Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda'nın Akıl ve Kalp Düşünceleri

TASAVVUF

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda, Kur’an-ı Kerim’in, daima akıl ve kalb vasitasıyla anlaşılması gerektiğine işaret eder. Akıl, duyu organlarının hissettiği şeyleri birbirinden ayırır, kalp ise batıni duyularının aydınlatığı şeyleri süzgeçten geçirir.

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda, Kur’an-ı Kerim’in, daima akıl ve kalb vasitasıyla anlaşılması gerektiğine işaret eder. Akıl, duyu organlarının hissettiği şeyleri birbirinden ayırır, kalp ise batıni duyularının aydınlatığı şeyleri süzgeçten geçirir. Aklın bir takım duyuları olduğu gibi kalbin de duyuları vardır. Akıl duyularının üzeri nasıl külleniyorsa, kalp duyuları da sönüp gidebilir. Aklın üzerinin küllenmesi bir hastalık sebebiyle kalp sönmesi ise, gaflet sebebiyle olur. Aklın hisleri daha kolaydır. Kalbin hisleri ise, daha güçlü ve çok incedir. Kalp olur da akıl olmazsa zordur, ama aksine akıl bulunur da, kalp bulunmazsa bu, daha da zordur. Bunların ikisinin birden bulunması ise, nur üzerine nurdur.[1]

Akıl için manevi alemi ve o alemin sahibini düşünmekten daha yararlı bir şey olmadığı gibi kalp için de zikirden daha doyurucu bir şey yoktur. Manevi yollardan bir kısmı düşünce ve tefekkürü, bir kısmı da zikri telkin eder. Akıl, tedbirin; kalp ise, tenvirin yani aydınlığın kaynağıdır. Mideye giren herhangi bir yiyecek, parmak uçlarına, derilere, saçlara, vücudun her bir zerresine ve hücrelerine ulaşmaktadır. Yiyeceklerin mideye ağız yoluyla taşındığı da açıktır. Ruhun midesi de kalptır. Kalp ve vicdan ölçüleri ise, gerçekleri ortaya çıkaran en doğru şahitlerdir. İnsan kitabını okuyacak olursak, hepsinin de burun, alın, kulak, ağız, göz, dil ve dudak harfleri ile yazılmış sayfalardan ibaret olduğunu göreceksiniz. İşte insan cinsinde görülen bu birlik, onun fabrikasının ve kaynağının bir olduğuna işaret eder. Yine bu birlik, bu kıtapları süsleyenin, bu levhaları işleyenin, bu satarları yazanın, bu harita ve cetveleri çizenin de bir tek kudret elinin parmakları arasındaki kalem olduğunu ifade eder. Sanatkarın birliği ve yaratıcının tekliği sırrı ile fabrikaların birliğine rağmen farklı oluşu, onlara şekil verenin mutlak ve serbest iradesine işaret eder. Gerek insan ve gerekse hayvan fertleri arasında büyük bir farklılık görürüz. Mesela, insanlara baktığımızda, hiçbir insanın diğer bir insana tam anlamıyla benzediğini göremeyiz. İnsanoğlunun yaradılışta kıyamete kadar bu sıfat ve şekilleriyle birbirinden tamamen farklı olduğunu tasavvur ederiz. Buna bilgilerin, ınançlarının, mutluluklarının, mutsuzluklarının farklı oluşunu da ekleyiniz. Görülüyor ki herkesin rengi, süreti ve şekli farklı olduğu gibi vücudu ile bilgisi de farklıdır. İşte burada mutlak yaratıcının birliği tecelli etmektedir. Çünkü bütün varlıklarda birlik geçerlidir. Mesela bizim her birimiz kendi başına cisim, ses, renk, bilgi ve ahlak bakımından birdir. Öyle ise bir olan nizamın bir tek tanzim edicisi, yine bir olan tertibin bir tek tertipçisi olması gerekir.[2]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

-----------------------

[1] Muhamed Nurullah Seyda el-Cezeri, a.g.e., s. 94, 95.

[2] Muhamed Nurullah Seyda el-Cezeri, Çekirdekler ve Gerçekler, ss. 95-100.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.