Haberin Kapısı
2017-11-08 20:03:23

Nev Zuhur Fitne

Fatih Kanlı

08 Kasım 2017, 20:03

“Onları gördüğün zaman onların cesameti (görünüşleri) seni hayran bırakır. Ve eğer konuşurlarsa, onların sözlerini dinlersin, onlar sanki duvara dayalı kütükler gibidirler. Her sayhayı (gürültüyü) kendi üzerlerine (aleyhlerine) sanırlar. Onlar düşmandırlar. Artık onlardan hazer et (sakın), Allah onları helak etsin (kahretsin), nasılda döndürülüyorlar.” Münafikun-4

İslam Tarihinde Abdullah İbn. Selül isimli Münafıkların başı olan şahsı bilirisiniz, Peygamber efendimiz (S.A.V.) Mekke’den Medine ye hicret ettiği vakit Abdullah İbn. Selül de Medine de Taç giymeye, Medine’nin Kralı olmaya hazırlanıyordu. Ancak Peygamber efendimiz (S.A.V.) Medine’ye hicret ettiğinde Peygamber efendimiz Medine’nin Lideri seçilmiş ve Medine halkı da Müslüman olmuştu. Kendisinin Kral olmasına gayri ihtiyari olarak engel olmasından dolayı Peygamber efendimize (S.A.V.) haset beslemiş ve türlü zorluklar çıkarıp sürekli gözden düşürecek işler yapmıştır.

Peygamber efendimiz (S.A.V.) Mekkeli Müşriklerin Medine üzerine sefere çıkacakları haberini alınca Ashabı Kiram efendilerimizle istişare yaptı. “Müşrikleri Medine’de karşılayıp bir savunma savaşı mı verilmeliydi?” Yoksa “Taarruza karşı Taarruz düzenleyip sefere mi çıkılmalıydı?”Ashabı Kiram efendilerimizden bir kısmı “Savunma” yapılmasını isterken; diğer bir kısım ise “Taarruzda bulunulmasının” daha uygun olacağını söylediler. Peygamber efendimiz (S.A.V.) ise “Savunma Savaşının” yapılması taraftarıydı. Ancak “Taarruz” isteyenler daha baskın çıkınca Peygamber efendimiz (S.A.V.) istişareden çoğunlukla çıkan karara uyarak zırhını giydi ve sefere koyuldu. Ancak Peygamber efendimizin (S.A.V.) sözünü dinlemediğini düşünen sahabe efendilerimiz pişman olarak Peygamber efendimize (S.A.V.)geri geldiler ve “Allah Resulü (S.A.V.) efendimizin uygun gördüğü şekilde bir savaşın olmasını istediklerini” söylediler. Ancak; Peygamber efendimiz (S.A.V.), tarihe geçecek ve tüm liderlere örnek teşkil edecek olan şu sözleri söyledi: “BİR PEYGAMBER SAVAŞ İÇİN ZIRHINI GİYDİĞİ VAKİT ONU ASLA ÇIKARTMAZ!”

İşte Abdullah İbn. Selül bunu bildiği için ordu belli bir süre yol aldıktan sonra, sanki “Suret-i Hak’tan” görünüyormuş gibi Peygamberden yana çıkarak  “Aslında Savunma Savaşının daha uygun olacağını Taarruzun Müslümanlara zarar vereceğini” söyleyerek FİTENE çıkartmak istemiş ve kendi gibi Münafık olanlarla birlikte Peygamber efendimizin (S.A.V.) ve Sahabe efendilerimizin tüm uyarılarına rağmen gerisin geriye dönerek İslam ordusunu yalnız bırakmış Cihattan kaçmışlardır. Uhud Savaşında Şehit olanlar için de “onlar bizim sözümüzü dinleselerdi ölmezlerdi” diyecek kadar da ileri gitmişlerdi. Bu Münafıkça tavırlarını Hendek Savaşında da devam ettirmişler, Müslümanlar Hendek kazarken gecenin karanlığından faydalanarak kaçmışlar ve Müslümanları yine yalnız bırakmışlardı.

Tarih boyunca Abdullah İbn. Selüller ve onun gibilerin peşinden giden münafıklar ve “Saf Müslümanlar” her zaman olmuşlar bilerek yâda bilmeyerek Müslümanlar arasında “Fitne-Fesat” tohumları ekip kargaşaya yol açmışlardır. Suret-i Hak’tan gibi görünüp iyi güzel faydalı şeyler anlatıyorum bahanesinin ardına sığınarak Müslümanların aralarını bozmaya çalışmışlardır.

