DERSAADET’E VURULAN SON MÜHÜR

(İLK SARAYDAN SON MÂBEDE - 6)

Ve sıra geldi Sultan İkinci Abdülhamid’in ilk, payitahtın dahası dersaadetin son selâtin camisinden bahsetmeye...

Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı’nın kuzey kesiminde, Yıldız Sarayı yolu üzerinde bulunan ve 1885-1886 yılları arasında Sultan İkinci Abdülhamid’in Yıldız Sarayı’na taşınmasının ardından yaptırılan Geç Dönem eseri cami, bânisi Sultan İkinci Abdülhamid’den dolayı Hamidiye Camii olarak adlandırılsa da daha çok Yıldız Camii diye biliniyor.

Sultan İkinci Abdülhamid bu camiyi selamlık (Cum’a namazı) merasimleri için yaptırmış. İstanbul’un fethiyle Fatih Camii’yle başlayan selâtin cami yaptırma geleneği Sultan İkinci Abdülhamid’in yaptırdığı Yıldız Hamidiye Camii ile son bulmuştur. Yani Yıldız Hamidiye Camii bu anlamda Osmanlı padişahlarının yaptırdığı son selâtin camisi olma özelliğini taşımaktadır.

Cami, diğer selâtin camilerinden farklı olarak tek minare ve şerefeli olmasıyla dikkat çekiyor. Gerek kitlesi ve plan şeması, gerekse dekorasyonu ile son dönem Osmanlı mimarisinin en tipik özelliklerini içinde barındırıyor.

Taç tepelikli cümle kapısı, mihrap ekseninde dikdörtgen boyutlu iç mekânı ortalayan derin kubbe, dört sütuna dayanıyor. Tavan, kubbe, mihrap, duvar ve maksûreler (camilerde etrafı parmaklıklarla çevrilerek hükümdarlar için ayrılan yüksekçe yerler), caminin sarayla ilgisini algılatan yoğunlukta ve mağrip esintili bezemeler mabede ayrı bir zenginlik katıyor.

İKİ HÜNKAR MAHFİLİ OLAN TEK İBADETHANE

Caminin küçük ve yüksek kubbesi, 16 penceresi olan çokgen bir kasnak üzerinde bulunuyor. Neogotik pencereler ve mukarnas (İslâm sanatında mimarî yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşidi) dizisi cami kasnağına ayrı bir hava katıyor. Kubbe bezemelerinde eşine az rastlanan, mavi üzerine yıldız işlemeler ve hünkâr kasrındaki altın varak caminin zengin işlemelerine güzellik katıyor. Ayrıca yapının minaresi, mukarnas şerefeli ve minare gövdesi tepeye kadar çıkan yivle dikkat çekiyor.

Dıştan her iki yanda merdivenle çıkılan simetrik son cemaat yerleri hünkâr kasrı formunu oluşturmakla birlikte, her ikisinin iç odalarında ahşaptan birer hünkâr mahfili bulunuyor. Selâtin camileri arasında sadece bu camide iki hünkâr mahfilinin bulunması, Sultan İkinci Abdülhamid’in bir suikast girişiminde, hangi mahfile gideceğinin önceden bilinmemesi önlemine bağlanıyor.

(İstanbul’da 46 selâtin camisi yapılmış olmakla birlikte bunların 4’ü yenileme olup bunlar Fatih, Cihangir, Sadabad ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’dir.)

*

İLK SAAT KULESİ GELENEĞİ ÜSKÜP’TE BAŞLATILDI

Üsküp Çarşısı, Sultan Murad Camii’nin yanı başında bulunan Üsküp Saat Kulesi, şehre hakim konumuyla Üsküp’ün sembol yapılarından biri olarak öne çıkıyor. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde 1560’lı yıllarda yapıldığı tahmin edilen Üsküp Saat Kulesi, Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te bulunan ve Osmanlı döneminde Üsküp’te inşa edilen ilk saat kulesi olma özelliğini taşıyor. Üsküp’e hakim bir tepe üzerinde, şehrin en eski semtlerinden Gazi Baba bölgesindeki ve Sultan Murad Camii külliyesinin bir parçası olan saat kulesi, 37 metre yükseklik ve otantik mimarisiyle maruz kaldığı bütün felaketlere rağmen asırlardır zamana direnmeye devam ediyor.

