Haberin Kapısı

Üstün Zekâlı Çocuklar İle Hiperaktifler Nasıl Ayrılır?

KADIN AİLE

Çocuğun normal hali zaten coşku dolu, heyecanlı, kıpır kıpırdır. Ve üstün zekâlı çocukların bir çoğu da hızlıdır. Fakat çevre tarafından anlaşılamayan bu çocuklar, hareketliliklerinden dolayı ‘hiperaktif olarak görülür. Çocuğun Hiperaktif Olup Olmadığını Nasıl Anlarız?

Çocukta huzursuzluk hali varsa, bu huzursuzluk fiziğe de yansır. Çocuğun eklemlerine yansır. Eli-kolu hızlanır, omuzları kımıldamaya başlar, ayakları kımıldamaya başlar, sağa-sola doğru sallanmaya başlar... Öncelikle bu huzursuzluğa sebep olan unsurların tek tek tespit edilmesi gerekir:

Çocukta ihtiyaçtan kaynaklanan bir hareketlilik görülür.

Hareket, çocuğun ihtiyacıdır. Fıtratından kaynaklanan hareketlilik

ile, çocuk fizikî gelişimini tamamlar. Eğer çocuktaki bu ihtiyaç haline engel olunursa, çocuk elini, kolunu, parmaklarını vücuduyla uyum içinde kullanmayı beceremez ve sakar olur.

Çocuğa ‘ekstra dürtü’ veren bir ortam sunulursa, çocuk hareketlenir.

Çocuk ekstra dürtü oluşturulduğunda, aslında bir yere koşmuyor, kendinden kaçıyordun

• Azar işiten, baskı ve zorlama altında kalan çocuk, üzerindeki baskıları hissetmemek için hareketlenir.

• Şiddet gören çocuk, hareketlenir. Ne yazık ki bugün hiperaktif olarak görülen çocukların önemli bir kısmı şiddet mağduru olan çocuklardır.

• Tahammülsüz bir anne-babanın çocuğu hareketli olur.

“Oğlum/kızım dursana yerinde!” dendikçe, ses tonu yükseldikçe çocuk hareketlenir.

• Çocuk kendisini hissetmeyen anneyi hissetmeye başladığı sırada, bu hissediş çocuğa acı vereceği için, çocuk kendisini sağa- sola atmaya başlar. İçerisinde annesinin kendisiyle ilgilenmediğini hissetmeye başlayınca, annesinin kendisine karşı sanki sevgi duymadığını hissetmeye başlayınca, bu sevgisizliği duymamak için hareketlenir. Dursa, ilgisizlik hissi kendisini rahatsız edeceğinden dolayı, bir dakika bile kendisiyle baş başa kalmayı arzu etmez.

• Yaşının üzerinde beklenti oluşturulan çocuk, hareketlenir.

• Çocuk tükettiği gıdaların verdiği dürtülerle hareketlenebilir. Teknoloji gıdası olarak adlandırılan suni gıdalar, konserve ürünler, kimyasal katkı maddeleri (E ürünleri), katkı ile tatlandırılmış cips, şekerleme, çikolata, sıkıştırılmış gaz ilave edilmiş ve boya katılmış içeceklerden uzak durulmasını tavsiye ediyoruz.

Gıdalardaki kimyasal katkı maddeleri, gıdaların raf ömrünü uzatmak veya gıdalara renk vermek gibi amaçlarla kullanılırken, çocuklara verdiği yan etkiler sebebiyle kimi ülkelerde yasaklanıyor. Örneğin, ‘tartazin’ isimli E102 numaralı gıda renklendiricisi Finlandiya, Norveç ve Avusturya’da; unlu gıda, pasta, tatlı, çerez, dondurma, içecek, konserve balık, hazır çorba ve bazı şurupları renklendiren E110 gıda boyası Norveç’te yasaklandı.

Bu maddeler, sadece çocuğun zihinsel yapısına ‘dürtü’ verip onun davranışlarını anormalleştirmeme kalmıyor, aynı zamanda fiziksel sağlığa verdiği zararlarla da kullanılmak istenmiyor.

