Haberin Kapısı
2020-07-22 16:43:32

Maneviyat ve Gücü

Emanullah Seyda

emanseyda@outlook.com 22 Temmuz 2020, 16:43

İnsan maddiyatını kaybettiğinde fakir, maneviyatını kaybettiğinde ölüdür.

Theokritos

Her sabah gözümüzü hayata açtığımızda karşımızda ilk gördüğümüz şey aslında ne evin tavanıdır, ne de başka eşyalar. Gördüğümüz ilk şey hayattır. Ayağa yüzümüzü yıkama planı ve umuduyla kalkar ve banyoya doğru yol alırız. Ve ardından aynada kendimizi güne hazırmıyım diye göz atarız. Evet, insan yüce yaratıcının içine yerleştirdiği uyku ölümünden uyanır uyanmaz bir plan ve umutla başlar.  Nebe suresinde ‘’geceyi elbise, gündüzü çalışma’’ kıldık ayeti bunu ifade eder. Demek insan gündüzün adamıdır gecenin ise yabancısıdır. İşin ilginç yanı ise gündüzün Arapçası olan ve ayette de geçen ‘’Nahar’’ ayrıca fikretmek, uğraşmak demektir. Maneviyat kelimesinin köküde Mana’dır yani anlamdır. Kuranı iyice süzgeçten geçirdiğimizde bu etimolojik direktiflerin çok kullanıldığını ve bilhassa seçildiğini çok defa görebiliriz. Mana isteyen maneviyat almalı, maneviyat isteyen manalı olmalıdır. Maneviyat sorunlarını genel olarak ikiye ayırmamız mümkündür.

  1. Fıtri Sapmalar
  2. Gaflet (Manevi Körlük)

Fıtri Sapmalar: Bu konu oldukça geniş olmakla beraber şöyle özetlenebilir. İnsanın içinde yaşadığı toplumun normlarını, çocukluktan beri süregelen fıtri veya toplumsal gelenekleri red edip içe dönük hale gelmesi (İntorvent) ve bu sıkıntılarla tek başına mücadele etme zorunluluğu. Kişi doğduğunda zaten oluşmuş olan toplum normlarını öğrenerek büyür ve bir yaştan sonra bunların bir kısmını veya tümünü red eder ve bu psikolojide iritabl duygudurum denilen safhaya varır. Halbuki yüce yaratıcı Rum suresinde’’ Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. (Rum Suresi, 30)  belirterek aslında insan zaten doğuştan bir normla, ahlak üzere ve bu ahlakında güzelliğe meyilli çirkinlikten uzak olduğundan bahseder.  El Cüveyni’nin şu tespiti yerindedir’’ Eğer bir insan evladını henüz bebek iken bir adaya koysanız ve yalnız başına büyürse oradaki en vahşi kurtları bile terbiye etmeye çalışır’’. Evet, fıtri bozukluğun insana vurduğu darbenin hasarı ruha silinemeyecek izler bırakır. Bunları görmenin en iyi yeri hapishanelerdir. Son zamanlarda özellikle Amerika hapishanelerindeki rehabilitasyon merkezlerinde suçlularla yapılan yüz yüze görüşmelerde mahkumların % 70’inin fıtratlarına aykırı davrandıkları için çok pişman oldukları gerçeği ortaya çıkmıştır.

Gaflet (Manevi Körlük): Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine, benliklerine zulmediyorlar. (Yunus Suresi, 44) diye bahseder Kur’an. Söz Kur’andan açılmışken Kur’anın en mükemmel öğrencisi olan peygamberimizinde bir tesbitini yazmadan geçmek olmaz ‘’ Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalbdir.’’ Burada bahsedilen tabiî ki somut kalp değil ruhi kalptir. Temiz bir şeye rabıtayla bağlı olan her kalp her zaman temiz kalır. Fakat günümüz dünyasında ruhi ve kalbi temizliği çıkmaz sokaklarda köşeye sıkıştıran çok fazla etken vardır. Hucurat suresinde Bedeviler, dedi ki: “İman ettik.” De ki: “Siz iman etmediniz; ancak “İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir…” (Hucurat Suresi, 14) denildiği gibi o zamanın bedevileri bu zamanın beyefendileri lafla inanmış göründükleri halde akılları ve kalpleri her zaman maddi kaygı üzerinde atar. Ve bu gaflete yani manevi körlüğe sebep olur. Johann Wolfgang’ın dediği gibi ‘’ İnsan arzusu o kadar derindir ki ona ya cennetin anahtarını yada zebanilerin kırbacını getirir.’’ Evet, manevi körlüğün doktoru olan peygamberler, elçiler ve salih insanlar genelde mucizelerle bile bir çok kez insanın bu sıkıntılı yönünü düzeltmememişlerdir. Hatta o kadarki cehennem ehlinin bir diyaloğunu anlatan Kur’an, onlar bizi dünyaya geri gönderde yaptığımız kötülükleri telafi edelim derler, fakat göndersek bile yine sapkınlıklarına dönerler’’ diye insanın ne olursa olsun her zaman gafletinin peşinde gitmeye meyilli olduğunu hatırlatır.  Pers hükümdarlarından Cyrus (Büyük Kiros) döneminde tapınak rahipleri olan mobitler suçluları ayırmaksızın idam verilmesini çünkü ğafletin tanrıyı inkar etmekle eşit olduğunu krala söylerlerdi. Aynı şekilde tasavvuf öğretiminde ‘’ Rabbini bilen nefsini bilir’’ deyişiyle insanın manevi gafletten ancak kendi yaratıcısına yönelmekle kurtulabileceğini anlatır. Peki rabbe yönelmek sadece ibadet ilemi olur? Asla. Eğer yaratıcı sadece camide hatırlanan bir şey olsaydı o zaman tabiatı ve bu devasa düzeni kurmaz sadece camileri yaratır ve ibadeti emrederdi. Ona yönelmek onun yarattıklarıyla meşgul olmaktır. Yani yaşadığımız hayattaki faktörleri öğrenip başkalarına aktarmaktır. Bu sanat, bilim veya gündelik meşguliyetler olabilir. Rabbimiz inşirah suresi 7.ayette ‘’ Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul’’ diye bir anlık gafleti, boşluğu bile yasaklamıştır. Meşhur sosyolog İbni Haldun da bundan yola çıkarak ‘’ Bil ki kötü ve yerilmiş ahlaktan uzaklaşıp, üstün bir ahlaka ve kişiliğe sahip olmak, ancak kişinin kendisinde bir kemal ve yeterlilik vehmetmesiyle ve insanların kendisinin ilim ve sanatına muhtaç olduğunu hissetmesiyle gerçekleşir’’ der.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.