İstanbul’un Tophane semtinde, 1848-49 yıllarında Sultan Abdülmecid tarafından Nusretiye Camii’nin yanına yaptırılan Tophane Saat Kulesi, diğer bilinen adıyla Nusretiye Saat Kulesi, İstanbul’un ilk saat kulesi olsa da, saat kulelerinin Anadolu’da yaygınlaşması ise Sultan İkinci Abdülhamid dönemde başlar. Sultan İkinci Abdülhamid, saatlere merakı ile bilinen birisi olarak, tahta çıkışının 25. yıldönümünde ve 30. cülûs yıldönümünde yayımladığı fermanlarla birçok bölge ve şehirde saat kulelerinin yaygınlaşmasını sağladı. Saat kulelerinin asıl amacı saati göstermek olsa da farklı amaçlar için de kullanıldı. Çanakkale, İzmir ve Dolmabahçe saat kulelerindeki su sebilleri sayesinde halk, su gereksinimini karşılayabiliyordu. Ayrıca bazı kuleler, yangın ve gözetleme aracı olarak da kullanıldı. Yıldız, Dolmabahçe ve Kayseri Saat Kuleleri’ndeki rüzgar gülleri ve barometreler sayesinde de hava tahmini yapılıyordu.

Yıldız’dan Dolmabahçe’ye, İzmir’den Çanakkale’ye, Tokat’tan Bursa’ya, Kayseri’den Kastamonu’ya, Çorum’dan Gümülcine’ye, Trablus’tan Kudüs’e kadar onlarca saat kulesi hâlâ bulundukları şehrin sembolü olarak zamana direniyor.

YILDIZ SAAT KULESİ ZAMANA TANIKLIK EDİYOR

İşte o kulelerden birisi de Hamidiye Camii Saat Kulesi.

Yıldız Hamidiye Camii avlusunun güneybatı köşesinde yer alan Yıldız Saat Kulesi ise zamana meydan okuyan bir sembol gibi geçmişten geleceğe ulaklık etmeye devam ediyor. Hamidiye Camii’nin bahçesinde bulunması sebebiyle Hamidiye Saat Kulesi olarak da bilinen saat kulesi, Sultan İkinci Abdülhamid tarafından 1889-1890 yılları arasında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılmış.

Osmanlı ve Neo-Gotik tarzda, köşeleri kırık dört cepheli(sekizgen) plana sahip yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki Yıldız Saat Kulesi’nin ilk katında dört adet yazıt, ikinci katında bir termometre ve barometre, üçüncü kattında saat odası, dekoratif çatının üzerinde ise bir pusula dairesi ve rüzgar gülü bulunuyor. Kulenin varlık sebebi saatler ise yorgunluklarına rağmen geçmişten geleceğe ulaklık ediyor.

*

İSTANBUL’DA 4 BİNE YAKIN CAMİ BULUNUYOR

Sonuç itibariyle büyük bir medeniyet kuran Osmanlı Devleti’nin inancın nişânesi olarak fethettiği her yere kondurduğu camiler aradan asırlar geçmesine rağmen bugün bile ihtişamını koruyor.

Camilerin büyük bir bölümü 7 iklim 3 kıtada İslâm’ın mührü olarak varlıklarını sürdürürken, bu selâtin camilerinin İstanbul’daki ilk nişânesi Ebu’l Feth Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Fatih Camii, son nişânesi ise Ulu Hakan Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın eseri Yıldız Camii’dir.

Velhâsılıkelâm, İstanbul silüetinin ayrılmaz parçaları olan saray ve selâtin camilerine dair o kadar çok yazılacak, konuşulacak belge, bilgi, hikâye, efsane ve rivayet var ki, hepsini burada anlatmak mümkün değil. “İki Kıta Bir Şehir”den mülhem olan bu güzel beldenin neresine adım atsanız asırlar ötesine şahitlik eder, siz de şahitlikten çıkar bu şehrin bir parçası oluverirsiniz. Anlatılan tarihe, efsanelere, rüyalara, masallara dalıverirsiniz, hiç uyanmamak istercesine...

HAMİŞ:

Diyanet İşleri Başkanlığı istatistiklerine göre Türkiye’nin 81 vilayet ve 973 ilçesinde 90 bini aşkın cami var. Bu camilerin 3 bin 600’e yakını İstanbul’da bulunuyor. İstanbul’un camileri arasında Fatih’in Şehzadebaşı semtindeki Kanûnî Sultan Süleyman döneminde İstanbul Kadısı olarak görev yapan Kadı Hüsamettin tarafından yaptırılan “Kadı Hüsameddin Çamaşırcı Hacı Mustafa Efendi 18 Sekbanlar Camii”, camiler arasından en uzun isimli cami unvanını asırlardır koruyor.

Devam edeceğiz, inşallah.