi? 
" Hafsa (r. Anhâ); "İki tane renkli elbisesi vardı. Elçileri onlarla karşılar, Cumâ hutbelerini onlarla okurdu" dedi. 
Hazret-i Ömer; "Peki yediği en iyi yemek neydi? " diye sorunca, kızı; "Bizim yediğimiz ekmek, arpa ekmeğiydi. O sıcakken, yağ kabının altına koyardık. Ekmek yumuşar ve yağlanırdı. Onu yerdik ve güzel bulduğumuz için başkalarına da ikrâm ederdik" diye cevap verdi. 
Hazret-i Ömer tekrar; "Senin yanında kaldığı zamanlarda kullandığı en geniş, rahat yaygı neydi? " diye sordu. 
Hazret-i Hafsa; "Kaba kumaştan yapılma bir örtümüz vardı. Yazın dörde katlar ve altımıza yayardık. Kış gelince de yarısını altımıza yayar, yarısını da üstümüze örterdik" diye cevap verince, halîfe; "Yâ Hafsa! Benim tarafımdan onlara söyle. 
Resûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem kendine yetecek miktarı tespit eder, fazlasını ihtiyaç sahiplerine verir ve kalanla iktifâ ederdi. 
Vallahi ben de kendime yetecek kadarını tesbit ettim. Artanı ihtiyaç sâhiplerine vereceğim ve bununla iktifâ edeceğim. Resûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, hazret-i Ebû Bekir ve ben bir yol takip eden üç kişi gibiyiz. 
Onlardan ilki nasîbini aldı ve yolun sonuna vardı. Diğeri de aynı yolu takip etti ve O'na kavuştu. Sonra üçüncüsü yola koyuldu. 
Eğer o da öncekilerin gittikleri yolu takip eder, onlar gibi yaşarsa, onlara kavuşur ve onlarla beraber olur. Eğer, öncekilerin gittikleri yoldan başka bir yol takip ederse, onlarla buluşamaz" buyurdu."

Yine hazret-i Ömer'in şöyle buyurduğunu rivâyet eder; "Vallahi biz dünyâ zevklerine rağbet etmeyiz. İstesek bir hayvan kestirir, ekmek ve kuru üzümden şıra yaptırır yer, içeriz. Fakat, biz bu nîmet ve güzellikleri öbür dünyâya bırakmak istiyoruz. Çünkü Allah'u teâlâ meâlen şöyle buyuruyor: (Kâfir olanlara, ateşe arz edecekleri gün şöyle denir) "Siz dünyâ hayatında bütün zevklerinizi yaşayıp bitirdiniz ve bunlarla sefâ sürdünüz. Artık bugün hakâret azâbı ile cezâlanacaksınız, çünkü yeyüzünde haksız yere kibir taslıyor, bir de dinden çıkıyordunuz (fâsıklık ediyordunuz)" (Ahkâf sûresi: 20)


"Allah’ım! Ölümden önce uyanıklık ile, ölümden önce tövbe ve hidayet ile, ölümden önce marifet ile, ölümden önce kapına dönmek ile, ölümden önce kurbiyet evine girmek ile bizleri rızıklandır. Bize dünyada da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azabından bizi koru. Âmin.”

Kaynak
1) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.3, s.346
2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.2, s.193; c.1, s.49
3) El-A'lâm; c.3, s.71
4) Vefeyât-ül-A'yân; c.2, s.349
5) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s.195
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.365

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.