Haberin Kapısı

Bediuzzaman Said Nursinin “Bu Zaman Tarikat Zamanı Değil, Hakikat Zamanıdır” Sözünün Açıklaması

TASAVVUF

Muhammed Nurullah Seyda, bu sözün cevabını, Nurcuların aleyhine değil, lehine bir cevap olup, kendi sözlerini tamamlayıcı mahiyette görmektedir. Bu şerh Bediuzzaman Said Nursi’nin naklettiği sözü bütünleştirmektedir.

Muhammed Nurullah Seyda'ya göre, ayakların kayabileceği, insanın şaşırabileceği noktada bulunan bu cümlenin ince ve derin manasının anlaşılmaması, müridler ile nurcular arasında bir düşmanlık fitnesi ve her iki imanlı taraf arasında karşılıklı kızgınlık, nefret ve fesad şüpheleri meydana getirmiştir.

Muhammed Nurullah Seyda'ya göre, bu iki grup kendilerinin ayrı olduklarını zannetseler bile aslında netice itibari ile birleşmektedirler. Bunu şu örnekle açıklar; “Nasıl ki birbirlerine yakın oldukları halde, gözlerini kaybetmiş iki kişi, aralarında yüksek dağlar, kilometrelerce mesafe, geniş ovalar ve sahralar olduğunu zannederler. Fakat birbirlerine yakınlıklarını ve bulundukları yerde yalnız olduklarını hissedince birbirlerine alışırlar, yakınlık duyarlar ve sevişirler. Hele bunlar bir memeden süt emmiş iki kardeş olursa. Çünkü onlar tek bir vücut, tek bir ruh ve tek bir kalp gibi olurlar, Ne önlerinden ve ne de arkalarından batıl ve asılsız şeyler onlara ulaşamaz, onları rahatsız edemez. Muhalefet ne acı, ülfet ise ne tatlı bir şey!”[1]

Nurullah Seyda bir de bu vecizeli sözü şöyle kıyas ederek açıklar:

Asya kıt’asında bir kış mevsiminde, eğer biri söylese; “Kış bütün dünyayı kapladı”, bu sözden kışın bütün dünyayı kaplamış olması lazım gelmez. Çünkü dünyanın bazı kıt’alarında halk hiç kış yüzü görmez. O zaman, bu doğru sözü gerçek bir şekilde açıklamak gerekir. Yani onu bulunduğumuz yerdeki zamanla kışın kapladığı yer ve zamanla açıklanır, bunun için Üstad Bediuzzaman Said Nursi’nin bulunduğu yer, tarikat adabının tatbik edilemiyeceği bir yerdi. Böyle zamanlarda ise yalnız imanla yetinmesi bile yeterliydi. Bunun için Üstad Bediuzzaman Said Nursi’nin zamanı tarikat zamanı, mekanı da tarikat mekanı değildi.[2]

Nurullah Seyda’ya göre, bir kimsenin başkasına; “Ben şeriat ehliyim, sen hakikat veya tarikat ehlisin” demesi mümkün değildir. Çünkü bunların hepsi birdir. Nasıl ki birisi, bir adama: Sen Konstantiniyyelisin, diğer birisine de: Sen İslambollusun, ben ise istanbulluyum, dese, bu adam böyle bir ayırım yapmakta hatalı mıdır, değil midir? Bu isimlerin her üçü de, bir tek şehrin aynı anlamdaki isimleridir. Herbirinin yerinde, uygun düştüğü şekilde icabına göre kullanılması gerekir.[3]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

--------------------------------

[1] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 156, 157.

[2] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 159.

[3] Muhammed Nurullah Seyda el-Cezerî, a.g.e., s. 161.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.