Haberin Kapısı

Avrupa, Akdeniz’de Türkiye’yi Boğamaz

ÖZEL HABER

ASSAM Bşk. Yrd. Emekli Binbaşı Gürcan Onat; Karşılarında da eski Türkiye yok. Türkiye kafasına bir şeyi koymuş ise yapar” dedi.

Türkiye bütün cephelerde mücadeleye devam ediyor. Özellikle dış politikada hareketli günler yaşanıyor. Türkiye’nin NAVTEX ilanıyla birlikte bölgedeki sıcak gelişmeleri, Yunanistan’ın kirli ittifaklarını, provokatif tutumlarını, Başkan Erdoğan’ın kararlı duruşunu ve daha birçok meseleyi ASDER, ASSAM, SADAT kuruluşlarında önemli görevlerde bulunan ve halen ASSAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emekli Binbaşı Gürcan ONAT ile, "Haberin Kapısı" ve "Yeni Akit" adına Muhabir "Fatma Gülşen Koçak" Haber Sitelerimiz adına konuştu:

-NAVTEX nedir ve bu kriz nasıl çıktı?

NAVTEX (Navigational Telex), denizcilikle alakalı bir teknik terimdir. Uluslararası orta frekansta gemilere muhtemel tehlike, emniyet ve hava raporlarını, uyarılarını otomatik olarak yazılı bir şekilde veren haberleşme sistemidir. Duyuru ve uyarılar sivil veya askeri tüm gemi ve tekneler için bağlayıcı niteliktedir. Ülkelerin deniz kuvvetleri komutanlıkları eğitim ve tatbikatların bilgisini önceden duyurarak bu sahalara girilmemesi konusunda uyarılarda bulunmaktadır.

-Türkiye’nin NAVTEX ilanı ne manaya geliyor, dünyaya verdiğimiz mesaj nedir?

 NAVTEX ilanı, ORUÇ REİS araştırma gemisine refakatten başka bir anlam taşımıyor. Nitekim, Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar da, Doğu Akdeniz’deki MTA Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ne, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nca refakat ve koruma sağlandığını, Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki uluslararası hukuktan kaynaklanan hak, alaka ve menfaatlerini korumak için tüm gerekli tedbirlerin alındığını söyledi.

Bu mesajla dünyanın şunu kavraması gerekiyor; bizim Mavi Vatan diye de bir vatanımız vardır ve biz bu vatanımızı aynen topraklarımızı koruduğumuz gibi korumaya kararlıyız. Bu kadar.

-Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de NAVTEX ilanına sebep olan doğalgaz ve petrol arama faaliyetlerindeki görüşü ya da iddiası nedir?

Yunanistan’ın Osmanlıdan ayrıldığından itibaren bir “megali ideası” vardır. Bizim Ege kıyılarımızı kendi toprağı olarak görmektedir. Dolayısıyla da Ege Denizi’ni kendi iç denizi zannetmektedir. Kendince bu tür hayaller kurmaktadır. Hayal konusunda bir şey diyemeyiz. İstediği gibi hayal kurabilir, ama bizim de hayallerimiz ve bir de gerçekler var tabii ki. Mesela; benim hayalim de “İttihadı İslam”ın oluşmasıdır. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır’ın darbeci, kukla hükümetleri Türkiye’yi ana karasına hapsetmek istiyorlar.

-Türkiye’ye Ege ve Akdeniz’de hiç hayat hakkı tanımamak olarak yorumlanacak bu meseleye Erdoğan’a kadar ciddi olarak el atan olmadı mı?

Atina yönetimi, Türkiye ana karasına birkaç kilometre uzaklıktaki adalar da dahil, bunların kendilerinin kıta sahanlığı olduğunu savunuyor. Yunanistan, ana karasına 580 kilometre uzaklıkta bulunan Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik ada üzerinden 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı iddiasında bulunuyor. Yani Akdeniz’de ve Ege’de Yunanistan’a göre bizim nerede ise hiç denize girmememiz gerekiyor. Deniz tamamen kendilerinin havasındalar. Onların kıta sahanlığı haritaları ile bizim çizdiğimiz kıta sahanlığı haritaları hiç örtüşmüyor. Ancak bu sorun yeni bir şey değil. Cumhuriyet kuruldu kurulalı bu şekildedir. Geçmiş dönemlerdeki hükümetler zamanında bu konuya ciddi olarak eğilinmedi. Yani bu cerahat ciddi anlamda temizlenmeye hiç çalışılmadı. İlk defa sayın Erdoğan bu konuya ciddi olarak el attı.

-Bu duruma karşı Türkiye neyi iddia ediyor. Bu iddialara karşın kendi tezleri nedir? 

