Haberin Kapısı
2016-12-31 18:33:10

Tasavvuf Yolunda Bulunan Kimsenin Vasıfları

Cüneyt Varol

31 Aralık 2016, 18:33

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin vasıflarını anlatırken buyurdu ki:

"Şeyh Ebu Saîd Ebu'l-Hayr, tasavvufu şöyle târif etmiştir: "Şimdiye kadar evliyâdan yedi yüz zât tasavvufun târifi husûsunda çeşitli sözler söylemişlerdir. Bütün bu sözlerin özü şu noktada toplanır:Tasavvuf; vakti, en değerli olan şeye sarfetmektir."

"İnsanın kıymeti; idrâkinin, zekâsının, bu yolun büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır."

"Şeyh Ebu Tâlib-i Mekkî buyurdu ki: "Allahu teâlâdan başka hiçbir murâdın kalmayıncaya kadar gayret göster. Bu murâdın hâsıl olunca, işin tamamdır. İsterse senden kerâmetler, haller ve tecellîler hâsıl olmasın, gam değildir."

"Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir."

"Allahu teâlâdan gelen belâlara sabırlı, hattâ şükredici olmak lâzımdır. Zîrâ, Allahu teâlânın birbirinden acı belâları çoktur."

"Bir gün Mevlânâ Hâmuş hazretlerinin huzûruna gitmiştim. Yanında bulunanlarla ilmî meseleleri konuşuyordu. Ben de bir yere oturmuş, hiç konuşmuyordum. Bana dönüp; "Ne dersin, konuşmak mı daha iyi, susmak mı daha iyi?" dedi. Sonra da; "Bir kimse kendi varlığının kaydından (nefsinden) kurtulmuşsa, ne yapsa iyidir. Kurtulmamışsa, ne yapsa kötü." Ben, Mevlânâ Nizâmeddîn Hâmuş'tan bundan daha iyi bir söz işitmedim."

"Zikir bir kazma gibidir ki, onunla gönülden yabancı duygu dikenleri temizlenir."

"İbâdet; emirlere uyup, amel etmek, nehyedilen şeylerden sakınmaktan ibârettir. Ubudiyyet, kulluk da bu şekilde Allahu teâlâya yönelmektir."

"İnsanın yaratılmasından murâd, kulluk yapmasıdır. Kulluğun özü de, her hâlukârda Allahu teâlâyı unutmamaktır."

Asıl ve kıymetli olan ilmin, ilm-i ledünnî olduğunu bildirerek buyurdu ki:

"İlim iki çeşittir: Biri verâset ilmi, biri de ledün ilmidir. Verâset ilmi çalışarak elde edilir. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem); "Kim bildikleriyle amel ederse, Allahu teâlâ ona bilmediklerini öğretir." buyurdu. İlm-i ledün ise, Allahu teâlânın ihsânıdır. Çalışmadan elde edilir. İlâhî bir mevhibedir. Kullarından dilediğine verir."

İnsanlara hizmet etmenin ibâdet ve tasavvufun esâsı olduğunu bildiren Ubeydullah-ı Ahrâr (k.s) hazretleri buyurdu ki:

"Biz bu yolu, tasavvuf kitaplarından değil, halka hizmetten elde ettik. Herkesi bir yola götürürler. Bizi de hizmet yoluna götürdüler."

"Tasavvuf bilgilerinden maksad, kendini zorlamadan, uğraşmadan, her ân Allahu teâlâya teveccüh ve ikbâldir. Yâni, her ân Allahu teâlâyı hatırlamaktır."

Ehl-i sünnet îtikâdı üzere bulunmayı medhederek buyurdu ki: "Bütün halleri ve buluşları bize verseler, fakat Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdını kalbimize yerleştirmeseler, hâlimi harâb, istikbâlimi karanlık bilirim. Eğer bütün harablıkları, çirkinlikleri verseler ve kalbimizi Ehl-i sünnet îtikâdı ile süsleseler, hiç üzülmem."

Yerinde ve zamânında konuşmanın önemini belirterek buyurdu ki:

"Söz, yüce bir şeydir. Zamânında ve yerinde olmalıdır."

"Söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbuldür."

Ubeydullah-ı Ahrâr (k.s) hazretleri Peygamber Efendimizin (s.a.v) neslinden gelen seyyid ve şerîflere çok hürmet gösterirdi. Hattâ bir defâsında buyurdu ki:

"Seyyidlerin bulunduğu bir memlekette ben oturamam. Zîrâ, Resûlullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) bağlı bir nesebten gelmenin şerefini taşıyanlara, lâyık oldukları tâzimi gösterememekten korkuyorum.

Helâl kazanç elde etmenin önemini belirterek buyurdu ki:

"Bizim yolumuzda, el helâl kârda, gönül ise hakîkî yârdadır."

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.