Haberin Kapısı

Bey’atın Zarureti ve Faydası

TASAVVUF

Bey’at etmenin gerekliliği, kamil bir şeyhin, faziletli bir mürşidin ve mahir bir üstadın sohbetine girmek, ona bağlılığı takviye etmek içindir.

Ey irşad talebinde bulunan kardeşim, Cenab-ı Hak seni de bizleri de hakka ve doğruya kavuştursun. Amin! Bil ki; bey’at etmenin gerekliliği, kamil bir şeyhin, faziletli bir mürşidin ve mahir bir üstadın sohbetine girmek, ona bağlılığı takviye etmek içindir. Böylece irşad talebinde bulunan kimse, yolun tehlikelerinden ve tökezlemelerinden emin olabilsin. Bu ise delile ihtiyaç göstermeyen apaçık bir şeydir. Çünkü insanoğlu bu dünyanın en basit bir işinde bile, o sahada maharetli birinin rehberliğinden kendini alıkoyamıyor. Mesela; yalnız kitap mütalaa etmekle kemal seviyesine ulaşılacağı düşünebilir misin? Bir insan hattatın yanında oturmadıkça kalemi nasıl tuttuğunu, kağıdın üzerinde ne şekilde hareket ettirdiğini görmedikçe, hatt sanatını öğrenemez. Ama bu günlerde insanların arasında dini meselelerde önceliklere uymak şöyle dursun, dinde reform fikriyatı sari bir hastalık haline gelmiştir. Dayanakları da, sırf okumak ve mütalaa etmekten ibarettir. Bunların hali, İslam’a yeni giren ve İslam’la ilgili namaz, oruç, zekat ve hacc gibi ibadetlerini yalnız kitap mütalaa etmekle elde eden kimsenin haline benzer. Sen de bilirsin ki; bu adam ibadetlerini İslami bir muhitte yetişen, namaz kılan, oruç tutan ve bütün ibadelerini ana-babasından gördüğü gibi eda eden bir kimse gibi yerine getiremez. Çünkü, bu gördü, o ise okudu. Bunlar eşit olabilirler mi? Aynı şekilde hiçbir sanat veya hayatla ilgili hiçbir ilim dalı göremezsin ki, onda yükselmek için o sahada mahir olan birinin rehberliğine mutlak ihtiyaç duyulmasın. En basit hayat tecrübesi olanlar dahi bilirler ki, bir günlük sohbetle elde edilen semere, yıllarca kitap okumakla elde edilemez. Bunda mübalağa da yoktur.

Tasavvuf ilminin rehberi (k.s.) buyururlar ki: İrşad talebinde bulunan kimsenin bey’atten sonra vakit bulduğu takdirde, kamil bir mürşidin veya müttakî bir alimin sohbetinde bulunması gereklidir. Bu sohbet bir müddet devam ederse, kalp gözü aydınlanır ve öyle bir hal alır ki, geçmiş ömrünü sefahatle geçirdiğini inancına erişir.

Kamil insanlarla sohbetin faydası, yalnız dine ve dinin inceliklerine vasıl olmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda mürşiddeki diğer özelliklerin irşad talebimde bulunan kimseye peyderpey geçmesine vesile olur. Bu tesirle kişi kendisine takva zor gelse dahi yavaş yavaş ibadetlerinden zevk almaya başlar. Dinin sohbetsiz kalbe sirayeti ve orada karar kılması çok enderdir. Bu patronuyla gönülden bağlantı kurmayan bir işçinin durumu gibidir. Amel ayrı bir şeydir. Lakin dinin aslı, kalbe giren ve onun merkezinden yer eden şeylerdir. Bu ise kamil zatların sohbetinde bulunur. Aynen Mevlana Abdürrahman ElCami’nin Farsça bir şiirinde Nakşibendileri överken dediği gibi

“Onların sohbetinin cazibesi salikin gönlünden Halvet fikrinin vesvese ve gamını siler kökünden.”

Bey’atin hakikati: Gayeye erişmek, aynı zamanda uçsuz bucaksız çöllerde kaybolmaması ve yolların tehlikelerinden korunması, böylece yolları kolaylıkla ve rahatlıkla kat etmesi için yolu bilen bir arkadaş veya ulaştırıcı bir rehber seçmekten başka bir şey değildir.