Türkiye, temmuz ayında Oruç Reis gemisinin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini, Almanya ve Avrupa Birliği’nin (AB) yürüttüğü diplomasiye şans tanımak için iyi niyet göstererek bir süre askıya aldı. Ancak Yunanistan’ın, 6 Ağustos’ta Mısır’la deniz yetki alanlarına ilişkin Türkiye’yi dışlayarak oldu-bittiye getiren bir anlaşma yapması üzerine Ankara, sismik araştırmalara kaldığı yerden devam etme kararı aldı. Ankara, Yunan-Mısır anlaşmasıyla koparılmak istenen Türkiye-Libya kıta sahanlığı temasını da kararlılıkla koruyacağı mesajı veriyor.

Ankara, Doğu Akdeniz’deki meşru çıkarlarını diplomatik ve askeri faaliyetlerle savunmaya devam ederken, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası topluma müzakerelere dayalı kapsamlı iş birliği çağrısı yapıyor.

-GKRY Türkiye’yi sıkıştırmak için AB ve bölge dışı aktörleri devreye sokmaya çalıştığı bir gerçek. AB ve diğer aktörlerin tutumu nasıl?  

Elbette Yunanistan’ı koruma ve kollama derdindeler. Şunu çok iyi bilelim ki; Yunanistan Avrupa’nın şımarık çocuğudur. Ancak Yunanistan ve Türkiye ikisi de NATO üyesidir. AB bir NATO ülkesine müdahale edemez. Siyasi ve askeri yaptırım uygulayamaz. Diyelim ki bunu göz ardı ettiler, AB ve Yunanistan da şunu çok iyi biliyorlar ki Erdoğan bundan önceki liderlere benzememektedir. Artık karşılarında da eski Türkiye yoktur. Yani bizim aleyhimize olacak bir konuda, bize hiçbir etki içerisinde bulunamazlar.

AB’nin “Enerji Koridoru” olarak nitelendirilen ve doğal gaz boru hattı projesi olan East MED Doğu Akdeniz’den, Balkanlar ve İtalya denizaltından doğal gaz transferini sağlayacak bir boru hattı inşa edilmesini amaçlayan bir projedir. Bu projeye ilişkin ön çalışmalar devam etmekte olup, inşa faaliyetlerine fiilen başlanmamıştır. Bu proje ne kadar gerçekçidir ne kadar uygulanabilecektir, doğrusu şu an bunu tahmin edebilmemiz zordur. ABD’nin müttefikliği konusuna ise doğrusu güvenmemeliyiz. Uluslararası ilişkilerde müttefiklikten önce ulusların milli çıkarları gelmektedir. ABD müttefiklikten önce kendi çıkarını ve stratejik planını düşünmektedir. Biz de Erdoğan başa geçtiğinden itibaren bu düşünce içerisinde hareket eder olduk. Önceki hükümetler zamanında maalesef bu tavrı özellikle ABD ve AB ülkelerine karşı sergileyemedik. Lakin devir değişti, şimdi artık, önce kendi milli menfaatlerimiz gelmektedir. Önemli olan biz kendi planlarımızı hangi ölçüde uygulayabiliyoruz, bunu düşünelim. Benim şahsi kanaatim gayet başarılı bir şekilde, milli menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu uyguluyoruz.

-Lübnan’daki patlama Doğu Akdeniz enerji denklemini nasıl etkiler?

Şu an Lübnan konusunda İsrail’de ciddi planlar yapılmaktadır. Lakin ben bu patlamanın Doğu Akdeniz enerji denklemine etki edeceğini pek düşünmüyorum. Önemli olan bizim kendi kararlılığımızdır. Biz bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu deklare ettik ve sahada gösteriyoruz. Bir de artık bütün dünya biliyor ki; Türkiye kafasına bir şeyi koymuş ise yapar. Arkasında milleti kenetlenmiş olan Erdoğan’ı durduramayız.

-Türkiye üstünlüğünü koruyabilmek için ne gibi stratejiler ortaya koymalı?

Şu ana kadar uyguladığımız dış politikamız çok başarılıdır. Mavi vatanımızda, Libya’da ve Suriye, Irak, FETÖ ve PKK terörüne uyguladığımız askeri ve siyasi tedbirler gayet güzel seyretmektedir. Şu ana kadar gösterdiğimiz siyasi ve askeri tavır ve kararlılığımızı göstermeye ve uygulamaya devam etmeliyiz. Bölgemizde cereyan eden hadiselerin hiçbiri diğerinden kopuk veya bağımsız olarak düşünülmemelidir. AB ve İsrail büyüyen ve güçlenen Türkiye’den rahatsızdır. Emperyalistler ve zalimler tabi ki bundan rahatsız olacaklar. Bizim güçlenmemiz adaletin, hakkın ve hukukun güçlenmesi demektir. Yar ve yardımcımız Allah’tır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.