• Annenin hamileliği esnasında yaşadığı olumsuz olaylar, hamilelikte sigara, alkol kullanımı, ana rahmindeki sorunlar, çocuğun 32 haftadan önce doğması da çocuğun hiperaktif olma riskini artırır.

• Anne-babanın kendisini her an bir şey ile meşgul etmeye çalışıyor olması ve bu hızlılıkla duyarsızlaşmış olması, çocuğa da yansır. Duyarsız bir annenin çocuğunun hiperaktif olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

• Televizyondan gelen ses, ışık, görüntü efektleri çocuğun içerisinde dürtüler uyandırır. Çocuk o dürtülerin tesiriyle televizyondaki çizgi filmi bıraktığında, âdeta boşalmış bir yay gibi fırlar. Bir o yana, bir bu yana koşturur.

• Yetişkin yoruldukça dinlenme ihtiyacı hissederken, çocukta bu tam tersidir. Çocuk yoruldukça, yoruldukça daha çok hareketlenir, sanki dinlenmemek için, kendisini bırakmamak için ekstra bir enerji yüklenir çocuğa. Bu sebeple çocuğun erken saatte yatması ve uyku saatini, uyku düzenini bozmaması gerekir.

• Çocuğun biyolojik ritmi bozulmuşsa, bozulmuş olan o ritim de çocuğa dürtü verir ve çocuğu hızlandırır.

• Çocuğun eşya ile kurduğu iletişim de bir dürtü kaynağıdır. Çocuğun eşyadan dürtü almaması eşyanın simetri halinde bulunmasıyla mümkündür. Eşya hem duruş şekliyle hem düzeniyle hem de rengiyle çocuğa tesir eder.

• Çocuk eşyaya nüfuz ettikçe yavaşlar. Çocuğun uzun süre oynayabileceği, bağ kurabileceği bir-iki oyuncağının olması yeterlidir.

Çocuğun Hiperaktif Olup Olmadığını Nasıl Anlarız?

Psikolojinin bugün ulaştığı nokta itibarıyla konulan teşhislerin daha çok ihtimal hesapları üzerine olduğu görülmektedir. Bir çocuğun hiperaktif olduğunu söyleyebilmek için ilk olarak üzerinde ‘ekstra dürtü’ olup olmadığına bakmak gerekir. Çocuğun etrafta koşuşturmasına ve annesini yormasına hiperaktiflik demek doğru bir yaklaşım tarzı olmaz. 4-5 yaşındaki normal bir çocuk, içinde bulunduğu dünyayı öğrenmek için bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile merak duygusunun peşinden gider. Bu yüzden de dikkati dağınıktır. Zihninde yüzlerce düşünce vardır. Davranış bozukluğu olan hiperaktivite olsa, çocuk ne televizyona bakabilir ne de arkadaşları ile oyunlar oynayabilir... Zira;

• Hiperaktif çocuk her an hareket halindedir.

• Normal koşullarda, 6 yaşındaki bir çocuk 20 dakika boyunca bir konuya odaklanabilirken, hiperaktif olan çocuğun her an dikkati dağınıktır.

• Hiperaktif olan bir çocuk hırçındır. Çevresiyle uyumsuzdur. Arkadaş edinmekte zorluk çeker.

Üstün Zekâlı Çocuklar İle Hiperaktifler Nasıl Ayrılır?

Çocuğun normal hali zaten coşku dolu, heyecanlı, kıpır kıpırdır. Ve üstün zekâlı çocukların bir çoğu da hızlıdır. Fakat çevre tarafından anlaşılamayan bu çocuklar, hareketliliklerinden dolayı ‘hiperaktif olarak görülür. Dahası, öğretilmeye çalışılan konular çocuğun dikkatini çekmiyorsa, çocuk ilgi göstermez. Bu da anne-baba- öğretmen tarafından çoğu zaman, dikkat eksikliği olarak yorumlanır.

Çocuğun içindeki merak, dikkatini yoğunlaştırdığı şeyler, hatta içindeki enerjiye karşılık gelen yetenek keşfedilmedikçe, pek çok çocuk hiperaktif olarak etiketlenmeye devam edecek.

Hiperaktivite Nasıl Tedavi Edilir?

