Haberin Kapısı

Şeyh Seydâ (KS) El-Cezerî’nin Dinî ve Tasavvufî Kişiliği

TASAVVUF

Fıkhî mevzularda da Şafii Mezhebi’nin görüşlerine göre amel etmiştir. Ancak diğer üç mezhebe de mümkün oldukça riâyet etmiştir. “Şafi Mezhebi, mezheplerin en nefis olanıdır. ” diyerek Şafii Mezhebi’ni methetmiştir. Kendi mezhebinin de görüş bakımından en güvenilir olanına tabî olmuştur. Zarûret durumunda farklı mezheplerin görüşlerinden de istifade etmiştir.

Şeyh Seydâ, akâidde Ebû Hasan el- Eş’arî’nin görüşlerini benimsemiştir. Bunu da yazmış olduğu eserler ve risâleler de beyan etmiştir. Müteşâbih olan manâlarda yorumdan kaçınarak Allah’a ve Rasûlüne havâle etmiştir.[1] Fıkhî mevzularda da Şafii Mezhebi’nin görüşlerine göre amel etmiştir. Ancak diğer üç mezhebe de mümkün oldukça riâyet etmiştir. “Şafi Mezhebi, mezheplerin en nefis olanıdır. ” diyerek Şafii Mezhebi’ni methetmiştir. Kendi mezhebinin de görüş bakımından en güvenilir olanına tabî olmuştur. Zarûret durumunda farklı mezheplerin görüşlerinden de istifade etmiştir.[2]

Vahhabî mezhebine karşı tavır almış ve bu mezhebi hoş karşılamadığını belirtmiştir. Vahhabîlerin çoğalması ile onlara muhalif hareketlerde bulunmuştur. Ancak Vahhabî düşüncesindeki insanların kalbinin ıslahı için de Allah’a dua etmiştir.[3]

Kendisi fıkıha çok önem vermiştir. Ancak kendisine fetva için gelenlere bizzat fetvâ vermemiş, fetvâ vermeye ehliyetli olan âlimlere yönlendirmiştir. Özellikle talâk (boşama) ve hukuk konularında kimseye fetva vermemiştir. Fetva soranlara, “Fetvaya en cesaretli olanlarınız, ateşe atılmaya en cesaretli olanlarınızdır. ” [4] hadîsini belirterek fetvâ vermekten uzak durmuştur.[5] Her zaman takvâyı fetvâya tercih etmiştir. Halifesi Şeyh Fahreddin el-Arnasî’ye yazmış olduğu bir mektupta; takvâyı bırakıp fetvâya tutunmaktan, içi ve dışı başka olmaktan, hatalı şeyleri süslü  [1-2-3-4-5-6] püslü göstermek ve dünyayı ahirete tercih etmekten Allah’a sığındığını belirtmiştir.[6]

Şeyh Seydâ, takvâya önem vermiş ve bunu birçok amelinde uygulamaya çalışmıştır. Bunun bir örneği de abdest hususunda olmuştur. Namaz kılmak için ya bol suyla abdest almış ya da gusletmiştir.[7] Ancak mümkün oldukça her namaz vakti gusletmeye çalışmıştır. Evinin avlusunda küçük bir havuz yaptırmış ve namaz için genellikle bu havuza girerek gusletmiştir.[8]

Şeyh Seydâ genellikle namazlarını çorapsız kılmış ve yüzük takmayı ihmâl etmemiştir. Şafî mezhebindeki sünnetlere dikkat etmeye çalışmıştır.[9] Gecelerini zikir ve murâkabe ile geçirir, uykuya yenik düştüğünde namaz kıldığı yere uzanmış çoğu zamanda oturduğu yerde uyumuştur.[10]