BEY’AT: Nefsini kendinden daha bilgili, terbiye ve irşadda daha mahir birine ısmarlamaktır. Tıpkı satıcının sattığı malı, müşterisine teslimi veya kendini doktora teslim edip, doktorun tavsiyelerinden başka bir şey yapmayan hasta gibi…

Tasavvuf ıstılahında bey’at: Mahir, eğitici, arif, Resulullah (s.a.v.)’ın sünnetine bağlı, hakim bir üstadın sohbetinde bulunmak, tavsiyelerini kabul etmek nasihatlarını fiili olarak hayata tatbik etmekten ibarettir. Yoksa, bazılarının yaptığı gibi hakikatinden uzak olduğu halde, mürşidlik kıyafetine bürünen herkesin elini, ayağını öpüp, amelden yüz çevirmek değildir. Bu bey’at fayda vermez. Tıpkı sık sık doktora gittiği halde, ameli tavsiyelerinden hiçbirine uymayan ve lafları dinlemekle kalan hasta gibi… Malumdur ki, tavsiyelere uymayan bir hasta, doktora her ne kadar çok gitse ve doktorda her ne kadar mahir olsa bile, fayda göremez (netice değişmez). Ariflerin ve muhakkik mürşidlerin bey’atten gayesi budur.

Ey irşad talebinde bulunan reşit kardeşim, eğer onların sohbetinde bulunmaya güç yettiremezsen, ozaman peşpeşe ve devamlı olmak üzere sözlerini okumalı ve tasavvuf kitaplarını mütalaa etmelisin. Özellikle Hüccetü-l İslam Ebu Hamid El-Gazali’nin (k.s.), İmam-ı Müceddid Ahmed El-Faruki’nin (k.s.) ve Üstad Allame Bediuzzaman’ın (k.s.) eserlerini okumalısın. Allah (c.c.) hepsinden razı olsun ve İslama hizmetleri sebebiyle mükafatlandırsın. Bu eserleri mütalaa ve istifade etmek zaruridir.

Ancak bu şekilde onların bereketleri okuyucunun içine, hatta ruh, kalp ve kalıbına sirayet eder. Onda sarsılmaz bir iman meydana getirir. Lakin ilk bakışta görünen bazı kişiler, bu apaçık hakikate aldırış etmezler. Çünkü onlar, ilimdeki seviyelerini ve geniş malumatlarını, nefislerini ıslaha yeterli görüyorlar. Hatta ilimlerine güvenerek, müstakil ıslahat hareketlerine girişir ve bu hareketin liderliğini yaparlar. Neticede aşırı zekalarına ve ilmi seviyelerine rağmen; bir doktordan ders almadan, sırf zekasına ve kitap bilgisine dayanarak nefsini ve başkalarını tedaviye kalkışan kimsenin durumuna düşerler. Bütün bunlardan sonra, başkalarını taklit etmek veya nefislerinden başkasına uymak akıllarına gelmez. Halbuki kalp var oldukça, susuzlukta kendini hissettirdikçe; yol kapalı değil su da bulunmaz değildir. Su bulmak için kendini fazla yorma, susuzluğun meydana gelmesine çalış. Eğer sende gerçek bir susuzluk meydana gelirse, her taraf kaynak olup su fışkırır.

Bil ki; insanların çoğu kuru müridlik, şeyhlik ve bey’ati yeterli zannederler. Bu ise halis bir cehalettir. Şeyhlikten ve bey’atten asıl gaye; dahili ve harici amelleri ıslah etmek, özellikle nefis hastalıklarını tedavi etmektir. Eğer, şeyh ve mürid, amelleri ıslahta ve nefis hastalıklarını tedavide, tam bir itina göstermiş olsalardı; sırf taklitten ibaret olan bey’ate gerek kalmazdı. Ancak insanlar nasıl ki; bedeni hastalıklarına bulunması mümkün olan en bilgin ve üstad doktorları arıyor ve sağlıkla ilgili şikayetlerini ona yapıyorlarsa, aynı titizliği nefis ve ruh hastalıklarını tedavi eden tabiblere de göstermek lazımdır. Bu yüzden mürşidin alametlerini bilmek ve onu tanımada büyük ihtimam göstermek gereklidir. Yoksa insan bu işin ehli olmayanların eline düşerse helak olur.

Sakın irşad ve şeyhliğin dış görünüşüne bürünüpte, sadece şekilden ibaret kalanların ağına düşme. Bunlar sırf veraset yoluyla veya bir şecere kanalıyla yahut da bir cübbe vasıtasıyla milletin malını yemek isteyenlerdir. Sakın bunlara teslim olma!

Aksi takdirde rüsvay olursun. Allah (c.c.) onlara hidayet versin, seni de onların tuzaklarından saklasın. Amin!

Hekim olan, Resulullah (s.a.v.)’ın sünnetine sımsıkı bağlı ve O’nun güzel ahlakıyla ahlaklanan bir mürşid aramada becerikli ol. Elma yemeyi tavsiye eden bir doktoru duyup da, cismin benzerliğinden hareket ederek Ebu Cehil karpuzunu yiyen adama benzeme. Cahillerden de olma. Aksi takdirde sapıtan ve helak olanlardan olursun. Asıl büyük zarar da budur.

Şeyh Muhammed Nurullah (ra) - TASAVVUFUN SIRLARI

Tercüme: İbrahim Öztürk

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.