Ülkemizdeki çoğu çocuğa, dikkatini derslere yoğunlaştıramıyor, öğretmenini dinlemiyor, derslerini yapamıyor; yani okuldaki arkadaşları gibi öğrenemiyor diye “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” teşhisi konuluyor ve ilaçlı tedavi uygulanıyor. Avrupa’da, DEHB için ilaçsız psikoterapi yöntemleri kullanılırken, ülkemizde genellikle, uyarıcı özelliğe sahip ilaçlar veriliyor.

Bir pedagog olarak küçük yaşta çocukların beyin ve sinir sistemi üzerinde tesiri olan ilaçlar kullanılmasını doğru bulmuyorum.

Çocuğun hareketliliğine sebep olan faktörleri bulup çıkartmadan çocuğa ilaç vermek, o çocuğa yapılacak en büyük haksızlıktır. Çocuğun hızlanmasını sağlayan kök faktörlere bakıp onları

gidermedikten sonra çocuğu yavaşlatmaya çalışmak doğru olmaz.

Hareketli Çocuk Aynı Zamanda Dikkati Dağınık Çocuk mudur?

Çocuk hareketlenmeye başladığında beraberinde bir sorun daha çıkar: dikkat dağınıklığı. Çocuk hareketlendiği için gözü bir sağda, bir solda, bir aşağıda, bir yukarıdadır. Dolayısıyla dikkatini bir şeye yoğunlaştırmadığı için, dikkat dağınıklığı görülür. Ve dikkat dağınıklığı da beraberinde öğrenme güçlüğünü getirir. Bu durumda da çocuğun sükûnete ve sekineye ihtiyacı vardır ki, yavaşlayarak yoğunlaşabilsin.

Pratik birkaç uygulamadan bahsedecek olursak;

Çocuk anne veya babasıyla, yerde sırt üstü uzanır. Gözler kapatılır. Sakin bir ses tonuyla çocuğa sorulur: “Oğlum/kızım evimizde kaç tane kapı var? Hayalinden bir sayar mısın?”

Çocuk saymaya başlar: “Bir, iki, üç...”

Çocuk, acele acele sayıyorsa, çocuğa, “Kapat gözlerini, yavaşça hayal ederek say” denilir.

“1, giriş kapısı; 2, mutfak kapısı...” gibi, çocuğun bildiği bir mekânda süreç takip ettirilerek, dikkat toplama ve yavaşlama egzersizi yaptırılır.

Veyahut yine gözler kapalı şekilde, hayalen evin dışına çıkılır.

“Oğlum/kızım, şimdi evin dışına çıkıp karşıdan yürüyoruz, karşıya geçtik, şimdi sağa dön, orada bir market vardı. Marketin oradan sokağa doğru dönüyoruz, orada ne var?”

“Okul!”

“Evet harika, oradaki serinliği hissederek devam edelim...” diyerek, böyle böyle çocuk sekineye doğru götürülür.

Dokunma duyusuyla ilgili egzersizler yapılabilir. Çocuğun dokunduğu yerleri iyice hissetmesi sağlanır. Mesela, ikişerli şekilde, aynı kumaşın parçaları avuç içi büyüklüğünde kesilir. Beş farklı kumaş türü olsun: kadife, kot, keten, pamuklu, yün. Bu kumaşlarla şöyle bir oyun kurulabilir:

“Kapıyoruz gözlerimizi, parmaklarını al, dokun bakalım. Kumaş parçalarını ayırt edeceğiz. ”

Çocuğa tek tek kumaş parçaları verilir. Bir kot, bir keten örneğin. Kotu da, keteni de parmaklarıyla yoklasın. Eğer aynıysa bir tarafa

koysun, değilse başka bir tarafa.

Böylelikle çocuğun dokunma duyusunu işlevsel hale getirerek ruhen bir derinleşme oluşur.

(4) 10 tane aynı büyüklükteki tüpün içine, ikişerli şekilde pamuk konulur. İki tanesine lavanta, iki tanesine kolonya, iki tanesine gül... Kapakların ortasına dışarıya koku vermesi için delik açılır. Çocuğun bu kokuları ayırt etmesi istenir:

“Kapa gözlerini oğlum/kızım kokla, hangisi hangisi?”

