Haberin Kapısı

Şeyh Muhammed Nurullah Seyda ve Murakabe

TASAVVUF

İnsan nefsi, kötü sıfatlarla perdelenmiş bulunduğu sürece duyu aleminin dışında kalan manaları, maddenin ötesinde akıl ve hayal sınırlarını aşan gerçekleri muşahede edemez. Bu kötü sıfatlar, insan gözünü, hatta göz bebeğini perdeleyen bir bulut gibidir.

Murakabe, bakma, gözetme, gözaltında bulundurma, kendi iç alemine bakma, dalıp kendinden geçme manalarına gelir. Terim anlamı olarak ise murakabe, kötülüklerden kalbini korumak için, kişinin nefsini kontrol altında bulundurmasıdır.[1]

Şeyh Nurullah Seyda'ya göre ise, murakabe birincisi Allah’u Tealâ’yı hiçbir vasıta olmadan görmek, ikincisi de Allah Teala’yı her şeyde görmektir.[2] İnsan, yüce yaratıcıyı çok zikreder, her zaman O’nu anarsa, kalbinde ve ruhunun derinliklerinde gerçekten güçlü bir iman meydana gelir. Adi ve taklidi imandan kurtulur. Böylece bütün kainat onun dostu olur. Sanki bütün alem, artık onun mülküdür hepsi de onu teselli etmektedir.

Köle efendisine, asker komutanına ait olan herşeye alışır ve yakınlık duyar. Öyle ise, en küçügünden en büyüğüne kadar baktığı her bir yaratığın üzerinde gerçek efendinin turasını ve imzasını gören, hepsinin de O’nun sanatı ve mülkü olduğunu anlayan kimsenin nasıl olması gerektiğini belirterek müellif insanı düşündürür. İnsan, hayat gerçeklerinin toplandığı bir varlıktır. O, maddi ve manevi alemlerin birer örneğidir. Bütün yaratıklar O’na hizmet etmektedir. İnsan hayat kitabının tamamı için bir fihristir. Yaradılışı itibariyle binlerce alemden daha şerefli ve daha değerli oluşu dolayısıyla mahlukat çizelgesinin merkezi noktasını teşkil etmektedir. Çünkü, görüldüğü gibi her şey, insan oğlunun hizmetine verilmiş ve sanki bu makbul misafir için hazırlanmıştır.

Sonu olan bir şeyin mutlaka bir başlangıcı olduğu gibi, baslangıcı olan bir şeyin de mutlaka bir sonu vardır. Fani olup yani yok olup sona eren şeyler ise, kadim ve ezeli olamaz. Çünkü, sonradan meydana gelen herşeyin bir yaratacısı olması gerekir. İnsan nefsi, kötü sıfatlarla perdelenmiş bulunduğu sürece duyu aleminin dışında kalan manaları, maddenin ötesinde akıl ve hayal sınırlarını aşan gerçekleri muşahede edemez. Bu kötü sıfatlar, insan gözünü, hatta göz bebeğini perdeleyen bir bulut gibidir. Bu bulutla perdelenen göz, gerçekte var olan şeyleri göremediği için inkar eder. Aynı şekilde güneşin varlığı ve renklerin tasavvuru gözleri görenlere göre basit bir şeydir. Ama gözleri görmeyenlere göre çok zordur.

Şeyh Nurullah Seyda, şeytani ve rezil karakterlerin ortadan kalkması ölçüsünde, keşif, lezzet ve sevgiye dayanan hakikatler çoğalır, güçlenir der.. Kâinattaki eserler, baştan başa son derece sağlam bir sanatın mükemmelliği ile doludur. Müellif tabiatın ya yapıcı olarak yahut da yapılan bir şey olarak tasavvur edelebileceğini ifade eder. Eğer ona yapıcı elbisesini giydirirsen, bu yapıcının yaptığı şeylerden önce gelmesi gerekir. Öyle ise muhakkak tabiat yapılmıştır, görülen asıl şekli ile de şekillenmiştir. Müellif burada her yapılanın bir yapıcısı, her mahkumun bir hakemi ve her şeklin bir şekil vericisinin var olduğunu zikreder.[3]

Midat TOKHTAROV Bursa/2012

--------------------

[1] Eraydın, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, M.Ü.İ.F.Vakfı Yayınları, İstanbul 1994, s. 159.

[2] Tasavvuf dilinde Allah’ın görülmesi Onun bilinmesi ve tanınması demektir. İkinci maddede: ‘’Allah’ın her şeyde görülmesi’’ yaratıklara bakarak Allah’ın varlığını ve birliğini akıl yoluyla bulmak ve bilmek anlamını taşır. Birinci madde ise, imanın kemal derecesini ifade eder.

[3] Muhamed Nurullah Seyda el-Cezeri, Çekirdekler ve Gerçekler, ss.58-63

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.