Şeyh Seydâ’nın gece uyuma süresinin gayet az olduğu bildirilmiştir. Gece ibadetine teheccüd namazıyla başladığı, ardından murâkabeye oturduğu ve sonrasında da Kur’an-ı Kerim tilâvet ettiği ifade edilmiştir. Sabah namazı vaktinin girmesiyle cemaat hâlinde sabah namazını edâ eden Şeyh Seydâ, sabah namazlarını gales[11] vaktinde kılmış ve kıldırmıştır. Sabah namazından sonra, işrâk[12] vaktine kadar zikir, murâkabe ve hatmeye yöneldiği belirtilmiştir.[13] Nafile namazlardan teheccüd ve işrak namazını da mümkün olduğunca terketmediği ifade edilmiştir.[14]

Şeyh Seydâ’nın h. 1367 tarihinde te’lif etmiş olduğu bir salavât-ı şerif vardır. O da şöyledir: “Allah’ım, kulun ve Rasûlün, ümmî ve kerim Peygamberin olan Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashâbına salât ve selâm eyle. (öyle bir salât ve selâm ki) saygı ve hürmetle okunmuş, bolca salât ve salâmla donatılmış olsun. (Bu yüce salavât ile) beni hidayete erdiresin, ıslâh edesin, kapıları açasın, muhâfaza edesin, selâmete erdiresin. Nefisce, din ve dünyaca, mal, evlat ve âilece âfiyete kavuşturasın. Rahmetinden bağışlayasın, canibinden rahmet veresin. İşlerimde beni doğruya, reşâda erdiresin. Beni setr-i cemîl’in ile örtesin. Sen ey Rabbim, Cemil’sin, Celil’sin. Büyük fazlın ve alabildiğine geniş rahmetinle, ey Celâl ve ikram sahibi! Ey Selam, ey Rahman, ey Rahîm, ey Raûf, ey Kerîm, ey Hannân, ey Mennân, ey Hayy olan, ey Kayyûm olan, ey Allah.” Diğer bir salavâtı da şöyledir: “Allah’ım, kalplerin doktoru ve ilacı olan, bedenlerin âfiyeti ve şifâsı olan, gözlerin nuru ve ziyâsı olan Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashâbına salât ve selâm eyle.”[15]

Şeyh Seydâ, halifesi olan Şeyh Muhammed Emin Er’e yazmış olduğu bir mektupta, vird esnasında okunması gereken salâvat ile ilgili de şöyle demiştir: “Yüz defa Peygamberimize ve âline salavât çekmek gerekir. Hangi sîga ve şekille olursa olsun ama İbrahimiyye ile olanı (tahiyyattan sonra okunan salli barik duaları) daha faziletli ve daha mükemmeldir.”[16]

Şeyh Seydâ hayatı boyunca bizâtihi hac ve umre ziyaretlerinde bulunamamıştır. Ancak halifesi olan Şeyh Halil es-Serdifî’ye 1966 yılında kendi yerine vekâleten hac farizâsını yaptırmıştır.[17]

Fatih Musa ELMALI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ 2019

-----------------------------------

  [1] Farkınî, Mektubat, s. 204.

  [2] 01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat; Farkınî, a.g.e. s. 205.

  [3]  Farkınî, Mektubat, s. 108.

  [4]  Farkınî, a.g.e. s.205; Kaynak: Münâvî, Feyzu ’l-Kadîr, c. 1, s. 158.

  [5]  01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat; Farkınî, a.g.e. s.205.

  [6]  Farkınî, a.g.e. s. 144.

  [7]  Farkınî, Mektubat, s. 206.

  [8]  01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat.

  [9]  Farkınî, a.g.e. ss. 107, 108.

[10]  Farkınî, a.g.e. ss. 214, 215.

[11] Erken vakitte, hava henüz karanlıkken.

[12]  Sabah, kerahat vaktinin çıkmasıyla başlayan zaman dilimi, aydınlanma vakti.

[13]  Farkınî, Mektubat, s. 215.

[14] 01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat.

[15]  Farkınî, Mektubat, ss. 203, 204.

[16]  Farkınî, a.g.e. s. 152.

[17]  Farkınî, Mektubat, s. 51; 01/07/2018 tarihinde Samandıra İlim ve Sanat Vakfında Ömer Faruk Seyda ile yapılan mülâkat.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.