Türkiye’de ise Nebevi Hareketin temsilcisi ve İslam Dünyasında ki Lideri olan Milli Görüş Hareketi içerisinde de zaman zaman bu türden fitneler çıkmış ancak Hareketin Lideri olan Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Hoca üstün deha ve ferasetiyle ve dahi müthiş sabrıyla her türlü fitnenin üstesinden gelmiştir. Milli Görüş hareketinin partilerinden biri olan Milli Selamet Partisi döneminde bir gurup ayrılıp başka bir parti kurmak istemiş ancak başarılı olamamışlardı. Ve ilk fitnede bu şekilde başlamış oldu.

Eski Adalet Bakanlarından İsmail Müftüoğlu’nun anlattığı bir hadise var, Mahmut Efendi Hz., Erbakan Hoca, İsmail Müftüoğlu  ve İsmailağa’nın önde gelen bir takım Hocalarıyla yapılan bir toplantıda Muhiddin Arabi’nin Hz. Futühatu’l Mekkiyye isimli bir kitabında bahsettiği ve Erbakan Hocamızın remz edildiği bir hadise sohbet esnasında geçiyor, sohbet bitip dağıldıklarında Erbakan Hocamız Camiden çıkarken İsmail Müftüoğlu’na dönerek: “Sakın bu hadiseyi başka bir yerde anlatma FİTNE’YE SEBEP OLUR!” der ve kendisini uyarır. İşin ilginç tarafı Hocamızın kendisini uyardığını yine bizzat kendisi bize söyler ve Hocamızın uyarmasına ve “FİTNE ÇIKABİLİR” demesine rağmen bize bu hadiseyi anlatır!!!

Ancak kıymetli büyüğümüz (!) İsmail Müftüoğlu tabi bununla kalmaz, yine bir gün Saadet Partisinin İstanbul’da ki İlçe Teşkilatlarından birinin organize ettiği bir programda Ak Partililer için çok ağır aşağılayıcı ifadeler kullanmış hatta Ak Partilileri “YEZİT’E” benzeterek salonda çok büyük bir infiale sebebiyet vererek Müslümanların aralarında her ne şartta olursa olsun “Kardeşlik Köprülerinin muhafaza edilmesi” gerektiği ilkesi göz ardı ederek tüm köprülerin atılmasına sebebiyet verecek belki de ilk hamleyi atmıştı.

Değerli büyüğümüzün(!) ismi daha sonraları Numan Kurtulmuş hadisesi ile yeniden duyulmuş, o zamanlar yani Numan Beyin Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemlerde, Numan Bey’in Genel Başkanlık için bir takım atraksiyonlar yaptığı dönemde Numan Kurtulmuştan yana ismi çokça zikredilmiş ve bir takım hadiselerin içerisinde ismi geçmişti. Ancak, ne var ki kıymetli büyüğümüz, Numan Kurtulmuşun Genel Başkan olacağı o Kongrede, daha Erbakan Hocamız Numan Bey ile ilgili tek kelime olumsuz bir kelime sarf etmemişken hatta FİTNE ÇIKMAMASI için Genel Başkanı övücü sözler kullanmasına rağmen,  kendisi GİK’E giremeyince bir anda Suret-i Hak’tan görünüp Erbakan Hoca ile Numan Kurulmuş arasında ki farkı anlatmaya çalışan “Nev Zuhur Genel Başkan” isimli bir yazıyı Ajans 5 de kaleme almıştı.

Tabi değerli büyüğümüz (!)bu kadarla da kalmadı.

Ne yaptı?

Fatih ERBAKAN hadisesinde yine karşımıza çıktı. Erbakan vakfı kurulmadan önce daha tartışmaların alevlenmediği ama ufaktan ufaktan bir takım söylentilerin olduğu bir dönemde 26 Şubat 2012 de AGD’NİN düzenlediği “Erbakan’ı Anma” Programında locada otururken bizlere “Bu davanın artık Gençlere bırakılması gerektiği!!!!” tarzında ifadeler kullanmıştı.  O gün bugündür Fatih Bey ile birlikte hareket edip meselenin buralara kadar gelmesinde hiç kuşkusuz payı vardır. (Bu mevzuda tarafların haklı ya da haksız oldukları noktasına girmiyorum)

Tabi burada şunu da belirtmekte fayda var, 40 senelik Davanın çilesini çeken bu Davanın Sadıkları mevcut bu tehlikeyi önceden sezip kucaklayıcı olsalardı, Fatih Beyi ve çevresindekileri İsmail MÜFTÜOĞLU gibi adamların eline bırakmasalardı bugün her şey Allah’u âlem çok daha farklı olabilirdi. Bunu görebilmek ve bu feraseti de gösterebilmek LİDERLERİN özelliklerinden biridir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.