Haberin Kapısı

Zühdün Hakikati

TASAVVUF

Dünyasız ahiret olmaz. Ancak ne var ki dünya ahiretin bir köprüsüdür.

Ey irşad talebinde bulunan mutlu kardeşim, bilesin ki kişinin çoluk çocuğunu bırakması, maişetini terk etmesi zühd değildir. Ancak zühd, nefsi isteklerin azaltılması, zihnin sırf onun arzulariyle meşgul edilmemesidir. Öyle ki, gece ve gündüzünü güzel kumaşlar ve lezzetli yemekler ile ilgili konuşma ve tartışmalar ile geçirmemelidir. Nitekim hayvanlar da dilediğini otluyor, daimi yün giyiniyor ve bol bol uyuyor. Ne geçmişten ibret var, ne de istikbal endişesi. Bu halleriyle hayvanların hayatta mutlu olduğunu veya izzetin kemal derecesine çıktığını zanneder misin? Hayır, işte zühde ters düşen ve onunla kaynaşması mümkün olmayan budur. Ancak bu lezzetler hiçbir dikkat ve ihtimam göstermeden ve kalp meyli de hâsıl olmadan ortaya çıkarsa, o zaman Allah (c.c.)’tan gelmiş ni’metler kabul edilir ve şükrü gerektirir.

Dünyasız ahiret olmaz. Ancak ne var ki dünya ahiretin bir köprüsüdür. Resulullah (s.a.v.)’in

“Hayırlı mal, hayırlı kul için ne güzeldir.” (1) sözünü hayatına tatbik ederek yaşayan kişiye ne mutlu!

Ey doğru yolu arayan kişi, Allah (c.c.) seni de bizleri de hidayete kavuştursun. Amin! Bilesin ki, kişinin ruhi rağbetleri azaldıkça tabii olarak maddi rağbetleri çoğalır. Bu da çoğu zaman yemek arzusu şeklinde tezahür eder. Dikkatten uzak tutulmaması gereken şu ki, yemek arzusu da, israf rağbetini artırır. Bu da insanı, dünya hayatını sırf maddi menfaat şeklinde yorumlamaya götürür. Dolayısiyle; ihsan, büyük himmet sahibi olma, sabır, başkalarını kendi nefsine tercih ve tevazu gibi ruhi hasletleri zayıflatır. Yerine enaniyet, katı kalplilik, kibir, zulüm ve refah arzusu yerleşir. Bütün bunlar neticede kişiyi cemiyet için bozuk bir organ olmaya kadar götürür. Bunun içindir ki, Kur’an’ın vasiyetleri insanları açgözlülük rezaletlerinin emrine uymaktan sakındırmaya yönelmiş ve böyle olanları Allah (c.c.) katında sevimsiz olarak vasıflandırmıştır. Nitekim Cenab-ı Hakk:

“Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Zira Allah israf edenleri sevmez.” (2) buyurmuştur.

Nasıl ki ruhi arzular azaldıkça maddi arzular çoğalıyor. Aynı şekilde açgözlülük de zihnin aptallaşmasını, ruh ve aklın ihtiyaç duyduğu şeyleri öğrenmesini önlüyor. Evet, açgözlülüğün gayesi çeşitli yemekleri düşünmek ve basit dünya hayatına dalmaktan başka bir şey olamaz. Bu hal onu nefsini tezkiye etmekten ve noksanlarını telafi etmekten alıkoyar. Böylece insanlığından sıyrılarak hayvan gibi oluverir. Nitekim Cenab-ı Hakk kâfirleri bu aşağılık sıfatlarla vasıflandırarak şöyle buyurur:

“Küfreden kimseler sadece zevk u safa ederler ve davarların yediği gibi yerler. Onların yerleri de ateştir.” (3) İşte İslam’ın en mühim hedeflerinden biri olan ruhi eğitimi temin için Kur’an’ın yeme ve içme ile ilgili tavsiyeleri bunlardır. Evet, dünyayı terketmek demek, güç durumlara düşecek kadar büsbütün terketmek değildir. Belki malının zekâtını versen, Cum’a’ya ve cemaate katılsan, haramlardan kaçınsan ve benzeri İslami esasları yerine getirsen, yine dünyayı terkeden zahidlerden sayılırsın.

Şeh Muhammed Nurullah El-Cezeri / Tasavvufun Sırları

Tercüme: İbrahim Öztürk

-------------------------

1- Keşfü’l Hafa, c. 2, s. 320.

2- El-A’raf: 31

3- Muhammed: 12

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.