Kokuların karıştırılmaması için de her bir tüpten sonra kahve koklatılır. Aynı tüpler bir tarafa, farklı tüpler başka bir tarafa konularak, bu duyu da böylesi egzersizlerle işlevselleştirilir.

Bu ve benzer egzersizlerle bütün duyular işlevsel hale gelmeye başladıkça, çocuk da dinginliğe erişecektir.

Soru-Yorum

5 yaşındaki kızım, anaokulundaki öğretmenini dinlemiyor. Sınıfın içinde dolaşıyor. Ne yapmamız lazım?

5 yaşındaki bir çocuk sırada oturmaz.

Endişe edecek bir durum yok. 5 yaşında bir çocuk 6 saat boyunca anaokulunda bir öğretmeni dikkatlice dinleyemez. Canı sıkılınca dolaşır. O dönemde bir verimlilik saati vardır. O da 1 veya en fazla 1,5 saattir. O saat diliminde dikkatini yoğunlaştırır ve öğrenir. Aksi halde, çocuğun karşısında habire etkinlik yapmak, hoplayıp zıplayarak dikkatini çekmek gerekir.

Bir tiyatro seyreder gibi sadece öğretmenine dikkat ettirerek, çocuk habire yönlendirilerek, yönergeler verilerek akşama kadar saat doldurulabilir, ama öğretmen de çok yorulur, çocuk da...

Benim oğlum hiperaktif mi?

Oğlum ders çalışmak için on dakika bile masanın başında oturamıyor. Sıkılıyorum, diyor. Ne yapmamız lazım?

Çocuğun, sıkılıyorum, bunalıyorum, dediği şey, içindeki duygu yoksunluklarındandır.

Bu çocuğu masanın başında on dakika bile tutmayan şey nedir acaba? Öncelikle kendinize bir sorun: “Çocuğum niye böyle hareketli?”

Çocuğunuzun fıtratından kaynaklanan bir hareketliliği varsa, ayrı. Fakat, normalde çocuklar, dinginlik ister, sessizlik ister. Eşinizle istişare edin, “Acaba karı-koca olarak çocuğumuza dingin bir ev ortamı veremiyor muyuz?” diye.

Çocuğunuzdaki hareketlilik veya sizin tabirinizle hiperaktivite, aslında dışarıya yansıyan problemdir. Kök probleme inildiğinde, çocuğu hareketliliğe iten sebebin ortaya çıkarılması gerekir. Bir anne olarak çocuğunuzla ne kadar ilgileniyorsunuz? Anne kendisine göre yemek yapıyor, kendisine göre sabahın erken vaktinde kalkıyor, çocuğunu okula hazırlıyor... Ama bütün bunlar aslına bakıldığında ilgilenmek olmuyor.

Çocuk kendisiyle ilgilenilmediğini hissetmeye başladıkça, annesinin kendisine karşı sanki sevgi duymadığını hissettikçe, bu ilgisizliği duymamak için sağa-sola atar kendini. İlgisizlik hissi kendisini rahatsız edeceğinden dolayı çocuk bir dakika kendisiyle baş başa kalmayı arzu etmez.

Bu minvalde baktığımızda, çocuğun kendisiyle baş başa kaldığı sırada “Bunalıyorum, sıkılıyorum, canım sıkılıyor” dediği şey, içindeki duygusal yoksunluklarıdır, sevgi yoksunluklarıdır.

Bir çocuğun en iyi terapisti annesidir, babasıdır. Bir çocuğun en iyi ilacı da anne-babasıdır. İlgilenmek, bir annenin kendisini ruhen çocuğuna verebilmesi demektir. Bir babanın evin içerisinde dingin bir ruh ile varolabilmesi demektir. Anne çocuğuna ruhen kendisini bırakabilir, sükûnetle dokunabilirse, verilecek olan en sakinleştirici ilaçtan daha tesirli olur bu. Sakin bir annenin, sakin bir anda çocuğuna “Oğlum/kızım” diye hitap etmesi kadar sakinleştirici bir ilaç yoktur.

