Haberin Kapısı

Kuba Mescidi

TARİH

Peygamberimizin Efendimizin (s.a.s.) Medine'ye hicretinden önce kıldırdığı ilk Cuma nama­zı yaklaşık 100 kişiyle ve hür olarak burada kılındı. Peygamberimiz (s.a.s.) ilk okuduğu hutbe buradaki hutbedir.

Kuba, Medine’nin güneyinde 5 km. uzaklıkta, hurma ve üzüm bahçeleriyle çevrili, tatlı suyu olan, kuyuları ile meşhur küçük bir köy idi.

Medine’deki müslümanlar, Peygamber Efendimizin Mekke’den yola çıktı­ğını duymuşlardı. Bunun için her sabah kuşluk vakti “Harre” mevkine gelir, öğle sıcağı bastırıncaya kadar kendisini beklerlerdi. Yine bir gün bir hayli bekledikten sonra geri dönmüş, evlerine gitmişlerdi.

O arada bir Yahudi kendisine ait bir iş için Yahudi kulelerinden birine çık­mıştı. Birden Rasûlullah ile ashabının beyazlara bürünmüş, serabı yararak gel­mekte olduklarını gördü. Kendisini tutamayan Yahudi sesinin çıktığı kadar bağırdı: - Ey Arap cemaati! Beklediğiniz davetliniz işte geliyor!

Medineliler Efendimizi büyük bir coşkuyla karşıladılar. Neccarogulları’nın kızları ellerinde deflerle “Talaal-bedrualeyna” kasidesini terennüm ediyorlardı. Ortalık bayram yerine dönmüştü. Nihayet O “Kutlu Elçi” Medine’yi şereflendirmişti. Efendimiz bir hurma ağacının altında istirahat buyurdular. Geceleri Medine’li Müslümanların eşrafından olan Gülsüm bin Hidm’in evin­de kalıyor, gündüzleri ise Sa’d bin Hayseme’nin evinde heyetleri kabul edip, onlarla sohbet ediyordu. Daha önceden hicret eden Muhacirlerin bekârları da yine bu evde kalıyorlardı.

Peygamberlerin önemli adetlerindendir. Bir beldeden diğer bir beldeye hic­ret ettiklerinde gittikleri beldeye ilk olarak bir ma’bed inşa ederler. Efendimiz (s.a.s.) de hemen bir mescid inşasına başladılar. Mescid’in yapımında bizzat kendisi çalışıyor, taş, toprak taşıyor, sırtı, göğsü toza toprağa bulanıyordu. Efendimiz büyükçe taşları götürürken:

Ya Rasûlullah, onları biz taşıyalım, siz yorulmayın onu bize verin, di­yenlere tebessümle:

“Sen de git aynısını al” diye (espirili bir şekilde) karşılık veriyor, mes­cidin inşasında çalışmaktan geri kalmıyordu. (Kütüb-i Sitte Had. No: 4616)

Ve... hz. Muhammed (s.a.s.) dönemindeki ilk yapılan mescid tamamlandı. Efendimiz, Ashabı ile birlikte, cemaatle ilk namazını Kudüs’e yönelerek bu­rada kıldılar. Bu mescidle ilgili K. Kerim’de şöyle buyruldu:

“İlk günden takva üzere kurulan bu mescid (Kuba mescidi) elbette na­maz kılmana daha uygundur; orada temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe, 108)

Peygamberimiz Kuba köyünde 14 gün misafir kaldılar. Sonra Medine’ye hareket ettiler. Sahabe arasında önemli bir yere sahip olan Selman-ı Farisî de burada Müslüman oldu.

Kuba halkı, cuma namazını kılmak üzere genellikle Mescid-i Nebiye gider­lerdi. Kuba mescidi ise mahzun kalırdı. Bu hasreti gidermek için Efendimiz her cumartesi, zaman zaman da pazartesi günleri deve üzerinde veya yaya olarak Kuba mescidine gelir, burada kuşluk vaktinde nafile olarak ibadetle meşgul olurlardı. Efendimiz bir Hadisinde: “Kim evinde güzelce temizlenip abdest aldıktan sonra başka bir maksatla değil, sadece namaz kılmak için Kuba mescidine gelir, iki rekât nafile namaz kılarsa bir Umre yapmış gibi sevap kazanır.” buyurmuştur. (Nesaî, Mesacid 9)

Kuba mescidi, yeryüzündeki mescidler içerisinde, Kâbe-i Muazzama, Mes- cid-i Nebevî, Mescid-i Aksa’dan sonraki en faziletli dördüncü mesciddir.

Kuba mescidini ziyaret etmek ve burada namaz kılmak müstehabdır. Bura­da kılınan namazın akabinde yapılan dualar da Cenab-ı Allah’tan “takva ve ihlâsımızın arttırılması”nı istemek buranın ruhuna uygun bir dua olacaktır.

Münafıklar bu Mescide alternatif olarak mescid-i dırarı kurmuşlar, Müslü­manları bölmek, aralarına nifak tohumu ekmek istemişlerdi. “Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada te­mizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever.” (Tev- be, 107-108) Fakat İlahi ikaz mümimlerin yardımına yetişmiş ve münafıkların oyunları, tuzakları boşa çıkarılmıştı.

CUMA MESCİDİ

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Kuba Köyüne gelip, burada yaklaşık on dört gün kaldıktan sonra Medine’ye gitmek üzere hareket ettiler. Ranuna Vadisine geldiklerinde, Benî Salim Kabilesinin yaşadığı yerden geçerken, kabile halkı Efendimiz (s.a.s.)’i bırakmadılar. İkramda bulundular.

Burası aynı zamanda Peygamberimizin dayılarının yurdu idi. Bu arada cuma günü öğle namazı vakti girdi. Efendimiz burada ilk cuma namazını kıldırdı. Gerçi Peygamberimizin hicretinden önce Es’ad İbni Zürare Medine’lilere cuma namazı kıldırmrştı. Fakat Efendimizin (s.a.s.) kıldırdığı ilk Cuma nama­zı yaklaşık 100 kişiyle ve hür olarak burada kılındı. Peygamberimiz (s.a.s.) ilk okuduğu hutbe buradaki hutbedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ilk kıldıkları cuma namazının birinci hutbesinde Allah’a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:

“Ey insanlar!

Sağlığınızda ahiretiniz için hazırlık yapınız. Muhakkak biliniz ki kıya­met gününde herkes burada yaptığından sorguya çekilecektir. Allah-ü Teâlâ, burada iken ahireti için iyi bir hazırlık yapmamış olan kuluna diyecek ki; Ey kulum sana benim Peygamberim gelip de söylemedi mi? Ben sana mal verdim, sağlık verdim, sana birçok nimetler ihsan ettim. Sen kendin için ne hazırladın? İbadetler yaptın mı? İyilik ettin mi? O kimse de sağına soluna bakacak bir şey göremeyecek. Önüne bakacak cehen­nemden başka bir şey göremeyecek.

Öyle ise, her kim kendisini bir yarım hurma ile de olsa ateşten, cehen­nemden kurtarabilecek ise, hemen dünyada o hayrı işlesin. Dünyada iken yapabildiği kadar hayır ve iyilik yapsın. Yarım hurma tanesi kadar iyilik yapacak bir şeyi yoksa herkese tatlı dilli, güler yüzlü olsun. Zira bu su­retle bir hayra on mislinden yedi yüz misline kadar (verilir). (İbn-i Hişam, Sire 3/30-31)

Bünyamin Albayrak

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.