Haberin Kapısı

Varlık Aleminin İki Yönü

TASAVVUF

Şimdi yaratıklara ve gözle görülebilen aleme açılan kapıyı kalbine kapat, yaratıkların penceresin­den yaratıcıya bak ve sanatın harflerinde sanatkarın mânasını gör.

Bilinmeli ki, her şeyin iki yönü vardır:

a)- Gerçekten yaratıcıya bakan yüz,

b)- Kinaye yoluyla yaratıklara bakan yüz.

Bir başka deyişle:

a)- Asıl olarak Allah’ın kudret ve saltanatı ile gayıp alemine bakan yüz,

b)- Asla bağlı olarak, Allah’ın mülküne ve gözle görülebilen aleme bakan yüz.

Şimdi yaratıklara ve gözle görülebilen aleme açılan kapıyı kalbine kapat, yaratıkların penceresin­den yaratıcıya bak ve sanatın harflerinde sanatkarın mânasını gör. Kainat kitabının gayesi, olan kavram­lardan ibret al, nazari ve teorik olan şeyleri bırak. Bunların hepsi de herşeyden haberdar olan, hikmet sahibi, bütün işlerinde mahir, alim ve olağanüstü şeylerin yaratıcısı olan bir varlığı işaret etmektedir.

Bu çizgilerin özü, önemli maksatlar için süs­lenmiştir. Bu cümleler, esasen Allah’ın kudret ve saltanatını, dolayısiyle de Allah’ın mülkünü anlat­mak gibi yüce gayeler için tertip edilmiştir.

Evet, şu büyük kainat kitabının rumuzları, ezel sultanının yeryüzü medresesine yerleşmiş ve bir takım vazifelerle görevli bulunan kullarına bir şif­residir. Sen, kalb gözü ile herşeyin üzerinde O’nun tuğrasını görürsün. Akıl ve kalb dili ile hepsinin üzerinde onun imzasını okursun. Öyle ise, herşey, bu ikisiyle basılıp meydana getirilmiştir. Yani her­şey, O’nun için ve O’nun takdir ile olmaktadır. Bu yüzden de kendisi için değil, O’nun adına ve O’nun hesabına çalışmalıdır.

Çünkü, bunların hepsi de, manen sultanın em­rine bağlıdır. Öyle ise, sen de kısacık nöbetinde ve değersiz fikirlerinde gevşeklik göstererek kendini tehlikeye atıp, rezil olma.

Meselâ, yaratıklar penceresinden hastalık veya fakirlik alemine baktığın zaman, O’nun da seni ya­ratanın bir mahluku, seni yazanın bir satırı olduğu­nu aynca senin malikinin ve melikinin imzası ile imzalandığını görürsün. Böylece onunla alışkanlık meydana getirir, “Fabrikanın birliği ve çıkış yerinin tekliği, gayenin birliğidir” sim ile onu seversin. Bu sevgi ile gönün açılır ve: “Merhaba, efendimin kulu, hoş geldin, kölesi olduğum zatın kölesi! ” dersin.

Hapishanenin duvarlarını bile iyice düşündüğü zaman, onun da seni dokuyanın bir dokuması ol­duğunu görürsün. Darlık içinde iken de uyanık ve dikkatli olursun. Çünkü, “darlık” da, seni yazanın yazılarından bir kelimedir.

Evet, işin aslı, külfet sahibini seven hizmetçi­lerin o külfete tahammül etmeleridir. Böyle olursa, seninle onlar arasında gerçek bir kardeşlik meydana gelir. Hepsi ile yakınlık kurar, dostluk meydana ge­tirir, sevişirsin. Çünkü, onların hepsi de, senin gibi aynı zatın kudreti ve hükmü altındadır.