1. sınıfa giden oğlum, sınıfta kendini tam anlamıyla derse vermiyor. Sürekli hareket halinde. Ne yapmam lazım?

Çok zeki bir çocuk olmasına karşın, dikkatini derse veremediği için sınıfta ders yapmıyor. Niçin yapmadığını sorduğumda da yetiştiremediğini söylüyor ve bana kızıyor.

Yerinde duramıyor, sürekli hareket halinde. Ayrıca çok sinirli; kızınca da karşı tarafla kavgaya başlıyor. Ona kavganın kötü bir davranış olduğunu, böyle davranırsa kimsenin onu arkadaş olarak istemeyeceğini söylüyorum. Biriyle kavga edecek diye oğlumu gönül rahatlığıyla dışarı bile gönderemiyorum.

“Kavga yaparsan, kimse seninle arkadaş olmaz” derseniz, çocuğunuzun benliğini zedelersiniz.

“Kavga yaparsan kimse seninle arkadaş olmaz” derseniz, çocuk daha çok yara almış olur ve başka bir zamanda bu yaranın tesiri ile dokunsanız yine kavga yapar. Mesajınızdan anladığım kadarı ile oğlunuzu tam anlamıyorsunuz. Sizin birtakım istekleriniz var, ama oğlunuz bu istekleri yerine getirmekte acemilik çekiyor. Henüz 7 yaşındaki bir çocuk tabii ki derslere kendisini tam veremeyebilir, kaldı ki oğlunuz bunun sebebini de izah etmiş, ama bunu siz çok ciddiye almamışsınız.

Oğlunuz “Öğretmen çok hızlı, yetiştiremiyorum” diye söylemiş, sizce bu söz önemli değil mi? Bence oğlunuzu daha dikkatli dinleyin ve dinlediğiniz sorunlara çözüm üretmeye çalışın. Bir annenin görevi çocuğunun sorunlarına çözüm üretmek değil mi?

Kızım 2 yaşındayken çok hareketli ve meraklıydı. Şimdiyse dikkati dağınık. Ne yapacağız?

4 yaşında bir kızım var. Kızım 2 yaşındayken çok hareketli ve meraklıydı. Çocukla ilgili bir programda, “yaramazlık anında çocuğun dikkatini başka bir tarafa çevirin” denmişti. Biz de maalesef bu tavsiyeye uyduk. Şimdi kızım dikkatini uzun süre toplayamıyor, gözünün önündeki şeyleri görmüyor, hemen sıkılıyor. Ne tavsiye edersiniz?

“Dikkatini başka yöne çekin” diye aldığınız tavsiye, dikkat dağınıklığına neden olabilir.

Maalesef yanlış tavsiyeler sonucunda çocuklarımız bir süre sonra sorunlu çocuk durumuna düşüyor, tıpkı sizin kızınızda olduğu gibi. “Dikkatini başka yöne çekin” diye aldığınız tavsiye, kızınızda dikkat yetersizliğine neden olmuş olabilir.

Şimdi ne yapmalısınız?

Kendinize ve kızınıza bir süre zaman verin. Kızınızın dikkatini verip keyifli uğraşlar yaptığı alanlarda müdahale etmeyin. Örneğin oyun oynuyor, oyuna dalmış gitmiş, bu durumda ona asla müdahale etmeyin, yapılacak işler şişiyor olsa da kızınızın bir şeye dikkatini yoğunlaştırdığını gördüğünüzde ona müdahale etmeyin.

Bunun yanı sıra, evinizin içini mümkün olduğu kadar gürültüsüz ve sessiz halde tutmaya çalışın, televizyon hiç açık durmasın, radyo devamlı açık olmasın, bilgisayar açık olmasın vb. Yani kızınızın dikkati ne bir müzikte ne de TV’de olsun. Evinizde mümkün olduğunca sessiz bir atmosfer oluşturun.

Bir diğer önemli husus da, kızınızın aynı anda iki iş ile meşgul olmasının önüne geçin. “Ne ile meşgulsen onunla meşgul ol” diyerek aynı anda iki şeyle uğraşmasının önüne geçin. Bir işi bitirmeden diğerine başlatmayın...

Pedegog Dr. Adem Güneş

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.