Haberin Kapısı

Şeyh Seydâ (KS) El-Cezerî’nin Dünya Hayatı

TASAVVUF

Şeyh Seydâ kaleme aldığı eser ve mektuplarında özellikle dünya hayatının aldatıcı ve geçiciliği ile ilgili uyarılarda bulunmuştur. Zamanın fitnelerinden korunmak ve tuzaklara düşmemek için takvâ yolunu tercih etmenin önemini belirtmiştir. Dünyayı ucu bucağı görünmeyen bir denize, ona meyleden kişileri de tamahkâr bir yüzücüye benzetmiştir.

Dünya Arapça bir kelime olup âhiretin mukâbilinde bu âleme işaret etmek için kullanılan bir kelimedir. Bulunduğumuz âleme dünya denmesinin sebebi onun âhirete nisbetle çok yakın olmasıdır. [1] Gazâlî’ye (ö.505/11n) göre dünya bir kimsenin zevk aldığı, meylettiği ve onun nasibi olan şeylerin ortak adıdır.  [2] 

Tasavvufî düşüncede bâkî olan âhiret hayatının fâni olan dünya hayatına tercih edilmesi tavsiye edilmiştir. Süflî bir hayattan ulvî bir hayata geçiş amaçlanmıştır. Sûfîlerin dünyaya bakışı genellikle onun aldatıcı ve ayartıcı olduğuna dair olmuştur. Genel olarak insanı yaratılış amacından ve âhiret hayatından uzaklaştıran her çeşit araç dünya kavramıyla açıklanmıştır. Bir bakıma insan ile hakikat arasında bir perde olarak düşünülmüştür.

Şeyh Seydâ kaleme aldığı eser ve mektuplarında özellikle dünya hayatının aldatıcı ve geçiciliği ile ilgili uyarılarda bulunmuştur. Zamanın fitnelerinden korunmak ve tuzaklara düşmemek için takvâ yolunu tercih etmenin önemini belirtmiştir. Dünyayı ucu bucağı görünmeyen bir denize, ona meyleden kişileri de tamahkâr bir yüzücüye benzetmiştir. Nereye gitseler boğulacaklarını nereye varsalar helâk olacaklarını belirtmiştir. Müslümana yakışan hareketin; Allah’ın emir ve yasaklarına uymak, ona teslim olmak, dinî ve dünyevî işlerini ona ısmarlamak olduğunu belirtmiştir. [3-1-2-] 

O, mektup ve sohbetlerinde İmam Şafii’nin divanından şiirler de okumuş ve öğütlerde bulunmuştur. Bu divânda bulunan dünya ile ilgili şu beyti de sıklıkla belirtmiştir: “Allah'ın zeki ve uyanık kulları vardır. Dünyayı boşayıp fitnelerden sakındılar. Dünyaya derin bir nazarla bakıp, fark ettiler ki; burası diriler için gerçek bir vatan değildir. Onu derin ve tehlikeli bir deniz kabul edip, salih amelleri kurtuluş için gemi kıldılar.” [4] 

Dünya muhabbetini terketmek, dünyayı terkedip, el etek çekmek anlamına gelmemelidir. Böyle bir hâl miskinliğe sebebiyet verir. Bu konuyu bir tercih meselesi olarak düşünmek gerekirse, dünya muhabbetini terkeden kişi, âhiret muhabbetini tercih etmiş demektir. Diğer bir ifâdeyle Allah sevgisini dünya sevgisine tercih etmiş demektir. Seyyid Sıbgatullah Arvâsî bu meseleyi “gayeyi araca tercih etmek” olarak yorumlamıştır. [5]  Şeyh Seydâ gerçek hicretin kötü ve istenmeyen huylardan, iyi ve övülen huylara doğru olduğunu bildirmiştir. Bu hicrette bir nevi Allah’a ve Rasulüne hicret etmektir. İnsanın dünyanın aldatıcı süsü ve câzibesi içinde yaşamakta olduğunu; ancak bu süs ve câzibenin Allah’a ulaşmakta önemli bir engel teşkil ettiğini belirtmiştir. [6] 

Şeyh Seydâ dünya ve âhireti birbirine kuma olan iki kişiye benzetmiştir. Ona göre, cennet ile cehennemin birleşmeyeceği gibi dünya ile âhiret de birleşmeyecek iki zıt kutuptur. Bunun aksine delil getirenlerin delillerini boş, safsata ve göz boyama olarak nitelendirmiştir. [7] Hem Allah’ı hem de dünyayı isteyen kişinin kötü ve çirkin bir hayal kurduğunu belirtmiştir. [8]  Halifesi Şeyh Fahreddin Arnâsî’ye yazmış olduğu bir mektupta da din ile dünyayı kazanmanın yollarını arayan kişiyi hırsıza benzetmiştir. [9]

Şeyh Seydâ, dünyanın fâni ve tükenip giden bir yer olduğunu her fırsatta belirtmiştir. Elde fırsat varken, hüsrana uğramadan tam manasıyla hazırlanmak [4-5-6-7-8-9] gerektiğini, bu hazırlığın da âhiret azığı olduğunu belirtmiştir. Âhiret için yapılan hazırlığı da kâmil iman, sağlıklı akîde ve sâlih amel olarak sıralamıştır. [10] 

O, dünya hayatında, takvâ ve sâlih amelden başkasının kabirde fayda sağlamayacağını belirtmiştir. Gerisinin yokluk ve yorgunluktan ibâret, batıl ve boş işler olduğunu bildirmiştir. “Nerede köşk sahipleri?” “Nerede hüküm süren efendiler?” Diyerek dünya hayatının geçiciliğini vurgulamıştır. Aksi halde olanları dünyaya aldanmış ahmaklar olarak nitelendirmiştir. [11] 

Sonuç olarak Şeyh Seydâ dünya hayatını derin ve tehlikeli bir deniz gibi düşünmüş ve dünya kavramını deniz metaforuyla açıklamıştır. Dünyaya meyleden ve ileriyi düşünmeyen kimseleri de tamahkâr bir yüzücüye benzetmiştir. Bu denizden sağ salim karaya ulaşmanın yolunu da gemiye benzettiği salih amellerle ifâde etmiştir. Dünya hayatının tehlikesinden korunmanın en önemli yolunu da takva hayatı ve ölümü sıkça hatırlamak olarak bildirmiştir.

Fatih Musa ELMALI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ 2019

---------------------------

  [1] Âsım Efendi, Kâmûs Tercümesi, c. 6, s. 5745.

  [2] Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, çev: Ahmed Serdaroğlu, Bedir Yayınevi, c. 1-4, İstanbul 1989, c. 3, s. 491.

  [3] Farkınî, Mektubat, s. 133.

  [4] Farkınî, a.g.e. s. 155.

  [5] Arvâsî, Minah, s. 90.

  [6] Baz, Şeyh Seydâ veSeydâî Kolu, s. 109.

  [7] Farkınî, a.g.e. s. 145.

  [8] Farkınî, a.g.e. s. 147.

  [9] Farkınî, Mektubat, s. 148.

[10] Farkınî, a.g.e. s. 162.

[11] Farkınî, a.g.e. s. 162.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.