Bütün varlıklar, kim ile beraberdir ve kim için­dir? Senin bütün varlığın O’nunla beraberdir. Ve O’nun içindir. Öyle ise, sen de herşeyle beraber O’nun hizmetinde bulun, Çünkü “herşeyitı, cinsi cinsine meyleder.” böylece herşey, sanki senin mül­kün, sevgilin ve dostun olur. Hastalık, sağlığa; ceza, nimete; yalnızlık, dostluk ve arkadaşlığa dönüşür. Bütün bunlar da, şükretmeyi gerektirir.

Bilinmeli ki, büyük kainat kitabının tabii ka­nunlarında tertib edilmiş düsturlardaki adalet, siyah rengi ile korunması için bir fareye yapılan adalet, yine kendilerine mahsus renkleri ile korunmaları için ağaç ve bitki kurtçuklarına uygulanan adalet, daima sahibinin varlığına delalet eden bu Kur’an tercümanının ne derece adil olduğunu gösterir. Çün­kü, bir devletin adil kişisi, tabii ki bir köyün de adil kişisi sayılır. 0, bütün bir ailenin ihtiyaçlarını bildiği gibi özel olarak her bir ferdin ihtiyacını da bilir.

Bilinmeli ki, insanın Rabbisini tanımasının so­nucu, varlıkların cinslerinin cevherlerini, duyulara ve akla dayanan arazlarını bilmek, varlıklardaki sa­natın eseri ile sanatkârı ve eser sahibini tanımaktır. Varlıkları yaratan onlara benzemez. Bilakis kendisi, baki kalmak üzere hepsini ortadan kaldırabilir. Bu­nun aksi, düşünülemez.

Evet, mahlukatı tanımak, anlayışındaki eksik­liklerden dolayı insana zor geldiğinden Allah-ü Te- ala, her insanın vücudunda ve nefsinde küçük bir alem yaratmıştır. O küçücük alemin içinde büyük kainat aleminde bulunan şeylerin de birer örneğini halketmiştir. Bu küçücük alem, sanki geniş kainat kitabının bir özeti gibidir. Bu özetten herkesin ya­nında bir nüsha vardır Gerek yolculukta ve gerekse ikamet anında, gece- gündüz herkes, o nüshayı ince­leyip tetkik edebilir. Bilgi edinmek isteyen herkes, büyük kainat kitabına ve bu muazzam aleme baka­rak iyice düşünür...

Yüce Mevla’yı teşbih ve tenzih ederiz ki, O, marifetine ulaşmak için acizlikten başka bir yol ya­ratmamıştır.

Bilinmeli ki, Kur’an-ı Kerim, ezelin tercümanı olduğu gibi geçmiş zaman pazarındaki manann del- lalı, halihazırdaki kainat haritasının listesi ve şim­diki zamanın reçetesidir. Yine aynı şekilde Kur’an, edeb hâzinelerinin tılsımlarının anahtarı ve insan toplumlannm geleceğinin şifresidir. O, yeryüzünü göklere bağlayan bir telefon hattıdır ki, ahiret ale­minin yüzünden karanlıklan kaldırır, uluhiyet ve vahdaniyet güneşini örten bulutlan dağıtır. İnsanlı­ğa, bir zamanlar gafil olduğu ahiret ve Berzah ale­mini içine alan yeni bir alemin kapılannı açar. Sanki insanlığa şefkatle hitapederek, der ki:

“Bu dönen kürenin, üzerinde sakın korkma, Çünkü, senin üzerinde ve yanında seni koruyan mu­hafızlar vardır. Sınırlı ve geçici olan aleminin acı­larından dolayı canın sıkılmasın. Gel, bu kapıdan gözle görülmesi mümkün olamayan ebedi aleme bir bak. Tam anlamıyla, baştanbaşa senin için hazır­lanmıştır. Ölümden korkma; çünkü ölüm, ebedi yok olmak değildir. Senin bu güzelliğinde yok olmaya­cak, kabiliyetin ve dalları ebediliğe doğru uzanan yüce arzularında sönmeyecektir. ”

Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Çekirdekler ve Gerçekler

Tercüme: Abdullah Yücel

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.